MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANLIKLARI-2

Savaş sahnelerinde İslâm öncesi Araplarında bile kadınlar, gösterdikleri bahadırlıklarıyla varlıklarını beşer tarihinin şerefli sayfalarına yazdırmışlardır.


Seyyid Süleyman Nedvi

.

2010-03-15 01:56:18

Savaş sahnelerinde İslâm öncesi Araplarında bile kadınlar, gösterdikleri bahadırlıklarıyla varlıklarını beşer tarihinin şerefli sayfalarına yazdırmışlardır.

Üstünlükleri, silinmezlikleri, her yönden batılıları geride bırakmıştır:

Lirik şiirler terennüm etmişler…

Erkeklerin yiğitliklerini şahlandırmışlar;

Yaralananların, hastalananların bakımları,

Müşkil durumlara düşen askerlerin imdadına koşmak,

Atların bakımları ve bunların hepsi

Nâdir bahadırların görevlerindendi…

Nitelikleriyle her bakımdan batılılarınkinden yine üstün…

Eşlerinin konforlarını unutmadıkları gibi

Düşmandan aldıkları ganimetleri hiç ziyan etmezler,

Eriştikleri zaferlerden gözlerini büyütmezler.

Ve vatanları uğruna canlarını adamaktan da kaçınmazlardı.

İslâmdan önce arka saflarda harplere gönüllü giden kadınların:

Bahadırlıklarının tasvirini Amr İbni Gülsüm’e bırakalım:

Arkamızda Gülbeyaz, şeffaf sevgililer bıraktık.

Hasım eline düşmesin diye bu savaş alanına aktık.

Aldıkları onların da bizden söz, tekrar tekrar ki

Düşman görür görmez anlasın kimdir karşısındaki

Ilgarların alalım kılıçlarını atlarını

Raptedelim kementlerimize kollarını kanatlarını

Irzlarını koruyanlar bil ki Bekroğlu Cüşem oymağının kızlarıdırlar.

Hassoyludurlar, güzel ve candan dinlerine bağlıdırlar.

Ana gibi safkan atlarımıza bakar ve fısıldarlar bir daha

Vay! Koruyamazsınız bizi iyi bilin kocamız değilsiniz ha!

Araplarda kadınlar İslâmdan önce ve boyunca da safların gerisinde yer almışlardır. Takdirle anılmışlardır ve İslâm’da gönüllü olarak ilk önce HAYBER’de katılmışlardır.

NUAYM’dan öğreniyoruz: Harb etmeğe MEDİNE’den yola çıkan ordu, HAYBER’e gidiyordu. Resûlullah’ın kumandasında…

İltihak eden 6 kadını gören şerefli Başbuğ, onlara: “Siz böyle nereye gidiyorsunuz” diye çıkıştılar. Hem de sert olarak..

İslâm’ın yüce Resûlünden, sefere katılmaları için bu 6 kadın izin dilediler.. İzin buyurun bize ya Resûlallah diye…Saygılıydılar, yalvarmalarında…

Lazım oluruz, yaralananların, hastalananların tedavilerine hazırlıklı bulunuyoruz.. Askerin vücuduna batan ok ve mızrakları çıkartır ve yemeklerini de hazırlarız. Sözleri üzerine Allah’ın Resûlü, bu kadınların gönüllü sefere katılmasına izin buyurdular.

Müslimelerin harb sahnesine çıkması işte böyle başlar.

Çalışkanlıklarında bu mümineler, bu bal yapan arılar ne kadar verimli oldular bir bilseniz! Aişe’nin, Resûlullah’ın bu şerefli eşinin deri tulumlar içinde Ümmü Süleym ile Ümmü Selîd’i emrinde bulundurup, savaşan askerlere su yetiştirdiğini görüyoruz. İşte İslâm kadınının savaşlarda ilk başarıları…

Egvâs ve Ermas savaşları… bunlar Kadisiyenin bir devamıdır. İslâm zaferlerini hızlatan kadınların gösterdiği yiğitliklerin varlığı meydandadır.

Verimli çalışmalarıyla mücâhideler, artık kendini gösterir..

İplerini eğiren iğ’leri ellerinden bırakmadan harb sahasına saçılan ok ve mızrakları toplamaktadırlar.

Rubeyya, Muâzın bu bahadır kızı, Hayber’in fethinde şehitler, yaralananları Medine’ye taşıyan kadınlar ekibini idare etmekteydi.

Ebu Davut'tan, Ümmü Ziyâd ve Âsiye’nin asker için “sattu” denilen, bir nevi undan yemek yaptıklarını öğreniyoruz.

Nitelikleriyle, nicelikleriyle bu olaylar bizi sadece İslâm kadınının millî coşkunluğunu ve dinî şevkini vermekle yetinmiyor, zaman zaman onların aldığı değişik görevlerin tümden bir detayını da veriyor.

Resûlullah’ın hizmetini gören Enes b. Mâlik’in anası Ümmü Süleym, harb meydanlarında umumiyetle bulunmuştu.

Seyyid Süleyman Nedvî, Müslüman Kadınların Kahramanlıkları, Fatih Matbaası, Çeviren Ramazan Yıldız, İstanbul-1967, s. 14-18

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

"Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

Ahkaf,13

GÜNÜN HADİSİ

SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ

Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)

TARİHTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI