Ders: Barla Lahikası(s: 35)

Ä°zah: Prof. Dr. Åžener Dilek

İzah edilen kısım; Hulusi beyin Üstada yazdığı bir mektup izah ediliyor. Mektupta şöyle deniliyor; "Risalet-ün Nur, Mektubat-ün Nur'un mütalaası, tahrir edilmesi, başkalara neşr ü tebliğe alâ kadr-il istitaa çalışılması gibi emr-i hayr-ı azîme havl ü kuvvet-i Samedanî ve inayet ü lütf-u Rabbanî ile muvaffak olduğum zamanlar ki; bu evkatta evvelen ve bizzât bu fakir istifade, istifaza, istiane etmiş oluyor. Bu itibarla mezkûr saatleri çok mübarek tanıyor, firakına acıyor, o yaşayışın devamını, tekrarını, kesilmemesini ez-can ü dil arzu ediyorum.

Fakat ne çare ki; iğtinam edebildiğim kısacık vakitlerde zihnimi safileştirip Nurların karşısına, dolayısıyla Kur'an'ın mu'cizeleri mecmuasına ve aziz, muhterem üstadımın medresesine ve ol Seyyid-ül Kevneyn Peygamberimiz Efendimiz (A.S.M.) Hazretlerinin ravza-i saadetlerine ve nihayet Rabb-ül Âlemîn Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin huzur-u lâmekânîsine çıkıyorum. Bu sebeble cidden o nurlarla iştigal etmediğim zamanlar, keşki enfas-ı ma'dude-i hayattan olmaya idiler diyorum."(Barla Lahikası, s: 35)

*Her asırda, hususan bu zamanda Allah'ı bilmek ve bildirmek, iman hakikatlarında rusuhiyete çıkmak, marifette derinleşmek ve küllileşmek, makam-ı tebliğ manasını omuzuna almak, rüçhaniyet kazanmış. Neşr- i esrar-ı Kur'aniye kâinatta en yüksek görev, en ciddi vazife, en yüksek sorumluluk, en büyük hayr-ı azimdir.

*Bir insan hangi şeyle meşgul oluyorsa, meşgul olduğu şey ona izafe ediliyor, o kimse o unvanla çağrışıyor. Birisi sürekli resim yapıyor, yirmi seneden beri bununla uğraşıyor.. Onun ismi, unvanı ne? Ressam..Otuz seneden beri çivi çakıyor, tahtayı düzeltiyor; Marangoz..Duvar örüyor; dülger. Fırça, boya yapıyor; boyacı..Bir insanı da düşünün; otuz senedir, elli senedir Allah'ı anlatıyor, Allah'tan bahsediyor. Matlubu, maksudu, mahbubu Allah. Gecesi, gündüzü, rüyası, hülyası Allah'ın marifetini, Allah'ın muhabbetini kalplere, gönüllerle nakşetmek. İşte bu kim? Bu da Allah adamı..

* "Risalet-ün Nur, Mektubat-ün Nur'un mütalaası" (Barla Lahikası, s: 35) Mütalaa..Yani Risale-i Nur'u gazete gibi okumamak..Massederek, emerek, anlayarak, zevk ederek, derinliğine tahkikle okumak..Yani süzmek..

*Risale-i Nur'un mütalaası;

1-Ä°limdir

2-Huzurdur

3-Marifettir

4-Ä°manda terakkidir

5-İbadet-i tefekküriyedir

6-Yakin nurudur

7-Huzura kuvvettir

8-Manevi dirayettir

9-Manevi güçtür

10-Salahattır

11-Ä°stikamettir

*İmam Gazali hazretleri "fıkıh dünya ilmidir" demiş. Yani fıkhın mevzuları bu dünyada geçerli. Ahirette zorunlu bir ibadet olmadığı için böyle demiş. Ahirette ibadet kalkıyor, yerine Ubudiyyet geliyor, yani Allah'ın marifetinde derinleşme devam ediyor.

*Tefekkürün ehemmiyetini anlatan hadislerde(bir saat tefekkür bir sene nafile ibadetten hayırlıdır) buyrulmuş. Bazı rivayetlerde bir saat tefekkür 60, 70 ve hatta bir rivayette 100 sene nafile ibadetten hayırlıdır denmiş. İşte o tefekkür, imana ait meseleleri tefekkürdür. İman hakikatlarındaki tefekküre bakıyor. İste Risale-i Nur doğrudan doğruya iman hakikatlarında bizi derinleştirmiş oluyor.

Not: Üstad da Kastamonu Lahikasında bu hususa şöyle işaret ediyor; "Ben namaz tesbihatının âhirinde, otuzüç defa kelime-i tevhidi zikrederken, birden kalbime geldi ki: Hadîs-i şerifte "Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadet hükmüne geçer" Risale-i Nur'da o saat var; çalış, o saati bul, ihtar edildi."(Kastamonu Lahikası, s: 31 )

*Tebliğ bir İslam toplumunun ruh değeri gibidir. Ruh çekilince vücut yıkılır. Cemiyetten de tebliğ çekilirse cemiyet biter ve tükenir. 

*Her an, her dakikamız ahirete gidiyor. Her an her şey ebediyet arşivlerine giriyor. 

*Dava adamının dünyasında mazeret yoktur.