Cevaplar.Org

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-76

Ders: 24. Söz 5. Dal İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi * “Muhabbet, şu kâinatın bir sebeb-i vücududur”(Sözler s:358) Cenab-ı Hak bu kâinatı sevdi de yarattı. Ama bu kâinatı, kâinatın zatını sevdiği için değil onun meyvesi olan insanı sevdiği için yarattı. Ağaç niçin sevilir? Meyvesi için. İnsan da bu kâinat ağacının en mükemmel ve şuur sahibi bir meyvesidir.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2015-07-15 07:43:43

Ders: 24. Söz 5. Dal

İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi

* "Muhabbet, şu kâinatın bir sebeb-i vücududur"(Sözler s:358) Cenab-ı Hak bu kâinatı sevdi de yarattı. Ama bu kâinatı, kâinatın zatını sevdiği için değil onun meyvesi olan insanı sevdiği için yarattı. Ağaç niçin sevilir? Meyvesi için. İnsan da bu kâinat ağacının en mükemmel ve şuur sahibi bir meyvesidir.

İnsan kâinatın yaratılma sebebi olduğu gibi o insan meyvesinin çekirdeği olan kalbinde Allah'a olan muhabbet devam ettikçe, kâinat ayakta durur.

Not: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi, bu hususu ifade sadedinde "Ölümün Gerçek Yüzü" adlı eserinde şöyle demektedir; "İnsanın ecelinin gizli olması gibi, kıyametin kopması da doğrudan doğruya Allah'ın dilemesine bağlıdır ve O'nun bilgisindedir. Bu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönderilen insanlar, eğer bu kâinat sarayının sahibinin emirlerine ittiba etmeyip, yasaklarından sakınmaz ve Hazret-i Peygamberin (sav) sünnetine uymazlarsa, bu sarayın yıkılmasına ve kıyametin çabuk kopmasına sebep olurlar.

Bir fabrika sahibi, eğer fabrikasından verim alamayıp, ondan bir fayda görmezse, o fabrika neticesiz ve akîm kalmış demektir. Artık o fabrika sahibinin, o fabrikayı kapatması veya dağıtması muhakkaktır." 

* "Hem şu kâinatın rabıtasıdır." (Sözler s: 358 ) Eskiden beri Hocaefendilerin vaazu nasihatlerinden dinliyoruz; kıyamet kimin üzerine kopacak? Kâfirlerin. O sırada yeryüzünde tek bir mümin bile olmayacak. İşte kâinatı birbirine bağlayan o manevi ip koptu, iş bitti, gitti. Kâfirler işin farkında değil ama kâinatın ayakta durması, müminlerin Allahu Teâlâ ile olan rabıtalarına bağlı. 

"Hem şu kâinatın nurudur."(Sözler s: 358) Nedir o nur? Günlük olarak bütün dünyada ehl-i imandan Cenab-ı Hakkın dergâhına ne kadar namazlar, niyazlar, dualar yükseliyor. İşte onlar bu kâinatın nuru. Her gün ne kadar Kur'anlar okunuyor. İşte kâinatın nuru. Kâinat bu nurla ışıklanıyor. Cenab-ı Hakk o nur sayesinde kâfirlere de nimet veriyor. 

Not: Ebu Hureyre(r.a) buyuruyor ki; "Allahu Teâlâ'nın anıldığı meclisler gök ehline, yeryüzündekilere yıldızların parladığı gibi parlarlar." (Salih Okur)

*Muhabbet kâinatın rabıtası ve nuru olduğu gibi Müminler arasında da bir nur ve bağ oluyor. Biz birbirimizi seviyoruz ki bu sohbet ortamında bir araya geliyoruz. Hep birbirimizi seviyoruz. Sevdiğimiz zaman bu nur oluyor yani. İnsan düşmanları arasında yaşayamaz ki yani. Nur yok orada.

Bazı evli çiftler boşanıyorlar neden? Aradaki o sevgi nuru sönünce hemen boşanmaya koşuyorlar. Bir ailenin huzuru o aile fertleri arasındaki sevgi nurunun bulunması ile mümkündür. Bir ailedeki beş kişinin beşi de birbiriyle küs ise, orada nur bulunmaz ki. Bir köy de aynı. Bir vilayet de aynı, bir devlet de aynı.

Not: Kırkıncı Hocamız Nükteler adlı eserinde şöyle diyor; "Muhabbet şu kâinatın rabıtası' olduğu gibi, müminlerin de rabıtasıdır. Gıybet ise bu rabıtayı koparıyor." (Mehmed Kırkıncı, Nükteler, s: 34, EKEV Yayınları, İst. 1987)

* "İnsan, kâinatın en câmi' bir meyvesi olduğu için, kâinatı istila edecek bir muhabbet o meyvenin çekirdeği olan kalbine dercedilmiştir.(Sözler s: 358) Derler ki Yavuz Sultan Selim "bu dünya bir padişaha çok ise de iki padişaha az" demiş. Bu dünyanın tamamının bir adama versen yine doymaz, 'daha yok mu?' der.

*Leyla-Mecnun hikâyesi aşk-ı mecazinin aşk-ı hakikiye inkılâbını anlatıyor. Aslında herkes bir Mecnun ve herkesin bir Leyla'sı var. Kimisinin Leyla'sı siyaset, kimisinin ki para, kiminin işi.. kiminin.. Ama sonuç itibarıyla hiçbiri kalbi tatmin etmiyor. Kalp Cenab-ı Hakk'ı sevmek için yaratılmış.

Not: Kırkıncı Hocamız, Nükteler adlı eserinde bu konuda şunları ifade ediyor: "Mecnun, gölgeye âşık olduğu için bu adı almıştır. Bu haliyle Mecnun, gökte uçan kuşun yerdeki gölgesini avlamak için hırs ile saldıran bir kediyi andırmaktadır. Dünyevî istikbâl de Cennete nisbeten bir gölgedir. Mala ve câna karşı gösterilen hırs da meratib-i mâneviye, derecat-ı kurbiyet, zâd-ı âhiret ve âmâl-i sâliha'ya nisbeten gölgeye saldırma mesâbesindedir.

O halde, mecnunluk sadece Leylâ'nın Mecnun'una münhasır değildir. Gölgeye yapışan herkes mecnun olduğu gibi, bizi hakikî vazifemizden uzaklaştıran her şey de Leylâ hükmündedir.(Mehmed Kırkıncı, Nükteler, s: 129, EKEV Yayınları, İst. 1987)

*Bir şeyi nerede kaybettiysen orada arayacaksın. Saadeti aradığın yerde(dünya ve içindeki gayr-i meşru zevklerde) bulamazsın. Saadet burada; Allah'a muhabbetinde. Zevk u sefa, neşe, sürur; Allah'ı bilmede, Allah'ı bulmada, Allah'ı sevmede. Bunların haricinde sürur aramak, neşe aramak, saadet aramak Nasreddin Hocanın samanlıkta iğne araması gibidir.

Not: Abdullah bin Mübarek hazretlerinin şöyle bir sözü var; "Dünya lezzetleri için yaşayan dünya ehilleri, dünyadaki en lezzetli şeyi tadamadan dünyadan çıktılar. O da Allah'ı bilmek ve tanımak yani marifetullah'tır."(Salih Okur) 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

Ankebut, 57

GÜNÜN HADİSİ

"Tutumlu kişi asla fakir olmaz."

Taberani

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI