Cevaplar.Org

AHMET NECÄ°P FAZIL KISAKÃœREK-1

Necip Fazıl’ın davasının, inancının mücadelesinde yaptığı çalışmalar biliniyor. Yaşı müsait olanlar da hatırlıyorlar. Fakat bir de bunların arka tarafı var ki bence o kısmı genç okuyucularımıza duyurmamız gerekiyor.


Muzaffer Deligöz

info@muzafferdeligoz.com.tr

2013-04-30 06:17:43

Takdim

Kıymetli ziyaretçilerimiz, Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in vefatının 30. Sene-i devriyesinde değerli bir çalışmayı sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Kendilerinin yakınında bulunmuş, Büyük Doğu çeşmesinden içmiş, araştırmacı yazar Muzaffer Deligöz beyefendi, Üstad hakkında hazırladığı çalışmasını bize gönderdi.

Bu çalışma bir biyografi çalışması değil, merhumun "Maya tutması için otuz küsur yıldır, devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm" dediği genç nesiller için çektiği çileyi gösterir bir ayinedir.

Muzaffer beye çok teşekkür ediyoruz, gök kubbede hoş bir seda bırakmış merhum-u mağfuru da bir kere daha Rahmet ve minnetle anıyoruz. Saygılarımızla. Cevaplar.org

Necip Fazıl; dostunun-düşmanın ittifakı ile Türk Şiirinin son asırdaki en büyük şairidir. Bu sebepledir ki, edebiyat dünyasındaki ünvanı (Sultan'üş Şuara=Şairlerin Sultanı) dır.

Necip Fazıl şiirde ne kadar ileri gitmiş olsa da; O'nun asıl yüceliği fikri ve manevi âlemdeki devasa yapısındadır.

Rabbinin O'na verdiği nesir ve şiir gücü ile Şeyhinden aldığı manevi destek birleşmiş; tek başına mücadele eden bir "Dev bir Şahsiyet" oluşmuştur. Hayatının son kırk yılında Onun yalnız başına yaptığı mücadele bunu gösteriyor. Bu gün O'nun izinde gidenler kendisine "Üstad" derler.

Ne yazık ki; O'nun izinde gittiğini zannedenlerden bazıları O'na "Üstad" derler de, "Üstadım" diyerek O'nun çizdiği ahlaki, manevi ve dürüstlük yolunda gidemezler. Necip Fazıl'ın (*) isminden yararlanmak isteyen bu ahlak ve maneviyat düşkünlerini halkımız çok iyi tanımaktadır.

MÃœCADELESÄ°:

Bu Mücadele adamını; bazen şair, bazen gazeteci, bazen hatip, bazen köşe yazarı, bazen yayıncı, bazen nesir yazarı olarak görürsünüz. Bir bakarsınız, Gençlerin arasında onlara yol gösteriyor, bir bakarsınız bütün yurtta konferanslar vererek halkı uyarmak istiyor, bir bakarsınız Siyasilere önderlik yapıyor..

1943'de başlayan BÜYÜK DOĞU Mücadelesi; 40 yıl içinde; "Büyük Doğu Fikir Mektebi", "Edebiyat Mektebi", "Büyük Doğu Fikir Kulübü", "Büyük Doğu Gençliği" ile devam etmiş, hatta bir ara "Büyük Doğu Partisi" kurulması dahi gündeme gelmiştir. 

Bütün bu çalışmalar sırasında hayatının bir bölümü karakollarda, savcılıklarda, mahkemelerde, hapishanelerde geçti. Mahkeme salonları hâkimlere davasını anlattığı dershaneler oldu. Hapishane koğuşlarında etrafını sarmış mahkûmlara nasihat ettiğini gördük. Bu durumdan korkanlar O'nu engellemeye çalıştılar.

Bu kadar geniş bir alanda çalışan, söz söyleyen ve önderlik yapan bir kişi; çok büyük bir şahsiyettir ki o yüzden O'na "Dev Şahsiyet" dedik.

Bu olaylar sırasında o kadar dik, o kadar makul ve o kadar edebi oluyordu ki, herkes O'na hürmet göstermek zorunda kalıyordu.

Bence Bu "Dev adamın" en büyük özelliği; şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanıştığı hayatının dönüm noktasından sonra, ölümüne kadar söyledikleri ve yazdıkları hep aynı dava, aynı yol, aynı sözlerdir. Bir santim sapma göremezsiniz. Nefsine söz geçiremediği zamanlarda dahi davasından en ufak bir sapma olmamıştır. İşte Dava adamı budur. Bazıları gibi (**) "Dün dündür, bugün bugündür" anlayışı ile gününü yaşamamıştır.

ÇÖPLÜĞÜ KÖPEKLER KARIŞTIRIR!

Necip Fazıl hayatında bir defa "dün dündür" demiştir. O da; Bohem bir hayatı yaşadığı ilk gençlik yıllarından sonra Şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışması onu farklı bir mecraya sürükler. Bu hayatında dönüm noktasıdır. İşte bu noktadan önce yazdıkları ve söyledikleri için ""Ben geçmişimi dürdüm, büktüm, çöpe attım. Çöpü karıştırmak köpeklerin işidir" demiştir. Zeki Müren kendisine "efendim, Kaldırımlar şiirinizi okudum" dediğinde de bu cevabı vermiştir. Necip Fazıl'ın davasının, inancının mücadelesinde yaptığı çalışmalar biliniyor. Yaşı müsait olanlar da hatırlıyorlar. Fakat bir de bunların arka tarafı var ki bence o kısmı genç okuyucularımıza duyurmamız gerekiyor.

MAHKUMÄ°YETLERÄ°

Bilinmesi gerekenlerden biri, Necip Fazıl'ın hapishanelerde geçirdiği ömür çilesidir. Bunları bilmemiz gerekir diye aşağıya alıyorum.

21.12.1943 - 22.12.1943 Bir Günlük Hapis:

Askerken (16.1.1943 - 16.4.1943 / Erzurum) siyasî bir yazı kaleme aldığı için disiplin cezası mahiyetinde verilen 1 günlük hafif hapsin infazı... (1)

9.6.1947 - 5.8.1947 (1 ay, 27 gün) "Türklüğe Hakaret Davası"nın Tutukluluk Devri:

Necip Fazıl, Büyük Doğu Mecmuası'nın 30 Mayıs 1947 tarihli 65'inci sayısında, Rıza Tevfik'e ait "Sultan Abdülhamîd'in Ruhaniyetinden İstimdat" başlıklı bir manzume yayınlamıştır. Herhangi bir özel isme yer verilmediği halde şiirin mecmuada neşri bazıları tarafından Atatürk'e hakaret kabul edilmiş ve iktidar partisi tarafından Büyük Doğu aleyhine İstanbul ve diğer bazı vilayetlerde nümayişler tertiplenmeye çalışılmıştır.(2) O tarihte ilgili bir kanun maddesi bulunmadığı için de, "Padişahlık Propagandası Yapmak - Türklüğe ve Türk Milletine Hakaret"ten, mecmuanın sahibi görünen zevcesi F. Neslihan hanım ile beraber Necip Fazıl hakkında takibata başlanmıştır.


Savcılık Basın Bürosu Şefi Hicabi Dinç, takibata başlayabilmek için kanunen Adalet Bakanlığı'ndan izin verilmesi gereken bir suç mevzuunda, Necip Fazıl'ı kanunsuz olarak 9 Haziran Pazartesi günü tevkif ettirmiştir. (3)
29 Temmuz'da 1. Ağır Ceza Mahkemesinde gerçekleştirilen ilk celsede duruşmanın gizli yapılmasına karar verilmiş, iddia ve sanığın ilk itirazları ve müdafaası dinlenmiş ve dava ileri bir tarihe ertelenmiştir. 5.8.1947 Salı günkü, Savcılık makamınca hakkında tevkif müzekkeresi kesildiği halde bulunamayan F.Neslihan hanımın da iştirak ettiği 2. celse sonunda ise Mahkeme Reisi Nefi Demirlioğlu'nun okuduğu kararla,(4) Temyiz yolu açık olarak, Necip Fazıl ve eşi beraat etmiş, kapatılan Büyük Doğu Mecmuası'nın neşri serbest bırakılmıştır.

21.4.1950 - 15.7.1950 (3 ay, 25 gün) Türklüğe Hakaret Davasının Mahkûmiyet Devri:

Büyük Doğu Mecmuası'nın 27.1.1950 tarihli 16'ncı sayısında yayınlanmış "Altıparmak" isimli yazıda, Hükümetin manevî şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği gerekçesiyle 19.4.1950 tarihinde, hakkında Tevkif Müzekkeresi (5) kesilen Necip Fazıl, iki gün sonra tutuklanmış ve hapse atılmıştır. 26.4.1950'de, Salim Başol'un reis bulunduğu ikinci ağır ceza mahkemesindeki ilk celsede beraat eden Necip Fazıl, serbest bırakılmayı beklerken, aynı gün bir mahkemeden diğer bir mahkemeye aktarılarak, (6) Türklüğe Hakaret Davası'nda vaktiyle verilmiş Beraat kararının Temyize nihaî olarak bozdurulması ve mahkemenin uyma kararı üzerine, hamile ve hasta zevcesi F.Neslihan hanımla birlikte, tekrar hapishaneye gönderilmiştir.

14.5.1950 Genel Seçimlerini büyük ekseriyetle kazanan Demokrat Parti'nin çıkardığı Af Kanunu ile 15.7.1950'de hapishaneden ilk tahliye edilen kişi Necip Fazıl'dır. (7)

31.3.1951 - 18.4.1951 (19 gün) 1951 Mahkûmiyeti:

Basına "Kumarhane Baskını" olarak akseden bir hâdise sebebiyle 23 Mart 1951 Cuma günü 18 saat süreyle karakolda gözaltında tutulan (8) Necip Fazıl, tertiplenen komplonun ardından hazırladığı 30 Mart 1951 tarihli meşhur 54'üncü sayının daha bayilere verilmeden matbaadan toplatılmasını müteakip, çıkmamış mecmuanın, imzasız bir yazısının, içinde hiç bir suç olmayan ifadesinden ve üstelik tevkifli muhakeme usûlü kaldırılmış olmasına rağmen tevkif edilmiş ve 19 gün tutuklu kalmıştır.

12.12.1952 - 30.9.1953 (9 ay, 12 gün) 1951 Mahkûmiyetinin İnfazı:

54'üncü sayıda yayınlanan bir yazı sebebiyle 9 ay 12 günlük kesinleşmiş mahkumiyeti bulunan Necip Fazıl, Savcılık selahiyetiyle infazı 4 ay tehir ettirmiş, bu dört ay bitince de Haydarpaşa Numûne Hastahanesi Sıhhî Heyetinden 3 aylık bir tecil raporu almıştır. (9) Tam da bu raporun müddetinin bittiği bir dönemde Ahmet Emin Yalman'ın 22 Kasım 1952 Cumartesi günü vurulmasiyle "Malatya Hâdisesi" patlak vermiştir. Hâdise kısa zamanda Büyük Doğu Cemiyeti Reisi Necip Fazıl'ı da içine alacak şekilde büyütülmüştür.

İkinci defa Haydarpaşa Numûne hastahanesine müracaat eden Necip Fazıl bir önceki raporun aynını almış; fakat bu defa rapora "sinir vaziyeti üzerinde ihtisas taalluku dolayısıyla Bakırköy Akıl Hastahanesinin hüküm vermesi" şeklinde bir kayıt ilave olunduğu için, arzusu hilafına sözkonusu hastahaneye başvurmak zorunda kalmıştır.

Bakırköy Akıl Hastahanesi, Haydarpaşa'nın şeker hastalığı teşhisini aynen kabul ettiği halde, "infaza mâni bir durum" olmadığı hükmünü vermiştir. Bunun üzerine Necip Fazıl Adalet Bakanlığı'na müracaatla, dahili hastalığından başka hiçbir rahatsızlığı bulunmadığını ve eğer bu hastalık infaza mâni ise Adlî Tıp kurumunun hakkında ona göre, değilse yine ona göre karar vermesini talep etmiştir.

Adlî Tıp Kurumu'nun, "zeka ve aklî melekeleri tamamen yerinde ve tabii.. Musap olduğu şeker hastalığı ise infaza mani değil" şeklinde rapor vermesi neticesinde, (10) Necip Fazıl kesinleşmiş mahkumiyetin infazı için, 12 Aralık 1952 Cuma günü Üsküdar Toptaşı hapishanesine girmiştir.

- 23 Ocak 1953'de Malatya Sulh Ceza Mahkemesi tarafından, Necip Fazıl hakkında, T.C.K.nun 163 ve 65'inci maddeleri delaletile C.M.U.K.nun 104/2,3,108 ve 125'inci maddeleri gereğince Tevkif Müzekkeresi kesilir. Hapse girdikten tam 47 gün sonra 28.1.1953 Çarşamba günü, saat 10.10 treniyle mahfuzlu olarak Toptaşı'ndan Malatya'ya sevk olunmuştur. (11)

- Necip Fazıl, tam 38 gece, 36 gün geçirdiği Malatya Hapishanesi'nden 8.3.1953 tarihinde, Malatya Davası ile ilgili muhakemeler Ankara'ya nakledildiği için Ankara Genel Ceza ve Tevkif Evi'ne gönderilmiştir. (12)

30.9.1953 - 2. 12.1953 (64 gün) Malatya Davası Sebebiyle Mevkufiyetin Devamı:

30 Eylül 1953'te bitmesi gereken 1951 mahkûmiyeti, Necip Fazıl'ın Malatya davasındaki masumiyetinin henüz anlaşılamamış(!) olması sebebiyle, tevkif şeklinde devam etmiş; neticede politikadan emir alan mahkeme, yine aynı yerden aldığı emirle, Malatya suikastıyla hiçbir alakası olmadığı daha başından belli olan Necip Fazıl'ı, 2.12.1953 tarihinde tahliye talebini uygun bularak salıvermiştir.

24.6.1957 - 25.2.1958 (8 ay, 4 gün) Köprülü Fuat'a Hakaret Ve...

Mükerrem Sarol'u müdafaa yolunda Fuat Köprülü'ye karşı yazdığı zehir zemberek yazılardan hakkında verilen mahkûmiyet kararının Temyizce tasdik edilmesiyle kesinleşen 1 sene 2 aylık cezasına, iki ayrı hükümden 6 aylık müeccel ceza da eklenmiş ve Necip Fazıl, 1 sene 8 ay kalmak üzere 24.6.1957'de Toptaşı Hapishanesine ikinci defa girmiştir. (13) Kısa bir müddet sonra Haydarpaşa Numûne Hastahanesine nakledilen Necip Fazıl, karar tashihi yoluyla son kurtuluş teşebbüsünün de boşa çıktığı ve tekrar gönderileceği Toptaşı cehennemini düşündüğü bir anda, ziyaretine gelen Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'nin yakınlarından İlyas Ketenci'nin keramet çapındaki şu sözlerine muhatap olmuştur: -İki güne kadar çıkarsın inşallah... Bundan sonra kendine dikkat et!

Ayniyle, keramet çapında bir tecelliyle, Temyiz son itirazı kabul ve karar tashihi yoliyle, Necip Fazıl'ın 8 ay 4 gün kaldığı hapisten kurtuluşunu temin etmiştir. (14)

26.3.1959 - 29.3.1959 (3 gün) Bolu Dağında Tevkif:

10'uncu Devre Büyük Doğu'larını çıkardığı 1959 senesinde, Necip Fazıl, düşmanlarına yaptığı hücumların semeresi olarak 100 yıla varan hapis tehdidi altındadır. İşte bu hengâme-de, İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nden hakkında bir mahkûmiyet kararı verilmiş, o Ankara'dayken gıyabında verilen hükümle birlikte, usul ve teamüle aykırı olarak bir de tevkif kararı çıkmıştır. (25.3.195-Çarşamba) Bu kararı kanun ve usul bakımından polis vasıtasıyla evine tebliğ etmeleri gerekirken, İstanbul dışında olduğunu haber aldıkları Necip Fazıl hakkında yakalama emri verilmiştir. Durumu haber alan Necip Fazıl, hemen o gün hususi bir otomobille İstanbul'a doğru yola çıkmış, gece yarısı Bolu'da yolları kesen polis tarafından yakalanarak önce Bolu, oradan da İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilmiştir. Perşembe sabahı Sulh Ceza Hâkimliği tarafından gıyabî tevkif vicahiye çevrildikten sonra Sultanahmet cezaevine gönderilmiş 60 saat 51 dakikalık mevkufiyetten sonra, bizzat Başbakan Adnan Menderes'in talimatiyle gerekli formaliteler ikmâl edilerek salıverilmiştir. (15)

6.6.1960 - 15.10.1960 (4 ay, 4 gün) 1960 İhtilali Sonrası Tevkif: 

İhtilalin yapıldığı tarihte Ankara'da bulunan Necip Fazıl, İstanbul'a döndükten bir müddet sonra 6 Haziran'da gece yarısı evinden alınmış, 15.10.1960 tarihine kadar, bir müddet Davutpaşa Kışlasının koğuşlarında ve ardından Balmumcu'da hakaret ve kötü muamele altında, gerekçesiz olarak tutulmuştur. (16)

15.10.1960 - 18.12.1961 (1 sene, 65 gün) Atatürk'e Neşir Yoliyle Hakaret:

İhtilalin çıkardığı Basın Affı'nda hiçbir suç istisna edilmediği için üzerinde hapis yükü kalmadığını düşünen Necip Fazıl, Balmumcu'dan ilk tahliye edilenler arasında salıverildiği gün (15.10.1960), kapıda bekleyen mahkûmları taşımaya mahsus bir araç ile, karısı ve çocuklarının gözleri önünde alınarak Savcılığa götürülmüştür. Atatürk'e hakaret isnad edilen bir yazıdan mahkûmiyeti Balmumcu'dayken kesinleştiği için ve 5816 sayılı kanun maddesi sadece onun aleyhine Af Kanunu'nun kapsamı dışında tutularak, Toptaşı cezaevine üçüncü defa girmesi temin olunmuştur. Necip Fazıl, 18.12.1961'de ceza müddetini tamamlamış olarak tahliye edilmiştir. (17)

Dipnotlar

(*) Benim hayatıma yön vermiş bir Üstadım olduğu için ben Necip Fazıl'a Üstadım diyemiyorum. Dersem, o sahte Üstadcılardan olurum gibi geliyor bana..

(**) Süleyman Demirel'in meşhur sözüdür.

Kaynaklar

( 1) 43 / 2363 numaralı Mahkûmiyet Vesikası
(2) Büyük Doğu'nun Küstahlığını Takbih, Cumhuriyet Gazetesi, 9 Haziran 1947
(3) Büyük Doğu Mecmuası, 10 Ekim 1947, sayı:67
(4) Türklüğe Hakaret Davası Bitti, Son Posta, 6 Ağustos 1947
(5) Tevkif Müzekkeresi, C. Savcı No:950 / 5191
(6) Müdafaalarım, N.F.K, b.d. yayınları İst. 6. Basım, s. 94
(7) Gece Postası, 15 Temmuz 1950
(8) Ulus Gazetesi, 24 Mart 1951
(9) Müdafaalarım, N.F.K, b.d. yayınları İst. 6. Basım, s. 119-120
(10) Cumhuriyet Gazetesi, 13 Aralık 1952
(11) Dünya, Cumhuriyet, 24 Ocak 1953
(12) Cinnet Mustatili, N.F.K, b.d. yayınları İst. 11. Basım, s. 157
(13) 957 / 2121 numaralı Mahkûmiyet Vesikası
(14) Cinnet Mustatili, N.F.K, b.d. yayınları İst. 11. Basım, s. 292-293
(15) Büyük Doğu Mecmuası, 3 Nisan 1959, sayı:5
(16) Cinnet Mustatili, N.F.K, b.d. yayınları İst. 11. Basım, s. 312-315 arası
(17) 1960 / 3349 numaralı Mahkûmlar için müddetnâme

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

"Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın! Çünkü O, işitendir ve bilendir."

Fussilet, 36

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kelimetan hafifetan alellisan. Sakiyleten filmizan. Habiybetan ilerrahman: Subhanellahi ve bi hamdihi, subhanellahi'l-azim."

"İki kelime vardır ki, dile hafif, mizanda ağırdırlar: Sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahi'l-azim." (Buhari, Deavat: 11/175)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI