Cevaplar.Org

MEVLANA MUHAMMED İLYAS KANDEHLEVİ-2. BÖLÜM

Mevlana İlyas Efendi, 17 Ekim 1912 tarihinde, dayısının kızı ile izdivaç etti. Ağabeyi Mevlana Muhammed Efendi'nin kıydığı nikâh merasimine Mevlana Halil Ahmed Seharanpuri, Şah Abdurrahim Raypuri ve Mevlana Eşref Ali Tehanevi gibi ünlü zatlar iştirak etmişlerdir


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-06-30 20:14:31

EvliliÄŸi

Mevlana İlyas Efendi, 17 Ekim 1912 tarihinde, dayısının kızı ile izdivaç etti. Ağabeyi Mevlana Muhammed Efendi'nin kıydığı nikâh merasimine Mevlana Halil Ahmed Seharanpuri, Şah Abdurrahim Raypuri ve Mevlana Eşref Ali Tehanevi gibi ünlü zatlar iştirak etmişlerdir. Aynı gün, ısrarlar üzerine Hekimül Ümme Eşref Ali Tehanevi hazretleri çok beliğ bir vaazda bulunmuş ve bu vaaz "Fevâid-ün Nasiha" adıyla defalarca basılmıştır.

İlk Haccı

1914 senesinde şeyhi Mevlana Ahmed Halil Efendi ve çok sevdiği hocası Mevlana Hasan Diyobendi'nin hacca gitme kararını haber alan Kandehlevi, onlarla beraber hacca gitme arzusu ile yanmaya başladı. Şöyle diyordu; "Bu zatların ayrılmasından sonra Hindistan'ın karanlığa gömüldüğünü görüyorum. Burada kalmak zor gelmeye başladı."

Uzun uğraşlar sonunda bu isteğine kavuştu ve bu iki aziz insanla birlikte Habibin diyarına yelken açtı.

Aslında bu haccı, kendisine üst üste gelecek üç büyük musibete karşı hazırlama gücü vermesi bakımından da son derece yararlı olmuştur. Zira Hac dönüşünden bir sene sonra(1916) hayattaki en büyük maddi manevi destekçisi ağabeyi Mevlana Yahya efendi'yi, ardındaki sene babası Mevlana İsmail Efendi'yi, 1918'de ise, büyük ağabeyi Mevlana Muhammed Efendi'yi kaybedecekti.

Nizamüddin Semtine Taşınması

Merhum pederi Mevlana İsmail Efendi ve ağabeyi Muhammed Efendi, takva ve faziletleri ile, Delhi'ye bağlı Nizamüddin'de büyük bir sevenler halkası meydana getirmişlerdi. Bu iki zatın vefatıyla adeta yetim kalan bu bağlılar topluluğu, Mevlana İlyas Efendi'den ağabeyinden kalan boşluğu doldurması için Nizamüddin'e taşınması hususunda ısrarla ricalarda bulundular.

Bu istek ve ricalara kayıtsız kalamayan Mevlana İlyas, mürşidi Mevlana Seharanpuri'den de izin alarak, Nizamüddin'deki Çardaklı Mescid'e yerleşti. Bir yandan halka sohbet ve nasihat ile meşgul oluyor, diğer yandan uhdesine aldığı talebeleri yetiştirmeye gayret sarf ediyordu.

Talebe Yetiştirmedeki Bazı Metodları

Mevlana İlyas Efendi, yerleşim mahallerine uzak, bozkır bir arazide kurulu bu medresede talebe yetiştirirken bazı hususlara dikkat ediyordu. Bunlara kısaca şöyle değinebiliriz;

1-Medresenin dış görünüşüne ehemmiyet vermiyordu. "Medresede asıl şey talim(ilim öğrenmek)dir. Falanca medresenin binası sağlam yapıldı ama orada talim ve eğitim zayıfladı" diyordu.

2-İstiğna düsturuna dikkat ediyordu. Medresenin geçimi için zenginlere el açmayı gönlü kabul etmiyordu. Bu yönüyle aynı sıralar Van'da talebe yetiştiren Üstad Bediüzzaman'a benzer.

Bir keresinde (özellikle Türkiye'deki şu anki halka başlarının ve kanaat önderlerinin kulaklarına küpe olması gereken) şu sözü söylemişti; "Din işleri parayla yürümüyor. Eğer din işleri parayla yürüseydi, Rasulullah(Sallalahu aleyhi ve sellem)'e pek çok mal ve servet verilirdi."

3- Hadis dersi okutmadan evvel abdest alır, iki rekât namaz kılardı. "Hadisin hakkı bundan daha fazladır. Bu ona hürmetin en az derecesidir" derdi.

4- Talebelerin meseleleri ve Arap dilini pratiklerle birlikte öğrenmesine dikkat eder, nazariyatta kalan bilgilerin kısa sürede zihinden uçup gideceğine inanırdı. Dersin, hocanın düzeltmesine gerek kalmadan, iyice hazırlanarak sunulması hususuna dikkat ederdi.

Mevat; Tebliğ Şafağının Sökün Ettiği Belde

Mevlana İlyas'ın yerleştiği Nizamüddin Semtinin hemen bitişiğinde esrarengiz bir bölge uzanıyordu; Mevat. Buranın sakinleri olan Mev kavmi, Hindistan'da yaygın olan Ârya neslinden gelmeyip daha eski bir nesilden gelmekteydiler.

Sayıları milyonları bulan bu kavmin geçmişi ve ne zaman Müslüman oldukları hakkında tarih bize net bilgiler vermemektedir. Ama tarih boyunca yağma ve çapulculukla meşhur olmuş bu yöre insanlarının 19. asra gelindiğinde isimleri haricinde Müslümanlıkla bir alakaları kalmamış durumdaydı.

Hindu din ve adetleri onların yaşantısına öyle bir girmişti ki, içlerinde kelime-i şehadeti doğru dürüst söyleyebilen çok az insan kalmıştı ve dinin ahkâmı çok uzun seneler önce onların hayatından uçup gitmişti. Onların felsefesi şöyle özetlenebilirdi; "Her iki kavmin(Müslümanlar ve Hindular) dini bayram ve kutlamalarına katıl, ama hiçbirinin emirlerini ve verdiği görevleri yerine getirme!" Mevlana İlyas bir konuşmasında o sıralar Mev kavminin "putlara tapan eski müşriklerden daha kötü durumda olduğunu" vurgulamıştır.

Yüzyıllardır cehalet ve unutulmuşluk duvarları içinde kalan Mevler aslında özleri işlenmemiş bir mümbit toprağı andırıyordu. Sadelik, cefakeşlik, azim, faaliyet gücü, sağlamlık ve sertlik onların başta gelen özellikleriydi ve bu yönleriyle onlar Cahiliyet dönemi Arap toplumuna benziyorlardı.

İşte İlahi Kader, bu cevheri işleyecek bağbanı onlar için hazırlayıp yanı başlarına göndermişti.

Mevatlılarla ilk Temaslar

Mevlana İlyas'ın gelişinden kısa bir süre sonra Mevatlılarla temaslar başladı. Zaten daha önce Mevlana İsmail ve Mevlana Muhammed Efendiler Mevat topraklarına ilk tohumları serpmişlerdi. Onları sevenler birer ikişer Nizamüddin'e gelip Mevlana İlyas'ı ziyarete başlamışlardı.

Mevlana İlyas, Mevat'ın durumundan son derece dilhun idi. Zira o sıralar Hindular Müslüman Hintlileri irtidada çağıran Şudhi hareketini başlatmışlar ve faaliyetlerini de özellikle en elverişli gördükleri Mevatlılar üzerine yoğunlaştırmışlardı. Bu durumu, bir süre Tebliğ cemaatiyle Hind alt kıtasında beraber olan ülkemizin değerli âlimlerinden Muhammed Emin Er Hocaefendi hatıralarında bir Hintli Müslümanın dilinden şöyle anlatıyor;

"Hindular bunlara dediler ki: "Aslen sizinle biriz. Dedeleriniz silah zoru ile Müslüman edilmişlerdir. İslam'dan da zaten bir şey bilmiyorsunuz. Bu iki şeyden başka! Bunları da terk edin. Tekrar ayni dinde birleşelim". Bunlar da o tarafa meyyal oldular. İngilizler, Hindulara yardımcı oldular Mevlana İlyas, büyük bir âlim ve zengin bir kişi idi. Bu durumdan çok rahatsız oldu. Ulemayı, zenginleri topladı. "Bunlar mürted olacaklar, bu İslam dinine bir hakaret olur, ne yapalım? Bir kişiyi irtidattan kurtarmak yüz kişiyi İslam'a getirmekten daha hayırlıdır. Çünkü bu İslam'a bir lekedir" dedi. Onlara cami yapmaya karar verip, camiler yaptılar.

Bir sene sonra Mevlana İlyas durumu kontrol ediyor. Bakıyor ki camiye gelen hiç kimse yok. Camileri de ahır haline getirmişler. Mevlana İlyas tekrar toplantı yapıyor. Bu defa "biz bunlara medrese yapıp çocuklarını okutalım. Dindar yapalım" diye karar alıp ve uyguluyorlar.

Mevlana İlyas bir sene sonra tekrar kontrole gidiyor. Bakıyor ki medreselerde okuyan yok! Sebebini sorunca "Biz fakiriz. Çocuklarımız hayvan otlatıyorlar, ekinleri bekliyorlar, biz çocuk okutabilir miyiz?" diye cevap veriyorlar.

 Mevlana İlyas tekrar toplantı yapıyor. Bu toplantıda ise "geçici vaiz gönderelim, onlara vaaz etsin" kararını alıyorlar. Mevlana İlyas tekrar kontrole gidiyor. Bakıyor ki bir netice elde edilmemiş. Eski durumdadırlar. Vaizlere soruyor: "Bir netice elde edememişsiniz nedendir bu?" Vaizler diyorlar ki: "Memleketi ancak üç ayda dolaşabiliyoruz. Üç ay sonra döndüğümüzde bakıyoruz ki, öğrettiklerimizi unutmuşlar!"

 

Mevlana İlyas tekrar toplantı yapıyor. "Elimizden geleni yaptık. Bundan başka bir şey yapmaya gücümüz kalmadı" diyorlar."

Mevlana İlyas şunu hissediyordu ki; Mev kavminin ve genelde Müslüman halkın o sıralardaki hâli sürünün haline benzemektedir. Çoban sürüyü bir taraftan toplasa, diğer taraftan dışarı çıkmaktadırlar. Öyle ki, bir mesele ıslah edilirken bakılıyor ki yüzlerce yeni mesele ıslah edilmeyi bekliyor. Hayatın kulpu yerinden oynamıştır. O kulp, iman ile dine rağbet ve dinin kadrini bilmektir ki, yüzyıllar boyunca kalplerden çıkmış durumdadır."

Ve yine ona göre "avamın (halk tabakasının) hayatına din gelmezse, hiçbir şey düzelmez."

Aynı hakikate Üstad Bediüzzaman da;

"Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası,

İhya-yı din ile olur bu milletin ihyası" vecizesiyle parmak basar.

İkinci Haccı ve Alınan İşaret

1926 senesinde Muhammed İlyas ikinci hac seferine koyuldu. Sinesi Mevat halkının perişan hali ile yanıyordu. Hazretin şakaklarını zonklatan bu ızdırabını Muhammed Emin Er Hocaefendi şöyle anlatmaktadır; "Mevlana İlyas üzüntülü bir şekilde hacca gidiyor. Kâbe'nin astarına el atıp ağlıyor. "Yarabbi bunlar irtidada gidiyorlar! Biz bir şey yapamıyoruz!" diyor.

Daha sonra Medine'ye gidiyor. Peygamber Aleyhissalatü vesselamı ziyaret edip, orada da ağlayıp sızlıyor. Şikâyetçi oluyor. Rüyada Peygamber Aleyhisalatu vesselamı görüyor. "Ya İlyas! Benim yaptığım gibi yap" diyor. O zaman uykudan uyanıyor. Bu sözün manası nedir, ne demektir? diye tefekkür ediyor. Düşünürken İmam-ı Malik'in "Bu ümmetin evvelkilerin salahı ne ile olduysa sonrakilerin de salahı, onunla olur" sözü hatırına geliyor."

Mevlana İlyas hizmetinin ilk çekirdeği olarak Rasulullah'ın(aleyhissalatu vesselam) Rüyada teşrifini şöyle anlatmıştır; "Medine-i Tayyibe'de kaldığım esnada bu davet işini yapmakla emrolundum. Bana "biz sana iş yaptıracağız" denildi. Bu söz üzerine "Ben bu zayıf halimle ne yapabilirim ki?" diye birkaç günü sıkıntı içinde geçirdim. Bir Allah dostuna bu durumu sorduğumda bana "sıkılacak ne var ki, sana 'iş yapacaksın' denilmedi ki. Aksine 'sana iş yaptıracağız' denildi. O halde iş yaptıracak olan yaptıracaktır" dedi.

O Allah dostunun sözleri ile sükunete kavuşan Mevlana İlyas Efendi, beş ay kaldığı kutsal topraklardan 25 Ekim 1926 tarihinde büyük bir moral ile Kandehle'ye döndü.

-Devam Edecek-

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

ferit, 2017-08-28 18:13:52

السلام عليكم

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Kim iyi bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin kullara (zerre kadar) zulmedici değildir.

Fussilet, 46

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Hiç bir vâli yoktur ki, o, müslüman ahâli üzerinde icrâ-yı velâyet ederken zulüm ederek ölür, muhakkak Allah Cennet kokusunu ona haram kılacaktır.

Ma'kıl İbn-i Yesâr (r.a)'dan rivayet olunur.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI