Cevaplar.Org

AYETLER VE SURELER ARASINDAKİ UYGUNLUK (TENASUBİ’L-AY VE’S-SÜVER)

"Münâsebet" ilmi konu itibariyle kelime veya cümleler arasındaki anlam benzerliğini, irtibat ve insicamı, bir usûl terimi olarak "münâsebâtu'l-Kur'ân" da âyet ve sûreler arasındaki mana ilişkisini ortaya koymaktadır.”


Nigâr Dere

nigardere@gmail.com

2011-04-01 04:36:27

Tenasubi'l-Âyât: Tenasüp, lügatte mukârebet, yakınlık, uygunluk ve benzerlik anlamındadır. Tenâsubi'l-âyât ise ayetler arasındaki uyum ve ahengi inceleyen bir ilimdir.

Tenâsubi's-Suver: Surelerin birbirleriyle aralarındaki uyum ve ahengi inceleyen bir ilimdir. 

"Münâsebet" sözlükte yakınlık ve benzerlik anlamını ifade etmektedir. Terim olarak ise: "Birbirini takip eden kelime ve cümleler veya ardarda anlatılan hâdiseler arasındaki irtibat ve ilişki" demektir. Bu yüzdendir ki ez-Zerkeşî, münasebeti, arzedildiği zaman akıl tarafından mâkul karşılanan bir iş olarak tanımlamıştır. Buna göre "münâsebet" ilmi konu itibariyle kelime veya cümleler arasındaki anlam benzerliğini, irtibat ve insicamı, bir usûl terimi olarak "münâsebâtu'l-Kur'ân" da âyet ve sûreler arasındaki mana ilişkisini ortaya koymaktadır." 

"Ayet ve sureler arasındaki uyum ve ahengi inceleyen tenasüb ilmi, şerefli bir ilimdir. Bazı müfessirler bu husus üzerine dikkatle eğilmişler ve azami gayreti göstermişlerdir. Fahreddin Razi (606/1209), Ebu Bekir İbnu'l-Arabî gibi birçok âlim bu ilmin önemini ve Kur'ân araştırmalarındaki yerini ifade etmişlerdir.

Ayetler çeşitli zamanlarda ve çeşitli sebeplere binaen nazil olmakla beraber, aralarında öyle bir irtibat var ki, onlardan birini yerinden oynatmak mümkün değildir. Kur'ân'ın i'cazı bu yöne de teşmil edilebilir. Belağat ve ahenk bakımından Kur'ân'ın böyle bir insicama sahip olması, onun ebedi bir mucize olduğunun delilidir. Arapçada, kelimelerin teşkil ettikleri terkiplerin güzelliğini yaşatan ve ilelebed yaşatacak olan Kur'ân'dır. Onun terkipleri gibi terkipler yapmak insanoğlunun kudretinde değildir.

Ayetler ve sureler arasındaki münasebetleri incelemek çok ince ve çok dikkat edilmesi lazım gelen bir iştir. Bu sahada kendilerini gösterebilen müfessirler, tefsirlerinde bu münasebetlere temas etmişlerdir. Ayetler arasında münasebet olmadığına kail olanlar eserlerinde bu hususa temas etmeyenlerdir. Fatiha suresi bir bakıma mukaddimedir.

Kur'ân-ı Kerim'in sureleri arasında da mutlak bir irtibat vardır. Gelişi güzel serpiştirilmiş olması bahis konusu olamaz. Bazıları, Kur'ân sureleri uzunluk ve kısalıklarına göre tertib edilmiştir, söylendiği gibi bir tertib bahis konusu değildir, demişlerse de, biz tertiblerdeki uzunluk ve kısalıkları kabul etmekle beraber, bundan maksadın sadece bu olmadığını ve aralarında bir münasebetin varlığını söylüyoruz. Kur'ân'ın bıkılmadan okunması ve çocukların kısa sureleri bir arada kolayca ezberlemeleri gibi kolaylıklar yanında aşağıda vereceğimiz örneklerde görüleceği gibi başka faydalar da vardır.

1) Ayetler arasındaki münasebete örnek:

a) "Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O yücedir. Şüphesiz O, Semi'dir, Basir'dir." (İsra: 17/1)

"Musa'ya kitap verdik ve "Benden başka vekil edinmeyin" diye onu İsrailoğullarına kılavuz kıldık." (İsra: 17/2)

Birinci ayette Rasulullah'ın bir mucizesi bildiriliyor. İsra ve Mi'rac hadiselerine inanmayanları ikna etmek için, Musa'nın Mısır'dan gece kaçışı ve Tur dağında Tevrat'a nail oluşu arasında münasebet vardır. Musa'nın kavmi inanmayıp ona zorluk çıkardığı gibi, Rasulullah'ın kavmi de bu hadiseye inanmak istememiş ve zorluklar çıkarmıştı.

b) "Sana hilalleri sorarlar. De ki: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınanınkidir. Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa eresiniz." (Bakara: 2/189)

Hilallerin hükümleriyle eve girme arasında ne gibi bir münasebet vardır? Burada sual soranların ters soruşları bir temsille izah edilmektedir. Onlar ayın tam veya noksan haldeki durumunu soruyorlar. Rasulullah (s.a.s) ise onlara ayın asıl hikmetini izah etmiş oluyor. Bedihi olan bir şeyi niçin soruyorsunuz da, asıl sizin için menfaat olan yönünü sormuyorsunuz demek istemektedir. Nasıl evinin kapısından çıkan bir kimse, evine kapısının aksi bir cihetinden girmezse –ki bu iyilik değildir- o halde siz de sualinizi eve ters girenler gibi aksi şekilde sormayın, demek istemektedir." 

c) Bakara suresinde sadaka ayetlerinden sonra faizin haram olduğunu bildiren ayetler ardarda gelmişlerdir. Bu iki grup ayet ayrı ayrı zamanlarda nazil olmasına rağmen aralarında irtibat vardır. Çünkü her iki grup ayet de fakirleri korumayı hedefleyen özelliğe sahiptirler." 

2) Sureler arasındaki münasebete örnek:

Duha ve İnşirah sureleri gaye ve maksat bakımından aynıdırlar. Kevser suresiyle Maun suresi arasında da şöyle bir münasebet açık olarak görülür. Maun suresinde, münafıkın dört vasfı zikredilmiştir. Onlar da pintilik, namazı terk, namazda riya ve yardıma mani olmadır. Kevser suresinde ise pintiliğe mukabil, hayrı çok olan kevser, namazı terk yerine namaza devam, namazda riya yerine Rab için namaz kılmak, yardımı men etmek yerine kurban kesmek, onun etini tasadduk etmek gibi bir mana açık olarak kendini göstermektedir.

Hakkında müstakil olarak eserlerin yazıldığı bu konuyu, ilim dalı olarak ortaya koyanın Ebu Bekir en-Nisaburi (324/936) olduğu bildirilmektedir." 

"Bazı âlimlere göre sûrelerin başlarıyla sonları, bir sûrenin sonuyla diğer sûrenin başı arasında da mana bakımından mâkul bir irtibat ve insicam mevcuttur. Meselâ, Fatiha Sûresi'nin başında hamdın, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsus olduğu ifade edilmekte, aynı sûrenin sonunda da doğru yolu ancak kendisine hamdedilen bu varlığın gösterebileceği vurgulanarak hidâyetin yalnızca O'ndan istenmesi dile getirilmektedir. Bakara Sûresinin başında da müminlerin istedikleri hidâyetin, Kur'ân olduğu açık bir şekilde zikredilmektedir. Sanki Fatiha Sûresinde "Bize doğru yolu göster" diyen müminlere cevap olarak, "İşte ulaşmak istediğiniz sırât/doğru yol, kendisinde asla şüphe olmayan şu Kur'ân'dan başkası değildir" denilmiş olmaktadır.

Ayrıca Bakara Sûresi'nin başıyla sonu arasında da Fahruddin er-Râzî'ye göre bir münâsebet bulunmaktadır. Şöyle ki: Yüce Allah Bakara Sûresi'ne, gayba iman eden, namaz kılan ve Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan infak eden müminleri överek başlamış, sûrenin sonunda da sözü edilen bu müminlerin Hz. Muhammed'in ümmeti olduğunu zikretmiştir. Ayrıca sûrenin başında gayba imandan söz edip, sonunda da bunun, Allaha, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman etmek olduğunu açıklamıştır.

Aynı şekilde el-Vâkı'a Sûresi'nin sonuyla el-Hadîd Sûresi'nin başı arasında da aklî bir münâsebet söz konusudur. Zira el-Vâkı'a Sûresi, "Öyle ise Ulu Rabbinin adını tesbih et" âyetiyle son bulmuş, müteakip sûrede de sanki Allah'ı tesbih etmesi konusunda insana delil teşkil etmesi için "Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir"  denilmiştir.

Kur'ân'ın ilk sûresi ile son sûresi arasında da diğer sûrelerde olduğu gibi bir irtibat ve münâsebet göze çarpmaktadır. Zira Fâtiha'da Allah'ın sıfatları sayıldıktan sonra hidâyetten söz edilmiş, Nas Sûresi'nde de hidâyete ermenin ancak şeytanın şerrinden Allah'a sığınmakla mümkün olabileceği ifade edilmiştir. 

DİPNOTLAR:

1- Dr. Cüneyt Eren, Kur'an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001.

2- Muhsin Demirci, M.Ü. İlahiyat Fak. Vakfı Yayınları , http://www.darulkitap.com/oku/kuran/v2/tefsir-usulu-demirci/0009.htm#_Toc128751799

3- İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2009.

4- Ali Turgut, Tefsir Usulü Ve Kaynakları, Marmara Üniversitesi İ.V.Y, İstanbul 1990.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

Fatiha,1

GÜNÜN HADİSİ

Yapılan hayırdan (ma'ruf) hiçbir şeyi küçük bulup hakir görme, kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa (bunu ehemmiyetsiz görüp ihmal etme)

Müslim, Birr 144, (2626)

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI