Cevaplar.Org

NÂSİH – MENSÛH -2. BÖLÜM-

Kur’anı iyi anlayabilmek ve onun ayetleri hakkında doğru hükümler verebilmek için mutlak surette nesh meselesini bilmeye ihtiyaç vardır.


Nigâr Dere

nigardere@gmail.com

2010-09-15 09:39:02

Kitabu'l-İcaz kitabının yazarı da İbn Nehhas'ı destekleyerek şöyle der: "Ebu Cafer'in dediğinin Kur'an'da kullanıldığı doğrudur." Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Biz sizin yaptıklarınızı neshetmekteyiz." (Casiye: 45/29) Yani yazmaktayız.

"O katımızda bulunan ana kitaptadır." (Zuhruf: 43/4) Vahiyle Rasulullah'a indirilen, kitapların anası olan Levh-i Mahfuz'da bulunanın aynısıdır.

"O, korunan kitaptadır ve ona temiz olandan başkası dokunamaz." (Vakıa: 56/79)

"O, dilediğini siler ve bırakır. Kitabın anası O'nun katındadır." (Ra'd: 13/39)

Bu, zikredilen manadaki neshin Allah'ın kitabında caiz olacağına dair kuvvetli bir delildir.

Bu açıklamaya göre Kur'ân Levh-i Mahfuz'da lafız ve hece harfleriyle taşınmak suretiyle neshedilmiştir-aktarılmıştır. Arap dilinde herşeyin anası demek aslı demektir."

Semavi Şeriatlarda Nesih Var mıdır?

"İslâm şeriatında nesih aklen caiz olup, naklende meydana gelmiştir. Müslümanların ittifakıyla nesih vardır. Yahudiler neshe karşı çıkarak onun olmasını inkâr etmişler ve: "Nesih hiçbir şeraitte bulunmamıştır. Çünkü nesih cehalete delalet eder. Allah Teâlâ ise cehaletten münezzehtir" demişlerdir. Ebu Müslim İsfahanî de Yahudilerin bu sözüne uyarak: "Allah Teâlâ'nın kitabında nesih yoktur. Çünkü Teâlâ Hazretleri Kur'ân-ı Azim'den haber vererek: "Kur'ân'a ne önünden, ne arkasından batıl yanaşamaz. (Kur'ân), herkesce övülen, hikmet sahibi Allah tarafından indirilmedir" (Fussilet Suresi: 42) buyurmuştur. Eğer nesih caiz olsaydı Kur'ân'a batıl gelmiş olurdu" demiştir.
Cumhûr-u Ulema neshin caiz olduğuna ve bulunduğuna dair Hazreti Muhammed (s.a.s.)'in peygamberliğine kesin olarak delalet eden delilleri huccet olarak göstermişlerdir. Resulullah (s.a.s.)'in peygamberliği ise ancak kendinden önceki peygamberlerin şeriatlarının neshedilmiş olduğunu söylemekle sahih olur. İşte bu, neshin caiz olduğunun aklî delilidir. Neshin bulunmuş olduğuna gelince, Cumhûr-u Ulema: "Nesih önceki şeriatlarda ve bizzat Yahudilerin şeriatından bulunmuştur. Tevrat'ta gelmiştir ki; Âdem Aleyhisselam ayrı ayrı batınlarda dünyaya gelen kızlarıyla oğullarını evlendirmekle emrolunmuştur. Sonra bu evlendirme ittifakla haram kılınmıştır" dediler."

Neshin caiz olduğu görüşünde olanlar bunu, Kur'an-ı Kerim'deki şu ayetlerle delillendirmektedirler:

"Biz, bir ayeti ondan daha iyisini veya onun gibisini getirmeden neshetmeyiz veya unutturmayız." (Bakara: 2/106)

"Biz bir ayeti diğer bir ayetin yerine tebdil ettiğimiz, değiştirdiğimiz zaman –Allah ne indireceğini en iyi bilir- derler ki: 'Sen bir müfterisin.' Hayır, onların pek çoğu bilmezler." (Nahl: 16/101)

"Yahudilerin zulümleri onların birçoğunu Allah yolundan alıkoymaları, nehyedilmelerine rağmen faiz almaları, halkın mallarını haksız yere yemeleri sebebiyledir ki Biz, kendilerine helal kılınan temiz ve güzel şeyleri onlara haram kıldık." (Nisa: 4/160-161)

"Ayetlerimiz onlara apaçık deliller olarak okunduğu zaman bize kavuşmayı ummayanlar: "Ya bize bundan başka bir Kur'an getir yahut onu değiştir." dediler. De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olmayacak şeydir. Ben, bana vahyolunagelenden başkasına tabi olmam. Eğer Rabbime isyan edersem şüphesiz büyük günün azabından korkarım." (Yunus: 10/15)

"Biz seni okutacağız da sen asla unutmayacaksın. Ancak Allah'ın dilediği müstesna. Çünkü O, aşikarı da bilir, gizliyi de." (A'la: 87/6-7)

Kur'an'da Mensuhun Kısımları:

Mensuhun kısımları altı tanedir.

1) Yazılışı kaldırılıp yerine başka bir şey gelmeyen fakat icma ile hükmü baki kalan.

2) Başka bir âyetin hükmüyle hükmü kaldırılan ve Kur'ân'da yazılışı kalan ayetler.

3) Hükmü ve yazılışı kaldırılan ve ezberlenmesi kalplerden silinen âyetler. Bu şekilde nesholunan âyetler ancak haber-i ehad hadislerinden bilinir. Ebu Musa el-Eş'ari'nin rivayetinde olduğu gibi. O şöyle demiştir: "Tevbe suresi gibi bir sure indirildi. Daha sonra da kaldırıldı."

4) Yazılışı ve hükmü kaldırılıp kalplerden ezberlenmesi silinmeyen âyetler. Bu tür nesh ile nesholunan ayetlerle amel edip etmeme hususunda âlimler arasında ihtilaf vuku bulmuştur. Bu türlü nesh ancak ahbar-ı ehad yoluyla bilinir.

5) Amel bir illete binaen farz kılınmış daha sonra ameli gerektiren illet ortadan kalkınca amel terkedilmiş fakat okunuşu ve yazılışı kalmış olan âyetler.

6) Âyetten anlaşılan mana neshedilmesine rağmen, neshedilen âyetin manasıyla beraber Kur'ân'da bulunması şeklindeki nesh.

Kur'an'da Neshin Kısımları
Kur'an'da nesh üç kısma ayrılır:

1) Neshedenin farz olması neshedilenin farz olması ve nesh eden geldikten sonra, neshedilenle amel etmenin caiz olmaması hali. Allah'ın şu sözü gibi:

"Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse o kadınları ölünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin." (Nisa: 4/15)

Ayetteki ölüme kadar hapsetme hükmü celd (sopa vurma) ayetiyle neshedilmiştir. Âlimlerden bazıları şöyle demişlerdir: "Allah bu ayetin başını, sonuyla neshetmiştir. Nesheden Allah'ın şu kavlidir: "Ya da Allah onlara bir yol kılıncaya kadar." Yolu da celd ayeti açıklamıştır.

2) Nasihin de, mensuhun da farz olması ve neshedilen farzla amel etme veya etmeme hususunda muhayyer olmamız hali. Allah'ın şu sözü gibi:

"Eğer sizden yirmi sabreden kişi olursa iki yüz kişiye galip gelir." (Enfal: 8/65) Bu ayette bir mü'mine müşriklerden on kişiden kaçamayacağı hükmü farz kılındı. Sonra bu Allah'ın şu sözüyle neshedildi:

"Eğer sizden sabırlı yüz kişi olursa ikiyüz kişiye galip gelir. Eğer sizden bin kişi olursa iki bin kişiye galip gelir." (Enfal: 8/66)

3) Nasihin daha önce farz olan bir şeyle amel edilmesini terk etmeyi emretmesi ve bizim nesholunanla amel etmek veya terketmek hususunda muhayyer olmamız ve onunla amel etmemizin daha efdal olması durumu. Daha önce farz olan gece namazının neshedilmesi böyledir.

Gelen ayetin öncekinden daha hayırlı olması veya benzerinin getirilmesi üç şekilde olur:

1) Ağır olan hükmün hafifletilmesi ile, gece namazının farzdan nafileye indirilmesi gibi. Bunun hikmeti cömert olan Allah'ın, emrini hafifletmesine rağmen kullarına rahmet olarak bu amelin ecrini çoğaltmasıdır.

2) Yeni hükmün şekil olarak ağır fakat ahiretteki sevap açısından daha büyük olmasıyla; önceden bir kaç gün tutulan farz orucun, Ramazan ayında bir ay tutulması gibi.

3) Herhangi bir hükmün ağırlaştırma ya da hafifletme olmaksızın başka bir hükümle değiştirilmesiyle; kıblenin Kudüs'ten Ka'be'ye çevrilmesi gibi.

Neshi İnkâr Etmenin Hükmü:

İcma ile kabul edilmiş bir hükmü inkar etmek veya icma ile belli bir zaman mübah kılınmış ancak daha sonra haramlığı kesinleşmiş bir şeyin hükmünü haram ya da belli bir zaman haram kılınmış ancak daha sonra mübahlığı kesinleşmiş bir şeyin hükmünü mübah kabul etmemek küfürdür. Fakat âlimlerin usul farklılıklarından dolayı teorik olarak neshi inkâr etmek küfür değildir." 

Kur'ân'da neshi kabul edenlerin, hepsinin mensuh olduğunda ittifak ettikleri dört ayet:
en-Nisâ 15-16, el-Enfâl 65, el-Mücâdele 12 ve el-Müzzemmil 2-4 ayetleridir.
"Klasik dönem bilginlerinin büyük çoğunluğu Kur'ân'ın bugün artık unutulmuş bazı âyetlerinin, -halen okunmakta olan diğer kimi âyetleri tarafından- neshedildiğini kabul etmektedirler. Hz. Muhammed'in vefatından sonra ise, hiç kuşkusuz, artık kim olursa olsun, hiç kimse tarafından Kur'ân'da bir nesih işleminin yapılmış olmasından söz edilemez." 

"Kur'anı iyi anlayabilmek ve onun ayetleri hakkında doğru hükümler verebilmek için mutlak surette nesh meselesini bilmeye ihtiyaç vardır." 

Demek oluyor ki nesh, İslâm'ın dinamizmini, her zaman, her şartta, her kişiye uygulanabilir ve her mes'eleye cevap verebilirliğini ortaya koyan çok mühim bir vakıadır. Bunu başka şekilde anlamak, bir yanda neshi bütünüyle reddetmek ve karşı yanda Kur'ân-ı Kerîm'de her zaman için Kıyamet'e kadar ve mutlak mâ'nâda mensûh âyetlerin varlığını kabûl etmek, kanaat-i âcizanemce, İslâm'ı en açık ve bilinmesi gerekli en hayâtı bir yanından mahrum bırakmak demek olur.
Netice olarak, ifrat da tefrit de zararlıdır; ehl-i hakikat belli zaman ve mekânla sınırlı olmamalıdır. Kur'ân'a yaklaşmada seleften a'zamî ölçüde istifade edilmekle beraber, onlara takılıp kalınmamalı ve Kur'ân'ın en karanlık noktalara da ışık tutan aydınlığını sonuna kadar keşfedebilmek için zamanı, mekânı, çevreyi, şartları, husûsî durumları, İslâm'ın cihanşümullüğünü her zaman göz önüne almalı, her sahadaki ilmî gelişmeleri yakından takip etmeli; tefekkür, teemmül, tedebbür, teakkul, tefakkuh gibi Kur'ân'ın sıkça üzerinde durduğu melekeler sonuna kadar kullanılmalıdır. 

DÄ°PNOTLAR:

1- Muhammed Salih el-Useymîn-Muhammed Nasıruddin el-Elbani, Tefsir Usulü.

2- Muhammed Ali Sâbûnî, Kur'ân İlimleri, Çev. Zeynel Abidin Tatlılıoğlu, İnsan Yayınları, İstanbul, 1996.

3- Muhammed Hamidullah, Kur'ân-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2005.

4- http://www.darulkitap.com/oku/kuran/tefsirler/tefsirdersleri/05.htm.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

O gün ne mal fayda verir, ne de evlat. Ancak Allah'a selim bir kalb ile gelenler (fayda görürler.)

Åžuara, 88-89

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Hastayı ziyaret edin, açı doyurun, esiri kurtarın.

Risayü'z-Salihin

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI