Cevaplar.Org

VAHY -1. BÖLÜM-

“Allah'ın vasıtasız olarak veya değişik vasıtalarla emirlerini peygamberlerine bildirmesi anlamında bir Kur'ânî terim.” (1)“Mukaddes kitabımız Kur’ânı Kerim, Hazreti Peygambere vahy yoluyla


Serdar Yaman

serdaryaman2000@yahoo.com

2010-05-21 12:38:34

 "Allah'ın vasıtasız olarak veya değişik vasıtalarla emirlerini peygamberlerine bildirmesi anlamında bir Kur'ânî terim." (1)

"Mukaddes kitabımız Kur'ânı Kerim, Hazreti Peygambere vahy yoluyla nâzil olmuştur. Vahy kelimesi (v-h-y) fiilinin masdarı olup, lugatte, gizli konuşmak, emretmek, ilham etmek, imâ ve işaret etmek, acele etmek, seslenmek, fısıldamak, mektup yazmak, bilhassa revelasyon yapmak gibi çeşitli anlamlara gelmektedir. Wensick bu kelimenin aslını İbrâni-Ârâmî ve Habeş dillerinde aramaktadır" (2)

"İbn Fariz der ki: Vahiy "Va-ha-ye" kökünden türetilmiştir. Va-ha-ye ileyhi: Ona Vahyediyor demektir. Va-ha-ye kökü va'ade (vaat etti) veznindedir. 'Evhâ' fiili de aynı anlama gelir. Kelimenin çoğulu vahiydir. Aslında Fuûl vezninde Fulus sözcüğünde olduğu gibi…

Şevkânî Fethu'l-Kadîr'de der ki: Ona sözlerle vahyetti. Yani ifham buyurdu anlamındadır…

Fethu'l-Bâri'de ise vahyin sözcük manası; bir şeyi gizlice bildirmek, ıstılahtaki manası ise dilediği hükümleri, esrar ve hakikatleri bir şekilde karşıdakine iletmek şeklinde tarif edilmiştir.

Kurtubî ise der ki: Vahiy, gizli bir yolla bir mesajı başka birine ulaştırmaktır. Mesela denilir ki: (ona söz ile vahyetti…)" (3)

"Dini terim olarak kullanılan vahiy (...) Yüce Allah'ın nebi ve rasullerine emir ve yasaklarını bildirmesi, anlamındaki vahiydir.

Kimilerine göre vahy, Allah'ın kullarına bildirmek istediği hidayet ve emirlerini, onların arasından seçtiği nebi ve rasullerine insanların alışık olmadığı bir yolla bildirmesidir." (4)

"ilkâ" (bir şeyin kalbe doğması) ve "ilham" (gizli mesaj ve telkin) anlamında kullanılır. Allah mahlûkatını böylece vahy yoluyla terbiye eder. Terbiye olunan (mahlûkat) ile terbiye edici (rabbul-âlemin) arasındaki bu eğitim ilişkisi bir başkası tarafından görülemez. İşte bu olay Kur'ân'da vahy, ilham ve ilkâ kelimeleriyle ifade edilmiştir. Ancak bu kelimeler ayrı olayları ifade etmede kullanılır olmuştur. Örneğin "vahy" peygamberlere, "ilham" velilere ve Allah'ın has kullarına, "ilkâ" ise herkese mahsus olmak üzere kullanılmaktadır. Fakat Kur'an, bu kavramların kullanılmasında, aralarında bir ayırım gözetmez." (5)

"Allah'ın kullarına haber göndermesi demek olan inzal kelimesi de bazen vahiy yerine kullanılır. Kur'an'da geçen ilim, hikmet, şifa, nur gibi kavramların da vahy karşılığı olarak kullanıldığını görmekteyiz.(…) Vahy sıradan bir haberleşme, bir iletişim kurma değil, haberin ulaştığı varlığı aksiyona sevkeden önemli bir faaliyettir, önemli bir yönlendirici kaynaktır."(6)

"Allah emriyle semaya vahyetti ve onlar buna uygun olarak hareket etmeye başladılar." (Fussilet: 12)

"O emriyle arza vahyedecek ve arzda haberlerini anlatacaktır." (Zilzal: 4-5)

"Musa'nın annesine: "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik." (Kasas: 7)

"Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin." (Nahl: 68)

Geniş bir perspektiften bakacak olursak bütün keşifler, icatlar, büyük sanat ve edebiyat eserleri Allah'ın yarattıklarına ilham etmesi ile oluşmuştur.

"Bir de sadece nebi ve rasûllerin ayırıcı vasfı olan vahiy vardır. Bu vahiy şekli kendine özgü özellikleri ile diğer vahiy türlerinden ayrılır. Peygamber kesin olarak kendisine Allah tarafından ilham edildiğini bilir ve bunun farkındadır. Bu tür bir vahiy, insanlığın hidayeti için inanç ilkeleri, emirler, kanun ve düzenlemeleri içerir." (7)

"Kur'ân-ı Kerîm ayetlerinde peygamberlere gelen vahiyle ilgili olarak "ruhan min emrina" (Şura: 42/52) ve "nur" (Teğabun: 64/8) gibi ifadeler kullanılmak suretiyle vahyin, Allah'ın yüce, ruhanî ve nûranî bir işi olduğuna işaret edilmiştir. "İlahî kelam", "Vahy-i metluvv" ve "Kelam-ı Kadîm" gibi tabirlerin, beşerî manadaki lisan ve kelam anlamına olmadığını, ondan çok üstün bir mahiyet ve özellik taşıdığını bilmek gerekir. İlahî kaynağı itibariyle "Bî huruf-u lafz-u savt" olan, yani; harf, kelime ve ses gibi unsur ve kayıtlardan uzak bulunan vahiy, peygamberlerin ağzından kelime ve cümleler olarak çıkmış bulunmaktadır." (8)

"Kur'ân-ı Kerim'de vahyin çeşitli manalarda kullanıldığı görülmektedir. Buna göre bunları, ilâhî olan ve olmayan vahiyler diye iki grupta toplamak mümkündür:

İlâhî vahy: Bu gruba giren vahiy çeşitlerini, Kur'ân-ı Kerim'deki kullanılış şekillerine göre şu şekilde sıralayabiliriz:

a) Cansızlardan yer ve göklere yapılan vahy.

b) Canlılardan bal arısına yapılan vahy.

c) Meleklere yapılan vahy.

d) İnsanlardan Hz. Musa'nın annesine ve Hz. İsa'nın havarilerine yapılan vahiy.

e) Peygamberlere yapılan vahy.

İlâhî olmayan vahiy:
İşaret etmek manasına, Hz. Zekeriya'nın kavmine yaptığı vahiy.
Fısıldamak manasına, şeytanların birbirlerine yaptıkları vahiy de böyledir. (9)

"Şu halde genel manasıyla vahy, peygamberlere mahsus değildir. Fakat peygamberlere mahsus olan bir çeşit vahy vardır. Bu özel manasıyla peygamberlik vahyi, diğer beşerî ilimlerin üstünde özel bir keyfiyet ve kesin zorunluk ile gerçekliğinde şüphe olmayan bir ilim telkin eden hakkın tecellisinin özel ismidir. Şer'an (dinî yönden) vahy denildiği zaman da bu mana kastedilir. Vahyin diğer kısımları hem peygamberlerde, hem de diğerlerinde bulunabilir. Fakat tam manasıyla peygamberlik, hangi çeşitle olursa olsun hiç şaşmayan özel bir vahy ile başlar ve tecrübe ile ortaya çıkar. Vahyin diğer kısımları ise bunu istidlal ile mülahaza ve tasavvur edebilmek için yeterli bir sebep teşkil eder. Yani her vahy, ruhî bir hadisedir. Gerek açık duyular ve gerek gizli duyulardan kalbe gizli bir yol ile süratli bir anlayış telkin eden rûhanî bir iniştir. Eğer bu inişin, emin bir ruh ile olduğu tecrübeyle bilinirse, tam manasıyla vahy tahakkuk etmiş (gerçekleşmiş) ve o zat peygamberlik makamını kazanmış olur." (10)

"Vahy-i Metlüv - Vahyi Gayrı Metlüv (Okunan vahiy ve okunmayan vahiy)

Hz. Peygamber'in (...) almış bulunduğu vahiylerden ekserisi âyetler, bir kısmı ise kudsî hadisler ve hadis-i şeriflerdir. Necm sûresi 4. âyette: "O, kendi arzusu ile söylemez, o (söylediği), kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir" buyurulmuştur. (…) Mezhepler tarihi incelendiği zaman görülür ki, Hz. Peygamber kendisine sorulan sorulara vahy ile yoksa kendi re'yi ile ictihâd ederek fetva verirdi. İctihâdında hata olursa Allah onun hatasını vahy yoluyla düzeltirdi. Nitekim Bedir savaşında ele geçirilen esirler hakkındaki Peygamber ictihâdı, Enfâl sûresi 67, 70 âyetleri ile tashih edilmiştir. Bu da gösteriyor ki Peygamber'in ictihâdı, hatalı olabilir. Kudsî hadisler ve hadis-i şerifler vahy ve ilham yoluyla Peygamber'in söylediği sözler ve şeriatın ikinci kaynağı ise de, âyetler derecesinde değildirler. (…)

Kur'ân (…) özellikleriyle, vahyi metluvü (okunan vahyi) meydana getirmektedir. Kurbet niyetiyle namaz ve namaz dışında okunmakla ibadet edilir. Diğer vahy mahsulü olan kudsî hadis ve hadislerle namazda okunarak ibadet edilmez. Ancak namaz dışında ilim ve teberrüken okunabilir.

Sünnet kelimesi Hz. Peygamber'e nisbet edildiği zaman da onun sözleri, yani hadis-i şerifleri, fiilleri ve takriri anlaşılır. Sünnet, dolayısıyla hadis-i şerifler "vahy-i gayrı metlüv" (okunmayan vahy) dür ve özellikleri şunlardır:

1) Yalnız manası Allah tarafından vahyedilmiştir, sözleri Resûlullah (s.a.s)'e aittir.

2) Bu sebeple manayı iyi anlayanların, onu yalnız manasıyla nakletmeleri caiz görülmüştür.

3) Lâfzı mu'ciz değildir.

4) Okunarak ibadet edilmez (namazda okunsa namaz bozulur).

5) Uykuda ve uyanıkken, meleksiz ve melekle türlü vahiy şekilleriyle gelmiştir…" (11)

Devam edecek…

DİPNOTLAR:

1-Muhammed Salih el-Useymîn-Muhammed Nasıruddin el-Elbani, Tefsir Usulü.

2-İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2009.

3-Salih İbrahim el-Büleyhi, Kur'ân İsimleri Antolojisi, trc. Muzaffer Marangozoğlu, Pınar Yayınları, İstanbul, 2006.

4-Muhammed Salih el-Useymîn-Muhammed Nasıruddin el-Elbani, Tefsir Usulü.

5-Ebu'l A'lâ Mevdudî, Tefhimu'l-Kur'ân, Kur'ân'ın Anlam ve Tefsiri, İnsan Yayınları.

6-Muhammed Salih el-Useymîn-Muhammed Nasıruddin el-Elbani, Tefsir Usulü.

7-Ebu'l A'lâ Mevdudî, Tefhimu'l-Kur'ân, Kur'ân'ın Anlam ve Tefsiri, İnsan Yayınları.

8-Emin Işık, "Kur'an Vahyi ve Hedefi", Altınoluk Dergisi, (1987), XV, 3.

9-Abdurrahman Çetin, Kur'an İlimleri ve Kur'an-ı Kerim Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1982.

10-Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Feza Gazetecilik, İstanbul, 1992, III.

11-Muhammed Salih el-Useymîn-Muhammed Nasıruddin el-Elbani, Tefsir Usulü.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Dilek Yıldız, 2010-05-26 03:46:38

Allah razı olsun. Çok harika bir çalışma..Mersin'den selamlar.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!

Nahl, 125

GÜNÜN HADİSİ

Her ölenin amel defteri kapanır. Yalnız Allah rızası için yurt sınırında nöbet bekleyenler müstesnadır

Riyazü's Salihin, 2/1297

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI