Cevaplar.Org

TEBLİĞ VE DÂVET YOLUNDA MÜSLÜMANIN TEMEL KÜLTÜRÜ-YUSUF EL-KARADÂVÎ-ÇEVİRİ MEHMET AKBAŞ-NİDA YAY.-İST-2008

Fikri hazırlık noktasında Müslüman dâvetçisi için ilk gerekli olan şey kökü sağlam, dalları yüksekte ve Rabbinin izniyle her zaman meyve veren İslâm kültürüyle kuşanmasıdır. S:13


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-02-28 06:07:28

Fikri hazırlık noktasında Müslüman dâvetçisi için ilk gerekli olan şey kökü sağlam, dalları yüksekte ve Rabbinin izniyle her zaman meyve veren İslâm kültürüyle kuşanmasıdır. S:13

İslâm dâvetçisinin gücü miktarınca Kur'ân-ı Kerim'i ezberlemesi gerekir, hatta Kur'ân'ın tamamını ezberlemesi ve bunu izhar etmesi icap eder. Bu da şartlar müsait olduğu anda, ezberlediği Kur'ân'ı insanlara göstermesi ve onunla delil getirmesi içindir. S:15

Dâvetçi Kur'ân'ın anlaşılması yolunda sözü ileri geri uzatmaz. Ne kendisi laf kalabalığına dalar ve de insanları bu tür bir duruma sokar. İçinde ilmî bir değer bulunmayan ve faydalı bir görüş sunmayan değişik laf kalıplarından uzak durur. S:19

Kur'ân-ı Kerim, insanın yeryüzündeki halifelik vazifesini gerçekleştirmesi için ilmin ilk basamak olduğuna işaret etmiştir. S:35

Dâvetçinin doğrudan sapmamaya ve tahrife düşmemeye ve Allah'ın ayetlerini yanlış te'vil etmemeye dikkat etmesi, Allah'ın kast etmediği bir manayı vermemesi ve bundan sakınması, başkalarını da bundan sakındırması gerekir. S:47

Fer'î olan asla tabi olmalıdır. Az olan çoğa tabi olarak yorumlanmalıdır. Fakat kalplerinde eğrilik ve bozukluk bulunan sapıtmış kimseler müteşâbih âyetlerin peşinden giderler. Hevâlarına uyup o âyetlerden anladıklarına sımsıkı yapışırlar. Şayet insaflı davranmış olsalardı müteşâbihleri muhkem olanlara havale ederlerdi. S:50

İnsanların dediklerine dalmadan, çabayı ve zamanı faydasız ve verimli bir neticenin elde edilemeyeceği şeylerle öldürmeden önce ilahi beyandan ne murad edildiğini kavramak gerekir. S:56

Dâvetçinin aynı zamanda müsteşrikler, inkârcılar vb. İslâm düşmanları tarafından hadis ve sünnette dair ortaya atılan şüphe uyandırma hareketlerine karşı da uyanık olması gerekir. Üzülerek söylemek gerekir ki, kendilerini Müslüman olarak isimlendiren bazı kimselerin de sahabeye dil uzattıklarını, hadis ve sünnet kaynakları konusunda şüphe uyandırmaya alet olduklarını görmekteyiz. S:96

Bazıları da bilmeden, müsteşriklerin ortaya attıkları şüpheleri gündeme getirip hadisleri reddetmektedirler. Bazıları da bunu bilerek yapmaktadır. S:97

Ehl-i sünnet âlimleri, insanları mevzû hadisleri rivayet etmekten sakındırmışlardır. Ancak mevzû olduğuna dikkat çekildiği takdirde rivayet edilmesine cevaz vermişlerdir. Bunu da, bu hadisleri okuyan ve dinleyen kimseler mevzû olduğunu bilip sakınsınlar diye yapmışlardır. S:101

İslâm dâvetçisinin yeterli miktarda fıkıh bilgisine de sahip olması gerekir. İbadet, ahlâk ve insanlar arası ilişkileri düzenleyene şer'î ahkâmın önemli hususlarını bilmesi icap eder. S:112

Şayet bir kimse yeterli derecede fıkıh bilgisine sahip değilse ya susar ya da sorulardan kaçar. Böyle bir durumda da toplumdaki konumu ve etkisi zayıflar. S:112

İnsanlar zekât, oruç hac vb. hakkında konuştuklarında bu konuda onlara sadece nasihatler yapmakla yetinmemeli; bu konularda kolay ve geçerli bir üslupla İslâm'ın ahkâmını özet bir şekilde verebilmelidir. Böylece dâvetçi kimse, insanları aydınlatmış olacak ve dinleri konusunda kolay bir şekilde bilgilenmelerini sağlayacaktır. S:113

İslâm dâvetçilerinin en azından İbn Rüşd'ün fıkha dair yazmış olduğu Bidayetü'l-Müctehid ve Nihayetü'l-Muktedis adlı eserini okumalarını isterim. S:115

Gayretimizi modern aklın sorunlarını çözmeye, Allah'ın varlığı, tevhid, nübüvvet, ahiret hayatı, kader gibi büyük meselelerle uğraşmaya harcamalıyız. Diğer taraftan Kur'ân'ın mahlûk olup olmadığı, Allah'ın sıfatlarının zatıyla alakası vb. tarihî konulara zaman harcamak doğru değildir. Zamanımızda bu tür meselelere kimsenin ihtiyacı yoktur. S:130

Modern asrın kültüründen de istifade etmeliyiz. Özellikle tıp, astronomi, fizik vb. ilimlerden yararlanma yoluna gitmeli, önümüzdeki meseleler hususunda bu ilimlerden destek almalıyız. Çağımızda hem yabancılar hem de Müslüman ilim adamları bu tür bir yola başvurmaktadırlar. S:130

Misyoner, müsteşrik ve İslâm'a düşman kimselerin görüşlerini inceleyip modern bir dille onlara cevap vermemiz icap eder. S:130

İslâm dünyasının çeşitli bölgelerinde Müslüman fikir adamlarının kaleme aldığı çağdaş eserlerden istifade etmek gerekir. Bu eserler İslâm düşünce sistemini anlatan eserler olup çağdaş bir tarzda yazılmışlardır. S:137

Bilinmelidir ki, insanların sözlerinden kabul edilecek olanlar da vardır terk edilecek olanlar da. Hatadan arî olan ancak Resûlullah (s.a.v.)'dir. S:137

Dâvetçi, anlattığı konulara tarihî hadiselerden deliller getirmelidir. Kahramanlardan bu hadiselerdeki etkilerinden ve daha başka kimselerden örnekler vermelidir. Bunu yapmak, kalplere tesir etmesi yönünde ona daha da yardımcı olacaktır. Çünkü, sözler unutulur fakat olaylar kolay koyla unutulmaz. S:143

İslâm dâvetçisinin dinî kültürü birinci derecede bilmesinin yanı sıra edebiyat ve dil kültürünü de bilmesi gerekir. Buna göre ilkin gaye ve maksatları, ardından da bu işte götüren vasıta ve araçları bilmesi icap etmektedir. S:159

Edebiyat ilmi, şiir, nesir, darb-ı mesel, hikmetli sözler ve masihavâri sözleriyle dâvetçi için önem arz eder. Onunla, dili zenginleştirir, kullanacağı üslubu en güzel şekle getirir ve hissiyatını onun sayesinde daha da inceltir. S:161

Sosyoloji, insanlık toplumunu çeşitli yönlerden inceleyen bir bilimdir. Toplumu dış yönleriyle ele alır ve ona hükmeden kanunları açılamaya çalışır. S:175

Önemli, hatta zaruri olan durum, İslâmî bir bakış açısıyla bu ilmin temellerini sunmaktır. Bunu İslâm'ın akidesiyle uyum arz eden, onun dine, insana, hayata ve tarihe bakışıyla birliktelik sağlayan bir tarzda sunmak icap eder. S:177

Neticede, sosyoloji bu sayede toplumun içinde bulunduğu durumun anlaşılmasında aracı olacak, onun sorunlarını ve bundaki sebepleri incelemeyi ilmî bir tarzda ele alacak, ortaya koyduğu çözümü de sözde değil bizzat pratiğiyle gösterecektir. S:177

Felsefe, İslâm'a muhalif bir düşünceyi yine bizzat düşünce silahıyla vurabilmemizi sağlar. Bu tür muhaliflere Kur'ân ve hadisle karşı koymak doğru değildir. Çünkü bunlara zaten inanmamaktadırlar. S:178

Bu sebeple İslâm'a dâvette bulunan her dâvetçi yıkıcı felsefî düşünceleri öğrenmek zorundadır. S:178

Dinî bazı inanç ve hakikatleri modern asrın anlayabileceği seviyeye getirmek ve onları bizzat pozitif ilimlerle destekleme yoluna gitmek. Hatta dinin en önemli konusu olan "Allah'ın varlığı" meselesini bile bu yolla ele almak. Bilim yoluyla bu konu ele alınabilir ve inkârcılara bununla cevap verilebilir. S:184

Hiç kimse daha önce gökteki varlık âleminde canlılar bulunduğunu, Allah'ın her şeye suyla can verdiğini, bütün hayvan ve canlı âlemini çifter halde yarattığını, bunları dişi ve erkek yaptığını, her yarattığını kendi nisbetinde bir denge üzerinde tuttuğunu, bitkileri aşılamak için rüzgârlar gönderdiğini ve "Geceyi gündüzün üzerine örttüğünü, gündüzü de gecenin üzerine sardığını" tasavvur etmemiştir.

"Sarma" ifadesi bir şeyi yuvarlık bir cisim üzerine örtme anlamındadır. Bu da açık şekilde yerin yuvarlaklığına delalet etmektedir ki yakın zamana kadar bilim adamları arasında bu konu tartışıla gelmişti. S:191

Her Müslüman dâvetçinin içinde yaşadığı çevreyi, vaziyetini, gelenek ve göreneklerini bilmesi gerekir. Sorunlarını derinlemesine bilecek, halkına tesir eden hâdiselerin farkında olacaktır. Aynı şekilde dillerini bilecek ki onlarla kendi dilleriyle konuşabilsin. S:200

Dâvetçi, yerinde veya sefere çıkarak insanlarla bizzat görüşüp durumlarını inceleyerek haberleri direkt olarak kaynağından alabilir. Seferde bulunmak ilmin yarısıdır. Bu yüzden ilk âlimlerimiz ilmi ehlinde elde etmek için insanlar içinde en çok sefere çıkan kimseler olmuşlardır. S:201

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Ali Said, 2010-04-29 08:21:37

Bu eser, 80 li yıllarda "MÜSLÜMAN KÜLTÜRÜ" adıyla yayınlanmıştı. Bir genç okur olarak ufkumu açan unutulmaz bir eser olarak hafızamdaki taze yerini korumaktadır. Müslüman bir gence sahih bir yön ve kültür vermesi bakımından bu eser, bizim kültür dünyamızda önemli bir yeri haizdir. Mutlaka okunması gereken kitaplar arasında sayıyorum. Ali Said Konevi 2010

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

"Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" dediler.

Âl-i İmrân; 173

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri

"Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah'ı zikredince siner, çekilir, gaflet etse vesvese verir." (Buhari, Tefsir, Kul euzu bi-rabbi'n-nas 1)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI