ASR-I SAADET HATIRALARI-55

“İnsanın siması hakikatın aynasıdır.” Seyyid Süleyman Nedvi PEYGAMBER SİMASI Dilimize “Asr-ı Saadet” adıyla tercüme edilen ve Siyer hususunda yüzyıldır geçilemeyen “Siretü’n Nebi” adlı eserinde merhum allame Süleyman Nedvi diyor ki; “Nebi’nin imtiyazı ve tanınması için yalnız ahlakı ve vaziyeti değil, onun dilinden çıkan her kelime, onun masum şekil ve şemâili siması, hepsi ayrı birer mucize, baştanbaşa mucize, tamamıyla mucizedir.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2015-12-24 11:39:38

"İnsanın siması hakikatın aynasıdır." Seyyid Süleyman Nedvi

PEYGAMBER SİMASI

Dilimize "Asr-ı Saadet" adıyla tercüme edilen ve Siyer hususunda yüzyıldır geçilemeyen "Siretü'n Nebi" adlı eserinde merhum allame Süleyman Nedvi diyor ki;

"Nebi'nin imtiyazı ve tanınması için yalnız ahlakı ve vaziyeti değil, onun dilinden çıkan her kelime, onun masum şekil ve şemâili siması, hepsi ayrı birer mucize, baştanbaşa mucize, tamamıyla mucizedir.

Rûyu âvazı Peygamber mucizest

"Peygamberin yüzü ve sesi mucizedir" Mevlana Celaleddin-i Rumi

Onun sadakat dolu beyanlarının her harfi gönüllere nüfuz eder ve nübüvvetin asıl miyârını dinleyenin nazarında aydınlatır.

Resul-i Ekrem'in(aleyhissalatu vesselam) Medine'ye teşriflerinde bütün Medine halkı coşkun bir sevinç içinde idi. Medine'nin meşhur Yahudi âlimi olan Abdullah bin Selam bahçesinde hurma ağaçları buduyordu. Resul-i Ekrem'in geldi- geliyor haberini duyar duymaz, Resul-i Ekrem'i görmeye gitti. O sırada Resul-i Ekrem şöyle buyuruyordu;

"Selamlaşınız, it'am ediniz(yemek yediriniz), sıla-i rahimde bulununuz, halk uykuda iken namaz klıınız, selametle Cennete girmiş olursunuz."

Abdullah bin Selam geri döndü, fakat o kadar tesir altında kalmıştı ki, Resul-i Ekrem daha Hz. Eba Eyyub'un(r.a) evine varmadan oraya gelmiş ve şöyle demişti;

"Ben onun Peygamberliğine şehadet ederim. Bu gelenin, hak bir din getirdiğine de şehadet ederim."

Yine merhum Nedvi diyor ki;

"Abdullah bin Selam, onun mübarek çehrelerini görünce o kadar tesir altında kaldı ki, gayr-i iradi şöyle dedi;

"Vechuhu leyse bi vechi kezzab"

"Onun yüzü hiç de yalancıların yüzüne benzemiyor."

İşte sima-yı mübareklerindeki bu cazibe-i kudsiye idi ki, Haccetü'l Veda'da yüz binlerce bedevi Arap hep bir ağızdan şöyle bağırdılar;

"Hâzâ vechun mübarekün"

"İşte mübarek yüz."

SÜMAME BİN ASAL'IN MÜSLÜMAN OLMASI

Süleyman Nedvi'nin üstadı, büyük tahkikçi allame Şibli Numani merhum, yukarıda bahsettiğimiz Siretü'n Nebi'nin ikinci cildinde şöyle bir ibret vakıasını bizlere sunmaktadır; "Arabistan'ın bütün kabileleri teker teker boyun eğiyor itaat ettiklerini göstere­rek İslâm sancağı altına toplanıyordu. Sonuna kadar başkaldırmakta direnen bir kabile varsa, o da peygamberlik iddiasında bulunan Müseyleme'nin kabilesi Benû Hanîfe idi. Ancak kabilenin reisi Sümâme b. Asal, bir tesadüf sonucu Müslümanların eline düşmüş ve esir edilerek Medine'ye getirilmişti. Hz. Peygamber, onun mescidde bir direğe bağlanmasını emretti. Resûl-i Ekrem mescide girdiği zaman ona bakmış ve: "Benden ne bekliyorsun?" diye sormuştu. Sümâme, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'in bu buyruğuna karşılık söyle demişti: "Muhammed! Beni öldürecek olursan ölmeyi hak etmiş bir insanı öldürmüş olursun. Fakat bana lütuf göstererek kendine minettâr bırakırsan o zaman hayatım boyunca bu iyiliği­ni unutmam. Eğer fidye istiyorsan onu da hemen vermeye hazırım."

Bu cevap karşısında Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem sustu, bir cevap vermedi. Ertesi gün ve üçüncü gün ona aynı soruyu sordu. Sümâme de aynı ceva­bı verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Sümâme'nin ip­lerinin çözülerek, serbest bırakılmasını emretti. Bunun üzerine Sümâme mescidden çıktı, yakındaki bir ağacı siper alarak boy abdesti aldı ve yine Hz. Peygamber sallal­lahu aleyhi vesellem'in yanına gelerek müslüman olduğunu ilan etti ve şöyle dedi:

"Ey Allah Resulü! Dünyada en nefret ettiğim insan sendin. Fakat şu andan iti­baren dünyada en sevdiğim insan sensin. Eskiden nefret ettiğim din senin dinindi. Şimdi canımdan fazla sevdiğim din senin dinindir. Eskiden hiç görmek istemedi­ğim şehir bu şehirdi, bugün ayrılmak istemediğim şehir bu şehirdir."

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'in Kureyş'in elinden çektiği eziyet ve işkenceleri tekrarlamaya gerek yoktur. Hz, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem akrabalarıyla birlikte Ebu Tâlib deresinde üç yıl kuşatma altında tutulmuş, bir tek buğday dânesinin bile ellerine geçmesine izin verilmemiştir. İçerde çocuklar açlık­tan ağladıkça dışarıda Kureyşliler sevinçten oynuyorlardı. Bu davranışlarına karşı­lık Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'in Mekke fethedildikten sonra aynı in­sanlara nasıl davrandığını anlattık.

Mekke'nin yiyecek malzemeleri Yemâme'den gelirdi. Az önce Yemâme lideri Sümâme b. Asal'dan söz ettik. Sümâme İslâm'ı ka­bul ettikten sonra Mekke'ye geldiği zaman Mekkeliler onunla alay etmişlerdi. Bu­na içerleyen Sümâme, Resûl-i Ekrem müsaade etmedikçe, Mekke'ye buğday gön­dermeyeceğine dair yemin etmişti. Bunun sonucu olarak Mekke'de kıtlık baş göstermişti. Mekkeliler Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'e başvurmaya karar verdiler. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de onlara acıyarak Sümâme'den bu kararından vazgeçmesini istemiş sonuçta Sümâme boykotu kaldırarak Mekke'ye buğday göndermeye başlamıştı."

Kaynaklar

1-Süleyman Nedvi, Siretün Nebi, Türkçeye tercüme; Asr-ı Saadet, Tebligat Ve Talimat kısmı, Cilt: 1-, terc: Ali Genceli, Sebilürreşad Neşriyatı, İst. 1967

2-Mevlana Şibli Numani, Siretün Nebi, Türkçeye tercüme; Son Peygamber, terc. Yusuf Karaca, İz Yayınları, İst. 2004

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.

Cum'a, 8

GÜNÜN HADİSİ

"Her şeyin bir alameti vardır. İmanın alameti de namazdır."

Münavi

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI