Cevaplar.Org

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-2

Eşlerin Birbirinden Üstün Oldukları Noktalar: Kur’ân, اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ ayetiyle, bütün insanlar arasında üstünlük ölçünün takvâ olduğunu(Hucurat: 13), belirtir.. Bu ayetten kadın ve erkek arasında üstünlüğün takva olduğunu anlıyoruz. Ancak, kadınla erkek arasındaki rûhî ve fizikî vs. farklılıkların olduğunu kimse inkar edemez. Bu farklılıklar onların vazifelerinin de farklı olmasına yol açar. Bu da adâletin ta kendisindir. Demek ki İslam’a göre erkekler bir yönden kadınlardan üstün olsalar da, bu üstünlük ve derece onlara çeşitli görevleri de yüklemiştir. Bu görevler kadınlardan istenmemiştir.


Saim Turgut

2022-08-01 09:15:26

 Eşlerin Birbirinden Üstün Oldukları Noktalar:

Kur'ân, اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ ayetiyle, bütün insanlar arasında üstünlük ölçünün takvâ olduğunu(Hucurat: 13), belirtir.. Bu ayetten kadın ve erkek arasında üstünlüğün takva olduğunu anlıyoruz. Ancak, kadınla erkek arasındaki rûhî ve fizikî vs. farklılıkların olduğunu kimse inkar edemez. Bu farklılıklar onların vazifelerinin de farklı olmasına yol açar. Bu da adâletin ta kendisindir. Demek ki İslam'a göre erkekler bir yönden kadınlardan üstün olsalar da, bu üstünlük ve derece onlara çeşitli görevleri de yüklemiştir. Bu görevler kadınlardan istenmemiştir.

Yüce Allah,Kur'ân'da, وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذ۪ى عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِۖ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟‌ــ " (…) Erkeklerin (meşrû dairede) kadınlar üzerindeki hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkekler kadınlar üzerine daha üstün bir dereceye sahiptirler. Allah izzet sahibidir, hikmet sahibidir."(Bakara, 228) buyurmaktadır.

Bu ayette erkeklerin kadınlardan bir derece üstün oluşu, yalnızca ailenin yönetim ve himayesinin erkeğe ait oluşudur. Başarılı ve mutlu bir ailenin iyi bir idareciye ihtiyacı olduğu gerçektir. Bu husus göz önüne alındığında ve konuya bağnazlıktan uzak bir şekilde baktığımızda cismî, rûhî, vb. durumlarından dolayı erkeğin aile reisi olması kadının da ona yardımcı olması gerekir. Bunlar kadın-erkek haklarının eşit olduğunu iddia eden herkes tarafından kabul edilmektedir. Zira kadın-erkek haklarının eşit olduğunu savunan ülkelere baktığımızda yüksek makam ve mevkideki yöneticilerin tamamına yakınının erkek olduğunu görmekteyiz(1). Kadınların beden ve rûhî yapıları elverişli olduğu sürece onların toplumsal işlerde görev alabilirler. Onlar annelik görevinin yanı sıra diğer önemli işleride üstlenebilir. Hatta bazı kadınlar, mâneviyatta, ilimde ve takvâda erkeklerden daha daha önde olduklarına tarih şahittir.

Fıtrat itibariyle insanların farklı kabiliyetlere sahip oluşu inkar edilmez bir gerçektir. İnsana ait çeşitli duygu ve kabiliyetlerde de kadın ile erkek arasındaki farklılığı görebiliriz. Her hâdisenin istisnâsı bulunmakla birlikte; kural ve hükümler çoğunluğa göre verilir. Günümüzde spor yarışmalarında erkekler ve bayanların ayrı kategoride yarıştırılması da bu gerçeğe işaret etmektedir. Mesela bir bayanı, erkekler kategorisinde halter yarışmasına sokmak ona karşı bir haksızlıktır.

Erkeklerin kabiliyet itibariyle kadınlarla yarışamayacağı insani vasıflardan biri, şefkat duygusudur. Kadın bir şefkat kahramanıdır(2). Bu temiz tabiat, kasıtlı yanlış etkilerlerle bozulmamışsa, bütün hareketlerine ve konuşmalarına şefkat hâkim olur. Eşiyle rûhî bütünlüğü kurabilmiş bir kadının etrafında kurulmuş olan bir aile yuvasının cennetten farkı yoktur. Bir kadının kocası ile ruh kaynaşmasını tamamlayan, kalblerin sevgi ile birbirine bağlanmasını, geçici olan dış güzelliğini ötesinde iç güzelliğini ortaya çıkaran hususlar, kadının kocasına sadakati, iffeti ile kötü ahlaktan ve çirkin arızalardan temiz olmasıdır.(3)

Eşlerin Birbirlerine İhtiyaçları Fıtrîdir: Kainatta koyduğu fizikî kânunlarda ince gâyeleri derceden Yüce Allah, nesillerin devam etmesiyle medeniyetlerin kurulması için eşlerin bir araya gelmesini takdir etmiştir. Bu kutsî vazifenin yerine getirilebilmesinde bir teşvikçi ve ücret olarak hazır bir lezzeti ikram etmiştir.(4) Yüce Rabbimiz, اُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ اِلٰى نِسَٓائِكُمْۜ "..Oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde "refes" size helâl kılındı" ayetinde nefsin bu ihtiyacına işaret etmektedir. (Nisâ, 2/187) Bu ayet-i kerimede yer alan, "refes"in işaret ettiği anlamlar arasında, eşler arasındaki şakalaşmalardan tutun da, en mahrem beraberliğe kadar her türlü hareketi kapsamaktadır. (5) Fıtratın söz konusu ihtiyacını karşılama konusunda ilâhî takdire boyun eğme durumunda bulunan eşler, bu konuda üzerlerine düşenleri yerine getirmeleriyle evlilikten beklenen gâyelerden bir kısmını gerçekleştirmiş olurlar.

Yukarıdaki ayetin devamında Yüce Allah, , هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَاَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ "…Onlar (kadınlar), sizin için bir elbise/örtü, siz de onlar için bir elbise/örtüsünüz…" (Nisâ, 2/187) buyurularak evliliğin temel gâyeleri konusunda pek çok hakikate işaret edilirken burada, "libâs" kelimesinin kullanılması, pek çok hakikate pencere açmaktadır. Elbisenin bir özelliği insan vücudunu sarmasıdır. Bu itibarla, eşlerin birbirlerine elbise gibi sarmaları bu ayetten alınacak ilâhî bir derstir. İnsanı soğuk ve sıcaktan koruyan elbise, hayâ duygusunun zedelenmesin koruduğu gibi, eşleri de her türlü çirkinliklerden muhafaza eder. Söz konusu ilâhî hitaptaki bayanlara işaret eden, هُنَّ zamirinin başta gelmesiyle, öncelikle birbirlerini kollayıp gözetmede ve aile huzurundaki hanımlara ait aktif görevde önceliğe dikkat çekilmiştir.

Yüce Allah, evliliğin "sükûnet (rahatlama ve huzur) …" kaynağı olduğuna işaret ederken (A'râf, 7/189; Rûm, 30/21) insanların ruh ve beden sağlıkları için önemli bir hususu ortaya koymuştur. Bu bakımdan Allah'a kulluğu ve mânevî değerlere hizmeti hayatının gâyesi bilen her kadın ve erkek, hayat arkadaşının ruh ve beden sağlılığını muhafazada yardımcı olmasını ilâhî bir görev bilmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in, Hz. Câbir'in evliliği münasebetiyle, eşlerin birbirleriyle şakalaşmaları ve hoş vakit geçirerek hayatı paylaşmalarını dile getirmesi bu konuda verilebilecek örneklerden biridir.(6) Bu konuda, eşlerin birbirine resmî davranmaları ve sevgilerini birbirine göstermemeleri doğru bir hareket değildir.(7)

Dünyada insanı mutlu kılan esaslardan biri de, nikâh akdi ile kurulan kadın erkek birlikteliğidir. Evet insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden;onun kalbî duygularına cevap verecek bir kalbin bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, arzularını paylaşsınlar ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de birbirine yardımcı olsunlar. Kalblerin en duyarlı , en şefkatlisi; insanın ikinci parçası olan kadın kalbidir.(8)

Ailede İhlâs Düsturunu Hâkim Kılmak:

Bir müslüman için hayatın en büyük gayesi, Allah'ın rızâsını kazanmak olduğu bir gerçektir. Allah'ın emirlerini yerine getirip yasakladıklarından kaçınmayı ifade eden kulluğun ihlâs ile yapılması Allah'ın emridir (Zümer, 2,3) "Cenab-ı Hakkın rızâsı İhlâs ile kazanılır"(9) İhlâs, bir binanın sağlam temeller üzerine kurulması gibi, âhiret hayatı için yapılan amelleri sadece Allah'ın emrettiği yapma ve O'nun rızâsından başka bir hedef gözetmeme anlamına gelir.(10) 

 Kur'ân hizmetinde ve kulluk vazifesinin yerine getirilmesinde olmazsa olmaz bir düstur olan ihlâsı aile hayatına da hâkim kılmak; eşler arasında muhabbetin artmasında ve meydana gelebilecek problemlerin önlenmesinde etkili olacaktır. Eşler arasında karşılığını Allah'dan bekleyerek yapılan sevgiyi şeytan bozamayacağı gibi, yine eşlerin birbirlerine yaptıkları hizmetlerde mânevî mükafatlara ulaşma duygusu, bu hizmetleri sevimli ve kolay hale getirir.

Allah'ın rızâsı istikametinde bir hayat geçirenler için huzurlu bir dünya hayatı olacağına dair Kur'ân'da pek çok müjdeler bulunmaktadır. Bu ayetlerden birinde Yüce Allah,اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُدًّا‌ــ "İman edip salih ameller yapanlar için Rahman (olan Allah, insanların kalblerine gönüllerine) sevgi koyacaktır" (Meryem Suresi, 96) buyurmaktadır.

Eşler arasında İhlâs düstürunun hâkim kılınıp sadece Allah'ın rızâsı hedeflenmesi halinde Peygamber Efendimiz şu müjdeyi vermişlerdir: "Kimin niyeti âhiret olursa, Allah onun kalbine zenginliğinden koyar ve işlerini derli toplu kılar, artık dünya onun peşinden gelmeye başlar. Kimin hedefi de dünya olursa; Allah, onun iki gözünün arasına (dünyanın) fakirligini koyar, işlerini de darmadağınık eder."(11)

Mutlu Evlilikle Başarılı, Sağlıklı Eşler ve Çocuklar:

Karşılıklı sevgi ve anlayış üzerine kurulmuş bir evlilik ile mutlu olmayı başarabilen eşler, ruh ve beden sağlığı açısından sağlıklı bir hayat yolundadırlar. Sürekli didişme içinde olup kalb birlikteliğini temin edemeyen eşler, boşanarak aile hayatını yıkmasalar dahi, maruz kalacakları psikolojik sıkıntılar ile sağlıklarının kaybedebilirler.(12) Aile hayatında sıkıntı yaşayan insanlardan bir kısmı, iş hayatında kendilerinden istenilen başarıyı dahi ortaya koyamadıkları gibi dinî hayat açısından da halleri üzücüdür. Mutlu bir evlilik sürdüremeyen eşlerin, küçük günahlardan başlamak üzere büyüklerine kadar şeytanın tuzaklarına düşmesi mümkündür... Sefahat boyutlu günahlar da fert, aile ve toplum hayatında onulmaz yaralar açar...

Evliliği sağlam temeller üzerine kuramamış eşler arasındaki geçimsizlik ve sürtüşme, onların çocukları üzerinde de olumsuz tesirler meydana getirir. Anne-babaya birer emânet olarak verilen çocukların ruh, beden sağlığı ve eğitimleri için en güzel mekanlar mutlu aile yuvalarıdır. Bu itibarla, huzurlu bir ev havasının hazırlanması için eşler, üzerlerine düşen fedakarlık ve sorumlukları yerine getirmeleri gerekmektedir. Huzurlu bir aile havasından mahrum kalmanın neticesinde beden ve ruh sağlığı bozulmuş çocukların kendilerine ve cemiyete getirecekleri problemlerden eşler sorumludur. İşlenin bu cinâyetin dünyada olduğu gibi âhirette de hesabı çok ağır olmasından korkulur.

Evlilikteki Sorumluklardan Hesaba Çekilme Gerçeği:

Evlilik nikâh akdiyle kurulan bir müessesedir. Yüce Allah'ın, وَاَخَذْنَ مِنْكُمْ م۪يثَاقًا غَل۪يظًا‌‌ـ "O (hanımlar) sizden güçlü bir güvence almışlardır" (Nisâ, IV/21) ilâhî fermanında ifade edildiği üzere -nikâh sırasında- eşler, bir ömür boyu her ne olursa olsun, birbirlerine destek olacaklarına dair Allah adına birbirlerine söz verirler. Böylece eşler, birbirine verilmiş emânet edilmiş olurlar. Bu emânetin korunması konusunda, Peygamber Efendimiz (s.a.v), "Şüphesiz ki Kıyamet Günü, Allah'ın en çok ehemmiyet vereceği emânet, eşler arasındaki emânettir…" (13) buyurmuşlardır. Allah Resûlü (s.a.v.), kocasının hakkını zaman zaman yerine getiremesinden dolayı bir sahabi hanımına 'O senin hem cennetin, hem cehennemindir"(14) buyurmuşlardır.  

Peygamber Efendimiz, "Refikül a'la" doğru yürüdüğü hayattın son dakikalarına ümmetine yaptığı son nasihatinde erkeklere hitaben, "Kadınlar hakkında Allah'dan korkunuz. Onları Allah'ın bir emâneti olarak aldınız ve Alllah adı ile onları kendinize helâl ettiniz."(15) sözleriyle kocaların hanımlarına karşı sorumlu olduğuna dikkat çekmişlerdir.

"Hepiniz çobansınız ve emrinizin altındakilerden sorumlusunuz " buyuran Allah Resûlü (s.a.s) bu kutsî sözlerinin devamında erkeğin hanımından ve çocukların hesaba çekileceğini belirtikten sonra, "Kadın da, kocasından mesuldür. O da, ondan (âhirette) hesaba çekilecektir."(16) buyurmuşlardır.

İslâm'da evlilik, korunması gereken en kutsî bir müessedir. Allah Resûlü (s.a.v.), "Hanımını kocasına karşı kışkırtarak aralarını bozan bizden değildir!"(17) sözünden de eşlerin böyle bir kutsî müessesinin yıkılmasına yol açacak davranışlardan kaçınmalarının kendilerine düşen büyük bir vazife olduğunu anlayabiliriz. Evlilik binasını yıkıma kadar götürecek çatlaklıkların tâmiri konusunda eşlerin üzerlerine düşen vazifeden ve fedakarlıklardan kaçınmaları, insanı dünya ve âhirette pişman edecek bir tavırdır.

İnsanın zaman zaman kendini sorgulaması, içine düştüğü hatalardan kurtulmanın yoludur. Şeytanın en büyük hilesi, insana hatalarını göstermemesidir. Davranış ve düşüncelerini kusursuz kabul eden bir insan hatasını görmez; Hatasını göremeyen de, istiğfar etmediği gibi şeytandan da Allah'ın himayesine sığınmaz... Zira, kusurunu itiraf eden, istiğfar eder ve Allah'a sığınıp şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, daha büyük bir hatadır. Kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır.(18) İnsanın zaman zaman kendini sorgulaması, evlilikte meydana gelebilecek problemlerin giderilmesi için önemlidir.

Türkiye'de, 1935'te yaklaşık 21 bin çift boşanırken bu rakam; 2000'te 460 bine çıkmıştır.(19) İstatistikler, Türkiye'de boşanma oranı hızla artmakta olduğunu ortaya koymaktadır. 2020 yılına evlenme ve boşanmaya ait TÜİK verilerine göre, 487 bin 270 çift evlendi, ancak bu evliliklerden yaklaşık yüzde yirmiyedisi, yani 135 bin çift arasında boşanma meydana gelmiştir. (20) Boşanma faciasından kurtulmanın en önemli bir yolu, evliliği ayakta tutacak temel değerlere bağlanmaktırl...

Problemli Evlilere Çok Önemli Bir Not: "İnsanın hususan müslümanın tahassüngâhı (sığınağı) ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır." diyen Bediuzzaman, burada çatlamaların meydana geldiğini işitince şöyle demiştir: "Bu da mı bozulmağa başlamış. Sebebini aradım. Bildim ki: Nasıl, İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesine ve dolayısıyla din-i İslâma zarar vermek için gençleri yoldan çıkarmak ve gençlik hevesatıyla sefahete sevketmek için bir iki komite çalışıyormuş. Aynen öyle de; bîçare nisâ taifesinin (kadınların) gâfil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin tesirli bir surette perde altında çalıştığını hissettim. Ve bildim ki: Bu millet-i İslâma bir dehşetli darbe, o cihetten geliyor. Ben de siz hemşirelerime ve gençleriniz olan manevî evlâdlarıma kat'iyyen beyan ediyorum ki: Kadınların Saâdet-i uhreviyesi gibi, Saâdet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi,daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur!."(21) Bu satırlardan öğrenmekteyiz ki, ülkemize ve dinimize zarar vermek isteyen unsurunun etkisine dikkat çeken Bediüzzaman, evliliği kurtarmanın tek çaresinin, ailede huzurun teminatı olan Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden çıkan dersleri yani, İslam ahlak ve terbiyesinin bütün yönlerini hayata hakim kılmak olduğuna işaret etmiştir. Dipnotlar

1-http://www.islamquest.net/tr/archive/question/fa579/tmpl/component/printme/1

2-Nursî, Lem'alar, 199.

3-Fakat kadın ile ruhi imtizacı (geçimi) ikmal eden, kalbî ünsiyet ve ülfeti itmam eden, sûrî ve zahiri olan arkadaşlığı samimileştiren, kadının iffetiyle, ahlak-ı seyyieden temiz ve pak bulunması ve çirkin arızalardan hâlî olmasıdır. İşârâtü'l-İ'câz, s. 196

4-Bediuzzaman, Kastomonu Lahikası, 252.

5-Seyyid Kutup, Fi-Zilalil Kur'ân, adı geçen ayetlerin tefsir bölümü.

6-Buhârî, Nikâh 10, 121; Müslim, Müsâkat 109, (710); Tirmîzî, Nikâh 13, (1100).

7-Bir ulü'l-emr, makamında olursa ciddiyeti, vakardır; mahviyeti, zillettir. Hanesinde bulunsa mahviyeti tevazu', ciddiyeti kibirdir. Nursî, Sözler – 724

8-Saâdetin esaslarından "nikâh" ise: Evet insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar. Evet bir işde mütehayyir (ne yapacağını bilemez halde kalan kalan veya birşeye dalarak tefekkür eden adam velev zihnen olsun, ister ki; birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın. Kalblerin en latîfi, en şefiki; kısm-ı sâni ile tabir edilen kadın kalbidir. (İşarat-ül İ'caz, 145)

9-Nursî, Yirminci Lem'a, 140

10-Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarîk-ı hakikat, en makbul bir duâ-yı manevî, en kerametli bir vesile-i makâsıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet: İhlâstır." İhlâsı kazanmak ve muhafaza edebilmek için önemli ölcüler koyan Bediuzzaman,"Birinci düsturunuz: Amelinizde rıza-yı ilâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için bu hizmette doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızâsını esas maksat yapmak gerektir."( Lem'alar, Yirmi Birinci Lem'a. 148.) demektedir

11-Tirmîzî, Kıyamet 31, (2467).

12-Bkz: Ziya Aydın, Bedenimizin Sinyalleri, Sızıntı, Aralık, 1999, s. 251, s.507. (Psikolog Kurt Singer'in incelemelerine dayanılarak kaleme alınan bu yazıda, psikolojik gerginliğin insan sağlığı üzerinde meydana getirdiği rahatsızlıklara dair geniş bilgilere yer verilmiştir)

13-Müslim, Nikâh 123; Ebû Dâvud, Edeb 37.

14-İmam Ahmed, Müsned hadis no: 18523; Nesai, Süneni Kebir hadis no: 8643; Taberani, Mucemul Evsat hadis no: 528; Beyhakî, Şuabul İman hadis no: 8206

15-Müslim, 1218¸ Nesei, Sünenul Kübra, İbni Mace, İmam Gazali, II, 111.

16-Buhârî, Ahkâm 1, Cum'a 11, İstikrâz 20, Itk 17,19, Vesâya 9, Nikâh 81, 90; Müslim, İmâret 20, (1829); Tirmîzî, Cihâd 27,1705; Ebû Dâvud, İmâret 1, (2928).

17- Ebû Dâvud, Talâk 1, Edeb 135

18-Bkz: Nursî, Lem'alar, 88

19- Prof. Dr. Muammer Kaya, www.netyorum.com/Sayı:140

20-https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/evlenme-ve-bosanma-istatistikleri-aciklandi-10-yil-sonra-bir-ilk-6440425

21-Bkz: Nursî, Lem'alar, 201

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey midir?

Rahman, 60

GÜNÜN HADİSİ

İman ve İslam'ın Fazileti

"Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birşey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır" (Müslim, Zühd 64, (2

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI