Cevaplar.Org

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-58

Zilzal Suresi *Mehmet Akif Mısır'da iken, bir ulema meclisinde konuşuyorlarmış. Kur'ân-ı Kerim'in kıraati ile ilgili bir ihtilaf var aralarında. Akif merhum demiş


Mahmud Toptaş

.

2022-05-03 07:08:11

Zilzal Suresi 

*Mehmet Akif Mısır'da iken, bir ulema meclisinde konuşuyorlarmış. Kur'ân-ı Kerim'in kıraati ile ilgili bir ihtilaf var aralarında. Akif merhum demiş ki; "inşallah ilim ilerler. Bir gün gelir Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)'in bu fezada kaybolmayan sesini bulur da, bu ayeti nasıl okuduğunu o zaman öğreniriz." Yani o rivayet farklılıklarında hangisinin daha kuvvetli olduğunu Efendimizin sesinden dinleriz diyor. "Yaptıklarınızı biz kayda geçiyoruz"(Casiye; 29) ayetini de onlara okuyuvermiş,

 *Sevgili Peygamberimiz bunu şöyle açıklamış bize; "Velevki bir hurmanın yarısı kadarda olsa, cehennem ateşinden kendinizi koruyun.'' Öyleyse biz amellerimizi küçümsemiyeceğiz. Yeryüzünde bir tek hurmadan başka birşeyiniz olmasa da; "Ben zengin değilim ki, nasıl sadaka, vereyim?" demeyin. Elinizde var olanın yarısını vermeniz, sizin cennete girmenize sebep olabilir.

Adiyat Suresi

 

*Peygamber Efendimiz, at alan insanları sınıflandırıyor: "Biri kendi işlerini görmek için at bağlar. Birisi etrafa hava atmak için at alır. Birisi de var ki, Allah yolunda o atı cihad aleti olarak kullanmak üzere atı alır ve bağlar. İşte bu insanın aldığı o attan dolayı büyük sevaba ulaşacağını" ifade ediyor.

Onun için müslüman bisiklet aldığında bile niyeti "bu bisikletle Allah'ın dinine nasıl hizmet edebilirim?" Filan yerdeki sohbete bu bisikletle giderim, filan yerdeki insana İslâm'ı anlatmaya bu bisikletle giderim diyerek alırsa sevab kazanır.

Karia Suresi 

*Kıyamet ne zaman kopar? Onu bilemeyiz. Şuna kesinlikle inanmalıyız; Kıyametin kopacağı gün hakkında kesin tarih bildiren insanların hepsi yanlış konuşuyor. Öyleyse kıyametin kopacağı konusunda tarih veren hiç bir kimseye inanmayın. Biz kendi kıyametimize hazır olalım...

*Bizler cehenneme doğru koşan, inkâr ve isyan yolunda gidenleri, cehenneme düşmesinler diye önlerine geçip engelleyelim. Kendini yakarak intihara teşebbüs edenlere, polisin veya itfaiye erinin döktüğü dilden fazla dil dökelim. Gönlünden yakalayıp, cennete selamet yurduna almaya çalışalım ki, Rabbimiz bize mükafat olarak rızasını ve cennetini versin...

Tekasür Suresi 

*Ayetteki çokluğa açıklık getirilmemiş. Neden? Her çağın çokluk anlayışı değişecektir de ondan. "Benim kabilem senin kabilenden çok. Öyleyse yönetme hakkı bana aittir, hükmetme hakkı da, üstünlük, şan, şeref hakkı da bana aittir" diyorlar. Günümüzde insanların çokluğu kabileyle değil. İnsanlar; "Benim param senin parandan, benim fabrikam senin fabrikandan çok, benim omuzumdaki yıldız, senin omuzundaki yıldızdan çok. Öyleyse ben haklıyım." diyor adam. "Benim unvanım seninkinden çok, ben profesörüm sen ise daha doktorsun, benim tarlam seninkinden çok, benim yayın saatim senin yayın saatinden çok. Benim yayın alanım senin yayın alanından çok." diyorlar.

Bu çoklukla övünme kıyamete kadar devam edecektir. Şekli değişecektir yalnız. Onun için Allah (c.c); "bu çoklukla öğünmeniz, asıl yapmanız gereken şeyden sizi alıkoymuştur" diyor..

İbadetlerinizle, Allah'a hizmetinizle, mallarınızı ve canlarınızı Allah yolunda harcamakla geçirmeniz gerekirken, bu yolda birbirinizle yarış etmeniz gerekirken, siz çokluklarınızla öğünüyorsunuz...

 *Mehmet Akif döneminde bir konuşmacı Fatih Sultan Mehmed'i anlatan bir konuşma yapıyor. Çok da güzel konuşma yapmış. Dinleyicileri heyecanlandıran bir konuşma yapmış. Recaide Mahmut Ekrem'den de takdir bekliyormuş. Herkes tebrik etmiş ama konuşmacının gözü Recaizâde Mahmut Ekrem'de. O da bir şey söylememiş. Konuşmacı gitmiş ve "nasıl buldunuz efendim?" demiş.

Recaizâde; "çok güzel, sen ziraat mühendisi miydin?" demiş. Konuşmacı da; "hayır efendim değilim. Ne alakası var ziraat mühendisiyle?" deyince, Recai zâde; "Valla ben seni dinlerken öyle zannettim. Sen Fatih'i anlattın. Şimdi O nerde? toprakta, torunları nerede, toprakta, yaptıkları toprakta, toprağın üzerinde olan biziz. Soğan da öyle, turp da öyle, kıymetli tarafı toprağın altında, purçu(sapı) yukarıda. Sen bize ne yapacağımızı, Fatih'ten örnekler vererek söylemedin. Bizim ne olmamız gerektiğini söylemedin. Onlar iyi insanlardı, iyi atlara bindiler gittiler. Biz neyiz? Biz ne yapalım?" demiş.

*Bir damla su, bir ekmek kırıntısının da hesabını vereceğiz. Bunu küçümsemeyin. Bir damla suyu, dünyanın bütün ilmi, teknolojisi bir araya gelse yaratamaz. Bir damla soğuk suyun değeri dünyalar değer.

Her nimeti kullanırken, onu Allah'ın rızası doğrultusunda değerlendirecek olursak, Rabbimin koyduğu kurallar içerisinde kazanır, Rabbimin koyduğu kurallar içerisinde infak edecek olursak, hesabımızı kolaylaştırmış oluruz.

Asr Suresi 

*Fahreddin-i Razi (Rahmetullah'ı aleyh) tefsirinde diyor ki; "ben zamanın değerini pek anlıyamazdim. "Vel-Asr " suresini okurdum da manayı gönlüme yer ettiremezdim. Bir gün çarşıda buz satıcısı gördüm. Şöyle bağırıyordu; "sermayesi her an eriyen bu zata acıyın." Ömür sermayesi her nefesde eriyor. Nasıl ki buzun üzerine sıcak nefesinizi üfürdüğünüzde buzu eritiyorsunuz, aynı şekilde çıkan ve giren her nefeste sizde eriyorsunuz. Öyleyse bu nefesler boşa gitmemeli. Bu nefeslerle bir şeyler kazanılmak ve ahirette Allah'ın (c.c) huzurunda bu nefeslerle kazandığımız sevabın mükafatını görmeliyiz. Ziya Paşa da;

Dehrin ne safa var sim üzerinde  

İnsan bırakır hepsini hıyn-i seferinde demiş.

Yani bu çağın içerisinde altın kazanmışsın gümüş kazanmışsın, ipekler giymişsin ne fayda var. Bir gün bir sefer başladığında bunların hepsini geride bırakıp gideceksin diyor.

Ahirete doğru bir gün bir sefer başlayacak. Öyleyse bu yolculuğa hazırlıklı olalım. Mehmet Akif de şöyle demiş;

Neden geçsin sefaletlerle, hayketlerle ezmanın

Neden azmin süreksiz, yokmudur Allah'a, imanın?

Yani zamanın boş şeylerle, sefaletlerle, insanı yarın pişman edecek şeylerle niye geçsin. Eğer Allah'a imanın varsa azmedeceksin, azimle bir şeyler yapacaksın. Zamanı sefaletle değil ibadetle, itaatla Hakka ve halka hizmetle geçireceksin. En değerli sermayemiz zamanımız. Milyarları kaybetseniz geriye kazanabilirsiniz. Ancak hiçbir insan, milyar veya tirilyonlarını verse, ömründen bir saniyeyi geriye getirebilecek durumda değildir. Onun için her anınızı ayrı değerlendireceksiniz.

*İman bir çekirdektir ama amel de onun çiçeğidir.

 *İlim öğrenmeye karşı da sabır. Üniversite öğretim üyesi bir dostum; "İngiltere ve Amerika'daki profösörlerin yarısından fazlasını geri kalmış ülkelerin insanlarından oluşuyor" demişti. Çünkü bütün sosyal ihtiyaçları, devlet tarafından garanti altında olan bir İngiliz delikanlısı gençliğinin baharında gönlünce eğlenmek varken, kütüphane köşelerinde binlerce kitap ve arşiv belgelerinden doktora tezi çıkarmaya yöneltiliyor. Çünkü o bir sabır işidir.

Hümeze Suresi

*Bu sure-i celilede de Lemmaz ve de hemmaz insanlara yazıklar olsun! veya O cehennemin veyl denilen deresi, Lemmaz ve hemmazlar içindir, manasındadır. Peki kimdir bu Lemmaz ve hemmaz olanlar? Bu iki kelime birbirlerinin yerine kullanılabiliyor.

Lemmaz: lügatte sözle insanlara hakaret eden, sözle insanların ardından gıybet eden, sözle insanları arkasından çekiştiren manalarına gelir.

Hemmaz da: kıran, ufalayan ve kaş göz işaretleriyle diğer insanları hafife alan, jest ve mimikleriyle insanların şahsiyetini zedeleyen, aşağılayan manasına gelir.

*Günümüzde kişinin işlemediği bir suçdan dolayı zanlı olarak tutuklandığında, hergün şikayet ettiğiniz basında deniliyor ki; "katil yakaLandı, cani yakalandı." Sonra adam berat ediyor. Peki zani, cani veya katil olarak resmi kamuoyuna gösterilen bu insanın çevresi, tanıdıkları yanında bu insanın yeniden itibarı nasıl düzeltilecek. Böylece günümüzde birkısım basın dünya genelinde Lemmazlık görevini yapıyor.

İslâm hukuku ne güzel ifade etmiş. "Beraat-i zimmet asıldır." Yani suç delillerle ortaya koyuluncaya kadar, kişi hakim nazarında suçsuzdur. Bu bizim hukukumuzun temelidir.

Fil Suresi

*Günümüzde bazı müslümancıklarımız, batıya olan imanları İslâm'a olan imanlarından % 51 fazla olduğundan dolayı her şeyi akılla izah etmeye gittiklerinden bu tür olayları aklîleştirilmeye çalışırlar.

"O zamanki Ebrehe'nin ordularına çiçek hastalığı musallat olmuştur. Böylece hastalık onların Kabe'yi yıkmalarını engelledi" diyorlar. Peki o zaman Rabbîm "ve ersele ileyhim tayran"ı niye söylesin? Yani kuşlar niye gelsinler. "Onlara taşı niye attığından bahsetsin?." Çiçek hastalığının olması için kuşların gelmesine taşların atılmasına gerek yok.

Bu, Allah'ın (c.c) bir mucizesidir. Allah'ın (c.c), kuşlar göndermek ve taşlar attırmak suretiyle Ka'bey-i Muazzama'yı koruması bir mucize olarak tarihimize geçmiş ve kıyamete kadar gelecek olan mü'minlere de, bu tür olaylar karşısında, her an güven vermektedir. Şahsen ben bu güven içerisindeyim.

*Günümüzde de hıristiyan olan batı dünyası; en güçlü ordulara sahip olduğunu söylüyor, dünyanın en sağlam ekonomisine sahip olduklarını söylüyorlar. Gökyüzüne kurmuş olduğu uydular vasıtasıyla yer yüzünde hangi insanın nerede hareket ettiğini, hangi tarlada neyin ekildiğini nerede neyin konuşulduğunu, gördüğünü ve duyduğunu söylüyor.

 Çocukken biz Allah (c.c)'ı şöyle öğrenmiştik; "Allah vardır, birdir, şeriki ve naziri yoktur. Yani ortağı ve benzeri yoktur. Her yerde hazır ve nazırdır. Her yerde her şeyi görmektedir" diye öğrenmiştik. Allah'a inanmayan insanlar da şimdi aynısını Amerika için söylüyorlar. Amerika vardır, birdir, benzeri ve ortağı yoktur, her yerde hazır ve de nazırdır diye müslümanların morallerini bozmak için basın ve yayın organları tarafından yaymlar yapmaktadır. Biz herşeyi yaratan, yarattığı her şeyi gören ve her türlü gücün elinde bulunduğu Allah'a iman ediyoruz. Ne mutlu bize.

 * Biz samimiyetle, kalbimizle kalıbımızla, canımızla, tenimizle, malımızla, bütün varlığımızla Allah'ın emrinde olduğumuzu yüreğimize sindirelim. Sindirmek yeterli değil, bunu amel-i salih'e dönüştürelim. "Amel-i salihe dönüştürmek" demek; imanın yaşanır hale gelmesi demektir.Namaza inanıyorum demek yeterli değil, namazı kılmak gerekir. Orucu tutmak gerekir. Cihada inanıyorum demek yeterli değil, cihadı yapmak gerekir. Müslümanların cihadı, insanları kültür yoluyla kafirleştirip toplu halde cehenneme atan, -ne yazıkki yine insandan olan- bu zebanilere karşı mücadele vermek demektir. Bunu tek başınıza da olsa yapacaksınız. İslam ile insan arasına giren engel giderilecektir.

Karşı tarafın gücü ne olursa olsun -tabi bizim de güçlenmemiz gerekiyor- biz Allah'a sığınıp mücadelemize devam edeceğiz. Mücadelemize devam ederken de, bu Fil Suresini çok okuyacağız. Çünkü bu sûre bize ümit vermektedir.

*Hersekli Arif Hikmet bey;

"Olma isyana çeri' kuvvet ile fil gibi

Düşman-ı hakka hücum eyle Ebabil gibi"

diyor. Yani fil gibi kuvvete güvenerek, Allaha isyana cesaret edip yürüme. Sen Hak düşmanlarına karşı Ebabil gibi hücum eyle...

Kureyş Suresi

*Bu sure bize, imansızlıkla açlığın tehlikesine dikkat çekmektedir. Onun için dinimiz, islam dininden olmayan muhtaçlara verilenin de sadaka olduğunu bildirir. Bu sureyi okurken biz; yurt içi barışın ve uluslar arası saygınlığın bütün müslümanların emin beldeye dönmesi, dünya ticaretine hakim olması ve aralarında fakir insanın bırakılmaması ile mümkün olduğunu öğreniyoruz...

Maun Suresi

*Gördünmü O dini yalanlayanı?" Burada "gördün mü?" ifadesi soru sormak için değil, öyle bir olayın meydana geldiğini ve kesinlikle olduğunu ifade etmek içindir. Yani "siz gördünüz" anlamındadır. 

Kevser Suresi

*Kevser; hayrın çok olması manasına geliyor. Allah (c.c) Peygamber (s.a.v)'e biz sana kevseri verdik diyor. Yani dünyada bir insana verilebilecek en değerli şeyi sana verdik. Bu dünyada bir insana verilebilecek en değerli şey.nedir? O gün için sevgili Peygamberimize verilen en değerli şey "Peygamberliktir." Dünya bir tarafa o peygamberlik bir tarafa. Peki bu gün? Bu gün için de bize verilen en değerli şey Allah'a imandır. Dünya bir tarafa imanımız bir tarafa. İşte Peygamberimize verilen o "peygamberlik" en büyük nimet. Ve o peygamberlikle beraber gelen Allah'ın ayetleri, en büyük hayırdır. En çok hayır işte ondadır.

Şöyle de anlaşılır ayet; "Sana diğer peygamberlerden daha fazla ümmet verdik." gerçekten de öyledir. 1400 seneden beri geçen milyonlarca müslüman Peygamberimizin adı anıldığında O'na "salat-u selam" getirirler. Bu gün de dünyanın her yerindeki 1,5 milyar müslüman Peygamberimizin adı anıldığında O'na salat-u selam getirmektedir.

*Ehl-i Beyt;

1- Soyundan gelenler

2- O'nun yolundan gidenler.

Hepimiz kendimizi ehl-i beyt sayabiliriz. O'nun yolundan gittiğimizden dolayı.

 Kafirun Suresi

*Gerçekten İslâm'ın gücünü yok etmek isteyen insanlar, ne bizim sözlerimize bakıyorlar ne de davranışlarımıza. Onlar bizim asıl inandığımız Kur'ân-ı Kerim'e ve sahih sünnete bakıyorlar. Olayları ona göre değerlendiriyorlar. Bunu bir misalle anlatayım.

 Batılı bir yetkili son zamanlarda Türkiye'den bir yetkiliye şunu söylüyor; "Her ne kadar sen ve senin gibi düşünenler, batıya adepte olmuş olsanız bile, uluslararası antlaşmalar bakanlar, başbakanlar ve cumhurbaşkanları veya milletvekilleriyle yapılmaz. Antlaşmada milletler esas alınır. Çünkü imzayı atanlar ölebilir, azledilebilir, hastalanabilir. Ama milletler devam eder. Bizim de sizi içimize (Avrupa Birliğine) almamamızın sebebi milletinizin inancıdır." Bu olayı gazeteler televizyondan naklederken, "Kültür farklılığınız var" dediler diye aktarıyorlar. Halbuki demeci veren Avrupalı "İslâm" kelimesini kullanıyor.

Nasr Suresi

*Günümüzde insanların yüreklerine kir yağıyor. Kelimeler halinde gözlerinden ve kulaklarından kir yağıyor gönüllerine. Çünkü insanoğlunun ürettiği nasıl havayı, denizi, toprağı kirletiyorsa aynı şekilde ürettiği fikirler, sistemler ve nizamlarda insanların yüreklerini kirletiyor.

 Biz ve sizler gönüllere iman tohumu atmaya devam edeceğiz. Yeşermesi için sıcak nefesimizi rahmetimizi onlara üfleyeceğiz. Ve de çifçinin tohumunun yeşermesini beklediği gibi insanların yüreklerinde, Allah'ın kelimelerinin iman çiçekleri halinde, amel çiçekleri halinde yeşermesini bekleyeceğiz. Yeşerenlere de kuvvet ve kudret vermek için yine Allah'ın ayetlerinden yardım taleb edeceğiz.

*İmam A'zam Ebu Hanife Hazretleri diyorki; "müslüman fiziki olarak mağlub edilebilir ama gönlündeki imana kafirin gücü yetmez. Bütün dünya kafirleri bir olsalar mü'minin yüreğindeki imanı söküp almaları mümkün değildir." Ülkeler zorla alınabilir ama gönüller alınamaz.

*Sadi Şirazi çok güzel ifade etmiş; "Bütün bir ömür hiç iş yapmadan Allah'a şükretseniz, bu yalınız alıp verdiğimiz nefesinizin bile karşılığı olmaz."

*Tevbe; günahın pişmanlık ateşiyle yakılmasıdır demişlerdir. Onun için yapılan kötülüğe gönülden yanabiliyorsanız, o yanma hali günahın affına sebeb olacaktır. Yanma hali yoksa, dil alışkanlığı ile söyleniyorsa, günahın affı için istenilen ve Nasuh tevbesi denilen şey gerçekleşmemiş oluyor. Biz de tevbelerimizi yanan bir yürekle yapacağız...

Tebbet Suresi

*Bir bayan, öğretmenlikten emekli olduktan sonra "başımı kapattım, namazlarımı kılmaya başladım, Kur'ân-ı Kerim'i de mealinden okudum. Ancak çocukluğumuzda ezberlediğimiz Tebbet suresinde önemli bir şey görmedim. Manasını bilmeden okurken daha fazla etkileniyordum. Ama manasını öğrendikten sonra fazla etkilenmedim," diyor. "Niye?" diye sordum.

Dedi ki; "orada biz, Ebu Leheb ve hanımına lanet okuyormuşuz. Olur mu? İnsan Allah'ın huzuruna varınca namazında geçmişte bir insana -ki o aynı zaman da Peygamberimizin amcası- suçundan dolayı kıyamete kadar gelecek insanların lanet okuması doğru mu?" dedi.

 Bu tür insanların Kur'anı Tefsirden okumadığı surece yalnız ayet-i kerimenin mealini -ki meal, terceme yapanın o ayetin kelimelerinden anladığı manayı Türkçeye aktarmasıdır- okuduğu sürece bu kanaate varması normal.

 Meal yazanlar da, Kur'ân'ı anlamanın yalnız meal okumakla mümkün olamıyacağını sözlerinde belirtirler. Hatta 10, 20, 30 ciltlik tefsir yapan alimler de "benim anlayabildiğim bu kadar" derler.

Hani güneş yedi rengiyle tabiatta milyonlarca renk üretiyor. Güneşe, menekşe bakıyor, mor alıyor, karanfil bakıyor kırmızı alıyor. İşte biz de öyleyiz. Allah'ın kelamından bir şeyler alırken, bizim ön hazırlığımız da bizi yönlendirmektedir aslında.

 Onun için ön hazırlıklarımızı atarak, Allah kelamına gönlümüzü bembeyaz bir kağıt gibi açarak okuyacak olursak ve bu konuda da değerli ilim adamlarımızın eserlerinden yararlanacak olursak, yanlış anlamalardan kurtulmuş oluruz. Tefsirler bu yanlışları gideren değerli eserlerimizdir.

 Ben de, O soruyu soran hanım efendiye dedim ki; "Ben de bugünlerde daha çok okuyorum." Niye? "Çünkü Ebu Leheb bir semboldür. Kıyamete kadar gelecek olan imansızların sembolü Ebu Leheb'dir. Geçmiştekilerin sembolü Firavun'dur, Nemrud'dur, Karun'dur, Haman'dır. Diğer peygamberlerin düşmanları olduğu gibi, bu ümmetin düşman sembolü ise, Peygamber Efendimizin karşısına dikilen; "sana bu fırsatı vermem bu peygamberliğini yaydırmam, insanların tek Allah'a itaat ettirmene müsade etmem, bu Mekke parlementosunun otoritesini zedeletmem." deyip, o günkü ordularıyla Efendimize karşı çıkan Ebu Leheb anlatılıyor.

"İşte kıyamete kadar gelecek olan, devletlerin, şahısların, kuruluşların, kurumların, vakıfların her türlü faaliyetlerini temsilen Ebu Leheb zikredilmiştir." Ben de bu günlerde bu sureyi daha çok okuyorum."

 *Günümüzde ben de, İslâm dinini yok etmek, müslümanları zayıflatmak, hizmette büyük merhaleler kaydetmiş müslümanları çeşitli daleverelerle kendilerine katmak için faaliyet gösteren, bunda başarılı olamadığı takdirde, Birleşmiş Milletlerin ve NATO'nun askerleriyle müslümanların üzerine yürüyenleri duyduğumda, televizyonda gördüğümde, gazeteler de haber olarak okuduğum da; namazda tekrar Fil Sûresi ile Tebbet Sûresini biraz daha fazla okur ve Allah'ın(cc) bu sûrelerinden moral bulurum.

*Kur'ân-ı Kerim'de, Ebu Cehil'in adı bir defa olsun geçmez. İsim olarak geçmez. Sıfatları anlatılır. Peygamberimizin karşısına dikilenlerden yalınız Ebu Leheb'in adı geçiyor. Bu bize şunu anlatır; Günümüzde imansızlarla mücadede ederken, isimlerle fazla uğraşmamaya dikkat edelim. İsim düşmanı değiliz biz. Biz küfrün, inkarın, gavurluğun, ateistliğin düşmanıyız.

İhlas Suresi

*Kur'ân-ı Kerim'in en kısa surelerindendir. Ama mana bakımından en derin kelimeleri kendisinde bulunduran bir suredir.

*İnsan tabiat kanunlarına uyum sağlayınca sıhhatini koruyor. Tabiat kanunlarından uzak kaldı mı, hastalanıyor. İnsanın sosyal bedenini de koruması Allah'ın koyduğu kanunlara bağlı kalmaktan geçiyor. Yani yaratanın bir, yaşatanın bir, yönetenin de bir olduğuna inanmak ve onu tatbik etmekten geçiyor. O "samed'dir" Yani herkes ona muhtaç ama o hiç kimseye muhtaç değildir. İmansızlar da çaresiz kalınca "Allah" diye inlemeye başlıyorlar. Çaresiz kalınca değil, o duruma gelmeden "Allah" dersek o zaman faydası olur. Biz O'na her an muhtacız..

 Felak Suresi

*Dünyada İslâm'ı yaşayan halkların arasında Hıristiyanlık propagandası fazla tutmadı. Ama kafirliği yayma ye ateistliği yayma propagandası bayağı tuttu. İşte bu ayeti kerimeye göre hareket ediyorlar. "Hıristiyan yapmıyalım ama gavur yapalım. Biz gidemiyeceğiz. Cennete bunlar da gidemesin" mantığı vardır bunlarda...

*Devrin birinde yetkili birisi çok hasud iki insana demiş ki; "bakınız ikinizden biri benden bir şey istesin vereceğim. Ama öbür arkadaşına ise onun iki katını vereceğim." İkisi de susmuşlar. Uzun zaman suskun kalmışlar. Bir süre sonra birisi bir adım ileri atmış ve demiş ki, "Efendim benim bir gözümü çıkarın." İşte hasedlik bu kadar vahşidir ve insanın kendi gözünü yer.

 Nas Suresi

*Kur'ân-ı Kerim'i açtığımızda ilk karşılaşacağınız harf besmelenin "ba'"sıdır. Son harf de Nas Suresinin son kelimesinin "Sin" harfidir. Bu ikisi yan yana geldiğinde "Bes" olur. Bu da Arabın dilinde "yeter" anlamındadır.

Yani sizin iki dünyanızı da cennet eylemeye bu kitap yeter. Bütün ihtiyaçlarınızı karşılamaya bu kitap yeter. ' Bunu söylerken -Peygamberimizin hadisine ihtiyaç yoktur anlamında demiyorum. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'de Efendimize uyulması gerektiğine dair ayetler olduğundan, Efendimizin söyledikleri, yaptıkları ve onayladıkları da Kur'ân'ın denetiminden geçtiğinden, Efendimizin sünnetinin de bizim için delil olduğunu unutmadan söylüyorum.

Allah bizim için yeter. Allah yettiğinden dolayı O'nun kelamı da bizim için yeter.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.

Duhân, 3

GÜNÜN HADİSİ

Kim Müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyecek ve içeceğine dahil ederse, affedilmez bir günah (şirk) işlememişse, Allah onu mutlaka cennete koyacaktır.

Tirmizi, Birr 14, (1918)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI