YİNE GÖÇ VAR
Türü: Hikâye (Otuz yıl önce bu günleri biz yazdık, yaşayanlar yorum yapsın)
Aylardan Aralık. Yıllardan 1992. Vakit öğle sıraları.
Göller Köyü’nde hava alabildiğine soğuk. Bütün ovaya sis çökmüş. Toprak kar örtülü. Evlerden eşyalar çıkartılıyor.
Türü: Hikâye (Otuz yıl önce bu günleri biz yazdık, yaşayanlar yorum yapsın)
Aylardan Aralık. Yıllardan 1992. Vakit öğle sıraları.
Göller Köyü'nde hava alabildiğine soğuk. Bütün ovaya sis çökmüş. Toprak kar örtülü. Evlerden eşyalar çıkartılıyor.
Birinci evin eşyaları kamyona yerleştirilmiş. İkincisi yükleniyor. Üçüncüsü de yüklenince kamyon yola çıkacak. Bu üç aileyi Ege bölgesindeki çeşitli yerlere götürecek. Sonra başka bir kamyon gelecek. Evin hayvanlarını alarak diğer kamyonları takip edecek. Ulaşılacak yerlerde ev kiralanmış mı, hayvanlar için dam ve yem hazırlanmış mı, bunları hiç düşünen yok. Çünkü bir an evvel canları kurtarmak zamanı.
Seksen beş yaşındaki Hacı Hamza, evden çıkarılan bir eski hasırın üstüne oturmuş. Yüklenen eşyaları seyrediyor. Olanlara hiçbir mana veremiyor. Ömrünün geçtiği, çoluk çocuğunun büyüdüğü bu yerlerden ayrılmayı bir türlü kabullenemiyor. Bu konuda kendisine fikir sorulmayacağını da biliyor. Eşya taşımakta olan on yaşındaki torunu Ayşe'yi durduruyor ve ona soruyor:
-Evi kamyona niçin yüklüyorsunuz.
-Artık buralardan gidiyoruz dede.
-Neden gidiyoruz yavrum?
-Teröristler komşularımız olan İncehaşimler'in Hacı Mükremin'i ve Kabahaşimlerin Mehmet Amcayı öldürdükleri için gidiyoruz. Ya babamı da öldürürlerse! Babamı öldürürlerse biz on iki kişi ne yaparız bu köyde? Bize kim bakar dede?
-Öldürsünler ölelim, aç susuz kalalım yine gitmeyelim. Çünkü bu yerleri ben ne zorluklarla aldım? Bu evleri ne zorluklarla yaptım. Ben burada kalmak ve burada ölmek istiyorum.
Soğukta üşüyen ihtiyar, ısınmak için hayvanların bulunduğu ahıra giriyor. 8-9 yaşlarındaki torunları Sema ve Nurgül; ahırda kazları, tavukları kovalıyorlar. Hacı Hamza bu duruma bir mana veremiyor, çocuklara soruyor:
-Hayvanları niçin kovalıyorsunuz?
-Dede onları yakalayacağız.
-Yakalayıp ne yapacaksınız?
-Onları komşulara vereceğiz.
-Onları neden veriyorsunuz? Onlar bizim. Kazları yazın ben otlattım. Civcivleri yazın ben yemledim?
-Dede bunlar kamyona yüklenmezmiş. Yolda donarlarmış. Hemen satmamız da mümkün değil. Babam dedi ki komşulara dağıtın.
Hacı Hamza ahırın yanındaki mereğin (samanlığın) kapısına varır. Oğlu Mehmet samanlığın kapısına kilit vurmaktadır.
-Oğlum kapıyı neden kilitliyorsun?
-Artık bu kapıyı açmayacağız baba.
-Bu kapıyı kim açacak?
-Bilmiyorum.
-Baharın tekrar geriye dönecek miyiz?
-Hayır.
-Bu samanlar, bu otlar ne olacak? Satsan bari.
-Baba, şimdi alan yok. Belki sonra satarız.
İhtiyar, yükleme işi bitmek üzere olan kamyona ve boşalan odalara tekrar tekrar bir bir baktı. Doluktu, içini çekti, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Köylüler ve çocuklar etrafını sardılar. Onu sakinleştirmeye çalıştılar. İhtiyarın sesi boğulmaya başladı. Yaşların aktığı gözler bembeyaz oldu. Ağzı köpüklendi ve ihtiyar bir an kendisinden geçip bayıldı.
İhtiyarı zorla ayılttılar. Kendine gelen ihtiyar, karşısındaki torununa sordu:
-Sen kimsin? Seni tanıyamadım.
Torunu Fatih ne diyeceğini şaşırdı, sustu. İhtiyar karşı tepelere bakıp görünen taşları göstererek sordu:
-O koyunlar kimin? Yoksa bizim koyunlar mı ağıldan çıktı?
OÄŸlu Mehmet cevap verdi:
-Hayır baba onlar koyun değil taş, taş.
-Yalan söylüyorsun koyun onlar.
Hacı Hamza hem görme yetisini hem düşünme kabiliyetini yitirmişti. Bu kadar derdin içerisine bir de dedenin durumu oğlu Mehmet'e bir offf çektirdi. Mehmet: "Sen bilirsin Allah'ım, bana sabır ver." dedi.
Son eşyalar da yüklenince evin kapısına kilit vuruldu. Anahtarlar komşuya teslim edildi. Bir ihtiyar, iki eş, dokuz çocuk ellerindeki basit eşyalarla eve dönüp baka baka köy minibüsüne doğru yürümeye başladılar.
Hacı Hamza son kez evlere dönüp baktı. Onu ileri yaşı bir daha bu diyarlara gelmeye müsaade etmeyebilirdi. Tarifi imkânsız acılar içinde kalan ihtiyar, evlere son kez baktığını hissedercesine dönüp oğluna dedi ki:
-Mehmet oğlum, Komşu Süleyman Efendi'ye eyvallah demedik.
-Baba dün demiştik. Onlar da dün gitmişlerdi. Ne tez unuttun.
-Yavrum, bari Hacı Mükremin'in mezarına bir uğrasaydık.
-Baba dün cenazeyi Erzurum'a gönderdik, sen de vardın, unuttun mu?
-Bana ne oldu? Hiçbir şey hatırlamıyorum yavrum!
Yavaş yavaş evler arkada kaldı. Minibüs hareket edince köy de arkada kaldı. Artık on iki nüfuslu Köse ailesi yirmi dört saatlik dönüşü olmayan yolculuğa başlamıştı.
Bu ailenin en büyüğü Hacı Hamza'ydı. Onun oğlu ve gelininden başka dokuz tane de torunu vardı.
Çocukların birisi askere gidecek yaştaydı. İkisi on altı on yedi yaşlarında lise öğrencisiydi. İkisi ortaokul çağındaydı. İkisi ilkokul öğrencisiydi. Birisi üç yaşında en küçüğü ise beş aylıktı.
Dokuz çocuğu ile bir anne, akli dengesi bozulan bir ihtiyar, bir de hepsinin geçimini sağlamak durumunda olan Mehmet Efendi'den oluşan bu aile yarın nasıl bir günle karşılaşacaklarını bilmeden İç Ege'nin çok da bilinmeyen bir ilçesi olan Kütahya'nın Simav İlçesi'ne doğru yol alıyorlardı.
Yollar uzun olsa da bitermiş. Mehmet Efendi ailesi İç Ege de otuz hanelik bir köye indi. Bir eve misafir oldular. Arkadan ev eşyaları ve 60 kadar koyun geldi. Geçici bir ev buldular. Hem aile fertleri, hem ailenin koyunları bin bir sıkıntıyla hayatlarını devam ettirdiler.
Geleli birkaç ay olmuştu. Köyde olan olayın ve onun yol açtığı sıkıntıların etkisinden yavaş yavaş kurtulmaya başlamışlardı. Evin ihtiyarı da yavaş yavaş kendine geliyordu. Ara sıra dengesini yitirse de çoğu zaman şuurlu düşünüyor, doğru konuşuyordu. Bir gün oğluna dönerek dedi ki:
-Mehmet, köyde olan olaydan devletin haberi var mı?
-Var baba. Vali de kaymakam da köye geldiler, olayı incelediler.
-Vuranlar yakalandı mı?
-Hayır baba. Zanlı otuz kişi yakalandı, sorguları yapılırken bir milletvekilinin devreye girmesiyle serbest bırakıldılar.
-Köyden kaç hane göç etti?
-Yirmi haneyi geçti. Hâlâ göç edenler varmış.
-Devlet bu göç edenlerin köyde kalan mallarına sahip çıkıyor mu?
-Hayır, her şey öylece kaldı.
-Devlet göç eden ailelere nakliye yardımı yaptı mı?
-Hayır.
-Bu ailelerin ihtiyaçlarını karşılıyor mu?
-Karşılamıyor babacığım. Buraya geldiğimizden haberi bile yok.
-Åžu anda ne kadar borcun var?
-Otuz milyonu geçti baba.
-Ramazan ayındayız, bayram geliyor, evin ihtiyaçlarını nereden karşılıyorsun?
-Bir bakkaldan borç alıyorum. Zaten ekmekten, yağdan, şekerden başka bir şey almıyoruz.
-Koyunları sat da öde.
-Satılmıyor baba. Hem koyunların kuzulama zamanı hem de hayvanlar çok zayıf.
-Yavrum, 93 Harbi'nde, Rus'ların Erzurum'u işgalinde, on yaşlarındaydım. Anam elimden tutarak kağnıya bindirmiş, hasta babamla birlikte düşmandan kaçarak kış soğuğunda günlerce yol yürüyerek Sivas'a gitmiştik. İki yıl sonra Düşman çekilince tekrar Erzurum'a geri dönmüştük. O olaydan sonra ömrümde şimdi çektiğimiz sıkıntı gibi bir sıkıntı görmedim. Bu zulüm onu da geçti oğlum. Onda geri dönmüştük ancak bunda geri de dönemeyeceğiz.
-Önemli değil baba, kendini üzme, iyi olur inşallah.
-Yok yok oğlum, öyle değil. Devlet bu konuda bir şey yapmalıydı.
-Böyle düşünme baba. Belki de bizim bilmediklerimiz vardır.
-İster bil ister bilme oğlum, ben bildiğim devlet darda kalan vatandaşına yardım eder.
18.02.1993
Simav
İbrahim Köse
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
UYUYAN DEV UYANMIÅžTIR

Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana
YANLIŞ VE HAKSIZ İNTERNET PAYLAŞIMLARI

dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ
MASONLAR VE ESAD AİLESİ

Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind
OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI

Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala
KADİROV: KADİRİ-VEHHABİ KIRMASIÂ

Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme
 İSLAM’IN DAHİLİ DÜŞMANLARI YA DA GÜNÜMÜZÜN YIKICI AKIMLARI

İhvan meşrepli Iraklı yazar ve düşünür Muhsin Abdulhamid, ‘ İslam’a Yönelik Yıkıcı
YİNE GÖÇ VAR

Türü: Hikâye (Otuz yıl önce bu günleri biz yazdık, yaÅŸayanlar yorum yapsın) Aylardan AralÄ
BABAMI GÖTÜRMEYİN

Erzurumluydum. Erzurum’un Hınıs İlçesi’nin Göller Köyü’nde oturuyordum. Adım Ali’y
"İSLÂM DİNİ SAVAŞ VE TERÖR DİNİ MİDİR? YA DA KILIÇ ZORUYLA MI YAYILMIŞTIR?"

Muhterem Müslümanlar! Oryantalistlerin sürekli olarak İslâm dinini savaş ve terörle özdeşl
LATİN HARFLERİNİN KABULÜ VE HALK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

İnsana yazıyı kalemle öğreten ve ona (içinden geçenleri) düzgün bir ÅŸekilde ifade etmeyi Ã
PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-51

Muhammed Zahid Kevseri Şiilerin tarih boyunca Ezher’de gözleri olduğuna temas etmiştir. *Kahi
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-50
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-49
- TALİBAN ÜZERİNDEN ZIT ETKİYİ DALGALANDIRMAK
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-48
- BUTİ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-47
- BU VATAN BİZİM
- MÜJDELER OLSUN SANA EY KAHRAMAN TÜRK HALKI
- KURBAN BAYRAMI’NDA HAYATI ANLAMAK
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-46
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-45
- BATININ İŞGAL PLANLARI VE İÇERİDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-44
- KALP FİKİR VE KALP DİNDARLIK
- GAZZE
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-43
- İSLAM’DA MEŞRU SEÇME YÖNTEMLERİ VE YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-42
- İSLAM’DA TATİL ANLAYIŞI
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-41
- EMNİYET TEŞKİLATI VE EMNİYET NİMETİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-40
- ÇANAKKALEDEKİ MANEVİ GÜÇ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-39
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-38
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-37
- KARA LEKE 28 ÅžUBAT
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-36
- ABDULHAY EL LEKNEVİ’DEN RECEP AYI HUTBESİ

et-Teğabün: 3
Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.
(Mürşid 3.1 adlı yazılım-Turan Yazılım-(www.turan.com.tr) )
GÜNÜN HADİSİ
Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şahid olan bunu takbih ederse (kötü olduğunu te'yid ederse), o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şahid olmadığı halde, işittiği zaman memnun kalan kimse, sanki şahid olmuş gibi manen zarar
Ebu Davud, Melahim 17, (4345)
SON YORUMLAR
- Rabbimiz gani gani rahmet eylesin…...
- Yahudi propagandası için uydurulmuÅŸ yalan bir hikâyeyi bu güzel siteye yakÄ...
- Selamun aleykum hocam seyda molla nadirın yanında ıcazesını alanlardan...
- Receb bey o rüyayı kaydetmedik, o rüyanın risalelerle alakası yoktu, ama o...
- Güzel paylaşım, kaynak belirttiğiniz için ayrıca teşekkür ederim. :)))...
- 18 Nisan 2021,tarihinde rahmetli oldu.....
- Allah razı olsun. "kısmetse diğeri de gelecek haftaya." kısmında yer alan ...
- Cenab-ı Allah ( cc) Salih rüya sahiplerinin sayısını artırsın....
- Makalede kullanılan " Kıskançlık " sıfatı, Ehli sünnet akidemize göre," ...
- İstifade etmek istiyorum....
TARİHTE BU HAFTA
*Sultan Abdulaziz Han Åžehid Edildi.(4 Haziran 1876)
*Kırım'ın Fethi(6 Haziran 1475)
*Süleymaniye Camii İbadete Açıldı(7 Haziran 1557)
*EFENDİMİZ'İN (s.a.v.) DÂR-I BEKA'YA İRTİHALİ(Vefatları)(8 HAZİRAN 632)
*Hz.Ebubekir (r.a.)Halife Seçildi(9 Haziran
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...