Cevaplar.Org

LATİN HARFLERİNİN KABULÜ VE HALK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

İnsana yazıyı kalemle öğreten ve ona (içinden geçenleri) düzgün bir şekilde ifade etmeyi öğreten Allah’a (Celle Celaluhu) sonsuz hamdü senâlar olsun. Bu makalemizde Latin alfabesinin kabulü ve halk üzerindeki menfî etkilerini dile getirmeye çalışacağız. Menfî diyorum, çünkü müsbet etkileri varsa bunu zaten bu alfabeyi okuyanlar ve yazanlar biliyorlar.


Ali Haydar Çetintürk

cetinturkalihaydar@gmail.com

2021-10-31 22:48:37

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

MUKADDÄ°ME

"O Zât ki; (yazıyı) kalemle öğretmiştir." (Alak sûresi: 4)

İnsana yazıyı kalemle öğreten ve ona (içinden geçenleri) düzgün bir şekilde ifade etmeyi öğreten Allah'a (Celle Celaluhu) sonsuz hamdü senâlar olsun.

Bu makalemizde Latin alfabesinin kabulü ve halk üzerindeki menfî etkilerini dile getirmeye çalışacağız. Menfî diyorum, çünkü müsbet etkileri varsa bunu zaten bu alfabeyi okuyanlar ve yazanlar biliyorlar.

Harf devrimi, 1 Kasım 1928'de 1353 sayılı kanunun kabul edilmesiyle, Osmanlı alfabesinin yerine Latin alfabesini getiren bir inkılaptan ibarettir.

İnkılab kelimesinin binası(yapısı)ndan da anlaşılacağı gibi bir mutavaat söz konusudur. Yani devrimlere mecburen boyun eymek zorunda kalan bir halk vardır ve o halkın mecburiyetini en iyi ifade eden kelime de inkılab kelimesidir.

Peki halka rağmen bu nasıl gerçekleşti? Tabii ki kolay olmadı. Eylül 1922'de Hüseyin Cahit'in İstanbul basın yayın üyelerinin katıldığı bir toplantıda Atatürk'e sorduğu; ''Neden Latin harflerini kabul etmiyoruz?'' sorusuna Atatürk: ''Henüz zamanı değil'' yanıtını vermişti. Demek ki inkılap için 6 yıl daha beklemek gerekiyormuş.

HARF Ä°NKILABININ AMACI NEYDÄ°?

85 yıl evvel bu devrime şahit olanların torunları, bugün elifi mertek zanneden bir toplum haline getirildikleri için, "ecdat tarih yazmış, torunları okumaktan aciz" sözünü hatırlatıyor bizlere.

Anladın avladın, yazdın bağladın, yazılanları okuyamıyorsan sen bu işten ne anladın! Kendi ifadesiyle çarşaflı annesine ''zavallı annem'' diyerek üzüntüsünü dile getiren hafız ateist Aziz Nesin'in "eskisi olmayanın yenisi de olmaz'' dediği gibi, eskiyle bağımızın kesilmesinin ne amacı olabilirdi acaba?

''Biz latin alfabesiyle batı câmiasına arka kapıdan değil, ön kapıdan girme imkanı bulabildik'' diyen Yakup Kadri yaşayıp ta, 50 yıldır kapısında bekletildiğimiz batı câmiasının tavrını keşke görebilseydi ne iyi olurdu.

Yine İnönü'nün ''Harf inkılabının en büyük faydası kültür değişimini kolaylaştırmasıdır. Türk milletini bir kültür aleminden bir başkasına nakletmiştir'' sözüne ilaveten, alfabe değişiminin mimarlarından olan Ahmet Cevat Emre'nin, ''Arab yazısıyla batı kültürünü benimsemek imkansızdı'' ifadelerinden anlaşılan odur ki; amaç batı kültürünü benimseterek bir toplumu kökten değiştirmekten başka birşey değildi.

Şayet keramet alfabede olsaydı, Avrupa orta çağı yaşarken Müslümanlar en görkemli medeniyetleri inşa edemezlerdi.

Bugün dünyada isteyerek yazısını değiştiren iki millet vardır. Biri biziz, diğeri ise İsrail. Biz, bin yıla yakın kullandığımız alfabemizden, Çanakkale'de kendileriyle savaştığımız düşmanların latin alfabesine döndük. İsrail ise halkının tamamı latin alfabesini bildiği halde, 1948'de 2000 yıllık İbrânî alfabesine döndüler.

''Siyasi istiklalini emsalsiz kahramanlıklarla kazanmış olan Türk milleti, yazısının Arab fonetiğine esir kalmasına nasıl tahammül edebilir'' diyen Ahmet Cevat Emre'nin, bu milletin kendisiyle savaştığı milletlerin yazı fonetiğine esir kalmasına nasıl tahammül edebildiğini anlamak mümkün değildir.

Muâsır medeniyetler seviyesine çıkmak adına bizler bir gecede cahil olurken, bugün nükleer güce sahip olan ve genetiği değiştirilmiş tohumları dünyaya ithal eden İsrail, aslına dönmeye karar vermiş durumdadır. Atom yapmaya namzet olan İran'ın kullandığı alfabenin de Arabî yazılardan teşekkül ettiğini unutmamak lazımdır.

OSMANLI ALFABESÄ°

Osmanlının kullandığı alfabeye Arab alfabesi diyerek kullanılmasına karşı çıkanların herşeyden önce şunu anlamaları lazımdır ki, kökeni Çin yazısı olan Japon alfabesine hiç kimse Çin alfabesi demiyor, bilakis Japon alfabesi diyor.

Bin yıl önce benimseyip geliştirdiğimiz ve kendimize yazı yaptığımız, Arabların bile nesihe ''hattı İstanbûlî'' dedikleri Arabî harfler bizim yazımız değilse, latin harfleri de bizim yazımız olamaz. Bu olsa olsa Ömer Seyfeddin, Halid Ziya ve Hüseyin Rahmi'lerin eserlerinin sadeleştirilerek Türkçeden Türkçeye tercüme edilerek anlaşıldığı, zengin Türkçeden fakir Türkçeye geçiş olur.

Teknolojinin üstadı olan Japonlar, şehirleri bile taklit edebilen Çinliler, demir güç Ruslar, inekperest Hindular ve sâir diğer milletler, anlaşılması zor olan karışık yazılarından vazgeçmediler. Kim bilir, belki de elde ettikleri başarılar yazılarının zorluğundan olabilir mi acaba!? 

Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanlılar bile dedelerinin alfabesini kullanmaya devam ediyorlar.

Yazarken bileğin içe doğru sağdan sola hareket etmesi ve harflarinin oval olması, Osmanlıcayı yorulmadan hızlı yazılan bir alfabe haline getiriyor. Latince ise hatları keskin olup, bilek içten dışa doğru hareket ettiği için yazanın zorlanmasına sebep oluyor. Latinceden daha seri olarak iki sayfa yazdığım Osmanlıca yerine, bir sayfa yazabildiğim yeni yazının bileğimi yorması bu manayı daha iyi anlamama sebep oluyor.

HÂTİME

Aslında Arabî harflerden oluşan Osmanlıca, Göktürk ve Uygur alfabesinin yanısıra bulundukları farklı coğrafyalarda oralara mahsus harfleri kullanan Türkler arasında iyi kötü bir alfabe birliğine sebep olmuştu. Harf inkılabıyla bu birlik ortadan kalkmış oldu.

Gerçekte harf devrimi bu milletin üzerine oynanan oyunlardan sadece bir tanesidir. Ortaya ikinci bir Osmanlı çıkmaması için Osmanlıcanın da katledilmesi gerekiyordu ve malesef bunu büyük bir gayretle başardılar.

İngilizler Shakespeare'in 400 yıl önce yazdıklarını okuyabildikleri halde, bizim 80 yıl önce yazılan milli marşımızın orjinalini okuyamayışımız bunun en büyük kanıtıdır. Netice olarak; binlerce alim bir gecede cahil oldu. Asırların birikimi olan 100 binlerce cilt eser okunamaz hale geldi ve tarihi kütübhanelere gittiğimizde bizim kitablarımızı araştıran yabancıları seyreder hale geldik.

'Okunması zor, gelişmeye engel' martavalıyla başrollerde Robert Koleji mezunu Ermeni Agop Dilaçar (Martayan)ın fikir babası olduğu bu mesele, bizi sadece dilimizden değil, dinimizin orjinal eserlerinden ve dibimizdeki Süleymaniye Kütübhanesi'nde bulunan 80 bin Osmanlıca eserden koparıp uzaklaştırmış oldu.

Diğer devrimler gibi harf devriminin de, aslında redd-i İslam olduğunu anlamak zor olmasa gerek.

Dünyada 2. süper güç olan Çin'e uyum için alfabeyi değiştirip Çin harflerini kullanmak ne kadar saçma ise, harf devrimi de o kadar saçmadır. Biz, bu saçmalığı yapmakla kalmadık, orjinalliğimizi de terketmiş olduk. Zira harf devrimi yapılmamış olsaydı, çocuklarımızı Kur'an kurslarına göndermek zorunda kalmadan küçük bir ayrıntı ile herkesin Kur'an'ı zorlanmadan okuduğu bir toplum olmaya devam edecektik. Fakat gel gör ki 1000 yıllık kültürün üzerine dökülen devrim betonu, insanımızı dedesinin mezar taşını okuyamaz hale getirdi.

''Siz harf devrimiyle devrilmeden önce de cahildiniz zaten'' deyip, inkılabla beraber okuma yazma oranının arttığını öne sürerek, bizim gibi düşünenleri tenkit edenlerin herhalde unuttuğu önemli bir mesele varki oda şudur; hasta adam denilen Osmanlı'nın içinde bulunduğu o buhranlı dönem ve girdiği savaşlar, değil okumak, insanları ekmek bulamaz hale getirmişti. Mesela rahmetli babam dedemi hiç görmemiş. Dedem de diğer çilekeş Anadolu insanı gibi kundakdaki babamı öpüp kokladıktan sonra bir daha geri dönmemek üzere cepheye gitmiş. Evet evet kitap okumaya değil. Belki Çanakkale'de hilal uğruna bir güneş gibi batmaya, belki de Sarıkamış'ta vatanın dini ve dili değişmesin diye donmaya gitmiş.

Daha eskilerden bahsedenlere ise şunu sormak lazım gelir; "Arkadaş! Süleymaniye Kütübhanesi'nde ki 80 bin cilt, Beyazıt Kütübhanesi'ndeki 12 bin cilt ve Osmanlı coğrafyasındaki 100 binlerce cilt eserleri, firenkler mi okuyordu? El insaf.

Bu milletin kisvesini zorla değiştirenler, kefen giyerken itiraz edemediler. Çünkü kundak ile başlayan yolculuk, kefen ile biter. Milletin harflerini değiştirenler, ezan ve selada aynı başarıyı 18 yıl gösterebildiler ve ezan ile başlayan ömürleri, selâ ile nihayete kavuştu.

Rahman'ın rahmetiyle son bulan bir hayat, her ferde nasib olmaz. Kundaktan kefene, ezandan selâya ve elif (ا)'den ye(ى)'ye kadar Rahman'ın yolundan ayrılmama temennisiyle Allah'a (Celle Celaluhu) emanet olun, Vesselam.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Erdem Akça, 2021-11-01 11:28:26

Allah razı olsun Hocam. Bilmediğimiz şeyleri öğrendik. Yazılarınızın devamını bekleriz. İlhamınız bol olsun.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlancağınız şerefli bir yere yerleştiririz.

Nisâ, 31

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Haramla beslenmiş vücut cennete giremez."

Taberânî.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI