Cevaplar.Org

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-42

Tarih boyunca mü'minler hep galip gelmiştir. Fakat zaman içinde de mağlub olduğu vakidir. Nasıl kış devamlı değilse, yaz, ilkbahar ve sonbahar da devamlı değil. Yenilmişseniz ey mü'minler! toprağa düşen çekirdeğin yeşermesi nasıl mümkün ise


Mahmud ToptaÅŸ

.

2021-10-31 20:50:30

Tarih boyunca mü'minler hep galip gelmiştir. Fakat zaman içinde de mağlub olduğu vakidir. Nasıl kış devamlı değilse, yaz, ilkbahar ve sonbahar da devamlı değil. Yenilmişseniz ey mü'minler! toprağa düşen çekirdeğin yeşermesi nasıl mümkün ise, Allah'a kolay ise, aslını asaletini kaybetmeyip, çürümeyen mü'minlerin de tekrar yeşerip canlanması o şekilde Allah'a kolaydır. 

 *Allah'ın ayetlerini ve ona kavuşmayı inkar edenler, işte onlar Allah'ın rahmetinden ümit kesenlerdir. Rabbimin rahmetinden ümidini kesenler, Allah'ı inkara yönelir ve ahireti de inkar edecektir. O kadar günaha dalmıştır ki, ahirete ve rahmete olan inancını kaybeder. Ahiret hatırlatıldığı zaman rahatsız olur, ya o meclisi terk eder veya oradaki insanların o anda konuştuğu konuyu başka yöne kaydırmaya gayret eder.

 *Küfür cephesindekilerin iman karşısında başvurdukları en pratik yol, onlara göre en iyi çözüm; böyle lider durumunda olanları öldürmek, vücutlarını ortadan kaldırmaktır. Nitekim ABD'li Malcom X, Mısır'da Seyyid Kutub, Hasan El-Benna ve daha niceleri bu yüzden şehit edilmişlerdir, bunlar çağımızın örnekleridir.

*Bazıları; "doğduğun yere değil, doyduğun yere bak" şeklinde bir tekerleme söylüyorlar, bu yanlış bir ifadedir. Doğrusu ise; "Doğduğun yere değil, dinin en güzel yaşandığı yere bak" şeklinde olmalıdır. Zira kişi ekmek peşinde değil, ekmek onun peşinden gelmelidir. Tersi olursa, kişi dünya için çalışmış olur. Ahireti öne alırsak, dünya mutlaka arkadan gelecektir. Dünyayı öne, ahireti arkaya attık mı, bu da kişiyi helak eder.

*Allah (c.c); "İbrahim'e dünyada mükafatını verdik, ahirette de salihlerden kıldık" buyuruyor. Dünyadaki ücreti; devletini kurdurması ve en çok sevilen peygamberler arasına girmesidir. İbrahim(a.s.)'ın bütün dinlerde ve milletlerde ismi geçer. Mesela bizde "İbrahim'dir," yahudilikte "Abraham" şeklinde telaffuz edilir. Oğullarından, İsmail'in neslinden Hz. peygamber gelmiştir. İshak (a.s.)'ın neslinden de, israiloğullarının peygamberleri gelmiştir.

*Kur'an-ı Kerim'in çeşitli sure ve ayetlerinde, geçmiş Peygamberlerin ümmetlerinin yapmış olduğu kötü fiilleri ve ahlaksızlıklarını, bizlere lazım olacak şekliyle anlatmasının hikmetlerinden biri de; bizleri teselli etmek ve günümüzdeki imansızların yapmış olduğu ahlaksızlık karşısında, moralimizin bozulmaması içindir.

Nitekim bazı imanlı kardeşlerimiz, günümüzdeki ahlaksızlıklar karşısında; "bu dünya düzelmez gayri" şeklinde bir kanaate sahipler. Tabii ki bu, ülkemizdekilerin yapmış oldukları ahlaksızlığa bakarak verilen bir karar. Batıdakilerini görseler, küçük dillerini yutarlar. Merhum Necib Fazıl Kısakürek Paris ve diğer bazı Avrupa şehirlerini gezer oradaki ahlaksızlığı bizzat kendi gözleriyle görür ve;

Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama.  

Çatla Sadom-Gomore, patla Bizans ve Roma

mısralarını yazar. İşte bu Sodom-Gomore Lut (a.s.)'ın kavminin yaşadığı şehirlerin adıdır. N.F.Kısakürek; Sodom-Gomore'nin yaptığını bugünküler fersah fersah ileri geçtiler diyor. Şairlerin dili, ifadesi, çevik ve keskin olur ama ben, merhum Necip Fazıl'ın bu görüşüne katılmıyorum. Ayetin anlattığı bu Lut kavminin yaptığı ahlaksızlığı bu günkülerin geçmesi mümkün değildir.

*Bir mü'min olarak Hz.Peygamber gibi dua etmemiz gerekir. Kafirler aleyhinde beddua eden, lanetleyen bir mü'mini de çok görmemek gerekir. O da Hz. Nuh (a.s.) gibi hareket etmiş oluyor. Nuh suresi 26-27. ayetlerinde; "Yarabbi imansızlardan yeryüzünde hiçbir kimseyi bırakma, çünkü sen onları bırakırsan, kullarını sapıtırlar ve münkir, facir doğururlar" şeklinde dua etmiştir. Biz bugünde Efendimiz gibi, hidayetlerine ve ıslahlarına dua edelim.

*Mevlana Mesnevisinde şöyle bir olay anlatıyor; Gazneli Mahmud Sünni bir komutandı. İran'da Şiilerin oturduğu bir şehri fetheder. Oranın halkı; "dur bizi helak etme, kılıçtan geçirme" diye yalvarır. O da; "Bir şartla, bu şehirden Ebu Bekir isminde birini bulup getirirseniz sizi dinlerim" der. Şehir halkı her tarafı arar, araştırır bir türlü bulamazlar. Sonradan , oraya birkaç gün önceden misafir olarak gelip, ismi "Ebu Bekir" olduğu için eziyet edilip bir yere hapsedilen birisi akıllarına gelir. Adamı hemen bulunduğu yerden çıkarıp, elbisesini değiştirirler, karnını doyurup Gazneli Mahmud'un huzuruna çıkarırlar. O'da Ebu Bekir ismindeki bu zat'dan dolayı orayı yakıp yıkmaz.

*Kur'an-ı Kerim'deki ifadeleri anlamada; birinci olarak mana önemlidir, ikinci olarak da, bu manayı ifade eden sözlerin dizilişleri önemlidir.

 *Ayette(Ankebut: 39) önce, "Karun" zikrediliyor ki; bu ekonomiyi ele geçiren, ekonomik güce sahip küfrün elebaşısıdır. "Firavun" ise yönetimi ele geçiren küfrün elebaşısıdır. "Haman" da ilmi kariyeri olan ilimdeki, bilgideki küfrün elebaşısıdır. Şimdi sıralamada ilk olarak, ekonomide küfrün elebaşı olan Karun zikrediliyor ki; bu zulme dayalı olan devletlerde en büyük gücün ekonomi olduğunun bir işaretidir. İkinci güç yönetimi, söz geçirmeyi yani devleti elinde tutanlarındır. Ondan sonra da Haman'ı zikretti, ilimde ileri gitmiş küfrün elebaşısı ilim adamlarıdır.

*Her nekadar bazıları Osmanlı'nın aleyhine fikirlerde söyleseler de, bu Osmanlı'yı araştırmamalarından kaynaklanmaktadır. 600 yıllık bir devlette 600 tane yanlış olsa azdır. Yemen'den Viyana'ya kadar yaptıkları eserlerin fotoğraflarını kitap yapsalar, kitaplar dolusu bir kütüphane olur. Ama iki inançsızın yazmış olduğu kitaplara dayanarak söylenilenler ve bir sürü inançsıza lanet edilmesi gerekirken, Osmanlı'ya lanetler yağdırmak büyük bir haksızlıktır.

*Bir arkadaş; "Taşkent Elden Nasıl Çıktı" diye bir kitap getirmişti. Ben de; "o kitabı ben okumam, bana "Taşkent nasıl elde edilir'i" anlatan kitap getir" dedim. Allah(cc) insana iki kulak vermiş, bu kulakların da yönü öne doğru, önden gelen sesleri almaya ayarlanmış, arkadan gelen sesleri daha az alır. Onun için biz de; daima ileriye dönük programlar yaparak, hedefimiz daima ileri olmalıdır.

*Kur'an'ı Kerim'i hakkıyla okumak; harflerin mahrecine dikkat ederek, manasını da anlayarak ve gereği ile amel ederek okumaktır. Hakkıyle okuma da bu üç hususun bulunması gerekir.

*İmansız insanların, müslümanlara en çok sataşıp rahatsız ettiği hususlardan biri namazdır. Namaz; imansızın gözüne batar. "Sanki namazla herşeyi halledecekmisin, namaz kılınca en iyi sen misin?, Namaz kılmakla mı kalbimiz düzelecek?" şeklinde mü'minin namazına sataşılıp, rahatsız edilmek istenir. Onun için mü'min namaz ibadetine daha çok önem vermelidir.

 *Sadece Kur'an okumak da zikirdir ama, onda rüku, secde, kıyam gibi diğer hususlar yoktur. Namazda dil zikri, beden zikri, kalp zikri vardır. Ariflerin de tariflerine göre namaz, yaratılmış mahlukatın hepsinin ibadetini toplamıştır. Çiçek ve böcekler yerde, secde halinde ibadet ederler, namazda secde ibadeti var. Hayvanlar rüku halinde ibadet ederler, ağaçlar dağlar kıyam halinde ibadet ederler ki, namazda bu ibadetler var.

*Namaz, ilk günden beri müminlerin en büyük dayanağı, mescidler de en büyük sığınağıydı. İnsan başına gelen felaket ve sevinçli olayları başkasına anlatma ihtiyacı hisseder. Müminlerin ise böyle duygu ve düşüncelerini anlatıp teselli bulacakları yer mescidlerdir. Mescidler olmasaydı, müslümanlar nerelerde buluşacaktı? Bütün İslami hizmetlerin karara bağlandığı, uygulama için fikir birliği yapıldığı yer mescidler olmuştur. Hz. Peygamberin mescidi; devlet konağı, üniversite ve askeri karargah idi...

*İnsanoğlu acelecidir, birşeyin ansızın olmasını ister. "Efendim şu, şu kötülükleri yapan insanlara Allah niye azab etmiyor?" şeklinde tevhid akidesine de ters düşen sözler söylüyorlar. Yani ben bu işi biliyorum da, Rabbim niye bilmiyor? anlamına gelen bir söz oluyor. Gerçi bu niyetle söylenmiyor ama sabırsızlığın bir neticesi olarak söylenmiş bir söz oluyor. Allah(cc) herşeyin zamanını ve saatini en iyi bilendir. O azabın getirilmesi, belki de bizim aleyhimize olacak bir durum olduğu için getirmiyordur.

*Özbekistan'dan gelen iki kişi ile tanıştım. Akşam namazını beraber kıldık. Namaz sonunda Kuran okudum, Türkçe anlaşamadık ama Arapça ile gayet güzel anlaştık, konuştuk. "Nasıl oldu da Rusya içinde böyle yetiştiniz" dediğimde; "Şeyh Abdulhakim bize gizli gizli Arapça ve Kuran dersleri okutmuştu." dediler. Demek ki, bu dönemde müslümanlar kendilerini hazırlayıp, ileriye dönük birşeyler yapmalı. Biz elimizdeki mevcut güç ve imkanlarımızı kullanmalıyız.

*Mevlana anlatıyor; Ormanda hayvanlar toplanıp, Aslanla anlaşma kararı almışlar. Aslan, hergün rasgele bir kaçımızı yiyeceğine, sırayla birimizi yesin, diğerleri de sırası gelinceye kadar rahat etsin derler. Bu fikir kabul edilir, ama aslana götürmeye kimse cesaret edemez. Buna kızan sinek ortaya atılır; "Neredeymiş o aslan, çıksın ortaya da haddini bildireyim şuna" diyerek avaz avaz bağırırmış. Halbuki bağırdığı yer aslanın başı imiş. Mevlana; "bre sinek, aslanın ne olduğunu anlamak ve ondan korkmak için ceylan olmak gerekir." diyor.

Çocuk elektriğin tehlikesini bilmediği için pirize parmağını veya elindeki oyuncağını sokar Anne ve baba elektrikten korktuğu için değil onun tehlikesini bildiği için ondan uzaklaştırır. Eğer biz Allah'ın azabından korkuyorsak, bu konuda bilgimizin olmasından dolayıdır. Kafirlerin Allah'tan korkmaması; sineğin aslanın ne olduğunu bilmediği gibi, sinek tabiatlı olan bu kafirler de, Allah'ın azabının ne olduğunu bilmeyip, azabı acele istemelerinden dolayıdır.

*Tarih boyunca, medeniyetin gelişmesini ve yayılmasını sağlayanlar, genelde hicret eden muhacirlerdir. Hicret edenler; geldiği yerin bilgisi ve kültürü ile hicret ettiği yerin bilgi ve kültürünü birleştirip genişletip, geliştirerek ticarette olsun, sanatta olsun ileri gitmektedir. Bir de hicret eden kişi gittiği yerde daima teyakkuzda olur. Ya kazanamazsam veya başaramazsam diye çok dikkatli olur. Bu da onu başarıya, yeni icadlara, gelişmelere götürür.

Onun için insanlık medeniyetleri daima hicretlerle gelişmiştir. Hz. İbrahim (a.s.) hicret etmiştir. Musa (a.s.) hicret etmiştir. Hz. Peygamber hicret etmiştir. İsa (a.s.), Yusuf (a.s.) hicret etmiştir. Kurdukları devletler hep hicret devletidir. Türkler Orta Asya'dan hicret etmiştir. Bugünkü A.B.D. hicret devletidir... Ancak Amerika'ya 1500 yıllarında sömürgecilerle birlikte giden bir papaz, burada "milyonlarca yerlinin nasıl öldürüldüğünü" hatıratına yazmıştır, bu hatırat Türkçeye de çevrilmiştir.

Yer değişimi insanlara birçok menfaatlar sağlar. Onun için İslam'ın ya-şanamadığı bir yerde imansızlara itaat edip, bu dünyada alçak bir hayat yaşayıp, öbür dünyada cehennemlik olmaktansa; Allah'a(cc) ibadet edebileceği yerleri araması, kişiye hem bu dünyada izzeti, hem de ahirette cenneti kazandırır.

*Kimya mühendisi bir arkadaşım 12 Eylül ihtilalinde, İslâmi hizmetlerinden dolayı cezalandırılıp biraz hüküm giydi, 9 ay da gözaltı hapsinde kaldı. Göz hapsinde kaldığı yöremizde müslümanlar ona evini tutarlar ve bir hayli yardımcı olurlar. Arkadaşın 9 ay boyunca gezmediği köy kalmaz. Her gittiği yerde sütle, tavukla, hindilerle beslenir. Göz hapsi sona erdikten sonra, eski işine ve memleketine geri döner. Daha önceden İslami hizmetlerine kızan hanımı bu sefer; "şu dokuz ay çok güzel geçti, tekrar böyle bir suç daha işlesen" demiş.

İşte bunlar hesapta olmayıp ansızın gelen şeylerdir. Gerçi insan tedbirini alacak, bütün sebeplere sarılacak, ondan sonra Allah'a tevekkül edecek. İşte tevekkülün neticesinde de Allah(cc) onu ummadığı yerden, ummadığı şekilde rızıklandırır.

*Kişi ana rahminde göbeğinden beslenirken, dünyaya geldimi; anne göğsündeki iki süt çeşmesinden beslenir. O da kuruyup bitti mi; tatlı, tuzlu, ekşi ve acı olmak üzere dört gurupta toplanan gıdalar ile bu dünyada beslenir. Ömrü bitince de cennetin sekiz kapısından nzıklandırılır ki, bu hep katlanarak giden bir rızık yoludur.

 *Bir komşum vardı, akşamları içerek gelirdi. Merdivende karşılaştığımız zaman, benim rahatsız olmamam ve de imanın vermiş olduğu edeb ve saygıdan dolayı merdivenin öbür tarafından çıkar. Birgün evine misafir olduk, hoşbeşten sonra; "ver elini, tevbe edeceğiz" dedim, tevbe ettik. Hanımına da "bu günden itibaren sabah namazına kaldır" dedim. Elhamdülillah o gün bu gün bu haliyle devam ediyor.

Birkaç gün sonra tanıdığı bir arkadaşı önüme geçti; "Hocam benim hanım sana duacı" dedi, niye? dedim. "Bir kaç gün önce içki içmemek için, beraber tevbe ettiğiniz kişinin, akşamcı arkadaşı ben idim. Ertesi sabah bana geldi, "ben, bundan sonra sana arkadaşlık etmiyorum," dedi. Ben de, "zaten beni alıştıran sendin, sen bırakırsan, ben de bunu bırakıyorum" dedim" diyordu.

*Kişi ben ne yapayım? dememeli, birşey yapmak için faaliyete geçmeli ki, Allah (c.c.) gerisini devam ettireceğini vaat ediyor. Eve oturup şunu mu yapayım, bunu mu yapayım, şunu yaparsam bu çıkar, diye başlanacak olursa, yapılacaklardan daha fazla korkulacak şeyler gelir hatıra.

*Dünyanın en büyük şeyhnamesini "Firdevs-i Tûsi" yazmış, İranlı bir edebiyatçıdır. Eseri dünyaca ünlü kahramanlık destanı imiş. Gerçi ben okumadım ama adam kendisi geceleri dışarıya çıkamayacak kadar korkak biriymiş.

Korkak adam korkunun herçeşidini iyi tarif edebilen biridir ve gönlü hep korkular üretir. Onun için siz, olumlu şeyler üretin ve onu yapmak üzere de yürüyün. Allah(cc) insanın bilmediği şeyleri de öğretir. İslâm'ın tebliğ yolunu değil, yollarını öğretecektir.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-58

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-58

Zilzal Suresi *Mehmet Akif Mısır'da iken, bir ulema meclisinde konuşuyorlarmış. Kur'ân-ı Ke

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-57

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-57

A’la Suresi *Bize de bu sure-i celile, günümüzde insanlara İslâm’ı anlatırken, nasıl ha

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-56

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-56

Her insanın özellikle yönetici kadronun, tanınmış insanların, siyasilerin, sanatçıların, Ã

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-55

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-55

Müzzemmil Suresi *Günümüzde bizim eksikliklerimizden bir tanesi de, başta şahsım olarak gece

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-54

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-54

Talak Suresi *İnancımız ve kültürümüz eğer Kur'an'a göre yönlendirilmiş olsaydı; cana k

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-53

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-53

Mümtehine Suresi *Yüreğimizin ta içerisinde ahiret inancı taşırken, imansızlık alameti gö

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-52

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-52

Tanıdığım birisi şöyle anlatmıştı; "Bu şehre göçmen olarak geldim. Hiçbir şeyim yoktu.

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-51

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-51

Kamer Suresi *Ay'ın yarıldığı hadisini, Buhari, Müslim, Ahmed b. Hanbel ve diğer muhaddisler

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-50

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-50

Hucurat Suresi *Son günlerde televizyonlardan din adına konuÅŸan insanların ağızlarından ÅŸÃ

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-49

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-49

Zuhruf Suresi *Günümüzde(1997-98ler) bir tartışma başladı, "Kur'an Arapça’dır. Bunu kabu

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-48

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-48

Mümin Suresi *Hz. Ömer (R.A), Suriye'de Ä°slam'a girmiÅŸ, fakat günah iÅŸlemeye devam eden adamÄ

De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.

Cum'a, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Îmân altmış bu kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.

BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI