Cevaplar.Org

İMAM RABBANÎ’NİN BU KONUDAKİ GÖRÜŞÜ-2

İmam Rabbani hazretleri; “Ehli Sünnet Ve Karşıdakiler” başlıklı mektubunda şunları yazıyor: “İnsaf ölçüsünü kaybetmemiş, aklı başında bir kimse, ashabı kiramı sevmeye aksini tercih etmez. Bilakis hepsini Resulullah’a olan sevgisi sebebiyle sever. Çünkü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Onları seven beni sevdiğinden dolayı sever, onları sevmeyen de beni sevmemesi dolayısıyla sevmez.”(1)


Seyda Musa Geçit Hocaefendi

musa_bazid04@hotmail.com

2021-07-15 10:09:45

İmam Rabbani hazretleri; "Ehli Sünnet Ve Karşıdakiler" başlıklı mektubunda şunları yazıyor: "İnsaf ölçüsünü kaybetmemiş, aklı başında bir kimse, ashabı kiramı sevmeye aksini tercih etmez. Bilakis hepsini Resulullah'a olan sevgisi sebebiyle sever. Çünkü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Onları seven beni sevdiğinden dolayı sever, onları sevmeyen de beni sevmemesi dolayısıyla sevmez."(1)

Ehli beyti sevmek, ehli sünnetin en büyük sermayesidir. Halbuki muhalifleri bunu bilmezler ve onların «mutedil» sevgilerini anlamazlar. Kendileri «ifrat» ucunu seçmiş, onun ötesini tefrit ve kusur sanmış, kendileri gibi olmayanlara da harici demişlerdir. Bilmezler ki, ifrat ve tefrit arasında ehl-i sünnete nasib olan bir vasat (itidal) vardır ki, bu, hakkın ve doğrunun ta kendisidir.

Karşıdakilere göre, ehli sünnetin günahı, Ehl-i beyt sevgisine bütün ashabı da sayma ve sevmeyi katmış olmalarından ibarettir. Çünkü onlar, ashab arasında meydana gelmiş bulunan anlaşmazlık ve savaşlara rağmen hiç birini kötü bir şekilde söz konusu etmezler. Resulullah'ın sohbet ve beraberliğine verdikleri değer ve O'nun dostlarına gösterdikleri saygı sebebiyle bütün ashabı, beşeri taassuplardan ve nefsani arzulardan tenzih ederler. Bununla beraber haklıya haklı, haksıza da haksız derler. Ancak bu haksızlığı ihtiras ve arzularından uzak bilir, bir görüş ve içtihad hatası olarak telakki ederler. Halbuki Rafizî'lerin Ehl-i Sünnet'ten hoşnut olabilmesi, onları da kendileri gibi diğer ashabdan nefret ve teberri etmesine, bu büyükler hakkında kötü zan beslemesine bağlıdır. Nitekim Haricilerin de onlardan razı olması, Ehl-i Beyt'e düşman olmalarına, Resulullah ailesine karşı kin beslemelerine bağlanmıştır.

Ehl-i Sünnet büyüklerine göre, Resulullah'ın ashabı, aralarında anlaşmazlık çıktığı sırada üç gruba ayrılmıştır. Bunlardan bir grup, kendi delil ve ictihat larına göre Hz. Ali'nin tarafını haklı bulmuş, ikinci grup yine delil ve ictihatla diğer tarafı haklı bulmuş, üçüncü grup ise delil ile bir tarafı diğerine tercih edemeyerek beklemişti.

Birinci grup ictihatlarına uygun olarak Hz. Ali tarafını tuttular. İkinci grup da yine ictihatlarına uygun olarak, Hz. Ali muhaliflerine yardım tarafını tuttular. Üçüncü grup ise duraklayıp beklemişti. Çünkü onların elde delil olmadan bir tarafı diğerine tercih etmesi kasıtlı hata olurdu. Her üç grupta ictihat ve görüşlerine göre hareket etmiş, üzerlerine düşeni yerine getirmiştir. Buna göre onların aleyhinde bulunmanın ve onları kınamanın yeri ve manası var mıdır?

İmam Şafiî şöyle buyurdu: "Bu anlaşmazlıklar ve iç savaşlar, Allah'ın, ellerimizi ondan uzak ve temiz kıldığı kanlardır. Biz de dilimizi ona batırmayız." Aynı söz, Ömer b. Abdulaziz'den de nakledilmiştir.

Bu sözden anlaşılan şudur: Gruplardan herhangi birine hak vermek, diğerini haksız çıkarmak, hepsini hayırla anmamak doğru değildir. Hadis-i şerif'te de şu vardır: "Ashabım sözkonusu edilince dilinizi tutunuz." Yani ashabım ve onların çekişmeleri söz konusu edilince tartışmaktan vazgeçiniz ve birini diğerine tercih etmeyiniz.

 Fakat Ehl-i Sünnet'in çoğunluğu, ellerindeki delile bakarak, hakkın Hz. Ali tarafında olduğuna, diğerlerinin hatalı bir yol takip etmiş bulunduğuna kanaat getirmişlerdir. Ancak bu bir görüş ve ictihat hatası olduğu için kınayıp, kötü söylemekten, tahkir ve teberriden uzak durmuşlardır.

Hz. Ali'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Kardeşlerimiz bize başkaldırdı. Onlar ne kâfirdir, ne de fasık. Çünkü kendilerini küfür ve günahtan kurtaran bir ictihad ve anlayışları vardır."

Şu halde, gerek Ehl-i Sünnet gerek Rafizîler, Hz. Ali'yi haklı ve O'na muhalif olanları hatalı bulmaktadırlar. Fakat Ehl-i Sünnet, Hz. Ali'ye muhalif olanlar hakkında "İctihad'dan doğan bir hata yapmışlardır" sözünden daha fazlasının söylenmesini caiz görmüyor, Resulullah'ın sohbet ve beraberliğine mazhar olmanın hakkını gözetiyor.

Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Ashabım hakkında Allah'tan korkun, Allah'tan! Onları benden sonra atış hedefi edinmeyin…."(2) sözünü kuvvetlendirmek için –görüldüğü gibi- önemine binaen, "Allah" sözünü tekrarlamışlardır.

Yine Resulullah şöyle de buyurmuşlar: "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız doğru yolu blursunuz."(3)

Bütün ashabı kiramı sevme ve sayma hakkında bir çok hadis-i şerif zikredilebilir. Buna göre hepsini büyük bilmek ve aziz tutmak, hatalarını hüsn-ü zan esasına göre telakki etmek gerekir.

Ehl-i sünnet'in bu husustaki mezhep ve kanaati bundan ibarettir.

 Rafizîler bu konuda aşırı gidiyorlar. Hz. Ali'ye karşı savaşanları tekfir dahi ediyorlar, dillerini çeşitli sövme ve saymaların pisliğine bulaştırıyorlar. Eğer maksat Hz. Ali'nin haklı olduğunun ıspatı ve o'na karşı savaşanların hatalı olduklarının ortaya konması ise Ehl-i sünnet'in öngördüğü yol en mantıklı yoldur ve bu da itidal sınırı içinde olup ve dahi ilmi olan da budur…

Din büyüklerine sövmek diyanetten ve dindarlıktan uzak bir davranıştır. İşte Rafiziler bu yolu seçmiş, Resulullah'ın ashabına sövüp saymayı kendilerine din ve iman bilmişlerdir.

Bid'at ve sapıklık yollarına gidenlerin herbirinin Ehl-i sünnet'ten ayrılma işareti olan bir özel bid'ati vardır. Fakat bütün bu fırkalar arasında en aşırı olanları Hariciler ile Rafizîlerdir. Çünkü din büyüklerine sövüp saymak, onların itikadlarının en büyük unsurudur. Maalesef tarih boyunca Müslümanlar aşırı uçlardan çok zarar gördü.

Dipnotlar

1-Tirmizi, Mişkat: No: 6005

2-Mişkat: Nu. 6005

3-Mişkat: Nu. 6009

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Ey Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen Vârislerin en hayırlısısın.

Enbiya,89

GÜNÜN HADİSİ

Oruç insanı cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır; tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi...

Buhari,Ebû Davud,Tirmizi, Nesai

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI