Cevaplar.Org

İMAN PENCERESİNDEN MUSİBET VE HASTALIKLAR-3

İkincisi: Dünya hayatını sıkıştıran musibetler Aslında dinî olmayan musibetler, hakikat nazarında musibet değildir. Bunların bir kısmı Allah’ın bir ikazı ve uyarısıdır; bir kısmı günahlara kefarettir; hastalık gibi bir kısmı ise, Allah’ın bir iltifatıdır, bir temizliktir.


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2021-06-01 01:47:35

İkincisi: Dünya hayatını sıkıştıran musibetler

Aslında dinî olmayan musibetler, hakikat nazarında musibet değildir. Bunların bir kısmı Allah'ın bir ikazı ve uyarısıdır; bir kısmı günahlara kefarettir; hastalık gibi bir kısmı ise, Allah'ın bir iltifatıdır, bir temizliktir.

Nitekim bazı rivayetlerde bu konuda müjdeler de verilmiş, hastalık ve musibetlerin çok kârlı olan yönüne, güler yüzüne dikkat çekilmiştir.

İlgili hadislerden birkaç tanesi şöyledir:

عن عائشة قَالَتْ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «مَا مِنْ مُصِيبَةٍ تُصِيبُ المُسْلِمَ إِلَّا كَفَّرَ اللَّهُ بِهَا عَنْهُ، حَتَّى الشَّوْكَةِ يُشَاكُهَا»

"Müslümanın başına gelen herhangi bir musibeti, hatta kendisine batan bir dikeni bile, Allah onun günahlarına kefaret yapar"(Buhari, Merdâ, hno: 5640; Müslim; Birr, hno:2572)

وَعَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ: عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «مَا يُصِيبُ المُسْلِمَ، مِنْ نَصَبٍ وَلاَ وَصَبٍ، وَلاَ هَمٍّ وَلاَ حُزْنٍ وَلاَ أَذًى وَلاَ غَمٍّ، حَتَّى الشَّوْكَةِ يُشَاكُهَا، إِلَّا كَفَّرَ اللَّهُ بِهَا مِنْ خَطَايَاهُ»

"Müslümana bir sıkıntı, bir hastalık, bir kaygı, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam isabet etse, hatta kendisine bir diken batsa, mutlaka Allah onun günahlarına kefaret yapar"(Buhari, Merdâ, hno:5641; Müslim, Birr, hno:2573).

«مَا مِنْ مُسْلِمٍ يُصِيبُهُ أَذًى مِنْ مَرَضٍ، فَمَا سِوَاهُ إِلَّا حَطَّ اللهُ بِهِ سَيِّئَاتِهِ، كَمَا تَحُطُّ الشَّجَرَةُ وَرَقَهَا»

"Bir Müslümana hastalık ve benzeri musibetlerden bir eziyet isabet ederse, Allah mutlaka-bir ağacın yaprağını döktüğü gibi- onun günahlarını döker" (Buharî, Merdâ: hno:5648; Müslim, Birr: 45)

عن أبي هريرة رضي الله عنه قال : قال النبي صلى الله عليه وسلم : ( ما يزال البلاء بالمؤمن والمؤمنة في نفسه ، وولده ، وماله ، حتى يلقى الله وما عليه خطيئة ) رواه الترمذي (2399)

"Mümin olan erkek ve kadının kendi nefsinde/canında, çocuklarında ve malında olmak üzere, sürekli başına öyle belalar gelir ki, nihayet Allah'ın huzuruna-hiçbir günahı olmaksızın tertemiz- çıkar."(Tirmizi, 2399)

عَنْ أُمِّ الْعَلَاءِ، قَالَتْ: عَادَنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَنَا مَرِيضَةٌ، فَقَالَ: «أَبْشِرِي يَا أُمَّ الْعَلَاءِ، فَإِنَّ مَرَضَ الْمُسْلِمِ يُذْهِبُ اللَّهُ بِهِ خَطَايَاهُ، كَمَا تُذْهِبُ النَّارُ خَبَثَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ»

Ummü'l-Alâ adında bir bayan sahabi anlatıyor: "Hasta olduğum bir sırada Peygamber efendimiz(s.a.v) beni sormaya geldi ve "Ey Ummü'l-Alâ! (bu hastalığından ötürü) sevin! "Çünkü ateşin altın ve gümüşün paslarını giderdiği gibi, Allah da bir Müslümanın hastalığı ile onun günahlarını giderir " (Ebu Davud, hno:3092).

Başka bir hadiste ise Allah'ın en çok sevdiği kullarına, en ağır ve şiddetli musibetleri verdiği bildirilmektedir: 

(سئل الرسول ) أَيُّ النَّاسِ أَشَدُّ بَلاَءً؟ قَالَ: الأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الأَمْثَلُ فَالأَمْثَلُ، فَيُبْتَلَى الرَّجُلُ عَلَى حَسَبِ دِينِهِ، فَإِنْ كَانَ دِينُهُ صُلْبًا اشْتَدَّ بَلاَؤُهُ، وَإِنْ كَانَ فِي دِينِهِ رِقَّةٌ ابْتُلِيَ عَلَى حَسَبِ دِينِهِ، فَمَا يَبْرَحُ البَلاَءُ بِالعَبْدِ حَتَّى يَتْرُكَهُ يَمْشِي عَلَى الأَرْضِ مَا عَلَيْهِ خَطِيئَةٌ.

"İnsanların en çok musibete uğrayanları evvela peygamberlerdir, sonra derecelerine göre onlara yakın olanlar (veliler ve salihler) gelir. Kişi dinine göre bela ve imtihanlara maruz kalır. Eğer dine bağlılığı kuvvetli ise, belası da ona göre şiddetlenir. Fakat dininde gevşekliği varsa, o da ona göre musibetlerle karşılaşır. Kişinin başına belalar öyle durmadan gelir ki, artık - üzerinde hiçbir günah olmaksızın-yeryüzünde yürür" (Tirmizi, Zühd 57; Ahmed b. Hanbel, I/172, 174).

Musibetler yalnız günahlara kefaret olmakla kalmaz, aynı zamanda kişinin cennetteki derecesinin yükselmesine de vesile olur.

«إِذَا سَبَقَتْ لِلْعَبْدِ مِنَ اللَّهِ مَنْزِلَةٌ لَمْ يَبْلُغْهَا بِعَمَلِهِ، ابْتَلَاهُ اللَّهُ فِي جَسَدِهِ أَوْ فِي مَالِهِ أَوْ فِي وَلَدِهِ، ثُمَّ صَبَّرَهُ حَتَّى يُبْلِغَهُ الْمَنْزِلَةَ الَّتِي سَبَقَتْ لَهُ مِنْهُ»

"Bir kul, kendisi için ِ Allah tarafından (cennette) hazırlanmış olan bir makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk çocuğuna bir bela, sonra da sabrını verir de bu belaya karşı gösterdiği sabrı sebebiyle o makama eriştirilir." (Ahmed b. Hanbel, V/272)

Demek ki belanın en şiddetlisi, Allah Teâlâ'nın çok sevdiği kimselere geliyor. Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v), kendisine gelecek musibetlere karşı dayanma gücü vermesi için Allah Teâlâ'ya dua ederdi.

Demek ki, müminlerin başına gelen bela ve musibetlerin birçok nedeni ve hikmeti olabilir. Ama hepsi de onun faydasınadır. Yeter ki Bediüzzaman hazretleri gibi samimi bir yönelişle Rahman ve Rahim olan Rabbine yönelsin.

Bakınız nasıl yönelmiş: "Ey Rabb-i Rahîm'im ve ey Hâlık-ı Kerim'im! Benim sû'-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi' olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalalet verici vesveseler kalmıştır. Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacaletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Bilmüşahede göre göre gayet sür'atle, sağa ve sola inhiraf etmeyerek, ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbab ve akran ve akaribim gibi kabir kapısına yanaşıyorum. O kabir, bu dâr-ı fâniden firak-ı ebedî ile ebed-ül âbâd yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır. Ve bu bağlandığım ve meftun olduğum şu dâr-ı dünya da, kat'î bir yakîn ile anladım ki; haliktir gider ve fânidir ölür. Ve bilmüşahede içindeki mevcudat dahi, birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur. Hususan benim gibi nefs-i emmareyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur"(Lem'alar, s. 129 ).

İşte dünya hayatının gerçeği budur. O halde dünyada lezzet aramak ve o lezzeti kaybetmekten ötürü ağlamak doğru değildir. Dünya imtihan salonunda başa gelen hastalıklar, musibetler bu fani ve belalı dünya hayatında ebedi bir saadet yeri olan cennet hayatını sağlayan bir unsur olarak görmek gerekir.

Son sözümü, üstat Bediüzzaman hazretlerinin Farsça seslendirdiği, imtihanın önemini bildirdiği şu sözleriyle bitirmek istiyorum:

اَيْوَاهْ اِينْ زِنْدِگَانِى هَمْ چُو خَابَسْتْ

وِينْ عُمْرِ بِى بُنْيَادْ هَمْ چُو بَادَسْتْ

Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi' ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü'ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider...

اِنْسَانْ بَزَوَالْ دُنْيَا بَفَنَا اَسْتْ آمَالْ بِى بَقَا آلاَمْ بَبَقَا اَسْتْ

Kendine güvenen ve ebedî zanneden mağrur insan, zevale mahkûmdur. Sür'atle gidiyor. Hane-i insan olan dünya ise, zulümat-ı ademe sukut eder. Emeller bekasız, elemler ruhta bâki kalır"(Sözler, s. 212 - 213 ).

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

BATI DÜNYASININ İHANET SENARYOLARI VE PİLTDOWN ADAMI

BATI DÜNYASININ İHANET SENARYOLARI VE PİLTDOWN ADAMI

Batı dünyası ve materyalist felsefenin düzenbazları yalan üretmekte, hakikatleri evirip çevir

HZ. MUAVİYE'NİN, OĞLU YEZİD'İ VELİAHD TAYİN ETMESİ

HZ. MUAVİYE'NİN, OĞLU YEZİD'İ VELİAHD TAYİN ETMESİ

Meseleyi iki açıdan ele almak durumundayız: A. İslâm şeriatına göre veliahtlığın hükm

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-5

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-5

Eşler Arasında Dünya ve Âhiret Hayatını Berbat Eden Bir Kötü Davranış: Nuşûz Kur’ân,

HZ. MUÂVİYE RÂŞİD HALÎFELERDENDİR

HZ. MUÂVİYE RÂŞİD HALÎFELERDENDİR

Muâviye'nin (r.a) hayatına az çok vakıf olan biri, onun hidayete eren ve erdiren raşid halifele

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-4

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-4

"Sâliha" Eş Olmaya Çalışmak İslâmî hayatta en önemli konulardan olan iffeti koruma yollar

ABDULLAH BİN SEBE DİYE BİRİ YOK MUDUR?

ABDULLAH BİN SEBE DİYE BİRİ YOK MUDUR?

Bazıları, Taberî'nin İbn Sebe ile ilgili aktardığı rivayetin senedinde Seyf b. Ömer et-Temim

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-3

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-3

Allah’ın emirlerini yerine getirip; yasakladıklarından da kaçınma gibi anlamlara da gelen “

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-2

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-2

Eşlerin Birbirinden Üstün Oldukları Noktalar: Kur’ân, اِنَّ اَكْرَمَكُمْ ع

SORU SORMA AHLAKI

SORU SORMA AHLAKI

İlim talebesinin önem arz eden vazifelerinden biri bilmediği ve kapalı kalan hususları sormayı

İLİM ALINACAK ÂLİMİN ÖZELLİĞİ VE SEÇİMİ

İLİM ALINACAK ÂLİMİN ÖZELLİĞİ VE SEÇİMİ

Eğitimin esasını oluşturan ve öğrencinin eğitimde başarısı için temel dinamiklerden biri

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-1

KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-1

Aile Nedir? Kur’ân-ı Kerim’de, insanın beden, ruh ve aile sağlığı konusunda ihtiyaç duy

Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.

SAFF, 3

GÜNÜN HADİSİ

İki kelime vardır ki, Rahman'a sevimli, dilde hafif ve mizanda ağır gelir. Bunlar; "Sûbhanellahi ve bihamdihi, Sûbhanellahil-azim=Yüce Allah'ı hamd ile tesbih ederim, Yüce Allah'ı tenzih ederim." kelimeleridir.

Buhari Tecrid-i Sarih, 2189

TARİHTE BU HAFTA

*Conk Bayırı Zaferi(10 Haziran 1915) *Yeniçeri Ocağı'nın Lağvı(12 Haziran 1826) *Cemil Meriç'in Vefatı(13 Haziran 1987) *Darendeli Hacı Hulusi Edendi'nin Vefatı(14 Haziran 1990) *Türkçe Ezan Uygulamasının Kaldırılması(16 Haziran 1950)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI