Cevaplar.Org

BEDİÜZZAMAN’IN ESKİ SAİD DÖNEMİNE AİT BİR HATIRA

Merhum İsmail Çetin Hocaefendi anlatıyor; “Mecnasarlı Üstad Molla Musa Rahimehullah şöyle anlattı: “Ben talebe olduğum zaman bir arkadaşımla Bismil’de Dicle'den geçmek istedik. Orada köprü yoktu, kayıkla geçiliyordu


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2021-03-23 08:45:05

Merhum İsmail Çetin Hocaefendi'nin hatıralarının derlendiği "Şimdi" adlı eserde, Üstad Bediüzzaman'ın gençlik dönemine ait bir hatıraya denk geldim. Dikkatimi çeken bu hatırayı sizlerle paylaşmak arzu ettim. Eserde bu hatıra iki yerde bazı ufak farklılarla anlatılıyor. Ben ikisini karşılaştırıp bir metin haline getirdim. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org

Merhum İsmail Çetin Hocaefendi anlatıyor; "Mecnasarlı Üstad Molla Musa Rahimehullah şöyle anlattı: "Ben talebe olduğum zaman bir arkadaşımla Bismil'de Dicle'den geçmek istedik. Orada köprü yoktu, kayıkla geçiliyordu

Kayıkçıya vardık. Ne bakalım ki, orada keşkül toplayan iki tane derviş kıyafetli adam.

Kayıkçı bize yönelerek "Siz talebesiniz galiba? Ben sizden para talep etmem." dedi. O iki kişiye yöneldi; "Siz keşkül topluyorsunuz, sizden para alacağım" dedi. Onlardan para aldı. Kayıkla nehirden geçtikten sonra büyük bir tarla vardı.

Tarlanın kenarından geçivorduk. Ancak yolcular tarlanın ortasından ekine basarak yol açmışlardı.Biz birbirimize "Nasılsa buradan yolcular geçmiş, ekine basıp bu kestirme yoldan biz geçersek günahkar olmayız" dedik ve oradan geçtik. Vardığımız yerde bir pınar vardı. Orada abdest aldık. Bakalım ki o iki derviş kıyafetli adam kestirme yolun başında durdular. Birbirleriyle konuştular. Bizim geçtiğimiz kestirme yoldan değil, büyük tarlayı dolanıp uzun yoldan geldiler.

Ben ve arkadaşım gıpta ettik. "Bunlar derviş ama bizden daha takva, bizim yolumuzdan değil, uzun yoldan geldiler" dedik.

Onlar da geldiler, abdest aldılar, pınarın üzerinde oturdular, istirahat ettiler.

Birisine yönelerek "Ismin ne dedim. "Said" dedi. Diğerine sordum. O da "Said" dedi. Benimle alay ediyorlar diye düşündüm. Baktım heybelerinde kitaplar var. Sırtında heybe olana "siz okuyormusunuz" diye sordum. "Evet" dedi. Diğeri konuşmadı.

"Sizin heybenizdeki kitap mıdır?" dedim.

 Benle konuşan Said "Evet" dedi. "Ne kitabı" diye sordum. "Buhari" dedi. O zamanda ben Buhârî'nin birinci cildini ezberlemiştim.

 Derviş, okuyayım mı size?" dedim. Benimle konuşan "Evet." dedi. Kitaplardan birini çektim. Baktım ki ezberimde olan Buhari cildi. Zaten ezberimde olan ibarevi okudum. Benimle konuşan Said öbür Said'e "Nasıl?" diye sordu.

 Ellerini kaşlarını oynatarak, alay edercesine, şöyle böyle diye, elle işaret ederek "geçerlidir" dedi.

 Ben çok sinirlendim. "hele derviş bir de sen oku" dedim. Kitaba bakmadan ibaresini okudu. "Mana eder misin derviş?" dedim. Normal bir manayla mana etti. Bana "nasıl" dedi. "Güzel" dedim. Bir daha mana etti. "Nasıl" dedi. "Güzel" dedim. Böylece altıncı kereye kadar "nasıl" deyişine "daha güzel, daha güzel" demekle yetindim. Sonra başka vecihlerle mana etti. "Nasıl" demesine cevap veremedim ve anlayamadım.

 Aklıma geldi. Molla Said-i Kürdi meşhur ile Molla Said Cimzerki  dolaşıyorlarmış. Buhari okuyup mana edene yöneldim; "Yoksa sen Molla Said-i Kürdi misin?" dedim. Arkadaşı olan Cimzerkli(Siirt'e bağlı) Molla Said "Evet dedi." Nereye gidiyorsunuz?" dedim. "Farkin=Silvan'a gidiyoruz." dedi. "Biz de Farkin'e gidiyoruz" dedim. Arada elimi cebime attım. Üç mecidiyemden bir mecidiye para çıkardım." "Üstadım, elhamdulillah sizinle tanıştım, yüzünüzü gördüm.  Bu da bir talebe olarak üstadıma hediyemdir" dedim. Elini cebine götürdü. Bir sarı lira çıkardı. "Bir lirası olan bir kimse üç mecidiyesi olandan bir şey alamaz" dedi.

 Efendim, kabul ederseniz sizinle beraber gelmek istiyoruz?" dedim. "Bizi bildirirseniz, hayır! Bizi bildirmezseniz, evet!" "Bildirmeyeceğiz" dedim.

Vakit akşam namazına yakındı. Kenbeli köyüne vardık. Yatsı namazından sonra iki kişi bize geldi. Birisi "Benim evim müsait, sizden iki kişi götürebilirim." dedi. İkinci adam "Evim yatmaya müsait değil, ama size yorgan yastık getirebilirim, Allah bana ne nasip ettiyse ondan size getiririm" dedi. Üstad Molla Said dedi ki; "Siz gidiniz, size ağa yemeği verilecek, bizler burada kalacağız, Allah yemeği bize gelecek."

Artık adamla gittik. Adam bulgur pilavı ile dolu bir tavuk bize ikram etti. Sabahleyin namaza camiye gittik. Ne bakalım ki bir yorgan bozulmuş, bir yorgan bozulmamış. Anladım ki üstad uyumamış. Baktım oraya, eşyalarında bayat ekmek var. "Bu, Allah yemeği, sizin yediğiniz ağa yemeği" buyurdu.

Namazdan sonra biraz uyuduk. Yola devam ettik. Kenbeli ile Silvan arası beş yahut sekiz saat çeker. Nihayet o gün akşama dogru Silvan'a vardık."Molla Hüsevin Küçük'ün yanına gidiyoruz. Bilir misin?" diye benden sordular. "Evet, ben onun talebesiyim" dedim.

Edeb olarak, medresesine varınca kapıdan geçtik, selam verdik. Selamı aldı ve derse devam etti. Hürmeten ellerimizi bağlayıp bekledik.

Üstad Molla Hüseyin Küçük, "Muhtasar" dersi veriyordu. O kadar çok ayakta kaldık ki neredeyse yere düşecektik. Ders bittikten sonra Molla Hüseyin onlara bakarak; "Galiba siz hoca yahut talebesiniz. Dikkatiniz bendeydi. (Üstada hitap ederek) Sen çok dikkatli bakıyorsun. Verdiğim dersi nasıl gördünüz" dedi. Üstad Bediüzzaman rahimehullah "Muhtasar'ı paramparça ettiniz...Teftezâni, kitabının senin gibilerin eline geçeceğini bilseydi bu kitabı yazmazdı" dedi.

Molla Hüseyin dikkatli dikkatli baktı ve sordu;

 -Sen Molla Said misin?"

Bediüzzaman cevap vermedi. Arkadaşı;

-Evet dedi.

Üstad Molla Hüseyin "Siz nereye gitmek istiyorsunuz" diye sordu. "Ferhand'a Seyda Molla Yahya'ya gitmek istiyoruz" dedi. Üstad Molla Hüseyin ayağa kalktı, dışarıya çıktı, biraz yürüdü "Bu yol Ferhand'a gider" diyerek döndü. Herhangi bir ikramda bulunmadı. Ben de onları uğurlamak için biraz yürüdüm. Onlarla beraber gitmek istedim. Kabul etmediler.

Zaten Üstad Molla Huseyin rahimehullah'ın yanında okuyordum, döndüm. Kapıdan geçtikten sonra ayakta bekledim. İşaretle "otur" dedi. Oturdum. Ben "Seydam = Hocam, neden o misafirlere ikramda bulunmadın" dedim. Üstad Molla Hüseyin rahimehullah; "biliyorsunuz ben, sufi meşrepliyim. İşittim ki meşhur Molla Said-i Kürdi ile Molla Said Cimzerki dolaşıyorlarmış. Onlar da sûfi değil, felsefidirler.  Benden soru sorarlarsa, hakkından çıkamayacağım diye korktum.  En iyisi ne ben onların kalbini kırayım, ne de onlar benim kalbimi kırsın. Korktuğumdan dolayı bir şey söylemedim" dedi.

Ustad Molla Hüseyin Küçük rahimehullah hadiste çok büyük bir âlimdi ve birçok icazeler vermişti."

Kaynak

Ahmed Mücteba Çetin, Şimdi; Hayatım, Hicretim, Dilara Basımevi, Isparta, 2020, Birinci Baskı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir.

Mücadele,6

GÜNÜN HADİSİ

Yanında ana babası, ya da onlardan biri yaşlanıp da, gerekeni yaparak cennete giremeyen kimsenin burnu sürtülsün!"

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI