Cevaplar.Org

PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-33

Mustafa Sabri Efendi(Son Şeyhülislam) * Şeyhülislam Mustafa Sabri için ‘ asrının yektası idi’ diyenler olduğu gibi ‘ne kendi kimseye benzerdi, ne kimse kendisine!’ diyenler de var. Cezayirli araştırmacı yazar Ammar Cidal, Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin yekta bir dokuya sahip olduğunu söylemiştir. Bizde genellikle bu tarz ‘ nevi şahsına münhasır’ diye anılır, ifade edilir.


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2021-02-01 20:24:43

Mustafa Sabri Efendi(Son Şeyhülislam)

* Şeyhülislam Mustafa Sabri için ' asrının yektası idi' diyenler olduğu gibi 'ne kendi kimseye benzerdi, ne kimse kendisine!' diyenler de var. Cezayirli araştırmacı yazar Ammar Cidal, Şeyhülislam Mustafa Sabri'nin yekta bir dokuya sahip olduğunu söylemiştir. Bizde genellikle bu tarz ' nevi şahsına münhasır' diye anılır, ifade edilir.

* Şeyhülislam Osmanlı'nın son büyük şeyhülislamı olmasına rağmen hakkını veremedik. Hilafsız şöyle söylenebilir: Sultan İkinci Abdulhamit Han nasıl ki Osmanlı'nın son gerçek sultanı idiyse, Mustafa Sabri de son büyük şeyhülislamıdır. Mısır'a sürgün gitmesi ilmini daha da inkişaf ettirmiş ve yaygınlaşmasına hizmet etmiştir.

* O ilmiyenin Yusuf'udur. Çoklarının tasdikiyle çağının sultan-ı uleması olmuştur.

* Türkiye'nin Bediüzzaman ve tarzına ihtiyacı vardı Mısır ve İslam âleminin de Şeyhülislam Mustafa Sabri'ye ihtiyacı vardır. Bundan dolayı kader birisini Mısır'a sevk etti diğerini Anadolu'da tuttu.

* Kısaca Şeyhülislam Mustafa Sabri batılılaşmanın her rengine karşı pusuda olmuş ve bu konuda tali kollarıyla birlikte Batılılaşma çizgisini benimseyenleri tarassut etmiş ve onlara karşı amansız bir mücadele yürütmüştür. İslam'ın hocalar vasıtasıyla savaşıldığı bir ortamda İslam'ın yegâne süvarisi haline gelmiştir. Batılılaşma akımı ve rüzgârları karşısında sinmemiş, belki garipler/gureba çizgisini sürdürmüştür.

* Tek başına kalsa da yolundan dönmemiş, sapmamış, Batılılaşmanın her veçhesini temsil eden bütün fikir akımlarıyla hesaplaşmıştır. Tarihin tanıdığı büyük muzdariplerden birisidir.

* Şeyhülislam Mustafa Sabri'nin vurguladığı gibi İslam iki alanda da büyük bir taarruza maruz kalmıştır. Bu alanlardan birisi doğrudan ve silahlı saldırıdır. Müslümanlar cephede tarumar edilmiş ve hakkı hayatları ellerinden alınmıştır. İkinci alan ise fikir ve iman sahasında gerçekleşmiş; genel olarak pozitivizm egemen hale gelmiş, din iman alanı gerilemiştir. İman iyice iç kaleye çekilmiş ve hapsolmuştur. Ateizm, dinsizlik cereyanı Batı'da yüzyıllarca mayalanarak tabii bir seyir içinde gelişirken İslam âlemine dayatılmıştır. Bu anlamda en büyük saldırı da İslam âlemine karşı yapılmıştır. İslam âleminin çilesi katmerli olmuştur.

*Şeyhülislam Mustafa Sabri Kahire'ye gittikten sonra İslam'ın küresel süvarisi haline gelmiştir. Ankara mezhebi adını vermiş olduğu Kemalizm doktrinine karşı sadece Ankara ve yerli uzantılarını değil, aynı zamanda Arap hayranlarını ve dışarıdaki uzantılarını ve tezlerini de taşlamış, hedef almıştır.

* Şeyhülislam Mustafa Sabri'nin en büyük mücadelesi batılılaşma akımına karşı olmuştur.

* Bununla birlikte Şeyhülislam Mustafa Sabri fikri salâbeti temsil ederken Mehmet Akif Ersoy ahlaki salabeti Bediüzzaman da imani salabeti temsil etmiştir. Ret ve inkâr edilseler de, sonraki dönemin toplumsal yapısı bu ayaklar ya da sütunlar üzerine kurulmuştur.

* Mustafa Sabri, döneminde fikri direnişi hattını temsil etmiş yılmaz bir direnişçidir.

* Şeyhülislam, Mustafa Kemal, Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Mustafa Meraği, Mahmut Şeltüt, Abbas Mahmut Akkad ve Muhammed Ferid Vecdi gibilerine karşı en azından sevenlerin hatırına sataşmamasını isteyenlere tarihi bir cevap vermiştir: "Burada ne biyografi yazıyoruz ne de yalakalık yapıyoruz. İlkeleri ortaya koyuyoruz." 

* Mustafa Sabri ilim adamı olduğu kadar tavır adamıdır da. Keskinliği bundandır.

*Şeyhülislam Mustafa Sabri, İttihatçılarla Kemalistler arasında ortak bir bağa temas etmiştir. O da bu zümrelerin partiye değil de askeriyeye dayanmış olmasıdır. Bu nedenle rejim askerlere emanet edilmiş, ordu politize edilmiş ve bunun sonucu iki Balkan savaşı kaybedilmiştir.

* Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh ekolüne karşı dinin sınırlarını, bu meyanda gayba imanın aşındırılmaması noktasında mucizeleri savunmuştur. Onun dışında yine Muhammed Abduh ile birlikte başlayan eklektik bidat akımının zemin tutması üzerine kader meselesini en yetkin bir biçimde savunmuştur.

*Mevkifu'l Beşer Tahte Sultani'l Kader adlı eseri eşi görülmemiş bir polemik kitabıdır. Bu kitabıyla birlikte adeta asrının Fahreddin Razi'si olduğunu ortaya koymuştur. Kırılmalara karşı, Maturidiliği İtizal'e köprü yapmak isteyenlere karşı da İmam Eş'ari'nin çizgisini savunmuştur.

* Akide alanında Batılı filozoflara ve felsefi akımlara karşı imanın sınırlarını beklemiştir. O bir iman muhafızıdır. Pozitivizme karşı İslam'ı savunarak adeta asrın Gazali'si ünvanını almıştır. Gaybın ve kaderin çitini savunmuştur. Keza hadislere karşı kuşkucu yaklaşımları da bertaraf etmiştir. Mustafa Meraği ve Muhammed Ferid Vecdi'ye karşı fıkhın alanını savunmuş ve Ankara mezhebinin bir umdesi veya bidatı olan Türkçenin ibadet dili olması tezine, fıkhın ve içtihat alanının sulandırılmasına yine o karşı çıkmıştır. Dâhilik üzerinden peygamberleri manevi değil maddi ve seküler kahramanlar haline getirmek isteyen Abbas Mahmut Akkad veya mucizeleri tayyeden Hayatu Muhammed kitabını yazarı ( Hürriyet neşretmiştir) Muhammed Heykel'e karşı imanın, İslam'ın ve gaybın dilini seslendirmiştir. 

*20'inci yüzyılda İslam'ın fikir süvarisi ve serdengeçtisi olan Mustafa Sabri ilgimizi bekliyor. Abdulfettah Ebu Gudde onun muhallet eseri olan Mevkifi'l Akli Vel'ilmi Vel Âlemi Min Rabbi'l Alemin ve İbadihi'l Mürselin kitabını "asrın kitabı" saymıştır. Zahid el Kevseri gurbet yoldaşı, kader arkadaşı Şeyhülislam hakkında "mücahitlerin göz aydınlığı" olduğunu söylemiştir.

* Şüphesiz Mustafa Sabri akliyatta asrın âlimi idi. Kendisinin de itirafıyla bu alana yatkındır ve fıtri bir meyli vardır. Çok yönlü bir âlimdir ve en önemli tarafı hakta keskinlik derecesinde salabet ve sebatıdır. Ülkesinde şeyhülislamlık yapmasına rağmen İstanbul-İskenderiye seferi yapan gemiye kitaplarını satarak binebilmiş ve ailesiyle birlikte ancak üçüncü mevkide seyahat edebilmiştir.

* Onun hoş sözlerinden birisi şudur: "Hıristiyan ancak dinini atarak aklını kurtarabilir. Aklını kurtarmak isteyen Batılı da bunu ancak dinini feda ederek başarabilir. Müslüman ise aklıyla imanını artırır imanıyla da aklının sınırlarına hürmet ve riayet eder."

* O dönemde Musa Carullah Bigiyef ile Şeyhülislam Mustafa Sabri de İbni Arabi etrafında kalem münakaşalarına dalmışlardı. Akli ilimlerde hem Şeyhülislam Mustafa Sabri Bey hem de Musa Carullah Bey yed-i tüla sahibi. İkisi de birisinin dengi kalemler. Sıkletleri eşit. Musa Carullah Bigiyef, ' gönül ferman dinlemez' misali muhabbet faslı üzerinden giderken Mustafa Sabri mizan-ı şeriat üzerinden gidiyor ve 'hakkın hatırı her şeyden alidir' desturuyla hareket ediyor.

* Kahire'de sabık Şeyhülislam Yardımcısı Muhammed Zahid el Kevseri'nin evine uğrayanlar; evini tıka basa kitapla meşbu bulurlar. Evinde kitaptan geçilmez. İğne atsan yere düşmez. Zira ilgilendiği alan tevsiki/belgelendirmeyi gerektirmektedir. Evi kitapla dolup taştığı gibi Kevseri ayrıca kütüphanelere de taşar. Daru'l Kütüp el Mısriyye daimi uğrak yerlerinden birisidir. Hadis ve benzeri konularla ilgilenmektedir. Buna mukabil Şeyhülislam Mustafa Sabri'nin evine uğrayanlar ise ortada birkaç kitaptan başkasını göremezler. Bunun iki nedeni vardır. Şeyhülislam yazdıklarını önceden zihnine yazmıştır. Ayrıca akliyat alanıyla ilgilenmektedir, belgeden ziyade muhakematla meşguldür. Ayrıca gençliğinde ve mezuniyetten sonra yaptığı işlerden birisi kütüphane müdürlüğüdür. Kitabiyat bakımından altı sağlamdır. Yani evindeki birkaç kitabın arkasında binlerce kitabın bulunduğu kütüphaneler vardır. 1900 yılında II. Abdülhâmid Han'ın Hâfız-ı Kütübü oldu. Bediüzzaman'ın da belki vefat ederken yanında sadece birkaç kitap bulunuyordu. Lakin Tahir Paşa'nın konağında binlerce kitabın arasında yaşamıştır.

*Muhammed Abduh Eş'ariliği Cebriye'nin kol ve türevleri arasında saymıştır. Bundan dolayı ihtiyar ve cebir meselesinde Maturidiliği benimsediğini savunmuştur. Bu tartışmalar sonrasında Mısır'a gelen Şeyhülislam Mustafa Sabri ise bu tartışmaya bir tepki olarak Maturidilik mezhebinden çıkarak Eş'ariliği benimsemiştir.

Mustafa Sarıgül(CHPli)

Demirel ve Beşşar tarzı çok siyasetçi var. Hasım olsalar da Mustafa Sarıgül ile Deniz Baykal bu tip siyasetçilere örnektir. Pragmatik yapıları sınır tanımıyor. Karakterleri aynı sadece görünen safları değişik.

Mustafa Sıbai(Suriyeli âlim, müteveffa)

Son devirde Reşid Rıza, Mustafa Sıbai, Karadavi Şiilerle uzun dönemler dostane münasebetler geliştirdikten sonra başa; sıfır noktasına dönmüşlerdir. Karşılıklı köprü kurmanın imkânsızlığını yeniden keşfetmişlerdir.

Muhibbiddin Hatip, 30 yıl Şii ulema ile ahbaplıktan sonra onlarla yollarını ayırmıştır. Reşid Rıza başta el İrfan dergisi gibi Şia dergi ve mevkuteleriyle yazışmalarından ve yıllarca kader ortaklığı yaptıktan ve 26 yıllık Şii âlimleriyle ahbaplıktan sonra Muhibbiddin Hatip ile aynı noktaya gelmiştir. Mustafa Sibai için de aynısı söylenebilir. Yusuf Karadavi de Ayetullah Teshiri gibilerle aynı çatıyı paylaştıktan sonra 2008 yılında yollarını ve taraflarını ayırmıştır. 

* Mustafa Sibai de, takrip kurumuyla birlikte mezheplerin yakınlaştırılması iddiasında olan Şii mercilerin Ezher hocalarını tavlamaya çalıştıklarını yazar. Daha da ileri giderek şu hükümde bulunur: Şiilerce Takrip çağrısından murat sanki şudur: Ehl-i Sünneti Şia'ya yaklaştırmaktır yoksa iki mezhebi birbirine ısıtmak veya yaklaştırmak değil (Es Sünne ve Mekanetuha fi't teşrii'l İslami, s: 10 El Mektebü'l İslami, Şam, Beyrut, ikinci baskı, 1978). 

* Hacimde küçük anlamında büyük olan 'Hz. Muhammed (sav)'in Hayatı, Dersler, İbretler' kitabı Mustafa Sıbai'nin çığır açan kitabıdır. Sonradan gelenler bu yolu genişlettiler. Bilahare 'siyer fıkhı' bir çığır olmuştur ve merhum Muhammed Said Ramazan el Buti, Muhammed Gazali ve Said Havva bu konuda derslerle örülü yeni tarz siyer kitapları kaleme aldılar. 

* Hasan el Benna gibi Sıbai ülkeyi karış karış dolaşmakta ve davasını anlatmaktadır. Bu gezilerinde küçük büyük ayırmadan herkese davalarını anlatır. Münir Gadban'ın Şam'ın Tell şehrinde dünyaya gelmiştir. İlkokulda okurken 10 yaşlarında köylerine veya kasabalarına Mustafa Sıbai uğrar.

Mustafa Sıbai'yi karşılayanlar arasında arkadaşlarıyla birlikte küçük Münir de( Gadban) vardır. Münir Gadban'a ismini sorar. Tanıştıklarında ona ' artık sen İhvan'dansın' diye takılır ve onurlandırır. Bu artık Gadban için hayatında dönüm noktasıdır. Sıbai'nin sıcaklığı adeta Malcolm X'in sıcaklığı gibidir. Kayaları eritir ve gönülleri çeler.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Nâziât, 37-38-39

Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır.

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resulünün Sünneti."

Muvatta, Kader 3, (2, 899)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI