Cevaplar.Org

PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-30

Muhammed Nureddin(Lübnanlı Şii Yazar) Kimileri Ortadoğu’yu bataklık olarak değerlendiriyor ve bulaşmamamız gerektiğini telkin ediyor. Aslında bu suret-i haktan görünen dostlarımız, bizim rolümüzü kıskanan gizli düşmanlarımızdır. Hemen aklıma gelmişken söyleyeyim, bunlardan birisi


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2020-12-14 21:24:37

Muhammed Nureddin(Lübnanlı Şii Yazar)

Kimileri Ortadoğu'yu bataklık olarak değerlendiriyor ve bulaşmamamız gerektiğini telkin ediyor. Aslında bu suret-i haktan görünen dostlarımız, bizim rolümüzü kıskanan gizli düşmanlarımızdır. Hemen aklıma gelmişken söyleyeyim, bunlardan birisi veli-yi fakih denilen yeni Fatimi üssünün rehberi Ali Hameney'in çömezlerinden; dost görünen Türkiye düşmanı Lübnanlı Şii yazar Muhammed Nureddin'dir. Türkiye'nin barış gücü sıfatıyla 2006 yılında Lübnan'a asker göndermesini Türkiye'deki kuyrukları gibi İsrail misyonuna bağlamıştı. Türk askerinin gitmemesi için debelendi, tepindi ve Türkiye'ye kamuoyunu yönlendirmeye matuf mektuplar yazarak; Türkiye'yi Ortadoğu'dan uzak tutmaya çalıştı. Elbette bunu İran namına ve hesabına istiyordu. İsrail'i de bahane yapıyordu.

Muhammed Nureddin neden Türk askerini istemez? Bu sorunun cevabı veli-yi sefih Hamaney'in Danışmanı General Yahya Rahim Safevi'nin sözlerinde gizli. 'İran tarihte üçüncü kez Lübnan üzerinden Akdeniz kıyılarına iniyor' demiştir. Niye bizimle Lübnan ve Ortadoğu'yu paylaşmak istesinler ki? Aslan varken çakala pay düşer mi? Adamlar çaktırmadan ve kafalarına göre indikleri Akdeniz kıyılarında bizi fazla görüyorlar! Muhammed Nureddin de dost ayağıyla bizi caydırmaya çalışıyordu. Türkiye'yi, kamuoyu oyunun hassasiyeti üzerinden bloke ederek keyiften dört köşe oluyorlardı.

Muhammed Said Raslan (Selefi)

Ali Cum'a sufi meşrep olmasına karşılık selefi meşrep olan Muhammed Said Raslan da Müslüman Kardeşleri harici olarak nitelendiriyor ve kan akıtmayı helal addettikleri için Müslüman Kardeşler ve taraftarlarının öldürülmesinin vacip olduğunu ileri sürmektedir. Bu artık devlete tapınmanın son basamağı olmalıdır. Birisi tasavvufi zeminden diğeri de selefi zeminden bir araya gelmiş ve ulu'l emr veya ulusalcılıkta birleşmiş durumdalar.

*Devlet Selefiliği en katı şekliyle Camiyye olarak anılıyor. Bunlar devletin çizgisinde olmayan herkesi dalalet içinde sayıyorlar. Camilerin veya Medhaliyye Selefiliği olarak anılan bu akımın en önemli simalarından birisi Muhammed Said Raslan isimli Selefi davetçidir. Kendi davasında samimiyeti tartışılamasa da Muhammed Said Raslan konuşmalarında adeta ulusalcı bir çizgi takip ediyor. Arap Baharı ile alakalı olarak ulusalcıların argümanlarına başvuruyor ve Müslüman Kardeşlerle İngiltere ve ABD arasında bağlantılar kuruyor. Kendisine tersinden Selefilerin Muhammed Said Ramazan el Buti'si demek de mümkün. Raslan devlet çizgisinde bir selefi olmakla birlikte gelenekçi ve muhafazakâr bir zeminden gelen Muhammed Said Ramazan el Buti ile aynı siyasi söylemde buluşabilmektedir..

Muhibiddin el Hatip(Suriyeli yazar, v. 1969)

Muhibbiddin Hatip, 30 yıl Şii ulema ile ahbaplıktan sonra, onlarla yollarını ayırmıştır.

Musa Bigiyef(Kazanlı âlim)

Geçen yüzyılın hararetli ilmi tartışmalarından birisi ise Musa Carullah Bigiyef ile Şeyhülislam Mustafa Sabri arasındadır. Musa Carullah Rahmet-i İlahiye Bürhanları namıyla bir eser telif eder. Şeyhülislam Mustafa Sabri ise Yeni İslam Müçtehitlerinin Kıymet-i İlmiyesi namındaki eseriyle karşılık verir. 

* Musa Carullah, savruk ve liberal meşrep bir İslamcıdır. Bununla birlikte hakperest bir yönü vardır. Bu onu arayıştan arayışa itmiştir. 20'inci yüzyılın muzdariplerinden birisidir. Bir yerde de karar kılmamıştır. Belki de en kararlı olduğu nokta Şia'yı ve Şia ulemasını tanıdıktan sonra Şia aleyhtarlığında karar kılmasıdır. Bu hususta tecrübelerini kaleme almış ve bunları El Veşia kitabında toplamıştır. 'El-Veşia Fi Nakdi Akaidü'ş-Şia' kitabı dalında bir şaheser olmuştur. Şia'yı içeriden ve derinden kavramıştır. 

* Musa Carullah Bigiyev, Bolşevizm'in patlak vermesinden ve kopmasından sonra komünist odaklardan umudunu kesmemiş ve 15-20 yıl onlarla uzlaşmaya çalışmış ve onların intibaha gelmelerini ve reşit olmalarını beklemiştir. Olmayınca, onlardan umudun kesmiş ve yollara düşmüş ve geride kalan bazı akrabalarını komünizme kurban vermiştir.

* Musa Caralluh saflığına yenilerek liberal zeminden komünistlere kredi açmıştır. Parantezi kapattığında büyük bedeller ödemiş ve acılar yaşamıştır. Onunki bir fikri sergüzeşt ve macera olmuştur.

* Buti ve Carullah'ın benzer taraflarından birisi Buti'nin Şam ve Carullah'ın Anadolu vurgusudur. Bu vurgu doğru olmakla birlikte bu vurgunun üzerinden aykırı rejimlerin aklanması kabul edilemez. Elbette doğru değildir. 

* Buti'nin tekmili birden baba ve oğul Esat'larla yakın ilişkilerine mukabil Musa Carullah Stalin ve Lenin ile görüşmüş ve onlarla müdavele-i efkârda bulunmuştur. Sovyet liderleriyle anlaşma ümidinde olmuştur ( Ahmet Kanlıdere Kadim ile Cedit arasında Musa Carullah, Dergâh yayınları, s:96). Seyyid Bey hilafetin kaldırılmasının gerekçelerini teorikleştirmeye çalışmıştır. Hilafetin tarih içinde ideal formundan koptuğunu ileri sürerek hilafetten arınmaya savunmuştur. Musa Carullah da keza hilafetin kaldırılmasını ya siyasi baskılar altında ya da hür kanaatiyle alkışlamıştır. Bunlar içtihada hamledilecek meseleler midir?

* Bigiyef'in hayatı hep yolculukta geçmiş ve hep arayış içinde olmuştu. Buti ise hep aynı yerde olmuş ve hiç durak değiştirmemişti. Lakin her ikisi de statik noktalarda buluştular. Musa Carullah'ın ceditçiliği ile Buti'nin kadimciliğinin buluştuğu mizansız veya düzensiz veya statik noktalar var. Şeyhülislam Mustafa Sabri'nin ifadesiyle Bigiyef hem Bolşevik hem de Ankara mezhebine göz kırpmıştır. Bolşevizmden umudunu kesse de, Ankara'dan umudunu kesmemiştir. Bigiyef'in boşlukta yüzen ceditciliği ile Buti'nin sabit ve değişmez kadimciliği ilginç bir noktada kesişmiştir. Bigiyef yenilik adına en azından ilk yıllarda Sovyetler Birliğine sahip çıkarken, Ankara mezhebinden kaçarak Şam'a yerleşen Buti ailesi ise Muhammed Said Ramazan el Buti'nin şahsında son demlerinde Ankara mezhebiyle kardeş olan Şam rejimiyle bütünleşecektir. Çıkılan idealler ile varılan gerçekler arasında böyle tezatlar veya farklar ortaya çıkmaktadır. Carullah 'perennial philosophy' adı verilen dini çoğulculuk veya ezeli hikmet doktrinine inanan ve bu uğurda Rahmet-i İlahiye Burhanlarını yazan kişidir. Şeyhülislam Mustafa Sabri ise ona karşı Yeni İslam Müçtehitlerinin Kıymet-i İlmiyesi adıyla reddiye yazmıştır. Ceditçiliğin bir nişanesi olarak Musa Carullah içtihat kapısının açık olduğuna inanıyordu. Buti ise kadimci ekol gibi bu konuda ihtiyatlı idi.

* Hayri Kırbaşoğlu gibilerin selefi sayılabilecek olan Musa Carullah Bigiyef de Şiilerle uzun yıllar beraber yürüdükten sonra yolunu ayırmış, onlardan umudunu kesmiş ve deneyim ve tecrübelerinin hulasasını El Veşia adlı kitabında toplamıştır.

* O dönemde Musa Carullah Bigiyef ile Şeyhülislam Mustafa Sabri de İbni Arabi etrafında kalem münakaşalarına dalmışlardı. Akli ilimlerde hem Şeyhülislam Mustafa Sabri Bey hem de Musa Carullah Bey yed-i tüla sahibi. İkisi de birisinin dengi kalemler. Sıkletleri eşit. Musa Carullah Bigiyef, ' gönül ferman dinlemez' misali muhabbet faslı üzerinden giderken, Mustafa Sabri mizan-ı şeriat üzerinden gidiyor ve 'hakkın hatırı her şeyden alidir' dusturuyla hareket ediyor.

* Musa Carullah Bigiyef oradan buraya savrulsa da onda fikri sabit hale gelen hususlardan birisi Türkiye'nin merkeziyeti fikridir. O, İslam âleminin merkez üssünün Türkiye olduğuna inanıyordu. Ölene kadar da bu inancını muhafaza etti. Bu hususta cumhuriyet sonrası Türk liderleriyle yazıştı ve onları nafile biçimde bu misyona ikna etmeye çalıştı. Türkiye'nin 20'inci yüzyılın yetimlerinin ağabeysi olmasını istiyordu. Cumhuriyet liderlerinin o tarakta bezi olmadı. 

* Modernist ve kimi İtizali (Mutezili) eğilimler ve görüşler taşımalarına rağmen Musa Carullah Bigiyef ile Ahmet Emin çağımızda Şia ulemasını gerçek kisvesi ve yüzüyle keşfedenler arasındadır.

*Musa Carullah Bigiyef de bazı görüşlerinde isabetsiz olsa da, Şia konusunda derinlemesine vukufiyet kesbetmiştir. El Veşia kitabı Şia konusunda yazılan en tesirli ve derin eserlerden birisidir. Keşke onun peşinden gittiklerini düşünenler bu hususta onun kadar hakşinas ve basiret sahibi olabilseler. Lakin heva yüklü insanlar ittibadan ziyade ibtidaya meyyaldirler.

-Devam Edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Artık Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nûra (Kur'an'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Teğabün, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İslam hakkında.

"İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduguna şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kabe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak" Buhari-İman:1

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI