Cevaplar.Org

KADER RİSALESİ ŞERHİ-1

Kader ile cüz’-i ihtiyarî, iki mes’ele-i mühimmedir. Ona dair dört mebhas içinde birkaç sırlarını açmağa çalışacağız.” (Sözler, 463) ŞERH: Kader Risalesinin başında bu iki ayetin zikredilmesinin hikmeti


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2020-12-09 13:48:37

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

 

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ عِنْدَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ اِلاَّ بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ ٭ وَ كُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ فِى اِمَامٍ مُبِينٍ

"Kader ile cüz'-i ihtiyarî, iki mes'ele-i mühimmedir. Ona dair dört mebhas içinde birkaç sırlarını açmağa çalışacağız." (Sözler, 463)

ŞERH:

 Kader Risalesinin başında bu iki ayetin zikredilmesinin hikmeti

Kader Risalesinin başlığı olan iki ayetten birincisinin meali şöyledir:

"Hiçbir şey yoktur ki hazineleri bizim katımızda bulunmasın.

Biz onu ancak belirli bir miktar ile indiririz." (Hicr, 15/21)

Kader Risalesinde özellikle bu ayetin tefsirine yer verilmesi, onun bilhassa insanları ilgilendiren nimetlerle o nimetlerin kaynağı olarak gözüken sebepler arasındaki muvazenesiz bir bağlantının olduğunu, dolayısıyla o sebeplerin, o nimetlerin hakiki mercii olamayacağını göstermek içindir. Zira " Sebeb gayet sıradan, âciz ve ona isnad edilen müsebbeb (meselâ nimetler) ise gayet san'atlı ve kıymetli olduğundan, ikisi arasındaki bu yabancılık, uzaklık mefhumu, sebebi azleder. Hem müsebbebin (örneğin, yeryüzündeki harika nimet sofrasının) gayesi, faidesi dahi, cahil ve camid/cansız olan esbabı/sebepleri red eder, bir Sâni'-i Hakîm'in eline teslim eder. Hem müsebbebin (sebeble meydana gelen şey) yüzündeki tezyinat/süslemeler ve me-haretler (harika şekiller, renkler, kokular, tatlar gibi sanat nakışları), kendi kudretini şuur sahibi olanlara bildirmek isteyen ve kendini sevdirmek arzu eden, her şeyi sanatlı ve hikmetli yapan zata işaret eder." (Sözler, 681)

Kader Risalesinin başında zikredilen ikinci ayetin meali ise şöyledir:

"Biz her şeyi, apaçık bir Kitap'ta sayıp dökmüşüz." (Yasin, 36/12)

Kitab-ı Mübin, İmam-ı Mübin

Bu ayette ilk dikat çeken "İmam-ı Mübin/apaçık kitap" kavramıdır.

Kur'an-ı Hakîmde her şeyin ilahi bir takdirle ortaya konulduğunu, bir kader programına bağlı olarak ortaya çıktığını ifade eden "Kitab-ı Mübin" ve "İmam-ı Mübin" kavramları birkaç defa zikredilmiştir. Her şeyin tek tek sayıldığı bir kitaptan söz edilmesi, küçük, büyük kâinatta mevcut olan eşyadan hiç birinin kader programı dışında olmadığını, olamayacağını bildirmeye yöneliktir. "Kitab-ı Mübin", Allah'ın mutlak iradesi ve tekvini (yaratmayla ilgili) emirlerinin bir ünvanlıdır. "İmam-ı Mübin" ise, Allah'ın emir ve ezeli ilminin bir unvanıdır. Risale-i Nur'da bu konu şöyle açıklanmıştır:

"Madem maddî ve görünecek eşyada bu derece kaderin tecelliyatı var. Elbette eşyanın mürur-u zamanla/zamanın geçmesiyle giydikleri suretler ve ettikleri harekât/ha-reketler ile hâsıl olan vaziyetler dahi bir intizam-ı kadere/ kaderin düzenine tâbidir. Evet bir çekirdekte, hem bedihî olarak, irade ve evamir-i tekviniyenin ünvanı olan "Kitab-ı Mübin"den haber veren ve işaret eden; hem nazarî olarak emir ve ilm-i İlahînin bir ünvanı olan "İmam-ı Mübin"den haber veren ve remzeden iki kader tecellisi var: Bedihî kader, o çekirdeğin tazammun ettiği/içerdiği ağacın, maddî keyfiyat ve vaziyetleri ve heyetleridir ki, sonra göz ile görünecek. Nazarî ise, o çekirdekte, ondan halk olunacak ağacın müddet-i hayatındaki geçireceği tavırlar, vaziyetler, şekiller, hareketler, tesbihatlardır ki, tarihçe-i hayat namıyla tabir edilen vakit-bevakit değişen tavırlar, vaziyetler, şekiller, fiiller; o ağacın dalları, yaprakları gibi intizamlı birer kaderî mikdarı vardır. Madem en âdi ve basit eşyada böyle kade-rin tecellisi var. Elbette umum eşyanın vücudundan evvel yazılı olduğunu ifade eder ve az bir dikkatle anlaşılır." (Sözler, 467/469)

Bu cümleden olarak, Risale-i Nur'da bu ayetin bildirdiği hakikati gözler önüne seren şöyle bir misal verilmiştir:

"Meselâ: Mısır'ın kumistanını/kumsalını bir cennete çeviren Nil-i Mübarek; cenub/güney tarafından, 'Cebel-i Kamer' denilen bir dağdan mütemadiyen küçük bir deniz gibi tükenmeden akıyor. Halbuki altı aydaki sarfiyatı dağ şeklinde toplansa ve buzlansa, o dağdan daha büyük olur" (Asa-yı Musa, 106)

Özetlersek; Mısır ülkesi genel olarak kurak bir kum çölünden ibarettir. Ancak Nil Nehri, sürekli verdiği suyla orayı cennet misali yemyeşil bir bahçeye çevirmiştir. Bu nehir, güney tarafından, «Cebel-i Kamer» denilen bir dağdan mütemadiyen küçük bir deniz gibi tükenmeden akıyor. Fakat Nil Nehrinin sarfiyatı ile onun varidatının kaynağı olan dağın hacmi arasında müthiş bir orantısızlık vardır. Öyle ki, altı aydaki nehrin sarfiyatı dağ şeklinde toplansa ve buzlansa, o dağdan daha büyük olur. Bu varidat/gelir ve sarfiyat/gider arasındaki orantısız-lığı maddi sebeplerle izah etmek mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle o dağda suya ayrılan mahzen bölümü, onun altı kısmından bir kısmı kadar bile değildir. Vâridatı onu besleyen su akışı ise; o çok sıcak bölgede, pek az gelen ve susamış toprak çabuk yuttuğu için mahzene az giden yağmur, elbette o varidat ve sarfiyat arasında-ki geniş dengeyi muhafaza edemez. Bu sebeple "O Nil-i Mübarek âdet-i arziye fevkinde bir gaybî cennetten çıkıyor"(1) diye rivayeti, gayet manidar ve güzel bir hakikati ifade ediyor" (Asa-yı Musa, 106)

Su mahzeninin varidatı ile sarfiyatı arasındaki denge

Bu ayette: Allah katında olan her şeyin bitmez tükenmez bir hazine olduğuna, ancak bu hazineden belli bir miktar-da dışarıya - ihtiyaca göre- aktarılacağına vurgu yapılmıştır. Bu husus, özellikle birkaç yönden insanlara önemli bir derstir:

Birincisi: Ayette, Allah'ın bütün işlerinin hikmetli olduğuna, içinde lüzumuz maddelerin ve israfın olmadığına dikkat çekilmiştir.

İkincisi: Kader meselesi gibi zor ve derin boyutları olan bir konunun kolay anlaşılması ve zihinlere nakşedilmesi için müşahhas misallere ihtiyaç vardır. Bütün nimetlerin bolluğu ile o nimetlerin zahiri sebepleri arasında çok zayıf bir bağın bulunduğuna, o sebeplerin söz konusu nimetlere hakiki kaynaklık etmekten çok uzak olduğuna işaret eden bu ayet-i celilenin anlaşılması için böyle bir misal çok güzel düşmüştür. Çünkü 'Cebel-i Kamer' denilen su kaynağı yeryüzünde meşhur bir yerdir. Bu dağ göz önünde olduğu gibi, kaynaklık ettiği Nil nehri de dünya-âlem tarafından bilinmektedir. Bu meşhur olan yerlerdeki gelir ve giderin orantısız durumlarını muvazene etmekle insanların hafızasına kazımak oldukça orijinal ve açık bir örnek teşkil etmiştir. Birçok açıdan gözler önüne serilmiş bu müşahhas misal, ilahi takdirin ve kaderî ölçülerin çok hakîmane ve alîmane bir tarzda tezahür ettiğini, okunması ve anlaşılması çok kolay bir belge niteliğinde olduğunu göstermektedir.

Üçüncüsü: Varlıkları yaratmasında, düzenleyip dizayn etmesinde hiçbir lüzumsuzluk ve israfa yer vermeyen Allah'ın bu hikmetli ve iktisatlı icraatındaki güzel ahlakı nazara verilmiştir. Allah'ın ahlakıyla ahlaklanması gereken insanların da, lüzumsuz işlerle uğraşmamaları, yaptıkları lüzumlu işlerde de israf etmemelerine yönelik bir ders verilmiştir.

Nil Nehrinin kaynağı olarak gözüken "Cebel-i Kamer" denilen dağın kendisi tamamen su olsa yine de geliri ile gideri arasında büyük bir dengesizlik vardır. Kaldı ki, bu dağın su mahzeni olan kısmı, onun altıda biri kadar bile değildir. Bununla beraber, Mısır coğrafyası, çok sıcak bir iklime sahiptir. Yağmur vasıtasıyla gelen su miktarı az olmakla birlikte, susamış kuru toprak tarafından da çoğu yutulur. Bu sebeple, mahzene giden su oldukça azdır. Bu az suyun o geniş çaptaki sarfiyatı arasında münasip bir ölçü bulmak mümkün değildir. Bu durum, işin arka planında sebeplerin ötesinde, ezeli kudretin bitmez tükenmez bir mahzeni olduğunu, dışa yansıyan sarfiyat ise ilahi hikmetin bir tasarrufu, bir tedbiri olduğunu göstermektedir. İşte Kader risalesinin başlığı olarak zikredilen ve Kader risalesinin onun bir nevi tefsiri olduğu "Hiçbir şey yoktur ki hazineleri bizim katımızda olmasın. Biz onu ancak belirli bir miktar ile indiririz" mealin- deki ayetin ifadesi, nimetlerin zahiri kaynakları ile onların tükenmez bolluğu arasındaki orantısızlığın bir açıklaması mahiyetindedir." Demek ki, her şeyin yaratıcısı, takdir edici-si, tedbir edici ve terbiyecisi yalnız Allah'tır. Zahiri sebepler ise, görünürde pâk olmayıp kudretin izzetine uygun düşmeyen hasis işlere menşe' ve merci olmak için vazedilmiştir." (Sözler, 507)

-devam edecek

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.

Duhân, 3

GÜNÜN HADİSİ

"Kişinin yapacağı en üstün iyiliklerden biri, ölümünden sonra babasının dostlarına sıla-i rahimde bulunmasıdır"

Müslim, Birr, 11-13 (2552);

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI