Cevaplar.Org

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-15

İnsan anne babasının kadrini, kıymetini öldükten sonra anlıyor. “Eyvah filan zaman şöyle dediydim, keşke demesiydim” diyor. Ne zaman? Kaybolduktan sonra. Hâlbuki şimdi sağ oluverse, kabirden çıkıp, “beni çok istiyorsan, işte geldim” dese bağrına basacak olsa, o gün, ertesi gün, üçün¬cü gün bayram yapacak, sonra alışacak ve eski haline dönecek. Kaybedin¬ce değerini anlıyoruz her şeyin.


Mahmud Toptaş

.

2020-11-23 10:31:47

*İnsan anne babasının kadrini, kıymetini öldükten sonra anlıyor. "Eyvah filan zaman şöyle dediydim, keşke demesiydim" diyor. Ne zaman? Kaybolduktan sonra. Hâlbuki şimdi sağ oluverse, kabirden çıkıp, "beni çok istiyorsan, işte geldim" dese bağrına basacak olsa, o gün, ertesi gün, üçün­cü gün bayram yapacak, sonra alışacak ve eski haline dönecek. Kaybedin­ce değerini anlıyoruz her şeyin.

*Özellikle iki Müslümanımız bir araya gelse hocaların çok yediğinden bahsediyor. Ben Hakkâri'de askerlik yaptım. Karamanlıyım İstanbul'a geldim. Türkiye'yi az çok biliyorum. Karadeniz'in oralara da konuşmak için gittim. Her taraf­ta konuşulan bir şey var; Hocalar çok yer. Adam "ye hocam ye, hocalar çok yer" diyor. Konya'da ağanın biri mahallenin hocalarını davet etmiş Konya'da sofralar çok mükemmel olur. Özellikle Meram'da. Tam sofraya oturmuşlar ee.. "hocam, ağanın bahçesine bir hoca girmiş, bir de bir camız girmiş, ağa "aman hocayı çıkarın, diye bağırıyormuş...!" Hoca sofradan çekilivermiş. Ağa ise, bunu gülüşelim diye anlatıyor. "Hayrola hocam" de­mişler. "Evvela sizin gibi camızlar doysun, ondan sonra biz doyalım" diye cevap vermiş hoca. "Biz yersek, siz aç kalırsınız. Önce siz bir doyun."

*Peygamber efendimize, "Cehennemin zebanileri kaç tanedir" diye sormuşlar, "19" diye cevap vermiş. "Onun üzerinde 19 (zebani) var" dır diye ayet-i kerime vardır. Sonradan pey­gamberliğini ilan eden imansızın biri (19 melaike, zebani olayını) bundan hareketle 19'la ilgili kitap yazdı. Adamı Amerika'da evinde, boğarak öl­dürdüler. Rabbim "cehennemde 19 zebani vardır" diyor. O almış, 19 raka­mını oraya buraya uygulamış. Aynı kitap Türkiye'de de yayınlandı. Daha sonra "yanılmışız" diyerek bu mantığı reddeden bir kitap daha yayınlandı..

*Kur'an-ı Kerim genelde sabahın aydınlığına dikkat çeker. Fakat bütün dünya edebiyatında ve resimlerinde hep gurup söz konusudur. Yani gü­neşin batışı söz konusudur. Bir fotoğraf veya resim sergisinde gurub mut­laka vardır. Güneşin batışı vardır. Gurubla ilgili nesir ve manzum eserler vardır. Ama güneşin doğusuyla pek yoktur. Neden? Eskiden vardı. Özel­likle son zamanlarda bu sanatlarla ilgilenenler İslam çizgisi dışında olan­lardır. Onlar da gece yarısına kadar içip, gece yarısından öğleye kadar uyudukları için, hayatta güneşin doğuşunu göremezler. "şuruk"u göreme­diklerinden mecburen "gurub"u adamlar anlatacaklar. Hâlbuki "şuruk" "gurub" dan daha güzeldir. Daha berraktır orada güneş. Daha bir canlıdır. Çünkü "şuruk"ta çimler üzerinde çiğler de vardır. Bir başka manzara vardır, ama ne yazık ki birçok sanatkâr o anda sarhoşturlar.

*Bazı meal okuyanlar var. Bunların kültürü de çok az, yalnızca Kur'an kültürü değil, dil bilgisi kıtlığı da var. Bir adamın Türk dili hakkında bilgisi yoksa, İngiliz dili hakkında da bilgisi yoksa, Arap dilinin özelliği hakkında da bilgisi yoksa Kur'an-ı Kerimi okuduğu zaman eksik manalar verebiliyor. Kur'an-ı Kerim'de di­yor ki "Karada ve denizin karanlıklarında yani karanlık gecelerde yol bu­lasınız diye Allah sizin için yıldızları yarattı." Meal okuyan adam diyor ki "aaa, yıldız yalnız gece karanlığında yolumuzu bulmak için mi yaratıl­mış." Öyle bir şey demiyor ayeti kerime. Sen öyle anlıyorsun. Mesela siz oğlunuza deseniz ki "yavrum, elektrik evimizi aydınlatmak içindir." Şim­di siz bu sözle şunu söylemek istiyor musunuz; "Bu elektrik ısıtmaz." Tabii ki hayır. Bu elektrik ısıtır da, yük de kaldırır, başka işler de görür, adam da öldürür. Siz, "bu elektrik ışık verir yavrum, derken diğerlerini inkâr mı ediyorsunuz? Hayır. Türk dilinde de bu gibi ifadeleri biz kullanmaktayız.

Allah (c.c.) burada yıldızın faydalarından birini zikredip geçiyor. Bir başka yerde de bir başka faydasına değinecek. Mesela Mülk suresinde "Dünya semasını yıldızlarla süsledik" diyor Allah (c.c). Orada da süs olarak zikredilmiş yıldızlar. Gerçekten bir bakıyorsunuz masmavi bir ge­cede masmavi bir gökyüzüne papatya tarlası gibidir. Mavi bir halıda pa­patyalar bitmiş gibi size gülüyor. Tabi İstanbul'da göremezsiniz. Çünkü 365 günün gecesinde hava kirlidir. Ama Anadolu'da görebilirsiniz. Evini­ze süs olsun diye para vererek lambalar alıyorsunuz. Allah (c.c.) para ver­meden, elektrik parası da ödettirmeden, dünya semasını süsleyiveriyor. Orada da bir faydasından bahsediliyor. Daha birçok faydası var. Onu da ilim adamları araştırsın dursun. "Bilen toplumlar için işte ayetleri biz böyle açıkladık" diyor Allah (c.c.)

*Gökyüzünden suyu indiren O'dur." Hocam, gökyüzünden suyun in­mesi, güneşin doğmasıyla, suyun buharlaşması ve gökyüzüne çıkmasıyla olur. Peki, kardeşim gökyüzüne nasıl çıkmış? Taşı atıyorsun geriye düşüyor da bu yağmur niye yukarıya çıkıyor? "Efendim, iyice inceliyor ve hava içine girerek yukarıya çıkıyor." Peki, incelten kim bunu? Güneşin doğma­sıyla suyun buharlaşması bir kanun mu? Evet. Peki, bu kanunu koyan kim? Bugünkü kanunlar için de bir adam arıyorsunuz. Araştırıyorsunuz ve neticede filan adam yapmış diyorsunuz. Bu kanunu koyan, o gökyüzüne buharı çıkaran, orada bulutlara dönüştüren, sonra onları soğuk bir tabaka­da suya dönüştürüp geriye damlatan ve dolu hale, kar haline getiren O'dur. Yani Allah'tır.

*Bu imansızların işi çok zor. Her şeye bir izah bulmak için adamlar dabalayıp duracaklar. Garibanların başka yolları yok. Biz diyoruz ki aynı topraktan beslenen, aynı su ile sulanan, aynı havayı alan bu nimetin biri­sini tatlı, birisini ekşi çıkaran Allah (c.c.) dır. Bunu söylüyoruz ve rahat ediyoruz. Öbürüsü "yok, bunu tabiat yapar" diyor. Tabiat dediğin nedir? "Bu toprak, bu su, bu hava, bu güneştir" diyor. Yahu bu bunu yapacak güçte midir? Evet diyor. Ben değilim ama. Peki, toprak mı akıllı ben mi akıllı­yım? İnsan akıllıdır; Yaratılmışların en akıllısı insandır diyor. Onu kabul ediyor. Peki, ben yapamıyorum da, bu kara toprak nasıl yapıyor? "Yapar" diyor. Eğer bunu yapsa bu insanları üzerine bastırmaz ve "başka tarafta gez" deyi­verir adama. Olur mu öyle şey. Geri zekâlı bu herifler canım. Geri zekâlılıklarından kendilerini dünyada yakacaklar.

*Meyveyi verdiğinde ve olgunlaştığında onun meyvasına bakınız. Me­sela olgunlaşmış kırmızı güzel bir elma. Öylesine kırmızı ki, bir kadının yüzüne sonradan sürdüğü kırmızılıkla, 15-16'na gelmiş birazda mahcup bir tavır almış bir kızın yüzünde beliren kırmızılığın farklı oluşu gibi. El­manın kırmızısıyla, ressamın kırmızısı da hiçbir zaman aynı değildir. Van Gogh'un güne bakan çiçeği resmi milyar liraya satılmış. Adam bir bakmış ki tabiattaki kendisininkinden binlerce defa güzel. Adam çıldırıvermiş. Adam deli olarak ölmüş. Kulaklarını filan kesmiş. Bu dünyadan deli git­miş. Resmi güzeldir, o ayrı. Ama resim bir dondurma sanatıdır. Hâlbuki çiçek her an tazedir, her an hareket halindedir. Öbürüsü ise o hareketin binlercesini bir anda dondurmadır. Bunu sanatkâr anlıyor. Van Gogh'a ta­panlar anlamıyor. Van Gogh anlıyor bu işi. Fakat Van Gogh "bu iş bizim ya­pacağımız iş değil" deyip, kulağını Rabbimin kelamını duymayınca işe ya­ramıyor diye kesmiş, zarfın içine koymuş, sevgilisine göndermiş.

"İman eden o toplumlar için işte bunda sizin için ayetler vardır" diyor Allah (c.c). Yani bu ağaçların aynı topraktan, aynı sudan beslenmelerine rağmen ayrı ayrı çıkışları, ayrı bir şeye dönüşüşleri, renklerinde, kokularında, tazeliklerinde ve tatlarında ayrı oluşları da sizin için ayettir. Yani Allah'ın varlığına ve birliğine delildir.

*Dünyanın en medeni milleti diye tanıtılan Amerika'da şeytana tapan­lar derneği kurulmuş. Türkiye'de de hazırlığı var. Yakında müracaat eder­lerse şaşırmayın. Adam Allah'a iman edemeyince bir şey bulacak. Yasin suresinde Allah (c.c.) "Ey insanoğlu; şeytana tapma diye ben sana söyle­medim mi?" diyor. Vallahi hocam şeytana tapan birisini görüp sorsak şeytanı önüne alıp ona tapıyor musun desek, hayır diyecektir. Doğru. Za­ten tapınma denilen şey onun verdiği vesveseye uymaktır. Tapınma deni­len şey şudur; Günümüzde biri çıkar da; Allah'ın kelamı böyle diyor ama, benim ağam şöyle diyor, bu daha doğrudur ve daha haklıdır diyorsa, o adam o ağasına tapıyor demektir. Tapınma budur.

*Türkiye'de bir kısım insanlar var. Benim Müslüman olmasına biraz sebep oluverdiğim biri var. Diyor ki; "hocam, çevreden insanlar geliyor ba­na. Diyorlar ki; "seni görmeye gelmedik, seni Müslüman eden adamı, Mahmud hocayı görmeye geldik." "Eski komünist arkadaşlarım beni ziyarete geliyorlar; "Seni görmeye değil, seni Müslüman eden hocayı görmeye gel­dik" demişler. Bu kızmış; "Ben Müslüman değil miydim" demiş. Bu adam komünistlerin o şehirdeki birinci derecedeki şahsı. Bu adam diyor ki; "Ben Müslüman değil miydim" Gerçekten bu adamın daha önceden Müslümanlığında şüphesi yoktu. Türkiye'de bu tipten çok adam vardır. Bir tarafta Müslümanlık sağ cebinde durur. Ona söz de ettirmez. Ama sosyal neden­lerden dolayı, fakirliğin kalkması için, herkesin eşit seviyeye gelmesi için komünistliğin gelmesi lazım diyen bir fikir geliştirdiler. Ama biz de bunla­ra vurduk damgayı; "Komünist olan Müslümanlıktan çıkar" dedik. Doğru, bu işi şuurlu olarak yapanlar var. Bunların sayısı 500'ü geçmez. Yani komünistliğin Müslümanlıktan ayrı bir din olduğunu bilenler var. Bunlar ise, bilmez..

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur.

Zümre, 41

GÜNÜN HADİSİ

İçinde Allah'ın anıldığı ev ile içinde Allah'ın anılmadığı ev diri ile ölüye benzer.

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI