Cevaplar.Org

ŞEYH ALÂUDDÎN EL-OHİNÎ, HAYATI VE ESERLERİ-3

Yaşadığı Ortam Şeyh Alâuddîn, Osmanlı İmparatorluğunun son zamanları, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşları ve Cumhuriyet’in kurulduğu zor ve sıkıntılı zamanlarda yaşamıştır. Bu kadar sıkıntı arasında İslam Dinine bizzat cephede savaşarak ve ilim okutarak maddi manevi hizmetten bir an olsun geri kalmamış bir zattır. Bu dönemde yaşadıklarını siyasi ve kültürel olmak üzere iki yönden ele almanın daha açıklayıcı olacağı kanaatindeyiz.


Rıdvan Seletli

ridvanseletli@gmail.com

2020-09-01 08:14:59

Yaşadığı Ortam

Şeyh Alâuddîn, Osmanlı İmparatorluğunun son zamanları, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşları ve Cumhuriyet'in kurulduğu zor ve sıkıntılı zamanlarda yaşamıştır. Bu kadar sıkıntı arasında İslam Dinine bizzat cephede savaşarak ve ilim okutarak maddi manevi hizmetten bir an olsun geri kalmamış bir zattır. Bu dönemde yaşadıklarını siyasi ve kültürel olmak üzere iki yönden ele almanın daha açıklayıcı olacağı kanaatindeyiz.

Siyasi Ortam

Şeyh Alâuddîn'in cihad hayatı, hocası ve mürşidi olan Şeyh Muhammed Diyauddin ile ele alınmalıdır.

Birinci cihan harbinin başlamasına müteakib Ruslar bölgeye girip, işgale başlamıştır. Bunun üzerine, insanlar yerini yurdunu bırakarak Ruslardan kaçmıştır. Köyler ve şehirler boşalmıştır. Ruslar Erzurum'u işgal edip, Muş ve Bitlis sınırına kadar dayanmışlar. Bu harpte bir mücahidin ne şekilde hareket etmesi gerekirse, Şeyh Muhammed Diyauddin de aynı şekilde davranmış ve cihad görevini hakkıyla ifa etmiştir.(37)

Düşman orduları bölgeye yaklaştığı vakit Şeyh Muhammed Diyauddin ailesini Norşin'den çıkarıp Garzan yöresindeki köylere nakletmiştir. Şeyh Muhammed Diyauddin, bir gün sabah vakti tam bir mücahid kıyafetiyle eline tüfeğini alıp evinden çıkmıştır. Atına binip, bütün halife, talebe ve müridleriyle beraber Ruslara karşı omuz omuza savaşmıştır. Şeyh Muhammed Diyauddin'in halifesi olan Şeyh Alâuddîn de bu harpte şeyhinin yanında olup savaşa katılmıştır.

Seferberliğin ilan edilmesiyle düşmanla mücadele etmek için ülkenin dört bir yanında olduğu gibi Bitlis'te de eli silah tutabilen herkes cepheye koşmak için hazırlıklarına başlamıştır. Şeyh Alâuddîn ilk olarak aile fertlerini Mutki'ye bağlı Kolanis (Geyikpınar) köyüne, savaşın bitmesiyle de dedesinin köyü olan günümüzde Siirt'in Baykan ilçesine bağlı Kasımlı (Verkanis) köyüne taşımıştır. Daha sonra talebelerinden ve kendisine bağlı aşiretlerden (müridlerden) sayısı 1200 civarında olan güçlü bir Milis birliği oluşturmuştur.(38)

Şeyh Alâuddîn'in düşmanla ilk mücadelesi Bilican (Mutki'nin köyleri) civarında olmuştur. Burada güçlü bir savunma hattı oluşturabilmek için kendi birliğini Şeyh Diyauddin'in birliğine eklemiştir. Şeyh Alâuddîn bu cephede büyük başarılar kazanmıştır. Buna binaen Şeyh Muhammed Diyauddin tarafından "Milis Yüzbaşılığa" terfi ettirilmiştir. Bu şekilde düşman Bitlis'ten püskürtülmüştür. (39)

Şeyh Alâuddîn'in ülkesine yaptığı bu yararlı hizmetler, dönemin Bitlis Valisi Kâzım (Dirik) Paşa'nın dikkatini çekmiştir. Paşa kendisi ile samimi bir dostluk kurmuş, bunun bir göstergesi olarak da şeyhin köyü olan Ohin'de bir okul yaptırmıştır.(40)

Norşin'de bulunan Şeyh Masum (Şeyh Muhammed Diyauddin'in yeğeni) ile birkaç Şeyh ve Ağa, Şeyh Said tarafından kıyama (ayaklanma) davet edilmiştir. Şeyh Masum'la birlikte kıyama davet edilen âlimler ve şeyhler mevzuyu Şeyh Alâuddîn'e açmışlar. Şeyh Alâuddîn bu duruma kesinlikle izin vermeyip, kıyama katılma fetvasını da onaylamamıştır. Bu fetvaya binaen Şeyh Masum ile çok sayıda Şeyh ve Ağalar kıyama dâhil olmama kararını almışlardır. Almış oldukları bu kararı o zamanlar Bitlis'in valisi olan Kâzım (Dirik) Paşa'ya, bizzat Şeyh Masum ile Hizanlı Şeyh Selahaddin bildirilmiştir.

Ayaklanma Ankara Hükümeti tarafından bastırıldıktan sonra maalesef bu zatlar İzmir'e sürgün edilmişler. Ne kıyama kalkma ne de kıyama katılma fetvasını vermemesine rağmen Şeyh Alâuddîn, sürgün edilenlerin başında yer almıştır.(41)

Şeyh Said meselesinde ilgili ilgisiz tüm Şeyh ve beyler sürgüne gönderilmiştir. Bunların arasında Şeyh Alâuddîn başta olmak üzere Gavs-ı A'zam Seyyid Sıbğatullah el-Arvasî'nin ailesinden Seyyid Abdullah ile oğlu Seyyid Ahmed, Seyda-i Taği'nin ailesinden Şeyh Masum ile Van Müftüsü Şeyh Masum el-Arvasî, Sultan Veled, Şeyh Muhammed el-Fersafî'nin ailesinden Şeyh Abdullah vb. çok sayıda kişi ile beraber İzmir'e sürgüne gönderilmiştir. İzmir'e sürgüne gönderilenler arasında Şeyh Alâuddîn'in talebesi ve hizmetinde olan Molla Mahfuz el-Bitlisî de bulunmaktadır. Evvela hepsine yetecek kapasitede büyükçe bir ev kiralanmıştır. Kiralanan bu eve yerleşildikten sonra Şeyh Alâuddîn orada tedrisatına devam etmiştir. İlk talebeleri de Sultan Veled ile Molla Mahfuz olmuştur. Zaman geçtikçe çevreden o bölgeye büyük bir âlimin geldiği duyulunca, âlimler gidip gelmeye ve Şeyh Alâuddîn'in ilmi birikiminden yararlanmaya başlamıştır.

Bu zatların İzmir'deki sürgünlerinin 18. ayında bu defa da geride kalan aileleri için sürgün hayatı çıkmıştır. Şeyh Alâuddîn ve Şeyh Masum'un ailelerinin tamamı, büyük-küçük demeden Diyarbakır'a sürgün edilmiştir. Orada bir süre kaldıktan sonra hükümetçe çıkarılan yeni bir düzenlemeyle sürgün emri kaldırılmış ve aileler tekrar evlerine dönmüştür.(42)

Şeyh Alâuddîn'in İzmir'deki sürgünü 2 yıl sürmüş, sürgün hayatı bittiğinde Ohin'de medrese tedrisatına vefatına kadar tekrar devam etmiştir.

Kültürel Ortam

Gittiği her yeri medreseye çeviren Şeyh Alâuddîn Birinci Dünya Savaşı ve gönderildiği sürgünler dâhil bütün hayatı ilim, ibadet ve tasavvuf ile geçmiştir. O, bu zorluklar içerisinde yüzlerce âlim yetiştirmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında bile ilim tedrisatına ara vermemiştir.

Şeyh Alâuddîn insanlara devamlı moral verip, dini tedrisatın yok olmaması için elinden gelen tüm gayretini ortaya koymuştur. Talebelerine "ilim okuyun, âlimlere de ilim okutun! Ve biliniz ki iki cihanın izzeti ve Cenabı Allah'ın azabından kurtulmanın yolu da yalnız ilimle olur. Ondan başka fayda yoktur" demiştir. Ayrıca onlara ilim okumanın ve okutmanın faziletini bildiren ayet ve hadisleri okuyup açıklamıştır.(43)

ESERLERİ

Şeyh Alâuddîn'in müntesibi olduğu Ohin Medresesi'ni bölgedeki diğer medreselerden farklı kılan özelliği bu medresede ders veren müderrislerin aileden olması ve bu medresede telif geleneğinin devam ediyor olmasıdır. Şeyh Alâuddîn'in pederi Şeyh Fethullah el-Verkanisî (ö.1317/1899)(44) tarafından başlatılan bu geleneği,

Şeyh Alâuddîn ile biraderi Şeyh Cüneyd (ö.1958) idame ettirmiştir.(45)

Daha sonraki zamanlarda Şeyh Alâuddîn'in oğlu Şeyh Mazhar (ö.1989) ile torunlarından Şeyh Safvetullah (ö.1991) kaleme aldıkları eserleri ile bu geleneğe katkıda bulunmuşlardır.(46)

Şeyh Alâuddîn farklı ilim dallarında şu kitapları telif etmiştir:

1. Celâu'l-Ayn.(47)Bu eser 2595 beyitten oluşan manzum bir fıkıh kitabıdır. Şeyh Alâuddîn bu eserini, Şerefuddin Yahya b. Nureddin el- İmritî'nin (ö. 989/1581'den sonra) Şafiî fıkhı alanında yazdığı Nihâyetü't-Tedrîb fî Nazmi Gayeti't-Takrîb ile Nazmu't-Tahrîr adındaki manzum eserlerinden istifade ederek derlemiştir. Şeyh Alâuddîn, el-İmritî'nin eserlerinin ibarelerinde takdim, te'hîr, hazf ve birtakım değişiklikler de yaparak kendi eserine dâhil etmiştir. Ayrıca Ahmed b. Hüseyin b. Raslân'a ait olan (ö.844/1440) Safvetu'z-Zübed adındaki eserden de bir takım eklemelerde bulunmuştur.(48)

2. Mustalahu'l-Hadis. Bu eser Hadis Usulü dalında yazılmış bir manzumedir.49 Şeyh Alauddîn bu eserini telif ederken el-Manzûmetu'l-Beykûniyye'yi baz alarak yazmıştır. Kendisi, bu manzum eserinde Beykûnî'nin manzumesini esas alıp ve ondan istifade ettiğine dair herhangi bir bilgi vermese de, bu durum anlaşılmaktadır. Çünkü Şeyh Alâuddîn'in manzumesi Beykûnî'nin manzumesiyle karşılaştırıldığı vakit, bu durum açıkça görülmektedir. Şeyh Alâuddîn, el- Manzûmetu'l-Beykûniyye'nin beyitleri arasında bir takım takdim ve te'hirler yaparak beyitlerin dizilişlerinde değişiklikler yapmıştır. Beykûnî'nin yazmadığı bir takım ıstılahları ilave ettiği gibi, manzumenin bazı beyitlerini de eserine almamıştır. Bu şekilde otuz dört beyitten müteşekkil olan el-Manzûmetu'l-Beykûniyye'yi kırk beyitle yeni baştan inşa etmiş gibi olmuştur.(50)

3. Hidâyetu's-Sibyan.(51) Şeyh Alâuddîn'in Tecvîd İlmi'ne yönelik yazmış olduğu manzum bir eserdir. Bu eserinde harflerin mahreçleri, harflerin sıfatları, keyfiyetü'l-eda, nun-ü sakine, idğam, tenvin, meddin türleri ile vakf mevzularını ele almıştır. Şeyh Alâuddîn'in bu manzumesinde işlediği mevzuların büyük çoğunluğunu İbnu'l-Cezerî'nin (ö.833/1429) ilmi tecvîde yönelik yazmış olduğu Cezeriye adındaki manzumesinden alıntı yaptığı anlaşılıyor. Bu manzumede uyguladığı yöntem, Cezeriye'de gerekli görmediği bir takım beyitleri kaldırıp ve bir takım beyitlerin de yerlerini değiştirerek bazı ilavelerde bulunmuş olmasıdır.(52)

4. Hülasatu'l-Vad'.(53) Şeyh Alâuddîn'in Vad' ilmine yönelik yazmış olduğu bir risaledir. Bu risalesinde, Molla Halil el-İs'irdi (ö.1255/1839) ve Molla Ebu Bekr es-Surî'nin Vad' ilmiyle alakalı eserlerini ihtisar edip cem etmiştir.(54) Ayrıca kendisi de bir takım ilavelerde bulunup suhuletle ezberlenebilecek muhtasar bir metin oluşturmuştur.(55)

5. Hulasatü'l-Beyan.(56) Şeyh Alâuddîn'in Beyan İlmine yönelik yazmış olduğu bir risaledir. Bu risalenin sonunda ifade ettiğine göre Molla Halil el-İs'irdi (ö.1255/1839) ve Molla Ebu Bekr es-Surî'nin Beyan ilmi ile alakalı risalelerini cem etmiştir. Ve buna önemli ilavelerde bulunarak talebeler için müfid ve muhtasar bir metin ortaya koymuştur.(57)

6. Mulahhasu'l-Âdâb.(58( Şeyh Alâuddîn'in "İlmu'l-Bahs" ya da "İlmu'l- Adab"a yönelik yazmış olduğu bir risaledir. Bu risalesini cidal kaidelerini ve usullerini anlatan "İlmu'l-Bahs" ya da "İlmu'l-Adab"a yönelik Maraşlı Saçaklızâde Mehmet Efendi'in (ö.1145/1732) telif etmiş olduğu er-Risaletu'l-Velediyye adındaki eserini bir takım ilavelerde bulunmak suretiyle ihtisar ederek oluşturmuştur.(59)

7. Tezhibu't-Tehzib(60) Şeyh Alâuddîn'in mantık ve münazara ilmine yönelik yazmış olduğu bir risaledir. Bu risalesinde Teftâzânî'nin (ö.793/1390) mantık ve münazara ilimleri alanında telif ettiği Tehzibu'l Mantık kitabını temel almıştır. Teftâzânî'nin bu eserinde bulunan yararlı bilgilerin birçoğunu almıştır. Ayrıca farklı eserlerde bulduğu yararlı bilgileri de ilave etmiştir. Böylece suhuletle anlaşılabilen muhtasar bir metin meydana getirmiştir.(61)

8. Risaletü'l-Küfr ve'l-Kebâir: Bu eser, Şeyh Alâuddîn'in pederi Şeyh Fethullah'ın Kürtçe telif ettiği bir eserin Şeyh Alâuddîn'in tarafından Arapça'ya çevirisidir.(62)

Ayrıca torunu Şeyh Safvetullah'ın (ö. 1981) derlediği Kitâbu'l- Funûni'l Muhtelife(63) isimli kitapta Şeyh Alâuddîn'e ait bir takım notlar da bulunmaktadır.(64)

İlaveten Şeyh Alâuddîn'in Molla Hasan Efendi el-Muşî'nin Ahzab'ı üzerine yazmış olduğu birçok haşiyesinin olduğu bilinmektedir.(65)

Şeyh Alâuddîn'in eserleri incelendiği vakit genel olarak bunların özgün eserler olmaktan çok kendisinden önce telif edilmiş olan birtakım eserleri ihtisar ederek oluşturduğu görülmektedir. Aslına bakılırsa bu tür uygulamalar, geleneğimizde var olagelmiş bir telif yöntemidir. Neredeyse tüm ilim dallarında buna benzer çalışma örneklerini görmek mümkündür. Bundan dolayı Şeyh Alâuddîn'in de telif ettiği eserlerinde ilim talebelerinin daha kolay ezberleyebilmeleri için bu geleneğe uyduğunu söylemek mümkündür.

Dipnotlar

37-Serdar, İstiklale Açılan İlk Kapı Bitlis, s. 250; Serdar, Bitlis Erenleri -2, s. 389.

38-Serdar, İstiklale Açılan İlk Kapı Bitlis, s. 250; Serdar, Bitlis Erenleri -2, s. 389.

39-Abdulaziz Kardaş, Birinci Dünya Savaşı ve Türkiye'nin Kuruluşunda Bitlis ve Çevresinde İz Bırakanlar, s. 92.

40-Kardaş, a.g.e., s. 92.

41-Serdar, a.g.e., s. 110.

42-Korkusuz, a.g.e., s. 275.

43-Serdar, a.g.e., s. 395.

44-Şeyh Fethullah el-Verkanisî'nin yazmış olduğu eserler: Risaletü'l-Küfr ve'l-Kebâir, ed-Dürerü'l- Behiyye fi'l- Avamil'n-Nahviyye, Menasiku'l-Hacc ve'l-Umre, birtakım tasavvufi ve fıkhi konulara yönelik Mektubât ve çocuklar için yazdığı Akida İmané isimli risalesi. Bkz. Sahip, Beroje, a.g.b. s. 723; Çiçek, M. Halil, a.g.b., s. 574-575.

45-Çiçek, M. Halil, a.g.b., s. 574.

46-Şeyh Mazhar ile Şeyh Safvetullah'ın eserleri için bkz. اiçek, M. Halil, a.g.b., s. 580-583; Bilen,a.g.m., s. 92.

47- el-Ohinî, Muhammed Asım, a.g.e., s. 134.

48-Çiçek, a.g.b., s. 576-577.

49-el-Ohinî, Muhammed Asım, a.g.e., s. 134.

50-Mehmet, Bilen, Ohinli Şeyh Alâuddîn ve Hadis Usulüne Dair Manzumesi, Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 37, Erzurum 2012, s.95.

51-el-Ohinî, Muhammed Asım, a.g.e., s. 134.

52-Çiçek, a.g.b., s. 577-578.

53-el-Ohinî, Muhammed Asım, a.g.e., s. 134.

54-Çiçek, a.g.b., s. 578. (Ohinli Alâuddîn, Hulasatü'l-Beyan, ofset basım, yy., tsz., s. 27'den naklen)

55-Çiçek, a.g.b., s. 577-578.

56-el-Ohinî, Muhammed Asım, a.g.e., s. 134.

57-Çiçek, a.g.b., s. 576-577.

58-el-Ohinî, Muhammed Asım, a.g.e., s. 135.

59-Çiçek, a.g.b., s. 576-577.

60-el-Ohinî, Muhammed Asım, a.g.e., s. 135; Bilen, a.g.m., s. 93.

61-Çiçek, a.g.b., s. 579. (Ohinli Şeyh Alâuddîn, Tezhibu't-Tehzib, ofset basım, byy., tsz, s. 1'den naklen); Bilen, a.g.m., s. 93.

62-el-Ohinî, Muhammed Asım, a.g.e., s. 134; Çiçek, a.g.b., s. 576-577; Bilen, a.g.m., s. 93.

63 -" Şeyh Safvetullah'ın h. 1402 yılında daktilo ile yazmış olduğu bu eser hakikaten yoğun, yorucu ve sabır gerektiren bir emeğin mahsulü olduğu her yönünden anlaşılmaktadır. Bu çalışma, bir taraftan bir tashih cetvelidir. Başka bir taraftan da medreselerde okutulmakta olan kitaplar üzerine kaydedilmiş bir notlar koleksiyonunu oluşturmaktadır. Yazı karakterleri oldukça küçük olmasına rağmen bu eser 623 sayfadan oluşmaktadır. Adı geçen eserde medreselerde okutulmakta olan Sa'dini'den (Tedricü'l- edani Şerhu't-tasrifi izzi) itibaren bütün sıra kitapları, Suyutî'nin haşiyesi Ebu Talib, Abdulğafur'un haşiyesi Abdulhakim ve Molla Ali Tasrifinin Haşiyesi Kızılci gibi birtakım haşiyeler ve medreselerde ikinci ders kaynağı olarak okutulan Celaleyn Tefsiri, Tarihu'l-Hulefa, İşaratu'l-İ'caz, Şerhu İsam Ale'l-Vad', İmtihanu'l- Ezkiya gibi ve ayrıca ders kitabı olarak okutulmayan es-Savaiku'l-Muhrika gibi birtakım eserler de dâhil olmak üzere toplamda 35 kitabın tashihine yer verilmiştir. Müellif, eserinde her tashihin bulunduğu satır ve sayfa numaralarını bildirmektedir. Fakat tashihe esas almış olduğu kitabın baskı sayısını, baskı yerini ve tarihini vermemektedir. Bu durum eserden istifade edebilme imkânını minimize etmektedir." (Bkz. Çiçek, a.g.b., s. 582.) Ancak eser Seyda Kitabevi tarafından yeniden dizayn edilip 880 sayfa olarak 2013 yılında Diyarbakır'da yeniden basılmıştır.

64-Çiçek, a.g.b., s. 576-577; Bilen, a.g.m., s. 93.

65-el-Ohinî, Muhammed Asım, a.g.e., s. 134.

66-Bilen, a.g.m., s. 94.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

serkan çakir, 2020-09-01 11:59:57

böyle güzel yazıları bölgenin böyle büyük mürşidelerinin hayatlarını kaleme almanızı bekleriz.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.

SAFF, 3

GÜNÜN HADİSİ

"Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler.

BUHARİ, KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI