Cevaplar.Org

BENİM GÖZÜMLE-11

Seyyid Kutup Seyyid Kutub: İslam davası uğruna başını vermekten çekinmemiş bir şehid olması, bir takım görüşlerinde Ehl-i Sünnet'in dışına çıktığını söylememizi engellememelidir. Onun şehitlik mevkiine ulaşması kendi şahsıyla ilgili bir husus iken, geriye bıraktığı bazı görüşler Ümmet'e mal olmuştur; dolayısıyla behemehâl tartışılmalıdır.


Ebubekir Sifil(Doç. Dr)

esifil@yahoo.com

2020-08-17 07:13:49

Seyyid Kutup

Seyyid Kutub: İslam davası uğruna başını vermekten çekinmemiş bir şehid olması, bir takım görüşlerinde Ehl-i Sünnet'in dışına çıktığını söylememizi engellememelidir. Onun şehitlik mevkiine ulaşması kendi şahsıyla ilgili bir husus iken, geriye bıraktığı bazı görüşler Ümmet'e mal olmuştur; dolayısıyla behemehâl tartışılmalıdır. Milli Gazete - 19 Haziran 2004

Dolayısıyla Müslümanlar için en az şehadeti kadar Seyyid Kutub merhumun şu ifadeleri de titizlikle ve ciddiyetle dikkate alınmalı ve sorgulanmalıdır: "Allah Elçisi, yüreği bütün pisliklerden arınmış yepyeni bir nesil yaratmak istiyordu. Beyni, düşüncesi ve bilinci Kur'ân'ın içerdiği ilâhî yöntemden başka şeylerden tamamen arınmış, saf, arı-duru bir nesil? İşte o nesil sadece ve sadece bu kaynaktan susuzluğunu gideren bir nesildi. Tarihteki eşsizliği de bu yüzdendi. Sonra ne oldu?.. Kaynaklar karıştı, safiyet bozuldu! Bu neslin ardından gelen kuşakların beslenme kaynaklarına Grek felsefesi ve mantığı, Pers efsaneleri ve düşünce biçimleri, Yahudi israiliyâtı ve Hristiyanlık mistisizmi, bunların dışında kalan diğer kültür ve medeniyetlerin tortuları karıştı. Bütün bu sayılan kültür ve medeniyet öğeleri Kur'ân tefsirlerine, kelâm ilmine, fıkıh ve fıkıh metodolojisine de bulaştırıldı. O nesilden sonra gelen bütün nesiller bu bulanık kaynaktan beslendiler. İşte bundan dolayı o evsafta ikinci bir nesil kesinlikle gelmedi. O nesil ile öteki nesiller arasındaki açık farklılıktaki birincil faktörün kaynakta meydana gelen bu bulanıklıkta olduğunda kuşku yoktur." Milli Gazete - 6 Ağustos 2005

Sıddîk Hasan Han el-Kınnevcî

el-Kınnevcî ise –tıpkı Veblu'l-Ğamâm adlı eserinde eş-Şevkânî'nin yaptığı gibi– bir erkeğin 4'ten fazla kadınla evlenebileceği görüşünü savunan, İcma'ı tanımayan bir tavra sahiptir. M. Zâhid El-Kevserî'nin Tenkitçiliği adlı makaleden.

Ä°mam Suyuti

İmam es-Süyûtî içtihad seviyesini elde ettiğini söylemiş ve döneminin (es-Sehâvî, el-Kastallânî gibi) âlimlerinden büyük tepkiler almıştı. Milli Gazete - 1 Şubat 2003

İmam es-Suyutî de enteresan bir örnektir. Yazdığı eserlerin sayısı 730 civarındadır. Üstelik İmam es-Suyutî, eserlerinin çoğunu, 40 yaşından sonra uzlete çekildiğinde yazmıştır. Farklı İslam Anlayışları Üzerine Beyan - Haziran 1999

Süleyman Ateş

Ateş hoca Diyanet İşleri Başkanlığı'nın geçen yılın Ekim'inde düzenlediği "Güncel Dinî Meseleler İstişare Toplantısı"nda ateşli bir konuşma yapmış ve Kur'an'ın "şefaat" inancını reddettiğini söylemişti. "Aklımda yanlış mı kalmış acaba" düşüncesiyle eve geldiğimde Tefsir'e tekrar baktım; evet, "Biz, hâşâ Peygamber (s.a.v)'in şefaat edeceğini inkâr etmiyoruz" (I, 159) diyen yine kendisiydi... Milli Gazete - 3 Temmuz 2003

Son yüzyıla gelene kadar Ümmet'in nesh konusundaki ihtilafı, sadece Ebû Müslim el-İsfehânî ile cumhur-u ulema arasında cereyan etmiştir. Ancak yüzyılımızda, başka pek çok konuda olduğu gibi nesh konusunda da bu Ümmet'in âlimlerine muhalefet etmekle ünlenen kimselerin varlığını müşahede ediyoruz. Ülkemiz dışında bu kişilere örnek olarak Muhammed Tevfik Sıdkî, Ahmed Emin ve Mevdudî'yi, ülkemizden de Süleyman Ateş, Y. Nuri Öztürk, Hüseyin Atay, M. Sait Şimşek gibi isimleri sayabiliriz Kur'an'da Nesh Meselesi Beyan - Mart-Nisan 1999

Kur'an'daki her ayetin hükmü vardır" diyen birisi olarak Ateş, hamr ve meysirin haram olduğunu bildirmeyen yukarıdaki ayet ile amel edilebileceği görüşünde midir? Keza, Ateş'e göre "Ey iman edenler, ne dediğinizi bilmeniz için sarhoş iken namaza yaklaşmayınız"[28] ayetinin de hükmü olmalıdır. Dolayısıyla Müslümanların sarhoş olmalarının değil, sarhoş iken namaza yaklaşmalarının yasak olduğu bir zaman veya ortam bulunabilir yahut kişi sarhoş olmadıkça ve ne dediğinin farkında oldukça içki içtiği halde namaz kılabilir iddiasında bulunabilir miyiz?

Åžah Veliyullah Dihlevi

Belli sınırlar içinde tutulmadığı zaman yanlışlıklara sebebiyet vermeye müsait yapısı sebebiyle her ne kadar Zâhid el-Kevserî tarafından Şah Veliyullah ed-Dihlevî'nin görüşleri bağlamında eleştiri konusu yapılmış ise de, "alem-i misal" kavramının, Miraç yolculuğu esnasında Efendimiz (s.a.v)'in yaşadığı bazı olayların beşer idrakine yaklaştırılması konusunda yardımcı olabileceğini düşünebiliriz Milli Gazete - 5 Mayıs 2005

Ne yazık ki ülkemizde hemen sadece Hüccetullâhi'l-Bâliğa isimli eseriyle –bir de içtihad, taklid, telfik konularındaki İkdu'l-Cîd adlı risalesiyle– sınırlı olarak tanınan Şah Veliyyullâh'ın çizgisi, el-Kevserî'nin tesbitine göre Medine seyahati öncesi ile sonrasında farklılık arz eder. Bunda, Medine'de kendisinden ders aldığı Ebû Tâhir Muhammed b. İbrahim el-Kûrânî'nin babasının kitaplarının büyük rolü olmuştur. Zira o zat eserlerinde Haşeviyye (kuru nakilci rivayet ehli), İttihâdiyye (Vahdet-i Vücud görüşünü benimseyenler), Felasife (Felsefeciler) ve Mütekellimun'un (Kelamcılar) görüşlerini birleştirmeye çalışmıştır. Şah Veliyullâh da Hindistan'a döndükten sonra böyle "eklektik" bir çizgi oluşturmaya çalışmıştır. Allah Teâlâ'nın çeşitli suretlerde tecelli ve çeşitli yerlerde zuhur edeceğini söylemesi bu çizginin bariz özelliklerinden biridir.[1] Yine el-Kevserî'ye göre o, mütekaddimunun eserlerine ıttılaı az olan, özellikle de "rical" ve "ilimler ve mezhepler tarihi" konularına yeterince eğilmemiş birisi olarak içtihad, Fıkıh ve Hadis tarihi alanlarında "fazla cüretkâr"dır Milli Gazete - 13 Mayıs 2006

Eserleri pek faydalıdır; bilhassa Hadis ilimlerine hizmeti büyüktür. Ancak bu sahada metinlere vukufiyet ile yetinmiş, senede gerekli ağırlık ve önemi vermemiştir. Bunun yanında "âlem-i misal" tasavvuru onun fikriyatında hayli ağırlıklı bir yer tutar. Birçok Ehl-i Tasavvuf'ta da görülen bu tasavvur, muhtemelen Eflatun'un "ide" fikrinin bir yansımasıdır. Böyle bir âlem tasavvurunun ne naklî, ne de aklî bir temeli vardır Milli Gazete - 13 Mayıs 2006

Hanefî mezhebinin Usul'ünün müteahhirun tarafından tesbit ve tanzim edildiğini söylemesi de bir diğer ünlem işaretidir. Burada el-Kevserî merhum, yazma eserlere vukufiyetiyle İsa b. Ebân'ın el-Hücecu'l-Kebîr ve el-Hücecu's-Sağîr'inden, Ebû Bekr er-Râzî'nin –o zaman henüz basılmamış olan– el-Fusûl'ünden, el-İtkânî'nin eş-Şâmil'inden ve Zâhiru'r-rivâye dediğimiz temel kitapların şerhlerinden bahseder ve bu eserlerde mezhebin Usul'üne müteallik alabildiğine çok meselenin zikredildiğini belirtir. Milli Gazete - 13 Mayıs 2006

 Alemin kıdemi (evrenin sonradan var olmayıp ezelî olduğu) görüşünü benimsemesi "ayın ikiye yarılması" mucizesinin, "görüntü"den ibaret olduğunu söylemesi de, münferit kaldığı tercih ve tesbitlerindendir ve bu gibi hususlarda onun arkasından gitmek doğru değildir… Milli Gazete - 13 Mayıs 2006

İlim alemine gerçeğe en uygun Şah Veliyyullâh resminin takdimi için onun Hüccetullâhi'l-Bâliğa, İkdu'l-Cîd ve el-İnsâf gibi eserlerinin yanında –mesela– Füyûdu'l-Harameyn'ine ve et-Tefhîmâtu'l-İlâhiyye'sine de muttali olmak gerekir. Milli Gazete - 13 Mayıs 2006

Ehl-i re'y'in Hadis müktesebatının az olduğunu söylemesine rağmen, el-Kevserî merhumun naklettiğine göre Füyûdu'l-Harameyn'de şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.v) bana, Hanefî mezhebinin sistematik bir metoda sahip bulunduğunu, el-Buhârî ve akranı döneminde cem edilip ayıklanan Sünnet'e en uygun mezhebin de yine Hanefî mezhebi olduğunu öğretti." . Milli Gazete - 13 Mayıs 2006

Ömer b. Abdilazîz (r.a)'den (ilk yüzyıl) başlatılarak Şah Veliyyullah Ahmed b. Abdirrahîm ed-Dihlevî'ye (18. yüzyıl) kadar getirilen liste içinde tecdid geleneğinin temsilcileri tarafından gerçekleştirilen icraatların ve geliştirilen bakış açılarının tahlili, İslam Modernistleri'nin temel hamlelerinin niçin yanlış olarak görülmesi gerektiğini ortaya koyacaktır Muhammed Abduh'un Bazı İtikadî Görüşleri adlı yazıdan..

Ä°mam Åžarani

Onun, el-Mîzânu'l-Kübrâ'da ortaya koyduğu ve pratize ettiği sistem, her bakımdan özgündür ve ilmî mirasımıza olan derin vukufiyetinin en bariz göstergesidir.

Adı geçen eserinin 36. faslında, ezberlediği ve hocalarından –bir kısmını defaetle olmak üzere– okudukları yanında kendi başına mütalaa ettiği eserlerin adedi konusunda söyledikleri insanı dehşete düşürmeye yetiyor. Milli Gazete - 5 Haziran 2003

Åžatibi

Nesnel okumalarla ne demek istediği ortaya konmaya başlayana kadar[1] Ebû İshâk eş-Şâtıbî (790/1388) isminin, "yenileşme" tekliflerine makasıddan zemin arama faaliyetlerine sık sık konuk edilmesi. Fazlur Rahman'da Hikmet, Makasıd, Maslahat adlı yazıdan

Åžebbir Ahmed Osmani

Sahîhu Müslim şerhleri arasında gerçekten müstesna bir yeri olan Fethu'l-Mülhim sahibi Şebbîr Ahmed el-Osmânî Milli Gazete - 22 Nisan 2004

Şevkânî

eş-Şevkânî, Fethu'l-Kadîr isimli tefsirinde 9/et-Tevbe, 31 âyetini tefsir ederken, Müçtehid İmamlar'ı taklid edenleri "şirke düşmek"le suçlamıştır. Talâk konusundaki bir risalesinde de İcma'ın mümkün ve vâki olmadığını, Şer'î bir delil olarak da kabul edilemeyeceğini söylemiştir M. Zâhid El-Kevserî'nin Tenkitçiliği adlı makaleden.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.

Ä°nsan, 27

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İki ni'met (iki güzel hal) vardır ki, insanlardan çoğu bu ni'metleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat, boş vakit.

Abdullâh b. Abbâs (r.a)'dan

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI