Cevaplar.Org

BENİM GÖZÜMLE-9

Muhyiddin Arabî Muhyiddin b. Arabî ("el-Fütûhâtu'l-Mekkiyye", III, 98-9 ve IV, 327-8) ve Said Nursî ("İşârâtu'l-Îcâz", 2/el-Bakara, 7. ayetin tefsiri esnasında, 1189) ise yukarıdakilerin aksine cehennem hayatının son bulacağını savunmamıştır. Soruda da ifade edildiği


Ebubekir Sifil(Doç. Dr)

esifil@yahoo.com

2020-07-22 09:44:37

Muhyiddin Arabî

Muhyiddin b. Arabî ("el-Fütûhâtu'l-Mekkiyye", III, 98-9 ve IV, 327-8) ve Said Nursî ("İşârâtu'l-Îcâz", 2/el-Bakara, 7. ayetin tefsiri esnasında, 1189) ise yukarıdakilerin aksine cehennem hayatının son bulacağını savunmamıştır. Soruda da ifade edildiği gibi onlar, cehennemde ebedî olarak kalacakların, bir süre sonra azaba alışacağını –bir anlamda "bağışıklık" kazanacağını– ve bir noktadan sonra azabın onlara bir tür lezzet vermeye başlayacağını söylemişlerdir.

Meselenin detaylarını gerekirse başka bir yazı serisinde ele alırız. Burada şu kadarını söyleyelim ki, her iki görüş de, Ehl-i Sünnet itikadına aykırıdır. Hatta sadece Ehl-i Sünnet'in değil, Şia, Havariç ve Mu'tezile'nin inancına da terstir. Milli Gazete - 24 Temmuz 2004

İbn Arabî, Allah Teala'nın merhamet ve rahmetini ön plana çıkararak, gayrimüslimlerin, ebedî olarak cehennemde azap görmesini, sonsuz ilahî rahmet ile bağdaşır görmediği için, onların da bir süre azap çektikten sonra cennete gideceklerini savunmaktadır. Ebubekir Sifil İle Söyleşi Furkan - 1998

Musa Carullah Bigiyef

Oldukça geniş bir yelpazede fikir üretmiş ve eser vermiş olan Bigiyef, İdil-Ural bölgesi "yenileşme" hareketinin temsilcileri arasında farklı bir yerde duruyor. Milli Gazete - 8 Mayıs 2004

Batı taklitçisi reformist/modernist çizgiye tam anlamıyla oturan İsmail Gaspıralı, Alimcan Bârûdî, Ziyâeddîn Kemâlî... gibi isimler yanında, merkeze nisbeten daha yakın duran Abdünnâsır Kursavî, Şihâbuddîn Mercânî, Rızâeddîn b. Fahreddîn gibi isimlerle hemen hemen aynı çizgiyi paylaşır Bigiyef. Milli Gazete - 8 Mayıs 2004

Kur'an ve Sünnet'e dönülerek içtihad yapılması gerektiği temel fikrinden hareketle taklidi şiddetle reddeden Bigiyef'in fikrî yapısı, "yenilikçi" yaklaşımın temel karakterine uygun olarak "eklektik" bir yapı arz eder çoğu zaman. Mustafa Sabri Efendi'nin "Yeni İslam Müçtehidlerinin Kıymet-i İlmiyesi" adlı meşhur reddiyesindeki sert tenkitlere maruz kalan "Rahmet-i İlahiye Bürhanları" adlı kitabında cehennem hayatının son bulacağını iddia ederken birbirine zıt iki kutbun, Muhyiddîn İbn Arabî ile İbn Teymiyye'nin görüşlerine yaslanması bunun en tipik örneğidir. Milli Gazete - 8 Mayıs 2004

Kimi meselelerde Müçtehid İmamlar'ın içtihadlarına, hatta İcma'a muhalefet ettiğini açıkça ifade etmekle birlikte, Fıkıh ve fukahaya, hatta taklid ehline hürmet gösterilmesi gerektiğini savunmaktan da geri durmaz. Ancak ne hikmetse Kelam alimleri, İslam dışındaki sair dinlere bile hoşgörüyle yaklaşan Bigiyef'in bu "engin" hoşgörüsüne ve hüsn-ü kabulüne bir türlü mazhariyet kesbedememiştir! Milli Gazete - 8 Mayıs 2004

Ona göre Kelamcılar, dinî delilleri kendi hevalarına tabi kılmış, önce ortaya bir iddia atmış, sonra da onu desteklemek için gerektiğinde nassları tahrif etme pahasına tevil yoluna gitmişlerdir! Yine bu cümleden olarak Bigiyef'e göre Hz. İsa (a.s)'ın nüzulü, deccalın zuhuru... gibi meseleleri itikat sahasına sokmak isabetli değildir. Zira bu gibi hususlar kat'î değildir ve kat'î delille sabit olmayan hususları itikadın bir parçası olarak kabul etmek büyük bir cinayettir Milli Gazete - 8 Mayıs 2004

"Yenilikçi" akımda görmeye alışık olmadığımız şekilde Tasavvuf ehline karşı daha müsamahakâr davranan, hatta çetrefilli meselelerde onların izah tarzına sığınan Bigiyef'in "şaşırtıcı" tavrı bundan ibaret değildir. Hilafetin Kureyşîliğinden, Hz. Peygamber (s.a.v)'in mucizelerine kadar bir dizi meseleyi Ehl-i Sünnet ulemanın benimsediği çizgiye oldukça yakın bir şekilde kabullenir, hatta müdafaa eder. Bu noktada onun, Ziyâeddîn Kemâlî'ye reddiye olarak kaleme aldığı "Büyük Mevzularda Ufak Fikirler" adlı eseri oldukça calib-i dikkattir. Milli Gazete - 8 Mayıs 2004

Hasılı kelam, hayatı çalkantılarla ve zorluklarla geçmiş olan Musa Carullah Bigiyef, "yenilik" taraftarlarının ortak kaderini paylaşmış, eklektisizmden paçasını kurtulamamış, böyle olduğu için de dengeyi bir türlü tutturamamış bir şahsiyet olarak tebarüz etmektedir. Milli Gazete - 8 Mayıs 2004

Sadece cehennemin fena bulacağı görüşü ise ilk olarak Mu'tezile'nin ileri gelenlerinden Ebu'l-Hüzeyl el-Allâf tarafından ortaya atılmış ve İbn Teymiyye, İbnu'l-Kayyım, daha sonraları –İbnu'l-Vezîr diye bilinen– Muhammed b. İbrahim es-San'ânî, Musa Carullah Bigiyef ve İsmail Hakkı İzmirli tarafından savunulmuştur Milli Gazete - 24 Temmuz 2004

Takiyyüddîn es-Sübkî'nin "el-İ'tibâr" ve Muhammed b. İsmail es-San'ânî'nin "Ref'u'l-Estâr" isimli eserleri, cehennemin son bulacağı görüşüne reddiye olarak kaleme alınmış müstakil çalışmalardır ve her iki eser de matbudur. Ayrıca Musa Carullah'ın "Rahmet-i İlahiye Bürhanları" isimli kitabına Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin "Yeni İslam Müctehidlerinin Kıymet-i İlmiyesi" adıyla yazdığı reddiye de meşhurdur. Milli Gazete - 24 Temmuz 2004

(Modernist isimlere)Mısır'da Ali Abdürrâzık'ı, eklemek mümkün, Muhammed Hüseyin Heykel'i eklemek mümkün, Kazan'lı Musa Carullah Bigiyef'i eklemek mümkün, Hindistan ve Pakistan'dan (pek çok isim yanında) Muhammed İkbal ve Fazlur Rahman'ı.. Modern İslam Düşüncesi Üzerine Altınoluk - Mart 1998

Mustafa İslamoğlu

İslamoğlu, Üç Muhammed isimli çalışmasında (17-9) bu "hikâye"yi(Hicret sırasında mağara'da Hz. Ebubekir'i yılan sokması) Hadis CD'lerinde bulamadığını söylüyor ve düştüğü dipnotta merhum M. Asım Köksal'ın bu olaya "değil sahih, uydurma kaynaklarda dahi rastlamadığını" söylediğini, Muhammed Hamidullah'tan da konuyla ilgili tatmin edici cevap alamadığını belirtiyor.

Asım Köksal hoca İslam Tarihi'nde (V, 156) bu olayı zikretmiş ve el-Beyhakî, es-Süheylî, İbnu'l-Cevzî, ez-Zehebî ve İbn Kesîr'i referans göstermiş. Hamidullah da aynı hadiseyi İslam Peygamberi'nde (I, 163) zikretmekle birlikte, herhangi bir kaynağa atıfta bulunmamış. Milli Gazete - 11 Ocak 2003

İşbu "yılan hikâyesi"ni el-Beyhakî Delâilu'n-Nübüvve'de (II, 477) senediyle vermiştir. es-Suyûtî'nin ed-Dürrü'l-Mensûr'da (9/et-Tevbe, 40 ayetinin tefsirinde) belirttiğine göre İbn Asâkir de bu hadiseyi nakledenler arasındadır. Milli Gazete - 11 Ocak 2003

"Neticede söz konusu olan, uydurma veya zayıf bir rivayet. Dolayısıyla meseleyi büyütmeye değmez" diyenler çıkabilir. Ama ilmî emanet duygusu, uydurma da olsa herhangi bir rivayete "kafamıza göre" anlam vermemize engel olmalı, değil mi? Bu rivayeti istidlal için mi, istişhad için mi kullandığına bakmaksızın İbn Teymiyye ve diğer ulemayı, "böyle bir rivayete dayanarak insanların derisinin yüzülmesine hükmeden kimseler" olarak takdim etmiş olmanın vebali de işin cabası... Milli Gazete - 18 Şubat 2003

Hadis imamlarının, bir metnin farklı tariklerini mümkün olduğunca bir araya getirmek için sarf ettiği gayreti "zaaf" olarak niteleyen, "hadis"ten kastın ne olduğunu bizzat kendisi gayet güzel açıklanmışken, sonra dönüp bunu bir "problem" olarak takdim eden bu ifadeleri, "anlama problemi"nin şaheser bir örneği saymazsak, İslamoğlu'na haksızlık olur! Milli Gazete - 25 Şubat 2003

İslamoğlu'nun bu kısa cümlede yaptığı iki hatadan biri, kullandığı eş-Şifâ nüshasındaki bir baskı hatasından kaynaklanıyor. Kaybolmaya yüz tutan "rical bilgisi"nin yerini alması beklenen "aşinalığın" bile İslamoğlu'nun semtinden uzak kalması, (tıpkı "Mahled"e "Muhalled", "Ğunder"e "Ğander", "Sağânî"ye "San'ani" demesine yol açması gibi) Muhtâr b. Mahmûd el-Ğazmînî'nin, el-Kabiyye diye bir eserinin olup olmadığını tahkike ihtiyaç hissettirmemiş olabilir ve bu bir ölçüde anlayışla karşılanabilir. Ama Üç Muhammed'e vücut veren argümentasyonun sacayaklarından "eş-Şifâ tenkidi"ni şekillendirirken bu eserin matbu ve mütedavel olan iki şerhinden müstağni hareket etmesi, sadece el-Kabiyye dediği eserin aslında el-Kunye olduğunu fark etmemesine değil, Kadı Iyâd'ı –daha önce geçtiği ve ileride de geleceği gibi– birçok noktada yanlış anlamasına/takdim etmesine müncer oluyorsa, bunu mazur görmek zorlaşır. Milli Gazete - 6 Mart 2003

"Anlama problemi" nitelemesiyle burada –bana ayrılan bu sütunun kısıtlı çerçevesi sebebiyle– on yazı halinde gündeme getirdiğim hususları şöylece 4 grupta toplamak mümkün:

 1. Tahkik eksikliğine dayanan yanlışlar. Geçen yazılarda bu konuyla ilgili –İslamoğlu'nun kullandığı nüshalardaki baskı hatalarından kaynaklanan– 2 örnek gördük: el-Kunye'nin el-Kabiyye ve Ebûh'un Eyyûh okunması. Hz. Peygamber (s.a.v)'in büyük abdestini yerin yutmasıyla ilgili rivayetin –uydurma hadisleri toplayanlar da dahil– hiçbir kaynakta yer almadığını söylemesi de (Üç Muhammed, 93) burada zikredilmeli. (Bu rivayeti nakledenler için es-Süyûtî'nin Menâhilu's-Safâ'sına bakılabilir.)

 2. Kasdın yanlış anlaşıldığı yerler. İbnu'l-Mübârek, İbn Teymiyye, el-Heysemî, ez-Zerkeşî, el-Aclûnî...den aktarılan ifadelerdeki çeviri hataları ile hadislerin miktarı hakkındaki yorum vb.

 3. Müellifin tavrının çarpıtıldığı yerler. Kadı Iyâd'ın, Hz. Peygamber (s.a.v)'in beşerliği, büyük ve küçük abdestinin hükmü, "rü'yet", "dünüvv"... gibi konulardaki tavrının yanlış aktarılması vb.

 4. Kaynaklara vukufiyet azlığından doğan hatalar. Mecmau'z-Zevâid'in "rivayet adına eline geçen her şeyi içine alan" bir eser olarak nitelendirilmesi, el-Buhârî'nin, Sahîh'ine almadığı rivayetleri sahih kabul etmediğinin (Üç Muhammed, 92) söylenmesi vb. Milli Gazete - 13 Mart 2003

Mustafa Sabri Efendi

Takiyyüddîn es-Sübkî'nin "el-İ'tibâr" ve Muhammed b. İsmail es-San'ânî'nin "Ref'u'l-Estâr" isimli eserleri, cehennemin son bulacağı görüşüne reddiye olarak kaleme alınmış müstakil çalışmalardır ve her iki eser de matbudur. Ayrıca Musa Carullah'ın "Rahmet-i İlahiye Bürhanları" isimli kitabına Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin "Yeni İslam Müctehidlerinin Kıymet-i İlmiyesi" adıyla yazdığı reddiye de meşhurdur. Milli Gazete - 24 Temmuz 2004

Namık Kemal

Batı'nın fiilî hegemonyası altında bulunan bölgelerdeki modernist faaliyetlerle, Batı'nın fiilî tasallutu altında bulunmayan bölgelerdeki faaliyetler birbirinden farklı. Yani bir Hindistan'ın Seyyid Ahmed Han'ı ile Türkiye'nin Ziya Gökalp'i, Namık Kemal'i, Mısır'ın Muhammed Abduh'u, Reşid Rıza'sı İslam Modernizmi adına birbiriyle kimi noktalarda bağdaşmaz tavırlar gösterebiliyorlar. Bu, muhatap oldukları Batılı tasallutun doğrudan ya da dolaylı olmasıyla olduğu kadar, yaşanan modernleşme tecrübelerinin yerel bazlarda arz ettiği değişikliklerle de ilişkilidir. Dolayısıyla müslüman Modernistler'in İslam dünyasına getirdiği yaklaşımlar da birbirlerinden farklılıklar arz ediyor. Modern İslam Düşüncesi Üzerine Altınoluk - Mart 1998

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Eymen Akça, 2020-07-22 12:40:41

Ebu Bekir Sifil Hocanın Üstad'ın Cehennem hakkındaki İşârâtü'l-İ'cazdaki beyanını detaylıca aktarmaması su-i zanna yol açabilir. Üstad o bölümde ne söylediği tam okunursa meselen Kitab ve Sünnet'e aykırı olmadığı görülecektir: S - Pekâlâ, o ebedî ceza hikmete muvafıktır; kabul ettik. Amma merhamet ve şefkat-i İlâhiyeye ne diyorsun? C - Azizim! O kâfir hakkında iki ihtimal var. O kâfir, ya ademe gidecektir veya daimî bir azap içinde mevcut kalacaktır. Vücudun—velev Cehennemde olsun—ademden daha hayırlı olduğu vicdanî bir hükümdür. Zira adem, şerr-i mahz olduğu gibi, bütün musibet ve mâsiyetlerin de merciidir. Vücut ise, velev Cehennem de olsa, hayr-ı mahzdır. Maahaza, kâfirin meskeni Cehennemdir ve ebedî olarak orada kalacaktır. Fakat kâfir, kendi ameliyle bu duruma kesb-i istihkak etmişse de, amelinin cezasını çektikten sonra, ateşle bir nevi ülfet peyda eder ve evvelki şiddetlerden azade olur. O kâfirlerin dünyada yaptıkları a'mâl-i hayriyelerine mükâfaten, şu merhamet-i İlâhiyeye mazhar olduklarına dair işârât-ı hadîsiye vardır. Maahaza, cinayetin lekesini izale veya hacaletini tahfif, veyahut icrâ-yı adalete iştiyak için cezayı hüsn-ü rıza ile kabul etmek, ruhun fıtrî olan şe'nidir. Evet, dünyada, çok namus sahipleri, cinayetlerinin hicabından kurtulmak için, kendilerine cezanın tatbikini istemişlerdir; ve isteyenler de vardır." Ehl-i Sünnet, hadisler ve sünnete dayanır. Üstad'ın tespiti ise hadislerdeki beyana dayanıyor. Bu manada Kur'anın ve Kur'anın tefsiri olan sünnetin sözünü Üstad aktardığı için Ehl-i Sünnet itikadının bir tespitini ifade etmiştir. Bu noktada Sifil Hoca, yanılıyor.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

et-Teğabün: 3

Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır. (Mürşid 3.1 adlı yazılım-Turan Yazılım-(www.turan.com.tr) )

GÜNÜN HADİSİ

"Kelimetan hafifetan alellisan. Sakiyleten filmizan. Habiybetan ilerrahman: Subhanellahi ve bi hamdihi, subhanellahi'l-azim."

"İki kelime vardır ki, dile hafif, mizanda ağırdırlar: Sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahi'l-azim." (Buhari, Deavat: 11/175)

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI