Cevaplar.Org

ANLAMADAN KUR’AN OKUMANIN FAYDASI VAR MI? ÖLÜYE KUR’AN OKUNUR MU?

Sordular: -Hocam, Kur’an’ı anlamadan okumanın faydası yoktur, diyenler var. Bir de bazı hocalar ölüye Kur’an okunmaz, diyorlar. Bu düşüncelerin doğruluk payı var mı? Yoksa doğrusu nedir?


Vehbi Karakaş

vehbikarakas@hotmail.com

2020-07-08 09:32:29

Sordular:

 -Hocam, Kur'an'ı anlamadan okumanın faydası yoktur, diyenler var. Bir de bazı hocalar ölüye Kur'an okunmaz, diyorlar. Bu düşüncelerin doğruluk payı var mı? Yoksa doğrusu nedir?

 Cevap: Kur'an okuyan insan olabilmek ne büyük şeref, ne büyük saadet ve ne büyük fazilettir. Allah onu herkese nasip eylesin.

 Kur'an okuyan, hiçbir şey anlamasa da o şunu biliyor ki bu kitap, Allah'ın kelamıdır. Ben şu anda Onun kelamını okuyorum ve Onunla konuşuyorum. Bu düşünce bile bir anlamdır ve bir anlamadır. Kur'an'ı anlamadan okuyanın birinci kârı budur.

 Anlamadan da olsa Kur'an okumakla meşgul olan bir insan, ibadet halindedir. Kur'an okuma ibadetini gerçekleştirmektedir. Kur'an sıradan bir kitap değildir, sıradan birinin sözü de değildir. O Allah'ın kelamıdır. Onun her bir harfi için okuyana en az on sevap verilmektedir.[1] Bu da Kur'an okuyanın ikinci kârıdır.

 Kur'an okuyan insan, Kur'an okumakla meşgul olduğu müddetçe malayani şeylerden uzak durmaktadır. Bu da Kur'an okuyanın üçüncü kârıdır.

 Kur'an, okuyucusu için en güzel bir öğüt, bir şifa, bir hidayet ve rahmettir.[2] Ahirette de okuyucusu için bir şefaatçi ve cennete götüren, cennetteki yerini, köşkünü, sarayını bulduran bir navigasyondur.

 Elbette her Kur'an okuyabilenden beklenen okuduğu Kur'an'ın manasını anlamaktır. Ancak bu imkânı kaçırmış olanlara da "madem anlamıyorsunuz, ne diye anlamadığınız bir kitabı okuyorsunuz", denilmez. "Bir şey bütün bütün elde edilemiyorsa, bütün bütün terk edilmez" kuralını hatırlayalım. Bir de Kur'an sıradan birinin sözü değil, o, her şeyi yaratan, her şeyi bilen ve her şeyin sahibi olan Allah'ın kelamıdır. Allah aşk ve sevdasıyla Allah'ın Kur'an'ını okuyanı Allah rahmetinden nimetinden ve cennetinden mahrum etmez. Kulunun arzu ve çabası üzerine anlamaya doğru da ona bir koridor açar, ya da anlayanlara onu talebe, dost ve arkadaş eder.

 Kur'an'ı anlamadan okumayı bir tarafa koyun, Kur'an'a bakmak bile bir ibadettir. Okumak ikinci bir ibadet, okutmak üçüncü bir ibadet, anlamak dördüncü bir ibadet, anlatmak beşinci bir ibadet, yaşamak altıncı bir ibadettir. Unutmayalım, altıncı basamağa gelenler, birinci basamaktan başlayarak gelmişlerdir.

 Bunları söyledikten sonra, şu teklifi de yapmış olayım: Nasıl Kur'an okuma ve ezberleme yarışması düzenleniyor, aynen öyle bir de Kur'an'ı anlama ve yaşama yarışması düzenlenmelidir.

 Bugün Kur'an okuyucuların çoğu okudukları Kur'an'ı anlayamıyorlarsa bu kusurun çoğu, milli eğitim politikalarımıza aittir. Bir İslam ülkesinde dünyaya gelen her bir çocuk, küçük yaşlardan itibaren Kur'an'ı bellesin, okusun, anlasın diye mekanizmalar oluşturulmalı, çocuklar ciddi anlamda bir Arapça dersine muhatap edilmeli, ilkokul birinci sınıftan üniversite son sınıfa kadar Kur'an ve Kur'an ilimleri öğretilmelidir.

Bu talim ve terbiye erken yaşlardan itibaren verilseydi, Müslümanlar kitaplarının alimi olur, okudukları Kur'an'ı anlamaz Müslümanlar olmazlardı.

GELELİM SORUNUZUN İKİNCİ ŞIKKINA: ÖLÜYE KUR'AN OKUNUR MU?

 Soru: Ölüye Kur'an okunur mu? Okunan Kur'an'ın sevabı ölüye kavuşur mu, fayda verir mi?

Cevap: Bir insan ahirete imansız gitmemişse, dünyada yakınlarının okudukları Kur'an'dan, kıldıkları namazdan, yaptıkları hayır hasenattan, evrad u ezkârdan, ettikleri duadan Allah'ın lütfuyla hisselerini alırlar.

 Kaldı ki Kur'an çok yönlü bir kitaptır. O bir kanun kitabı, bir ahlak kitabı, bir fikir kitabı, bir ilim kitabı, bir davet kitabı… olmanın yanında aynı zamanda en büyük ve en makbul bir dua kitabıdır. Kur'an, sadece dirilerin hayatını tanzim etmez, aynı zamanda mümin olarak ölenlerin de ruhunu rahatlatır. Kur'an, sadece kâfirlere fayda vermez. Hatta onların, kalpleri ölmüş, kalplerinde iman nuru sönmüş zalimlerin zararını artırır.[3] Ama mümin olanların hem dirisine ve hem de ölüsüne Kur'an candır, kandır, şifadır ve ilaçtır.[4] Yeter ki insan Kur'an'ı okuyan ve okutan biri olsun. Hz. Peygamber de (sav) öyle buyurmuyor mu: "Sizin en hayırlılarınız Kur'an'ı öğrenenleriniz ve öğretenlerinizdir."[5]

 Eğer okunan Kur'an'ın ölülere faydası olmasaydı Allah, her gün, beş vakit namazda çocukları, ana-babalarına, müminleri müminlere dua ettirir miydi? İşte Kur'an'daki dualardan biri şu ki biz onu namazın son rekâtında selamdan önce okuyoruz:

رَبَّنَااغْفِرْل۪يوَلِوَالِدَيَّوَلِلْمُؤْمِن۪ينَيَوْمَيَقُومُالْحِسَابُ۟

"Rabbimiz; hesabın görüldüğü günde beni, anamı, babamı ve bütün mü'minleri bağışla."[6]

Yine şu ayet de hayattaki Müslümanların vefat etmiş Müslümanlara duası değil mi?

وَالَّذ۪ينَجَٓاؤُ۫مِنْبَعْدِهِمْيَقُولُونَرَبَّنَااغْفِرْلَنَاوَلِاِخْوَانِنَاالَّذ۪ينَسَبَقُونَابِالْا۪يمَانِوَلَاتَجْعَلْف۪يقُلُوبِنَاغِلًّالِلَّذ۪ينَاٰمَنُوارَبَّنَٓااِنَّكَرَؤُ۫فٌرَح۪يمٌ۟

"Onlardan (Muhacir ve Ensardan) sonra gelenler: «Rabbimiz! Bizi ve bizden önce (gelip geçmiş) mümin kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin» derler."[7]

Bir gün bir adam geldi ve:

–Yâ Resûlallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? diye sordu.

Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

–"Evet, onlar için dua eder, günahlarının bağışlanmasını dilersin, vasiyetlerini yerine getirirsin, akrabasını koruyup gözetirsin, dostlarına da ikramda bulunursun."[8]

Yukarda ortaya konulan iki ayet ve bir hadis, dirilerin bu dünyada yaptığı dualardan, iyilik ve güzelliklerden ölülerin yararlanabileceğini ortaya koymuyor mu?

 -Ama hocam onlar, ölüler için Kur'an okunmaz, diyorlar, iyilik yapılmaz, demiyorlar ki?

 -Neden? Ölüler için, dua yapmak, hayır hasenat yapmak caiz de Kur'an okumak haram mı? Kur'an aynı zamanda bir dua değil mi? Bir dua kitabı değil mi? Yukarda zikredilen ayetler duanın ta kendisi değil mi? En büyük iyiliklerden biri de Kur'an okumak değil mi? En büyük erdem Kur'an okuyan insan olabilmek, okuduğu Kur'an'ı anlayan, anlatan, yaşayan, yaşatan bir insan olmak değil mi? Böyle bir insanın yakını olan, onu seven onun iyilik ve güzelliklerinden, dualarından istifade etmez mi? Elbette ki eder.

 Ölüler Kur'an'dan ve duadan istifade edemeyecek olsaydı, Allah, hiç Peygamberine şu emri verir miydi:

فَاعْلَمْاَنَّهُلَٓااِلٰهَاِلَّااللّٰهُوَاسْتَغْفِرْلِذَنْبِكَوَلِلْمُؤْمِن۪ينَوَالْمُؤْمِنَاتِۜوَاللّٰهُيَعْلَمُمُتَقَلَّبَكُمْوَمَثْوٰيكُمْ۟

"Hem kendinin hem de erkek ve kadın müminlerin günahları için mağfiret dile. Allah sizin dönüp dolaşacağınız yeri bilir."[9]

Hz. Peygamber (sav), hayatta olan mümin-müminata dua ettiği gibi, vefat eden müminlere de dua ediyordu. Zaman zaman Cennetü'l-Bakı' kabristanına gittiği ve orada medfûn bulunanlara dua ettiği herkesçe bilinen bir gerçektir.

Eğer ölenler dirilerin okuduğu Kur'an'dan yaptıkları duadan fayda göremeyecek olsaydılar bu ayet ve hadislerin mesajı haşa lüzumsuz olurdu.

İşte bir hadis daha:

"İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey ona sevap getirmeye devam eder: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat."[10]

Müslümanlar, salih amel üretmek için kurulmuş bir fabrikanın farklı çarkları gibidirler; aynı zamanda manevî bir şirketin ortaklarıdırlar. Hepsi namazda, namazın dışında, bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek birbirlerine dua etmektedirler. Buna göre ölen salih bir mümin günah cihetiyle ölmekte, ama sevap cihetiyle yaşamaktadır. Çünkü ortağı olduğu manevî şirket yeryüzünde devam etmektedir. Bu şirket devam ettikçe o da pay almaya devam edecektir.

Dünyadaki salih evladı yüzünden ahirette cehennemden kurtulan veya azabı hafifleyen ana-baba olacağı gibi, yine salih evladın işlediği salih ameller yüzünden cennette derecesi yükselen farklı güzelliklere kavuşan ana-babalar da olacak.

Bunun tersine de rastlanacak. Cehenneme düşen bir nesil, ana-babalarından, atalarından şikâyetçi olacaklar ve: Ya Rabbi! Biz dünyada atalarımıza, büyüklerimize itaat ettik, onlar bizi sapıttılar, sen onlara azabın iki katını ver ve onları büyük bir lanetle huzurundan kov." Diyecekler.[11]

Eğer okunan Kur'an ölenlere fayda vermeyecek olsaydı hadis-i şerifte: "Ölülerinize Yasîn okuyun"[12] denir miydi?

Şunu hiç unutmayalım Kur'an, ölenlerden çok hayattakileri uyarmak, onların hayatlarını düzene sokmak, insanların dürüst ve ahlaklı yaşamalarını sağlamak için gönderilmiştir. Yasin suresinde Allah:

(Biz bu Kur'an'ı,) diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye (gönderdik)."[13] Buyuruyor.

Kur'an'ın bunun için gönderilmesi, ölenlere faydalı olmaz anlamına gelmez. Yukarda ifade ettiğimiz gibi Kur'an, kendisine karşı müstağni olanlar yani ihtiyaç duymayanlar hariç, her mümine faydası olacaktır. Yeter ki her insan, ağzını, gözünü, kulağını, kalbini ve aklını Kur'an'a karşı açık tutsun. Onu, okumaya, görmeye, dinlemeye, anlamaya çalışsın. Yeter ki insan Akif'in şu mısraları içinde yer alanlardan olmasın:

Ya açar Nazm-ı Celil'in, bakarız yaprağına;

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.

İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.[14]

Yeter ki insan, Kur'an'ı terk edilmiş bir kitap olarak bırakan toplumdan[15] bir fert olmasın.

 İnsan hayatta iken başka bir kimseye Kur'an okumayı öğretmişse veya öğrenmesine vesile olmuşsa, "hayra vesile olan onu yapan gibidir" hadisin gereğince öğretene de Kur'an'ın sevabı gider.

SONUÇ

Kur'an Allah'ın kitabı ve kelamıdır. Ondan yararlanmayacak ne ölü ne diri hiç kimse yoktur. Ondan yararlanamayacak olanlar, sadece kâfirler, Kur'an'ın öğrenilmesine ve öğretilmesine, anlaşılmasına ve yaşanmasına engel olan zalimler ve onu terk edilmeye mahkûm eden dinsiz ve imansızlardır.

Dipnotlar

 [1] Bkz. En'am, 6/160

[2] Bkz. Yunus, 10/57

[3] Bkz. İsra, 17/82

[4] Bkz, İsra, 17/82

[5] Buhari, Fezailü'l-Kur'an, 21

[6] İbrahim, 14/41

[7] Haşr, 59/10

[8] Ebû Dâvûd, Edeb, 120; İbn Mâce, Edeb, 2.

[9] Muhammed, 47/19

[10] Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizi, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8.

[11] Bkz. Ahzab, 33/66-68

[12] Ebu Davud, Cenâiz 20; İbn Mâce, Cenâiz 4

[13] Yasin, 36/70

[14] Safahat, 153

[15] Bkz. Furkan, 25/30

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz.

Hac:37

GÜNÜN HADİSİ

SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ

Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI