Cevaplar.Org

BENİM GÖZÜMLE-6

İbn Kuteybe İbn Kuteybe diye bilinen Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dîneverî, III/IX. asır âlimlerindendir. İlimle iştigal ettiği ilk dönemlerde Mu'tezile'ye ait meclislerde çokça bulunmuş, hatta ünlü mu'tezilenin ileri gelenlerinden el-Câhız'dan ders almıştır.


Ebubekir Sifil(Doç. Dr)

esifil@yahoo.com

2020-07-01 06:45:41

İbn Kuteybe

İbn Kuteybe diye bilinen Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dîneverî, III/IX. asır âlimlerindendir. İlimle iştigal ettiği ilk dönemlerde Mu'tezile'ye ait meclislerde çokça bulunmuş, hatta ünlü mu'tezilenin ileri gelenlerinden el-Câhız'dan ders almıştır. Ancak bilahare bu mezhebin görüşlerini terk etmiş ve Ehl-i Sünnet'in yanında yer almıştır. Hatta hocası el-Câhız ile aralarında sert tartışmalar geçmiş, hocasını ağır ithamlarla eleştirmiştir. Ehl-i Sünnet'e intikalinden sonra ünlü Hadis alimi İshak b. Râhûye'nin de aralarında bulunduğu birçok kimseden ilim tahsil etmiştir. Bunun yanında Kur'an ilimleri ile de iştigal etmişse de, asıl birikimi Tarih, Edebiyat ve Şiir sahasında kendisini gösterir. 60 civarında eser yazdığı söylenmektedir.

İbn Kuteybe'nin İmam Ebû Hanîfe ile ilgili menfi sözleri –bildiğim kadarıyla– Te'vîlu Muhtelifi'l-Hadîs adlı eserinde geçmektedir. Hadis karşıtlarının, Hadis alimleriyle ilgili ithamlarını cevaplandırmak maksadıyla kaleme aldığı –okuyucu sorusunda İhtilâfu'l-Hadîs olarak zikredilen ve dilimize Hadîs Müdâfaası adıyla çevrilmiş bulunan– bu eserinde İmam Ebû Hanîfe'yi de "Hadis karşıtları" arasında değerlendirip, Kur'an'a ve hadislere muhalefetle itham etmiştir. Milli Gazete - 20 Aralık 2003

el-Kevserî'nin belirttiğine göre son eserlerinden olan bu kitabında İbn Kuteybe'nin İmam Ebû Hanîfe karşıtı tavrının nisbeten itidalli bir noktaya geldiğini gözlemliyoruz. Dolayısıyla bu eserinin –el-Kevserî merhumun ta'likatıyla birlikte– dilimize kazandırılması, İbn Kuteybe'nin tavrındaki değişikliğin Arapça bilmeyenler tarafından da izlenmesine imkân verecektir Milli Gazete - 20 Aralık 2003 

Dilimize sadece Te'vîlu Muhtelifi'l-Hadîs isimli eseri –Hadis Müdafaası adıyla– çevrilmiş olan İbn Kuteybe'de, "Re'y ehli" diye tanınan Irak fukahâsına ve özellikle de İmam Ebû Hanîfe'ye karşı genel olarak "Ehl-i Hadis" diye anılan zümrenin tavrının mevcudiyeti dikkat çekmektedir. Onların, İmam Ebû Hanîfe'nin hadislere kayıtsız davrandığı ve muhalefet ettiği tarzındaki iddiası, Te'vîlu Muhtelifi'l-Hadîs'te de görülmektedir.

İbn Kuteybe'nin dikkat çeken bir diğer tavrı da, özellikle el-İhtilâf fi'l-Lafz adlı eserinde[22] kimi hususlarda Müşebbihe/Mücessime'nin görüşlerine meyletmesidir.[23]

Ahmed Hayrî'nin verdiği bilgiye göre el-Kevserî merhum, onun bu görüşlerini tenkit maksadıyla Ref'u'r-Reybe an Tahabbutâti İbn Kuteybe adlı eserini yazmıştır. Maalesef bu eser de henüz basılmamıştır. . M. Zâhid El-Kevserî'nin Tenkitçiliği adlı makaleden.

İbn Rüşd

İbn Rüşd: Aristo felsefesinin İslam dünyasındaki en büyük takipçisidir. Eserlerinde en fazla hücum ettiği kesimler arasında Ehl-i Sünnet Kelamcılar bulunmaktadır. Bununla birlikte "Bidâyetü'l-Müctehid" isimli eseri makbul ve muteber görülmüştür. Felsefî eserleri, Felsefî sahada birikimi olmayanlar için zararlı olabilir... Milli Gazete - 19 Haziran 2004

İbn Teymiyye

el-Kevserî merhumun tabiriyle "İbn Teymiyye'nin ayağını kaldırdığı yere İbnu'l-Kayyım basmıştır." Yani İbnu'l-Kayyım, üstadının izinden ayrılmamıştır.) Milli Gazete - 19 Haziran 2004

İbn Teymiyye ve İbnu'l-Kayyım (el-Cevzî değil, el-Cevziyye): Gerek yaşadıkları dönemde, gerekse öldükten sonra görüşleri İslam âleminde en çok tartışılan isimler arasında yer alırlar. İtikadî noktada Ehl-i Sünnet Kelam uleması ile Mutasavvıflar'ın çizgisini eleştirmiş, "Selefî" anlayışa vurgu yapmışlardır. Ancak İtikadî sahada gerek teşbih/tecsim akidesini tahkim eden duruşları, cehennem hayatının son bulacağını söyledikleri, gerekse Fıkhî alanda –talak meselesinde olduğu gibi– İcma'a aykırı görüşleri malumdur. Her ikisi hakkında da pek çok reddiye kaleme alınmıştır. Eserleri -mutlaka okunacaksa- dikkatli olunmalıdır. Milli Gazete - 19 Haziran 2004

Sadece cehennemin fena bulacağı görüşü ise ilk olarak Mu'tezile'nin ileri gelenlerinden Ebu'l-Hüzeyl el-Allâf tarafından ortaya atılmış ve İbn Teymiyye, İbnu'l-Kayyım, daha sonraları –İbnu'l-Vezîr diye bilinen– Muhammed b. İbrahim es-San'ânî, Musa Carullah Bigiyef ve İsmail Hakkı İzmirli tarafından savunulmuştur Milli Gazete - 24 Temmuz 2004

Özellikle nassların teviline şiddetle karşı tavırlarıyla tanınan İbn Teymiyye ve İbnu'l-Kayyım'ın, ömürlerini vakfettikleri sistemi çökertme pahasına bu konu hakkındaki nassları tevil etmesi son derece ilgi çekici bir durumdur. Milli Gazete - 24 Temmuz 2004

İbn Teymiyye ile başlayan ve kendisine "Selefî" diyen cereyan, müteşabih ayet ve hadislerin anlaşılması konusunda daha farklı bir yol izler ve şöyle der: Bu türlü ayet ve hadislerin anlamı malumdur; ancak "keyfiyeti" bizce bilinmez. Kur'an'da ve hadislerde Allah Teâlâ'nın elinden, yüzünden, inmesinden... bahsedildiğine göre bunların "hakiki anlamda" mevcudiyetine inanır, "nasıl"lığı sorusunu ise, "O'nun uluhiyet, azamet ve şanına layık bir şekilde" diye cevaplarız. Milli Gazete - 7 Ağustos 2004

Allah Teâlâ'ya mekân izafesi problemi de bu bağlamda önemli bir yer işgal etmektedir. Gerek yukarıda bir varyantı verilen rivayetten, gerekse "Arş'a istiva" vs. ilgili diğer ayet ve hadislerden hareketle Selefî ekol, Allah Teâlâ'nın (Arş, sema vb.) belli bir mekânda ve dolayısıyla (uluvv/yükseklik, yukarıdalık gibi) belli bir "yönde" bulunduğunu söyler. Bu bağlamda genel muhtevalı eserler yanında İbn Teymiyye'nin "Kitâbu'l-Arş"ı, İbn Kudâme'nin "İsbâtu Sıfeti'l-Uluvv"u ve ez-Zehebî'nin "el-Uluvv li'l-Aliyyi'l-Azîm"i gibi monografiler de mevcuttur. Milli Gazete - 7 Ağustos 2004

Allah Teâlâ'ya mekân izafesi, tabiatı gereği müstakil bir mesele olmayıp, beraberinde başka problemleri de getiren son derece temel bir tartışmadır. Arş'ı da, semayı da, diğer mekânları da yaratan Allah Teâlâ olduğuna ve O'nun istivasının "mekân tutmak" anlamına geldiği iddia edildiğine göre, İmam Ebû Hanîfe'nin de dile getirdiği "Allah Teâlâ bu mekânları yaratmadan önce neredeydi?" sorusuna İbn Teymiyye'nin bulduğu cevap, "Arş'ın nev'î kıdemi"dir. Bu, şu demektir: Allah Teâlâ ezelden beri üzerine istiva ettiği Arşlar yaratmaktadır. Yenisini yarattığında bir öncekini yok etmektedir ve bu, ezelden beri böyle devam ede gelmektedir. Bu izah tarzının ne kadar problemli olduğu ise açıktır. Zira Allah Teâlâ dışında varlığı ezelî olan bir başka varlık tasavvur edildiğinde, zorunlu olarak o varlığın mevcudiyetinin bir yaratıcının varlığına mütevakkıf bulunmadığını, varlığının zorunlu ("vâcibu'l-vücud") olduğunu söylemiş olursunuz. Bunun ne anlama geldiği ise açıktır... Milli Gazete - 7 Ağustos 2004

Allah Teâlâ'dan bir "aracı" vasıtasıyla bir şey istemenin caiz/meşru olup olmadığı konusundaki tartışmaların, genel olarak İbn Teymiyye ile birlikte başladığını söylemek mümkündür. Ondan önce, özellikle de ilk nesillerde bu meselenin münakaşa konusu yapıldığına dair herhangi bir bilgiye sahip değilim. Bunun belki de tek istisnası İzzuddîn b. Abdisselâm'dır… Milli Gazete - 5 Ekim 2004

İbn Teymiyye çizgisini izleyenlerin, "karşı taraf"ı ağır bir biçimde suçladığı ve "şirk" ithamına kadar vardırdığı "tevessül", "isti'âne" vb. konusunda sahih rivayetler bulunduğu kesindir. Ümmet de Selef'ten halefe bu rivayetler doğrultusunda amel edegelmiştir. Milli Gazete - 5 Ekim 2004

* Neden İbn Teymiyye "büyük bir âlim"dir de, çağdaşı ez-Zehebî, Takiyyüddîn es-Sübkî, İbn Dakîk el-İyd… vd. "küçük"tür? Ya da niçin Mevdudi'ye yapılan onca vurgu, İslamî siyaset ile onun kadar içli-dışlı olmuş ve fakat ilimde ondan daha derinlikli Pakistan uleması hakkında yapılmamıştır?

Bu soruya herkesin farklı bir cevabı olabilir. Bana göre ise galiba cevap, yukarıdaki paragrafta geçen ve tırnak içine de almadığım için muhtemelen dikkatinizi çekmemiş olan bir tabirde gizli: "İslamî siyaset." Kişioğlunun bu tabire yaptığı vurgu ne kadar fazla ise, "İslamcılığı" veya popülaritesi de o kadar fazla oluyor! Oysa bu durum, kafamızın içinde kompartımanlara ayrılmış bir yapı bulunduğunu ele vermez mi? Milli Gazete - 6 Ağustos 2005

* Yani nasıl bir kimseyi ibadat-u taati, zühd-ü takvayı vurguladığında Tasavvuf ehli, Kur'an ve Sünnet'i vurguladığında Selefî, Fıkıh ve Usul'e vurgu yaptığında "molla" olarak damgalamak gerekmiyorsa, "İslamî siyaset" tabiri içine giren hususları çokça gündeme getirmek de "kıymet ölçüsü olarak öne çıkarılmamalıdır.

Bu babda İbn Teymiyye'yi çağdaşlarından ya da –dönemsel anlamda– selef ve haleflerinden farklı kılan hiçbir şey yoktur; itikadiyyat ve fıkhiyyat sahasındaki şazz görüşleri dışında… Milli Gazete - 6 Ağustos 2005

el-Kevserî merhum, et-Ta'akkubu'l-Hasîs limâ Yenfîhi İbn Teymiyye mine'l-Hadîs ve el-Buhûsu'l-Vefiyye fî Müfredâti İbn Teymiyye adını verdiği eserlerinde bir kısım hadisler hakkındaki tavrını ve şazz görüşlerini tenkit ettiği İbn Teymiyye'nin özellikle itikadî konulardaki tutumunu hemen her çalışmasında eleştirmiştir. Özellikle birinci eserinde, İbn Teymiyye'nin Minhâcu's-Sünne'de ele aldığı birçok konuda sahih hadis mevcut olduğu halde o konularda hadis bulunmadığını veya mevcut hadislerin güvenilmez olduğunu söylemesini tenkit etmektedir. Diğer benzerleri gibi bu iki kitabı da basılarak ilim âlemine kazandırılmayı beklemektedir. M. Zâhid El-Kevserî'nin Tenkitçiliği adlı makaleden.

Her ne kadar İbn Teymiyye, "teşbih" ve "tecsim" olarak ifade edilen tavra katılmadığını belirtmişse de, izlediği yolun sonunun teşbih ve tecsime çıktığı da bir gerçektir. Bilindiği gibi İbn Teymiyye, gerek hayattayken, gerekse vefatından sonra en fazla eleştiri alan âlimlerden birisidir. Geniş ıttılâı, güçlü hafızası ve keskin dili ile o da pek çok büyük âlime ağır eleştiriler yöneltmiştir. Bıraktığı çok sayıda eser, büyük yankılar ve derin tesirler uyandırmıştır. Günümüzde Suud merkezli Vehhabîlik hareketi ile Selefîlik diye anılan akım, İbn Teymiyye'nin kalıcı tesirinin en büyük ve somut iki göstergesidir. M. Zâhid El-Kevserî'nin Tenkitçiliği adlı makaleden.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali verdik.

Zümer,27

GÜNÜN HADİSİ

"Kelimetan hafifetan alellisan. Sakiyleten filmizan. Habiybetan ilerrahman: Subhanellahi ve bi hamdihi, subhanellahi'l-azim."

"İki kelime vardır ki, dile hafif, mizanda ağırdırlar: Sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahi'l-azim." (Buhari, Deavat: 11/175)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI