Cevaplar.Org

BÃœYÃœK GÃœNAHLAR-4

ZÂHİRÎ BÜYÜK GÜNAHLAR Bil ki buraya kadar saydıklarımızı İbn Hacer (r.aleyh) bâtınî büyük günahlardan saymış ve baş tarafında şöyle demiştir: Bâtınî büyük günahlar, zâhirî büyük günahlardan daha kötüdür; çünkü fesadı daha fazla, zararı daha büyüktür. Bundan


Muhammed Emin Er

.

2020-06-15 07:57:05

B. ZÂHİRÎ BÜYÜK GÜNAHLAR

Bil ki buraya kadar saydıklarımızı İbn Hacer (r.aleyh) bâtınî büyük günahlardan saymış ve baş tarafında şöyle demiştir: Bâtınî büyük günahlar, zâhirî büyük günahlardan daha kötüdür; çünkü fesadı daha fazla, zararı daha büyüktür. Bundan sonra İbn Hacer'in sayacakları ise zâhiri büyük günahlardır. Onlar da fıkıh bölümlerine göre sıralanmıştır.

I. Taharet (temizlik)le ilgili bölümde geçen büyük günahlar 67. KEBİRE: Altın ve gümüş kapta yemek ve içmek.

Peygamber (s.a.v): "Altın ve gümüş kaptan yemek yiyen, karnına cehennem ateşi doldurmuştur," demiştir. Hadisi, Müslim rivâyet etmiştir. Evzâî ve diğerleri, cumhurdan bunun küçük günah olduğunu nakletmişlerdir. İbn Hacer ise şöyle demiştir: Hadisteki yeme ve içme sadece misâl olarak verilmiştir; bunun için diğer kullanım alanları da bu ikisi gibidir. Evde bulundurmak da, kullanma manasınadır, bu nedenle haramdır. Zira bulundurmak, çalgı aleti gibi onu kullanmağa vesiledir. Kaptan maksat, çeşitli işlerde kullanılan şeylerdir; bunun içine altın ve gümüş tozu, sürmelik, kürdan, kulağı kurcalayacak şeyler v.s. de girer. Ancak eğer belli bir rahatsızlığı olur da, dürüst bir doktor ona: Altın yahut gümüş tozu ile sürme çekmek fayda verir, derse, zaruretten dolayı kullanması helaldir. Kabın sırf altından veya gümüşten olması şart değildir; bilakis bakır ve benzeri bir kabı altın veya gümüşle kaplasa, öyleki altı görünmeyecek olsa, ancak ateşe tutulduğu zaman altın veya gümüş meydana çıksa, yine kullanımı haram olur. Zira o zaman altın ve gümüş hükmünde olur.

Altın ve gümüş kullanmanın haram olmasının iki sebebi vardır: Birincisi, bizzat madenin kendisi; ikinci, kibir kaynağı olması. Bunun içindir ki altın veya gümüş bir kap, hiç bir tarafı açık kalmayacak şekilde bakır gibi bir şeyle kaplansa, kullanılması helal olur. Ateşe tutulmakla bir şey olmasa da böyledir; meselâ altın kap paslansa da, pas her tarafını kaplasa, kullanılması helal olur. Çünkü haram olmasına temel teşkil eden iki sebepten biri, yani kibir yok olmuştur. Yakut ve inci gibi nefis ve pahalı kapları kullanmak ise helaldir; çünkü bunların bizzat kendileri haram değildir. Kibrin bulunmasına itibâr edilmez. Zira tek başına kibrin mevcut olması haram sayılmasına kâfi değildir. Kaldı ki onu ancak özel kimseler bilir. Onu kullanmakla fakirlerin kalpleri kırılmaz. Çünkü onlar görseler de, çoğu zaman anlayamazlar. Altın ile gümüş ise öyle değildir. Çünkü onu herkes bilir. Bahsi geçen meselelerde erkeklerle kadınlar, mükellef olanlarla olmayanlar arasında fark yoktur. O nedenle bir kadının, çocuğunun burnuna gümüş hortumla ilaç akıtması helal değildir.

68. KEBİRE: Kur'ân'ı unutmak,

İster ki bir âyet, hatta bir harf olsun. Peygamber (s.a.v) şöyle demiştir: "Ümmetimin sevapları bana gösterildi; hatta kişinin mescidden çıkarıp attığı bir saman çöpü bile sevap olarak gösterildi. Bana ümmetimin günahları da gösterildi; bunların arasında kişinin Kur'ân'dan öğrenip de sonra unuttuğu bir sure veya âyet kadar büyük günah görmedim." Hadisi, Tirmizî ile Nesâî rivâyet etmişlerdir. İbn Hacer (r. aleyh) şöyle demiştir: Büyüklerin, Kur'ân'dan bir âyet unutmak büyük günahtır sözlerinden şu anlaşılmaktadır; Kur'ân'ı sağlam yahut orta halli veya başka şekilde, meselâ duraklayarak yahut çok yanlış yaparak öğrenen onu ezberlediği şekilde aklında tutmalıdır. Haram olan sadece hâfızasından silinmesidir. Ama hafızasında olandan fazla bir şey yapması, her ne kadar zor bir şey ise de, buna çok dikkat etmesi lâzımdır. Çünkü bunun çok fazileti vardır. Ancak bunu kaçırmak günah değildir.

69. KEBİRE: Kur'ân üzerinde mücâdele ve münâkaşa edip karşısındakini yenmeğe çalışmak.

Peygamber (s.a.v): "Kur'ân üzerinde mücadele küfürdür," demiştir. Bunu Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir. Taberâni'nin İbn Ömer'den rivâyet ettiği hadis ise şöyledir: "Resûlullah (s.a.v) dışarı çıktı; bir topluluğun Kur'ân üzerinde münâkaşa ettiklerini gördü: Ey cemaat, sizden önceki milletler bu yüzden helâk oldular. Kur'ân'ın bir kısmı bir kısmını tasdik eder, siz de bir kısmı ile diğer bir kısmını yalanlamayın, dedi". Bir sahîh hadiste de şöyle denmiştir: "Hz. İsa, üç türlü iş vardır, demiştir: Birinin doğruluğu bellidir, ona tabi ol; birinin doğruluğu senin için belli değildir, ondan uzaklaş; birinin üzerinde de ihtilâf edilmiştir, onu da bilenine sor." Taberânî'nin bir başka hadisi de şöyledir: "Ashaptan bir cemaat şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.v) yanımıza çıkageldi; biz dinî bir şey üzerinde münâkaşa ediyorduk; çok kızdı, o kadar kızdığı görülmemişti. Sonra bizi azarladı, şöyle dedi: Ağır olun ey ümmet-i Muhammed, sizden önce helâk olanlar bu yüzden helâk oldular! Münâkaşayı bırakın, çünkü mü'min münakaşa etmez. Münâkaşayı bırakın; zira münâkaşa eden tamamen ziyândadır. Münâkaşayı terkedin, devamlı münakaşa etmek günah olarak yeter. Münâkaşa etmeyin, zira münâkaşa edene kıyâmet gününde şefaat etmem. Tartışmayın, ben haklı olduğu halde tartışmayı bırakana cennette üç eve kefilim. Münâkaşayı bırakın, çünkü Rabbimin beni putlara tapmaktan sonra ilk men ettiği şey münakaşadır…"

Bil ki, Kur'ânla ilgili başka hadisler de vardır, bunlardan birisi Ebû Dâvûd ile Tirmizî'nin rivâyet ettikleri şu hadistir: "Temiz olmayandan başkası Kur'ân'a el süremez." Tirmizî'nin rivâyet ettiği başka bir hadis: "Kur'ân'ın haram ettiklerini helal sayan Kur'ân'a inanmamıştır." Beyhâkî'nin rivâyet ettiği bir hadis: "Kim Kur'ân'ı, insanların malını yemek için öğrenirse, kıyâmet gününde yüzünde et olmadığı halde (yüzsüz) gelir." Beyhâkî'nin rivâyet ettiği başka bir hadis: "Ubey diyor ki: Bir adama Kur'ân öğrettim; o da bana bir yay hediye etti. Bunu Peygamber'e (s.a.v) anlattığımda: Eğer almışsan, ateşten bir yay almışsındır, dedi". İmam Ahmed, Ebû Dâvûd, İbn Mâce, Ubade b. es-Samit'ten, Ubey kıssasının bir benzerini rivâyet etmişlerdir. Bu rivâyete göre Peygamberimiz (s.a.v): "Eğer boynuna ateşten bir yay geçmesini istersen onu al," demiştir. Ebû Nuaym'ın rivâyet ettiği bir hadis: "Kim Kur'ân'a karşılık ücret alırsa, sevabını dünyada almış olur. Kur'ân, kıyâmet gününde ondan davacı olur." Bir grup âlim bu hadislerin zâhirine dayanarak Kur'ân öğretmek için ücret almayı haram saymışlardır. Çokları ise bunu câiz görmüşlerdir; çünkü Resûlullah (s.a.v) bir hadisinde: "Karşılığında en haklı olarak ücret aldığınız şey, Allah'ın kitabıdır," demiştir. Hanefiler şöyle demişlerdir: Kur'ân öğretmek için ücret almanın câiz olması zaruretten ve Kur'ân'ın zâyi olması korkusundan dolayıdır. Hanefiler, okumak için ücret almayı ise câiz görmemişlerdir, çünkü onda zaruret yoktur.

70. KEBİRE: Yol gibi umûmî yerlere abdest bozmak.

Peygamber (s.a.v): "Kim Müslümanların gelip geçtiği yola abdest bozarsa, Allah, melekleri ve bütün insanlar ona lânet etsinler," demiştir. Hadisi, Taberânî ile Beyhakî Ebû Hureyre'den rivâyet etmişlerdir. İmam Ahmed'in hadisi de şöyledir: "İnsana lânet getiren şu üç şeyden sakının. Ya Resûlallah, sözünü ettiğin üç şey nedir? dediler; o da: Gölgeli ağacın altına, yahut yola, veyahut su birikintisine abdest bozmaktır, dedi". Bu davranışın haram olması halkı rahatsız ettiği, hastalıklara sebep olduğu ve insan haysiyetine yakışmadığı içindir.

71. KEBİRE: Bedenine yahut elbisesine idrar sıçramasından çekinmemek.

Buhârî ile Müslim şöyle rivâyet etmişlerdir: "Resûlullah (s.a.v) iki kabre uğradı ve şöyle buyurdu: Bunların sahipleri azap görüyorlar; büyük günah işledikleri için de azap görüyor değiller! Biri koğuculuk ediyordu. Diğeri ise idrarını yaparken dikkatli davranmıyordu." Başka sahîh bir rivâyette de: "Kabir azabının çoğu idrardandır," denmiştir. O nedenle idrardan sonra, kalbi rahat edinceye kadar abdest almadan beklemesi ve makadını gevşeterek kirli mahalli ve katlanan yerleri iyice yıkaması lâzımdır.

72. KEBİRE: Abdestin farzlarından birini terk etmek.

Peygamber (s.a.v) bu hususta: "Kim abdest alırken parmaklarının arasına su girdirmezse, Allah kıyâmet gününde oraya ateş girdirir," demiştir. Bu hadisi, Taberânî rivâyet etmiştir. Buhârî ile Müslim'in rivâyet ettikleri bir hadis de şöyledir: "Peygamber (s.a.v), ökçelerini iyi yıkamayan bir adam gördü; cehennem ateşinden dolayı ökçelerin vay haline! dedi."

73. KEBİRE: Guslün farzlarından birini terk etmek.

Peygamber (s.a.v): "Kim bedeninden bir kılın dibini ıslatmaz da kuru bırakırsa, cehennemde ona şöyle şöyle edilir," demiştir. Hadisi, İmam Ahmed, Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve diğerleri Hz. Ali (r.a.) rivâyet etmişlerdir. Hz. Ali: "O yüzden saçlarıma düşman oldum, demiştir. Hz. Ali saçlarını keserdi."

74. KEBİRE: Zaruret olmadığı halde avret yerini açmak.

Hamama avret yerini örtmeden peştemalsız girmek de buna dâhildir. Peygamber (s.a.v): "İki kişi konuşarak ve birbirine bakarak abdest bozmasınlar; zira Allah böyle şeye gazab eder," demiştir. Hadisi, İbn Mâce rivâyet etmiştir. İmam Ahmed'in ve dört sünen sahiplerinin, Hâkim ve Beyhakî'nin rivâyet ettikleri bir hadis de şöyledir: "Ailen ve câriyen dışındakilere karşı avret yerini muhafaza eyle. Ya Resûlallah, ya topluluk bir arada olurlarsa? dediler. O da: Eğer elinden gelirse, avretini kimse görmesin, dedi. Ya birimiz tek başına olursa? dediler. O da: Allah utanılmaya en lâyık olan varlıktır, dedi." İbn Mâce ile Ebû Dâvûd Peygamber Efendimiz'den şöyle rivâyet etmişlerdir: "Yakında acem ülkelerini fethedeceksiniz; orada hamam denen binalar göreceksiniz; erkekler oraya peştemalsız girmesinler. Kadınları da hasta veya loğusa olmadıkça oraya sokmayın." İbn Asâkir'in rivâyet ettiği bir hadis: "Ahir zaman olunca, ümmetimin erkeklerine de peştemallı olarak dahi hamama girmek haram olur. Neden, ya Resûlullah? dediler. O da: Zira onlar çıplakların yanına girerler. Şunu bilin ki, Allah bakana da kendisine bakılana da lânet eder." Şâşî isimli meşhur bir âlim de fetvâsında: Hamama peştemalsız girenin adaleti düşer, şâhitliği kabul edilmez, demiştir.

75. KEBİRE: Hayızlı kadınla cimâ' etmek.

Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kim hayızlı kadına ferç kısmından yaklaşırsa, yahut bir kadına arka kısmından yaklaşırsa, yahut bir kâhine (gaybi bildiğini iddiâ edene) giderse, Allah'ın, Muhammed'e indirdiğine inanmamış olur." Hadisi, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesai Ebû Hureyre'den (r.a) rivâyet etmişlerdir. Abdestle ilgili bölümde geçen büyük günahlar burada tamam oldu. Bundan sonra namazla ilgili bölümde geçen büyük günahlar gelecektir.

 

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Kendilerine ait bir takım menfaatlara şahit olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları kurban ederken Allah'ın adını ansınlar; siz de onlardan yiyin, yoksulu ve fakiri doyurun.

Hacc Suresi:28

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Zühd hakkında

“Kendisine çok konuşmama ve zühd duygusu verilen kimseyi gördüğünüz zaman ona yaklaşın.Zira o hikmet telkin eder.”İbn-i Mace-Zühd:1

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI