Cevaplar.Org

MAHMUD TOPTAÅž HOCAMIZDAN GÃœLDESTE-9

* Ebu Ümame (r.a.) 1400 sene önce insanlara belaların, bala sineğin koştuğu gibi koştuğunu, onları meleklerin kovaladığını haber verdikten sonra; "Eğer size görünseydiler, siz o belaları ellerini uzatmış, ağızlarını açmış olarak görecektiniz" demiştir. (Taberani’den naklen, el İmanu bil Melaike, s 161)


Mahmud ToptaÅŸ

.

2020-06-08 08:36:46

* Ebu Ümame (r.a.) 1400 sene önce insanlara belaların, bala sineğin koştuğu gibi koştuğunu, onları meleklerin kovaladığını haber verdikten sonra; "Eğer size görünseydiler, siz o belaları ellerini uzatmış, ağızlarını açmış olarak görecektiniz" demiştir. (Taberani'den naklen, el İmanu bil Melaike, s 161)

* Dört büyük Melekten Cebrail ile Mikail'in isimleri Kur'an da (K. Kerim. 2/98) İsrafil'in ismi sünnette (Hakim'den naklen, El imanu bil melaike, s. 59, Tirmizi'den naklen s: 89) aynen geçmektedir. Azrail'in ismi ise Kur'an'da Melekü'l Mevt(K. Kerim; 32/11) diye geçer. Hadis'de de Azrail ismi geçmez. Ancak Hz. Hüseyin'in oğlu Ali (R.A) "Azrail'in manası Abdül Cebbar'dır" demiştir. ( İbnü Cerri'den naklen, el İmanu bil Melaike, s. 59)

* Yazılan amellerimiz ahirette bize verilecek ve "Oku kitabını" (K. Kerim 17/14) denilecek. İbni Abbas (r.a.)ın haber verdiğine göre orada yediğimiz, içtiğimiz, gördüğümüz, gittiğimiz, geldiğimiz her şey yazılı olacaktır. (Tefsir-i ibni Kesir 50/118 ayetinin tefsiri) Hatta Tavus'(r.a)un haberine göre hastanın iniltisi bile yazılı olacaktır.

* Radarın takip ettiği aşırı süratten dolayı ileride ceza ödeyeceğini bilenlerin azami sürat sınırını aşmadıkları, aştıkları takdirde ceza ödedikleri gibi, bu yazıcı melekler de helal çizgisinden haram çizgisine geçenlerin cezalarının ileride kıyamette verilmek üzere kaydederler. Ancak yaptıklarına pişman olup istiğfar edenlerin affedileceği de Efendimiz tarafından müjdelenmiştir. (Hakim'den naklen, el İmanu bil Melaike, s. 145) Kişi öldüğü zaman onun söz ve amelini yazmakla görevli melek, ölen kişinin kabri üzerinde kıyamete kadar Rabbine hamd ve tesbih eder. (Beyhaki'den naklen, el İmanü bil Melaike, s. 151)

* Cin daha ziyade, şeytandan korkanlar üzerinde etki yapar. (Habenneke, El- Akidetu'l-İslâmiyye C. 2, s. 32)

* İşte rüyada da insan ruhu bedenden ayrılır, uyanıkken ayrılmaz. Çünkü uyanıkken ihtiyaç daha çoktur. Uyuyunca canlılık faaliyetini, nefsi hayvani dediğimiz devam ettirirken, Ruh ayrılır, âlem-i emr denilen yere çıkar, orada olacak olaylara şahit olur ve anında geriye gelir ve hayalhaneye verir. Hayalhane o gelen habere bildiği şeylerden bir şekil verir. Mesela kişinin düşmanla karşılaşacağını Âlem-i emirde görse, o haberi hayalhane, yılan halinde veya köpek halinde şekillendirir. (Sırrı Paşa, Ahsenü'l Kasas 1/75)

Bu şekillendirme rüyayı görenin durumuyla ilgilidir. Bir yılan terbiyecisi için yılan, düşman olarak nitelendirilmez.

Bazı rüyalarda var ki, gündüz gördüğü ve duyduklarını rüyada tekrar etmektir. Bu nefsin kendi tekrarıdır. Herhangi bir şey beklenmez.

* Ölmüşlerimizin ruhuyla rüyada görüşmek mümkündür. Ancak verdikleri haberler yanlış da olabilir. Onların suretinde şeytan görünebilir.

* Efendimiz "Zamanının yaklaşmasında müminin rüyası doğru çıkar." (Buhari, bab-u ta'biri rüya) buyurmuş. "Zamanın yaklaşmasından gaye, gece ile gündüzün denk olduğu güz mevsimidir" demişler. Yani güz mevsiminde bütün yiyecek maddeleri tam olgun haldedir. Uykular dengelidir. Beden ve ruh olgun ve dolgun olursa, rüyalar da doğru olur anlamı çıkmıştır. Midesini tıkabasa doldurduktan sonra uyuyanınki rüya değil kâbustur.

* Kitap, "Ketb" kökünden türetilmiş bir kelimedir. "Ketb" ise bir deri parçasını diğer bir parçaya dikerek birleştirmek manasınadır. Harfler de birbirine kalemle birleştirilince kitap meydana gelir.

* Fahreddin-i Razi, Kadı Beyzavi gibi âlimler her peygambere kitap verildiğini yazmaktadırlar. Ancak Ebu İdris el- Hulani'nin Ebuzerr-il-Gıfari'den rivayet ettiğine göre Ebuzerr (r.a.) sorar: "Ya Rasulullah Allah kaç kitap indirdi?" Rasulullah cevap verir: "Yüz sahife; Âdem'e on sahife, Şit'e elli sahife, İdris'e otuz sahife, İbrahim'e on sahife indirdi. Tevrat'ı, Zebur'u, İncil'i ve Furkan'ı indirdi" (Abdurrahman Habenneke, El-Akidetül İslâmiyye ve Ussesuha, 2/260)

*Allah (c.c.) rahmetinin genişliğinden insanı başıboş bırakıvermemiştir. İnsanlık tarihini kitabı olan bir peygamberle başlatmıştır.

Yirminci asırda ölen annesinin cesedini elleriyle yakmayı medenilik kabul eden Hind devlet başkanı, ölülerini şehrin ısıtılmasında kullanmak için yakma kararı alan İngiliz belediye başkanı, kadının dışında bir varlıkla evlenmeye müsaade eden Amerikan yöneticileri, mirasının köpeğine kalmasını sağlayan ve aç insanları düşünmeyen insanların koyduğu kanunların eline insanlar düşmesin diye peygamberler göndermiş kitaplar indirmiştir.

*Kur'an manasıyla nazmıyla Kur'an'dır' diye tarif eden ehl-i sünnet âlimleri, Kur'an'daki kelimelerin ve dizilişlerinin de Allah tarafından olduğunu kabul ettikleri için, Kur'an'ın meali (tercemesi)ni okuyanın Kur'an'ı okumuş sayılmayacağını ifade etmişlerdir. "Meal" tercemeyi yapanın anladığıdır. Tefsirler her çağda insanların kültür kapları kadar Kur'an'dan aldıklarıdır.

* Halk arasında "Kur'an yanmaz" sözü doğrudur. Çünkü Nazm ve mana yanmaz. Ama "Mushaf" yanar. Çünkü kâğıt ve mürekkebdir.

*Kişilerin toplum içindeki rahatlığı bilgi ve görgüleri oranındadır. Öğrendiklerinin doğruluğundan emin olanlar, konuşurken rahat olurlar. Davranışlarını İslâm'ın nezaket kurallarına göre ayarlayanlar, gözü ve gönlü körelmemiş insanlar yanında güzel kabul görürler.

* Kur'an-ı Kerim'de ganimete Fey denmiştir Fey ise rücu etmek manasınadır. Hucurat suresinde "Hatta tefie illaemrillah" "Allah'ın emrine dönünceye kadar harbedin" (Hucurat, 9) buyurmuştur. Ganimete Fey' denmesi, asıl sahiplerine dönmesindendir. Şu anda dünyadaki iki yüz yirmi beş zenginin servetinin yüzde dördünün dünyadaki fakirlik sorununu çözeceğini uzmanlar söylüyor.(Hıfzı Topuz, Globalleşme İçinde Bilimsel Araştırmalar, Adam Sanat Yay.1998,s:6)

* Sayıları otuzla elli arasında değişen Üniversite Öğretim üyelerine yaptığım derslerden birinde, Profesörlerimizden biri; "Hocam, yakında x ışınları gibi elbisenin altını gösteren gözlükler çıkınca, ucuza da satılınca avret mahalli denen bir yer kalmayacak. Örtünmenin faydası olmayacak" dediğinde, ben de "O gözlükleri firmanın biri piyasaya sürdüğü günlerde, gözlüklerin delip geçemeyeceği kumaşlar da piyasada olacaktır. Olmasa bile biz, yine de tesettürümüze dikkat ederiz, elbisenin içini gösteren gözlüklerle röntgencilik yapanlar kendilerine günah kazanırlar, bize bir şey olmaz. Bir, Rabbimizin emrini yerine getiririz" diye cevap verdim..

* "Yaz gününde oruç tutmak imanın güzellik ve özelliklerindendir" (İbnu Recep, Buğyet- ül İnsan fi Ramazan) diyen peygamber efendimiz, orucun mihenk taşı olduğunu haber vermiş oluyor.

* Zekât, put olmaya başlayan, Hakka giden yolu kapatan malının, putluğunu yıkmaktır. Hakla kendi arasına perde olan ve halkın kendisine ulaşmasını, kendisinin onların yanına varmasını engelleyen kara perdeyi yırtmaktır.

* Çağımızda edindiğimiz kültürleri kesin doğrular olarak kabul ederek Kur'an'a bakarsak, kendi görüşümüze Kur'an'ı uymaya zorlamış oluruz. Bütün bu öğrendiklerim doğru da olabilir, yanlış da olabilir. "Bakalım Kur'an bu konularda ne buyuruyor" demelidir.

* Kur'an-ı Kerim'i okumaya başlarken, çağının hastalıklarını ta yüreğinde hissederse insan, Kur'an'ı daha iyi anlar ve hastalıklara şifa bulur.

* Manasını bilmeden okumanın faydası yok mudur? Fayda yoktur deyip kısadan kesmek, vakıaya, görünüp duran faydaya göz kapamak olur. Bugün yeryüzünde milyonlarca insan manasını anlamadan Kur'an'ı tekrar tekrar okumaktadır. Kimsenin zorlaması da yoktur. 'Efendim, kişinin kendini şartlandırması vardır' denebilir. Bugün kendilerinin haklı olduğunu iddia eden Hıristiyanlar ve ellerinde tahrif edilmiş İncilleri vardır. Muharref İncil'ini baştan sona devamlı okuyan bir Hıristiyan'a rastlanmadığı gibi, papaza da rastlanmamıştır. Yanlış anlaşılmasın, Papaz İncil'i çok iyi bilebilir, ancak Müslümanların Kur'an-ı Kerim'i hatmedişi gibi ayda veya senede bir İncil'i baştan sona okuyayım geleneği yoktur. Okuyamazlar, çünkü kendileri gibi bir papaz yazmıştır.

* En sevdiğiniz bir şiiri birkaç defa tekrarlayabilirsiniz sonra bırakırsınız. Ama günde beş vakit namazında kırk defa "Fatiha" suresi okuyan bir insan yetmiş senelik ömründe bir milyon defa "Fatiha" suresi okur da, bıkmaz. Ölürken çocuklarına vasiyet eder; "Beni Fatihasız bırakmayın" der. Üstüne üstlük bir de kabir taşına yazdırır ve Fatiha ister.

* Kur'an-ı Kerim'i okurken sureler ve ayetler arasındaki ilgiyi de kurarak okumalıyız.

* "Kur'an bize yeter" diyenlere karşı "hayır yetmez" demek büyük bir hata olur. Hz. Ali'ye "Kur'an'dan başka hakem kabul etmeyiz" diyen haricilere Hz. Ali "kendisiyle batıl kastedilen hak söz" diye cevap vermiştir. Bu sözleri söyleyen kardeşlerimiz, meal okuyan kardeşlerimizdir. Bizler mezhep de imamımız olarak Ebu Hanefi'yi, Şafii'yi ve diğerlerini kabul ederken, o kardeşlerimiz de meal yazanları mezhep imamı olarak kabul etmiş olurlar.

*Çağımızın okumuş Müslümanlarında amansız bir hastalık vardır. O da yüksek paralar vererek çocuklarına İngilizce öğretmek. Gerekçesi beraberinde "Efendim, yabancılara İslam'ı tanıtmanın yolu İngilizceden geçer."

Bu gayeyle İngilizce ve Fransızcayı öğrenen bir tanıdığım yıllarca dinime söven gazetelere hizmet etmiştir. Yabancı dili ve mühendisliği çok iyi olan tanıdıklarım da, batının çıkarları için kurulmuş fabrikayı çok güzel idare ediyorlar.

Önce dinini öğrenmeyen bir insan, İngilizceyi öğrenince neyi anlatacak? Sultanahmet meydanında "anut"luk yapacak olsa, onun içinde hayattan alınacak dersler vardır ki, onları almadan yapılamaz. Şunu derim: en zeki çocuklarımızı Kur'an ve sünneti öğrenmeye yönlendirmeliyiz..

* Kur'an-ı Kerim'i öğrenmek için dilini öğrenmek gerekir. Ancak, bir kısım medreselerimizde haddinden fazla gramere önem verildiğinden Kur'an ve sünnete sıra gelmiyor.

Bir kısmı da 'Arapça bilmeye gerek yok' diyor, Mealden müctehidliğe yükselirken, düşüyor.

Bir kısmı da "Kitaplar Allah'a giden yolda perdedir, onları at da öyle gel" diyor ama kitapları attırıyor ve yalnız kendi talimatını yutturuyor.

Bu türden bir okumayı kastetmiyorum. Sahabe, tabiin ve onu takip eden asır âlimlerinin dine bakışları gibi bakarsak, dünyayı ve içindekileri Rabbimin razı olacağı şekilde yönlendirmek kolaylaşacaktır.

* Bugün( Mahmud Hocanın sohbeti yaptığı 1989 tarihinde) Birinci Dünya Harbini yaşayan ihtiyarlarımız hepsi hâlâ İngiliz düşmanlığı yaparlar. Çünkü o günlerde en büyük kâfir o idi de, ondan.

Hâlbuki aradan yıllar geçti, gün batmayan imparatorluk, gün doğmayan adaya sıkıştı, kaldı. İhtiyarlarımız hâlâ en büyük düşman olarak İngiliz'i görür.

Düşman küfürdür. Onu temsil eden hangi milletten olursa olsun fark etmez. Kâfir bir millet Müslüman olursa, hemen o düşmanlık dostluğa dönüşü verir.

Şahıslara, sınıflara ve milletlere değil, küfre karşıyız.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.

Bakara, 185

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.

Buhari

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI