Cevaplar.Org

PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-6

Bernard Lewis(Sözde tarihçi, İslam düşmanı 2018’de dar-ı cezayı boyladı.. Yahudi kökenlidir ve George W. Bush'un danışmanlığını yapmıştır.)


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2020-06-01 17:06:44

Bernard Lewis(Sözde tarihçi, İslam düşmanı 2018'de dar-ı cezayı boyladı.. Yahudi kökenlidir ve George W. Bush'un danışmanlığını yapmıştır.)

11 Eylül'den sonra Lewis, Bush yönetiminin Ortadoğu politikalarının fikir babalarından biri olmakla kalmamış, İslamofobi'nin Batı'daki baş körükleyicilerinden biri haline gelmiştir. 28 Temmuz 2004'te Alman Die Welt dergisine verdiği mülakatta şunları söylemiştir: "Yüzyılın sonuna kadar Avrupa'ya İslam hâkim olacaktır... Avrupa Arap batısının, Magreb'in bir parçası haline gelecektir." 31 Ekim 2005 tarihli The New Yorker dergisine göre de Lewis, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'e şu tavsiyede bulunmuştur: "Araplara yapılması gereken şeyin iki gözleri arasına büyük bir sopayla vurmak olduğuna inanıyorum. Onlar yalnızca güce saygı duyar."

*Bernard Lewis gibi sözde tarihçi aslında tarih mühendisi olan bazı isimler, İslam dünyasını parçalayan haritalar yapmaya bayılırlar. Gönüllerindekini kâğıda dökerler ve geçirirler. Vaktiyle Bernard Lewis, Pentagon dergisine çizmiş olduğu bir haritada, zaten bölünmüş İslam dünyasını İsrail hatırına bir kez daha bölünmüş gösteriyordu.

* Medeniyetler birbirinin kopyası ya da zıddı olmak zorunda değildir. Tekâmül kanunuyla birbirlerini tamamlayabilirler. Lakin Bediüzzaman aynen Bernard Lewis gibi Batı medeniyetiyle İslam medeniyetini zıt kategorilerde görmüştür. Zira Batı medeniyeti maddeci bir medeniyettir ve manevi bağlarıyla ilişkisini kesmiştir. Bu onun maddi tarafından istifade edilmeyeceğini elbette ki göstermez. Tabii ki bu maddeci olmak değildir. İkisi birbirinden farklıdır.

BeÅŸÅŸar Esad

Esat'ın basında mevzilenmiş Ceyda Karan gibi mücahideleri de var. Onun dışında Miraç Ural ve benzerleri de sahadaki mücahitleri! Unutmadan en büyük küresel mücahitlerinden birisi ise, tabansız Seymour Hersh. Ona göre her türlü iftira ve taktik savaş sanatından sayılır ve meşrudur. Bundan dolayı halka kimyasal silahları ha Beşşar atmış, ha Türkiye atmış! Ne fark eder? Ona göre önemli olan Esat'ın kazanması. Ötesi teferruat.

* Ürdünlü Yazar Yasir Zeatire ABD'nin tavrını şöyle izah etmektedir:" ABD, Esat'ın devrilmesini istemiyor. Lakin diğerlerini kızdırmamak veya ilan edilmiş tavrına ters düşmemek ve tutarsız görünmemek için doğrudan da yardım edememektedir. Bundan dolayı dolambaçlı yollara tevessül etmektedir."

* Tunus Cumhurbaşkanı Münsif Marzuki'nin ifade ettiği gibi Esat asrın Neron'udur ve Batılılar bu Neron'un kılına halel gelmesini istemiyorlar. Dahası İslam âleminde yaktığı Şiilerin de yakıtı olduğu fitne ateşiyle ısınıyorlar. Faysal Kasım'ın ifadesiyle, 30 ülke ile Saddam'ı Kuveyt'ten kovmaya geldiler, 40 ortakla da Esat'ı koltuğunda tutmaya çalışıyorlar.

* Artık Esat'ın dostları, hâkimi haline gelmiş bulunuyor. Esat, devlet başkanı olmaktan ziyade Şam muhtarı haline gelmiştir. Muhtarlığı halkına kaptırmamaya çalışıyor. Doğu Perinçek ve Abdullatif Şener dışında kim takar Şam muhtarını!

* Babasının sulbünden gelen Başşar Esat da babasının karaltısını ve karakterini yansıtıyor. Fiziki ve metafiziki genlerini taşıyor. Zulmü bu nedenle katmerli. 

* Henüz Arap Baharı ufukta görünmez iken Beşşar Esat 2009 yılında Türkiye'den bazı gazetecileri Şam'a davet etmişti. Onların arasında Yusuf Ziya Cömert de var. Mülakat esnasında Yusuf Ziya Cömert farazi bir soru soruyor. Esat bu soruya verdiği cevapta mayasını ve kimyasını ortaya koyuyor ' Hama olayları sırasında babanızın yerinde olsaydınız ne yapardınız?" sorusuna 'katlardım' demese de, istifini bozmadan şu karşılığı veriyor: "Ben de aynısını yapardım…" Elbette Yusuf Ziya Cömert şok oluyor. Lakin Suriyeliler Esat'ın tıynetine yabancı değiller. Zira açılım vaat ettiği 2001 yılından itibaren söylediklerinin üzerine yatmış birisi. Halkı kandırmak için de eski tüfeklerin kredisini kullanmıştı.

* 2001'den topyekûn Suriye ayaklanmasına kadar geçen sürede Beşşar Esat küçük çaplı olarak babasından kalan katliamları sürdürmüştür. Babası, Tedmür cezaevi katliamı ile nam salmıştı. Dilden dile dolaşıyordu. Adeta testereli korku filmlerinden çıkmış oğlu Beşşar Esat ise Saydnaya cezaevi katliamı ile anılıyor. Suriye halkı bütün halklar gibi baskı karşısında ve dönemlerinde gerçekleri yalın anlatmak yerine fısıltı halinde sembolizm diliyle fıkralar üzerinden anlatıyor. Bunlardan birisi de baba-oğul Esat'larla alakalı bir fıkradır. Beşşar Esat rüyasında babasını görür. Eski Şam sokaklarında Romalılardan kalma bir hamamdan çıkmaktadır. Hamamdan çıkarken kirini tozunu atmış bir halde parlamaktadır. Oğluna da tavsiye eder. Oğluna hamamın kelepir olduğunu söylemeyi de ihmal etmez. 250 Suriye Lirasıdır. Ertesi gün oğul Esat söz konusu hamamın yolunu tutar. O da hamamdan memnun kalmıştır ve ayrılırken usulen fiyatı sorar. 300 Suriye Lirası cevabını alınca irkilir ve neden babasıyla kendi arasında bir farkın gözetildiğini sorar. Hamamcı hazır cevaptır ve şöyle söyler: "Babanızdan daha kirli çıktınız!" 

* Her alanda babasını katladı. Suriyeli solcu düşünürlerden Tayyip Tızzini, Suriye'de totaliterliğin dört direğini ve sütununu gördüğünü söylemiştir. Servet, Rami Mahluf ve ailenin tekelindedir. Keza basına tümüyle Esat rejimi hükmetmektedir. Özel basın organları (Dünya Kanalı ve el Vatan gazetesi) yine dayıoğlu Mahluf ailesinin elindedir. Güvenlik, ordu ve siyaset de yine ailenin tekelindedir. Baas Partisiyle siyaseti kontrol etmektedir. Ordu ve güvenlik birimleri yine ailenin uhdesindedir. Beşşar, Mahir Esat kardeşler ile Rami Mahluf bütün köşeleri tutmuşlar ve ülkenin bütün kilit mevkilerine hükmetmektedir. Tayyip Tızzıni gibi Suriyeli düşünür ve siyasetçi Prof. Abdurrezzak İd de baba Esat'ın önce orduyu ardından güvenliği/muhaberatı ve sonunda da siyaseti Nuseyrileştirdiğini ifade etmektedir. ( http://algadtv.com/?p=80935 )

* Bugün de Beşşar'ın batini rejimi görüldüğü gibi halkına karşı İran'a dayanmaktadır. Bu gerçek giderek daha belirgin hale gelmekte ve iki rejim siyam ikizleri görüntüsü vermektedir.

* Esat'ın dayandığı Nuseyri taifesinin özellikle kutsal değerlere karşı ağızlarının çok bozuk olduğu bilinir. Bu taifenin Hazreti Ali'ye ulûhiyet isnat ettiği mezhepler tarihçiler arasında çok kabul gören bir gerçektir. Nuseyri taifesinin dini inançlarıyla ilgili bütün kitaplarda bu mesele mufassal bir şekilde işlenir. Kur'an dışında kutsal kitapları olduğu da bilinir. Bu anlamda onlar 'Aliallahiler' olarak bilinen taifeye dâhildirler. Kimi Baascıların gözünde, Baas dini temsil ederken, Baas'ın başındaki Esat ailesi ise dini liderliği ve kutsal kişiyi temsil etmektedir. Yani Baas ve liderleri, seküler bir dinin rumuzları haline gelmiştir.

* Hüsnü Aktaş'ın 'Topal tağut' sıfatıyla andığı karışık ve karmaşık bir zatın(Doğu Perinçek) ceridesi(Aydınlık) ve kanalı Beşşar Esat'a yine çanak tuttu. Zaten sol gazeteler çanak nöbeti tutuyorlar. Bu görevi zaman zaman Cumhuriyet gazetesi ve ekibi deruhte ediyor. Nöbetleşe yapıyorlar. Zaman zaman da bu görevi Aydınlık ve benzeri mevkuteler ifa ediyorlar. Beşşar Esat son çanağını iyi kullanıyor. Adeta mülakatı Aydınlık gazetesi Beşşar ile değil, Beşşar Esat Aydınlık gazetesi ile gerçekleştiriyor. Zira Aydınlık gazetesi veya Ulusal Kanalı mülakat ve muhtevasını yayınlamadan Beşşar Esat'ın bürosu konuşmayı deşifre edip servise koydular bile.

* Baba Esat, 1970 yılında arkadaşlarına karşı darbe yapmadan önce İngiltere'de sır dolu üç hafta geçirmiştir. Ondan sonra da yönetime tek başına el koymuştur. Beşşar da İngiltere'de eğitim görmüştür.

* 40 yıldır İsrail'i bir fiske indirmeyen ve saçma dahi atmayan Esat da 2006 yılındaki algı operasyonunun üzerinden Arap liderleri 'adam bozuntuları' diye aşağılamıştır. Nasrallah ile birlikte kendisi bozuntu düzeyine bile çıkamamıştır.

*Veli Nasr'ın dediği gibi, Obama'nın gizli kahramanı Beşşar Esat'tır. Ona bir yenisi ilave olmuştur; Ruhani.

*Terörü imal eden ve terörle dans eden yabancı liderlerden birisi Beşşar Esat'tır. Gözünü kırpmadan yalan söyleyebilmektedir. Foreign Affairs dergisinden Jonathan Tepperman'a iki yıldan beri randevu vermeyen Esat Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırı ortamını kendi lehine istismar etmek için alelacele sarayına davet ekmiş ve hatta peşine düşmüştür.

* ABD'de Demokratların en büyük stratejik kafası olan Brzezinski, 'Esad'dan daha iyisini mi bulacağız? Bir dönem daha kalmasında ne mahzur var?' diyerekten Şam'ın Neron'una icazet vermişti. Onun ötesine geçen Kissinger, Esad'ın sadece İsrail'i değil onu var eden dünya sistemini de koruduğunu ve sigortası mesabesinde olduğunu belirtiyor. Peki! Esat kendi kendine mi ayakta kalıyor? Bir iki yıldır İran desteği olmasaydı çökmüştü. Kabir yıkıcılarına karşı kabir tapıcılarını seferber etti.

* Ruslara göre de, Esat çoğunluğun katili ama azınlıkların hamisidir. Lübnan Maruni Patriği Beşare de yine onu azınlıkların hamisi olarak nitelendirmektedir. Çoğunluktan nefret ettiklerinden çoğunluk katiline sempati beslemektedirler. Keza Jon Stadler gibi Hıristiyan yazarlar da sadece İran'ı değil aynı zamanda Suriye'nin kanlı katili Beşşar Esad'ı da Hıristiyanlar için Büyük Kuruş olarak nitelendiriyor (Assad: A Modern Cyrus the Great for Christians/27). Burası, sözün bittiği nokta olmalı…

* Halidi, Esat'ların Nuseyri olmasından öte Yahudi olduğunu ifade etmektedir. Suriye'nin eski Bağdat Büyükelçisi Nevaf Faris de aynı kanaattedir. Salman Masalha adlı Dürzi yazar da Haaretz gazetesinde Esat'ı İsrail'in kralı olduğunu yazmıştır.. (http://www.haaretz.com/print-edition/opinion/israel-s-favorite-arab-dictator-of-all-is-assad-1.352468 ). 

* Daha Beşşar Esat gitmeden, bölgedeki Esat'a muhalif bazı liderler gitti bile. Belki Esat gidinceye kadar birçok muhalif lider daha sahneden çekilecek. Bu da şimdilik dünya dengelerinin Esat lehinde olduğunu gösteriyor.

* Adam travmatik ve ailecek ruh hastası ve sözlerine de bu halet-i ruhiyesi aksediyor. Güya iktidarda kalabilecekmiş gibi bir de şimdiden intikam hesapları yapıyor. Yine Türkiye'ye yüklenmiş. Bazı sözlerden dolayı nodul yemiş gibi zıplıyor. Kripto Müslüman olmasının hatırlatılması kanını beynine sıçratıyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın daha önce 'Camii-i Emevi' de Cuma namazı kılacağız' sözlerini unutamamış. Babası ve kendisi ise Cuma günleri veya bayramlarda Emevi Camii'nde Amerikalıların ifadesiyle siyaseten namaz kılıyor. Gerçek namazların kılınacağı günlerin hatırlatılması dengesini bozuyor. Kan beynine sıçrasa da orada gerçek cumaların eda edileceği günler yakındır. Tarih onların veya Baasçıların 1964 yılında Emevi Camii'ni ve Hama'da Sultan Camiini tanklarla bastığını hatırlıyor. Elbette bunun rövanşı alınacaktır. Suriye'de yaşananlar bunun mukaddimesidir. Sadece Esat değil Esat'a destek verenler de hesap vermekten kurtulamayacaklardır.

* Faysal Kasım'ın deyimiyle kiralık katil olan Beşşar Esat kendisinden bekleneni icra ediyor. İsrail'in sınırlarını koruyor, Rusya'ya üs temin ediyor ve İran'ın Akdeniz kıyılarına inmesini veya ucu Akdeniz'de biten bir Pers imparatorluk hayalleri kurmasına imkân veriyor. Esat kendi halkı ve Türkiye gibi istisna bazı ülkeler dışında herkes için işlevsel bir role haizdir. Uluslararası sisteme hizmetinde sınır yok. Bundan dolayı dört yıl boyunca tarihin tanık olduğu en pahalı diktatörlerden birisi haline gelmiştir. Uluslararası şemsiye sayesinde. Ama peşinden dünya sistemini de beraber götürecektir. Uluslararası nifak topluluğu da Şam-Kudüs hattında çökecektir.

* Dost olduğumuz günlerde bile Esat, Batı basınına Türkiye'yi Osmanlı nüvesi ve hayali taşımakla suçlamıştı. Halbuki kendisi o gün de Safevi gündeminin parçasıydı ve onların minderinde oturuyordu. Besbelli ki, Türkiye'nin de kendisi gibi Safevilere biat etmesini diliyordu. Böylece bölgede İslam'ı, İslam adına tasfiye etmek müyesser ve mukadder olacaktı. 

* Halkına aslan, düşmanına ise devekuşu. İsrail namına İran ile birlikte halkını kırmaya devam ediyor.

* Esat ayakta kalmak için bölgeyi karıştırıyor. Cezayir İslamcılardan kurtulmak için başlarına kendilerinden gözüken çakma bir örgüt musallat etmişti. Bu GIA olarak biliniyordu. Sonunda AIS ve FIS onlar karşısında devletle uzlaşmak zorunda kaldı. Esat da IŞİD terörü üzerinden böyle bir sonuç elde etmeye çalışıyor. Lübnan'da dün ve bugün birçok fason ve çakma örgüt türetti. Züheyr Salim'in ifade ettiği gibi bu örgütlerden birisi Fethülislam idi. Bir diğeri ise son sıralarda kulağımıza çalınan Baalbek'te faal olan 'Ahraru Ehli's Sünne'dir. (http://arrouwad.net/page.php?itemid=50679 ). Adamlarda oyun ve alçaklık bol. 

*ABD'nin müttefiki olarak takdim edilen ya da kendini öyle zanneden Özgür Suriye Ordusu eridikçe eriyor, buhar olup uçuyor. Kalsa bile eski gücünde yeller esiyor. Özgür Suriye Ordusu buharlaşırken Esat niye buharlaşmadı acaba? Esat'ın gücünden mi yoksa arkasında meçhul bir haminin bulunmasından mıdır? Özgür Suriye Ordusunu eriten sahte hami ABD, Esat'ın devrilmesini engellemektedir. Onun gerçek hamisidir. Serkis Naum adlı en Nehar yazarı meçhul ortağın Esat'ı himaye ettiğini yazıyor (http://newspaper.annahar.com/article/179823-شريك-مجهول-يحمي-نظام-الأسد?id=179823 ) . Esat artık savunma pozisyonundan atak pozisyona geçti ve dünyanın terörle savaşması için biraz daha ciddi olmasını istiyor. Keza kendisinin ne kadar adam öldürdüğünü unutarak Türkiye'nin IŞİD'i desteklediğini savunuyor.

* Çarpıtma ustalarının IŞİD'in her yaptığına gözleri açık iken, Esat'ın her yaptığına kapalı. Neden? Derin gözleri yani kalpleri mühürlü de ondan. Hatta daha önce Esat'ın attığı kimyasal saldırıları bile muhalefetin üzerine yıkmışlardı. Yaşlı veya çocuk; Suriyeli masumlar bu şekilde Suriye cephesinde hakka ayna tutuyor, tanıklık ediyorlar.

* Hafız ve Beşşar Esat Suriye'nin son iki seffahıdır. Bu yönüyle seküler eğilimli Cemal Paşa'nın kötü kopyalarıdırlar. Sisi gibilerini alkışlarken, bilmem ki Batılılar Tiananmen Meydanı olayını ve Kuzey Kore Lideri kaçık Kim Jong'u nasıl kınarlar?

* Şam rejiminin Bağdat eski büyükelçisi Nevaf Faris'in ifadesiyle Fatimiler gibi asıllarının İran-Suriye kırması Yahudi bir aileye dayandığı ileri sürülen Beşşar Esat..

*Beşşar Esat kindar ve ahmak biri. Şamlı Neron. 2002 yılında kuzey Iraklı Kürtler gizlice Amerikalılarla görüşmeye gidiyorlar. Hoşyar Zebari tam takım olarak Washington'a gittiklerini hikaye ediyor. Celal Talabani ve Mesut Barzani ile birlikte Washington'ın eşiğini aşındırıyorlar ve hem siyasi hem de müdahaleyi planlayan askerlerle bir dizi gizli görüşme icra ediyorlar. Dönerken, Amerikalıların Irak'ı işgale karar vermiş olduğunu kesinkes anlıyorlar. Bölgesel dostlarını bundan haberdar etmek istiyorlar. Bu dostlar arasında Türkiye'nin olmaması manidar! İşgali, yerinde, isabetli ve değişim için gerekli bir adım olarak görüyorlar. Amerikalıların bu sırrın üçüncü ülkelerle paylaşılmasına izin verdiği anlaşılıyor. Talabani bu müjdeyi haber vermek için İran'daki patronlarının yanına uçarken Mesut Barzani ile Hoşyar Zebari Esat'la görüşmeye gidiyorlar. Konuşmasının burasında bir iltibas var. Karanlıkta kalan bir nokta var. Esat'la görüşmede Celal Talabani'nin ismi de geçiyor lakin aynı zamanda onun Tahran'a yollandığı da ifade ediliyor. Demek oluyor ki, Celal Talabani İran'a bu üçlü görüşmeden sonra gidiyor. İran'ın Kürtler arasında sosyalistlere daha yakın durması da dikkat çekici. Buradan PKK ile ilişkilerine de köprü kurabilirsiniz.

Esat'a meseleyi dolandırmadan söylüyorlar. Bush'un müdahale için kararlı olduğunu arz ediyorlar. Beşşar'ın bu işe aklı yatmıyor. Amerikalıların karadan bir harekat yapacaklarına hiç ihtimal vermiyor. Sadece Kürtleri Afganistan'daki Kuzey İttifakı gibi kullanacaklarını ve silahlandıracaklarını ve Saddam'ın üzerine salacaklarını düşünüyor ve öngörüyor. Hatta Abdulhalim Haddam daha da ileri giderek Celal Tababani ile bahse giriyor ve diyor ki 'Amerikalılar Irak'ı işgal edecek olurlarsa sağ kolumu kopartıp size vereceğim!' Bunun üzerine Celal Talabani kendinden emin bir biçime şunu söylüyor :" Sen sağından vazgeçemezsin ama ben solumdan vazgeçebilirim. Amerikan müdahalesi olmazsa bırak ben solumu sana vereyim!" Demek ki, Amerikalılar iyi güvence vermişler.

*Hoşyar Zebari Arap Baharı öncesinde Suriyeli liderlerle görüşüyor ve Tunus'da yanan kıvılcımın bütün Arap dünyasına sıçrayabileceğini ve Irak olarak acı patlıcan gibi olduklarını ve üzerlerine kırağı yağmasının bir zararı olmayacağını söylüyor. Arapça bir deyim söylüyor: 'Yağmurun ıslak adama zararı olmaz.' Hatta Arap Baharının kurgulu ve programlanmış bir komplo olmadığını söylüyor. Sosyolojik bir mesele olduğunu ifade ediyor. Amr Musa da buna katılıyor. Beşşar Esat ise aksine hayale ve umuda kapılıyor ve Arap Baharının kendi konumlarını daha da güçlendireceğini düşünüyor! Nitekim Deraa olaylarından önce Wall Street Journal gazetesine yaptığı bir konuşmada, ' Arap Baharı bize uzanmaz' diyordu. Hala da savaşanların halktan değil dışarıdan geldiklerini söylüyor. Irak'a, dışarıdan gelenleri transfer etmekten geriye kalmış bir hatıra ve intiba olsa gerek! Mübarek'in devrilmesinden sonra sevince gark oluyor ve Mübarek sonrasında Mısır'la ilişkileri geliştirebileceklerini ve Irak-Suriye ve Mısır ekseninin Arap dünyasının ana gücünü ve gövdesini temsil edeceğini söylüyor. Hayal gani!

* Onun ötesinde Esat rejimiyle İran arasında Irak'a dair yazılı olmayan bir mutabakat vardır. Bazı konularda tam olarak anlaşamasalar bile Lübnan Suriye'nin patronluğuna ve payına düşmekte ve adeta arka bahçesi veya çiftliği olup Irak da İran için aynı konumu arz etmektedir. Elbette 2005 sonrasında Lübnan'da İran'ın rolü daha fazla öne çıkmıştır. 

* Arap Baharının Suriye limanına ulaşmasıyla birlikte de Esat ve avenesi İran'ın kararlarının esiri haline gelmişlerdir. Esat'ın ahmakça hülyaları Arap Baharına tosladığı gibi, Mübarek'in devrilmesinin de kendisine bir faydası olmamıştır. O haddi zatında düşmanlığına iman etmiş biri olarak zararını faydasını görebilecek durumda değil.

*Mübarek'e göre, Esat ailesi tamamen krizmatik bir aile. Nerede bulunurlarsa orada kriz patlak verir. Mübarek her Arap zirvesinde henüz temyiz aşamasına gelmemiş ve siyaseten de akil baliğ olmamış Esat'ın kendilerine nutuk çektiğini ve kendisini Saddam sandığını söylüyor..

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç bir ortak koşmasın.

Kehf, 110

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.

Tirmizi, Savm 82, (807); İbnu Mace, Sıyam 45, (1746)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI