Cevaplar.Org

TUÄžYAN VE TAÄžUT

I-Tuğyan Tuğyan sözlükte; taşma, hiddetlenme ve azma demektir. Terim olarak tuğyan; azgınlık, sapıklık, zulüm, isyan ve küfür gibi anlamlara gelir.


Ali Bozkurt

alibozkurt.02@hotmail.com

2020-05-27 12:51:37

I-TuÄŸyan

Tuğyan sözlükte; taşma, hiddetlenme ve azma demektir.

Terim olarak tuğyan; azgınlık, sapıklık, zulüm, isyan ve küfür gibi anlamlara gelir.

Tuğyan teriminin kâfirlere ait bir vasıf olarak kullanıldığı altı ayet ve kısa açıklamaları şöyledir:

1-"Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkıdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır."(1)

Yahudiler, azgınlıkta/tuğyanda ileri giderek Allah'ın -haşa- cimri olduğunu söylemişler ve bundan dolayı da lanete uğramışlardır. Sabuni, bu ayeti tefsir ederken şu izahı yapmıştır: 'Ya Muhammed! Sana indirilen bu Kur'an, mutlaka onların inkar üzerine inkarlarını, taşkınlık üzerine taş­kınlıklarını artıracaktır. Çünkü her âyet indikçe onlar onu inkar edecek, böylece azgınlık ve inkarları artacaktır. Bu, sağlıklı kişiler için hazırlanmış olan yemeğin, hastaların hastalığını artırmasına benzer. Ta­berî şöyle der: Yüce Allah Peygamberine (s.a.v.), Yahudilerin rablerine karşı kibirli ve gururlu olduklarını, her ne kadar hakkın doğruluğunu bilseler de anlamak istemeyip inat edeceklerini bildirmiştir.'(2)

2-"Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyla uygulamadıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir" de. Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Kâfirler topluluğuna üzülme."(3)

Ehl-i kitabın doğru yol üzerinde olmaları için samimi bir şekilde Tevrat ve İncil'de bulunan emirlere uyup geleceği haber verilen Hz. Muhammed (s.a.v.)'e iman etmeleri gerekirdi. Onlar, iman etmek yerine, Kur'an'da bildirilenleri inkâr edip azgınlıkta ileri gitmeyi tercih etmişlerdir.

3-"Yine O'na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içerisinde bırakırız."(4)

Allah, inanmamakta ısrar eden kötü niyetli inkârcıları hidayete erdirmez; onları azgınlıkları ve şaşkınlıkları içinde bırakır. Ömer Nasuhi Bilmen, bu ayetin nüzul sebebini şöyle açıklamaktadır: 'Rivayete göre Kureyş müşrikleri Rasulullah'a müracaat etmişler, Hz. Musa elindeki âsâyı taşlara vurunca sular fışkırmıştı, Hz. Isa da ölüleri diriltmişti. Sen de şu Sefa dağını altın kıl sana imân edelim demişler. Bunun üzerine Resul-ü Ekrem de Sefa dağının altın olmasına dua etmek istemişti. Bu sırada Cibril-i Emin gelmiş. Ya Rasulullah!. Dilediğini istemek sana aittir, istersen Sefa altın olur. Fakat o müşrikler yine imân etmezlerse derhal helak olurlar. Binaenaleyh istersen onları bırak, İçlerinden ileride tövbe edecek olanlar, tövbe ederek helakten kurtulsunlar, demiş. Resul-ü Ekrem de onların haklarında yine bir merhamet belirtisi göstererek bu duada bulunmamıştır. İşte bu hâdise üzerine bu âyetler nazil olmuştur. O müşriklerin kabiliyetlerinin derecesini göstermiştir.'(5)

4-"Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız."(6)

Allah, her şey için bir vakit tayin etmiştir. Hayrı da şerri de insanın istediği anda değil, kendisinin takdir ettiği zamanda yaratır. Ahirete inanmayanlar bile hemen cezalandırılmaz. Allah'ın takdir ettiği kadar azgınlıkları içinde bocalayıp dururlar. Takdir edilen zaman gelince de olması gereken olur.

5-"Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı."(7)

Ömer Nasuhi Bilmen, bu ayetin nüzul sebebini şöyle açıklamıştır: 'Rivayete göre Peygamber efendimizin duası üzerine Mekke'deki müşrikler bir müddet kıtlık ve pahalılığa uğramış, pek aç bir halde kalmışlardı. Ebu Süfyan, Resûl-i Ekrem'e müracaat etmiş, sen âlemlere rahmet olarak gönderildiğini iddia ediyorsun, hâlbuki kavmin açlıktan ölmekte bulunmaktadır, demiş, bunun üzerine bu âyeti kerime nazil olmuştur. Evet.. Buyurulmuş oluyor ki: O bir kimsenin inkârcılar, öyle kimselerdir ki, kendilerine isabet eden musibetler de birer uyanma vesilesi olmak üzere bir rahmet eseri demektir. Fakat onlar yine uyanmazlar. Hattâ bu musibetler giderilip kendilerine büyük nimetler verilse de onlar yine nankörlüklerinde devam edip dururlar.'(8)

6-"Şüphesiz, insanoğlu kendini müstağni sayarak azgınlık eder"(9)

Kimseye ihtiyacı olmadığını düşünüp azgınlık etmek, inkârcıların bariz niteliklerindendir.

II-TaÄŸut

Sözlükte Tağut; Azgın, sapık, haddi aşan, zorba anlamlarına gelir.

Terim olarak Tağut; Tanrı olduğunu iddia eden, insanların Allah'a değil kendisinin emirlerine tabi olmalarını isteyen ve bunun için halka baskı yapan kimse demektir.

TaÄŸut denince akla ilk olarak Åžeytan, Firavun ve Nemrut gelir. Bunlar gibi olan ve olmak isteyenler de birer taÄŸuttur.

Tağuttan bahseden altı ayet ve kısa izahları şöyledir:

1-"Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir."(10)

Sağlam kulpa yapışmanın tek yolu, tağuttan uzaklaşıp Allah'a inanmaktır. Tağutun ne olduğunu yeterince anlamak için bir de Ömer Nasuhi Bilmen'in izahına bakalım: 'Tâğut, azgın, taşkınlık yapan, bozguncu kimse demektir. Şeytan bir Tâğut olduğu gibi Cenab-ı Hak'kı inkâr eden, insanları dinden, ahlâktan mahrum bırakmaya çalışan her şahıs da bir tâğuttur. Rablık iddiasında bulunan Firavunlar, Nemrutlar ve onların peşine düşmüş olan bozguncu ve tabiatçı kimseler de birer tâğuttur. Sihirbazlar, kâhinler de bu kabildendirler.'(11)

2-"Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar."(12)

Aydınlığa çıkmanın yolu, iman edip Allah'ın dostluğunu kazanmaktır. Tağuta uyanlar ise karanlıklara batarak devamlı kalacakları cehenneme girerler.

3-"Andolsun biz, her ümmete, "Allah'a kulluk edin, tâğûttan kaçının" diye peygamber gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün."(13)

Allah'ın peygamber göndermesinin en önemli gayesi; insanların, tağut olan şeytandan ve şeytanın yolunda giden diğer tağutlardan uzak durarak, tevhit inancı üzere olmaları gerektiğini haber vermektir.

4-"Tâğût'tan, ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah'a yönelenler için müjde vardır. O hâlde, kullarımı müjdele!"(14)

Tağut olan şeytandan ve şeytanın emri ile hareket ettikleri için tağut sayılan diğer varlıklardan uzaklaşıp içten gelerek Allah'a kulluk edenler için cennet müjdesi vardır.

 5-"İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır."(15)

İman edenler, gerektiğinde Allah yolunda savaşırlar. Allah yolunda savaşmanın dünyadaki sonucu adalet, ahiretteki sonucu ise cennettir. İnkâr edenler ise tağut için savaşırlar. Tağut için savaşmanın dünyadaki sonucu adaletsizlik, karmaşa ve zillet; ahiretteki sonucu ise cehennemdir.

6-"Kendilerine Kitap'tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar "cibt"e ve "tâğût"a inanıyorlar. İnkâr edenler için de, "Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar."(16)

Diyanet Tefsiri bu ayeti şöyle açıklamıştır: 'Uhud Savaşı'ndan sonra Medine yahudilerinden bir grup Kâ'b b. Eşref, Huyey b. Ahtab gibi reislerinin peşine takılarak Mekke'ye gelmişler, müslümanlara karşı savaşmak üzere Mekke müşrikleriyle bir antlaşma yapmak istemişlerdi. Mekkeliler bunların okuryazar ve Ehl-i kitap olduklarını göz önüne alarak kendi din ve gelenekleriyle Hz. Peygamber'in getirdiği din ve yaptığı işler hakkında bilgi vermişler, yahudilerden bir değerlendirme yapmalarını istemişlerdi. Yahudiler İslâm aleyhine, şirk lehine hüküm verdiler ve değerlendirme yaptılar, şirkin İslâm'dan daha hayırlı olduğunu söylediler, hatta müşriklerin isteği üzerine putlara (cibt) secde ettiler. Âyet-i kerîme -başkalarına da ibret olmak üzere- bu çirkin, ahlâksız, ikiyüzlülüğe dayalı, kendi kutsal kitaplarına da aykırı (Çıkış, 20/3-4) davranışı kınamak ve sahiplerinin hak ettikleri cezayı bildirmek için gönderildi.'(17)

Dipnotlar

1-Maide-64

2-Sabuni, Safvet'üt-Tefasir, C: 2, S: 118-119

3-Maide-68

4-En'am-110

5-Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meal-i Alisi ve Tefsiri, C: 2, S: 939

6-Yunus-11

7-Mü'minun-75

8-Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meal-i Alisi ve Tefsiri, C: 5, S: 2296

9-Alak-6.7.

10-Bakara-256

11-Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meal-i Alisi ve Tefsiri, C: 1, S: 268

12-Bakara-257

13-Nahl-36

14-Zümer-17

15-Nisa-76

16-Nisa-51

17-DÄ°B Kur'an Yolu Tefsiri, Cilt: 2 Sayfa: 80

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma.

Bakara, 147

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Yapılan hayırdan (ma'ruf) hiçbir şeyi küçük bulup hakir görme, kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa (bunu ehemmiyetsiz görüp ihmal etme)

Müslim, Birr 144, (2626)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI