Cevaplar.Org

MUSTAFA ÖZCAN İLE A’DAN Z’YE-15

Ürdünlü spastik bir çocuk İsrail’i bitiş gününü de söylüyor. 13/7/2022. Elbette en doğrusunu Allah bilir! Lakin yine isabet edenler onun bildirdikleridir. Elbette bizim saatimiz şaşsa da kaderin saati şaşmaz.


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2019-11-29 14:33:45

İsrail

*Ürdünlü spastik bir çocuk İsrail'i bitiş gününü de söylüyor. 13/7/2022.  Elbette en doğrusunu Allah bilir! Lakin yine isabet edenler onun bildirdikleridir. Elbette bizim saatimiz şaşsa da kaderin saati şaşmaz.

*Masumlar büyük bedel ödüyor. Lakin İsrail'i söküp atmak kolay olmayacaktır. Küresel çapta bir olaydır ve hepimiz İsrail'in İsrail'den ibaret olmadığını biliyoruz. Raid Salah'ın ifade ettiği gibi arkasında Batı kampı ve deccaller saf saf dizilmiştir. Raid Salah, Rusya, İran ve Beşşar ve Batı kampını deccaller sürüsü yani aldatıcılar kampı olarak tasvir ediyor. İsrail bu çatışmada Sisi ve Beşşar gibilerin üzerinden zaman kazansa da, bu ölünün son iyileşme hali gibi olacaktır.

*Bugün İsrail ancak İslam dünyasına entegre olmakla, barış yapmakla veya Batı tarafından stratejik ortak olarak kalmak ve kollanmakla hayatta kalabilir. Bunun için de işlevsel bir role ihtiyacı var. Onun ötesinde İslam dünyası ile Batı arasında bir nefretin ve kavganın oluşması İsrail'in yerini sağlamlaştırır. Bu nedenle de Netanyahu hükümeti terör konusunu öne çıkartıyor.

*Fransa ve Müslümanlar Yahudi savaş kundakçıları tarafından yaş ve kuruyu yakabilecek savaşa yakıt ve kurban mı seçildiler? İsrail, terör yaftası üzerinden İslam dünyasını zayıflatmaya çalışıyor. Bunun içinde Charlie Hepdo gibi kışkırtıcı araçlara ihtiyacı var.

*Birleşmiş Milletler Sözcüsü Chris Gunnes, Gazze'de tanık oldukları dile getirirken gözyaşlarına boğulmuştur. El Cezire televizyonunun canlı yayınına bağlanan Gunnes, ağlamaktan konuşmasını tamamlayamıyor. Gunnes gözyaşlarıyla birlikte şunları söyleyebilmiştir, "Filistinlilerin ve çocuklarının temel hakları çiğneniyor. Bu korkunç bir durum." Canlı yayın daha sonra Gunnes'in hıçkırıkları nedeniyle yarıda kesiliyor. Evet! Canlı yayında BM iflasını sergilerken, uluslararası camia da vicdansızlığını ortaya koymuştur. 

*Claire Hoy, Victor Ostrovsky'nin birlikte yazdıkları Hile Yolu (By Way Of Deception) kitabı Mossad'ı ve İsrail'in ruhunu anlatmaktadır. 

*İsrail iki dünya harbine bedel kurulmuştur. Herhalde bunların rövanşıyla birlikte de geldiği deliğe geri dönecektir.

*Bölgemizde İsrail ve İran Devrimi din ve mezhep savaşlarının tohumunu serpti ve şimdi acı hasadıyla karşı karşıyayız. Bu yeni süreçte inşallah Birinci ve İkinci Dünya Savaşının tortularını ve mirasını hallaç pamuğu gibi atacak ve İslam dünyasına yönelik zulumatı dağıtacağız.

*Ürdün'ün kaderi İsrail'e bağlıdır.

*İsrail'in kuruluşunun arkasında güvenlik kaygısı vardır. Güvenli bir mekân ihtiyacı milli devlet arayışına itmiştir. Lakin bu da çare olmamış. İşleri daha da karıştırmıştır. İsrail burada da güven duygusunu tadamamıştır.

*Sefardim toplumunun ileri gelenlerinden Haham Meir Mazuz, Mescid-i Aksa ve ona yönelik saldırılar konusunda Meir Kahane'nin izinden gidiyor. Bu dalgaya 'radikal Kahanizm' deniliyor. 1980'li yıllarda etkili olan bu dalga son sıralarda yeniden hortlamış bulunuyor. Saldırgan bir Mesiyanik damarı temsil ediyor (eschatological messianism). Son dönemde bütün dini akımlarda ve bütün dinlerin mensuplarında eskatolojik (Mehdi ve Mesih intizarı ve kıyamet alametleri) damar depreşmiş durumdadır. Durumdan vazife çıkartan Kahaneciler İsrail hükümetinin de yardımıyla oldu-bittilerle Mescid-i Aksa'yı yıkmak ve yerine Süleyman Tapınağını kurmak istiyorlar. Adeta bu hususta çılgına dönmüş durumdalar. Bunların ileri gelenlerinden birisi de Tunus doğumlu Haham Meir Mazuz. Son günlerde şu dini görüşünü yayınlamıştır: Harem-i Şerif'e ve Mescid-i Aksa'ya ve haziresine girmek Yahudilerin dini bir semboli ve şairesidir ve bunu yerine getirmeyenler Rabbin gazabına uğrarlar. Hâlbuki ölen İsrail´in eski Baş Hahamı Rav Ovadia Yosef ise tam tersine söyleyerek bunun Yahudilik şeriatından(Halakhah) sapmak ve çıkmak olduğunu söylüyordu.

*İsrail'in etrafındaki yenilmezlik efsanesi yıkılmıştır. 1991 yılında Saddam'ın İsrail'e attığı füzelerden sonra İsrail semaları yolgeçen hanına dönmüştür. Demir Kubbeye rağmen İsrail şehirleri kevgire dönmüştür. Hamas, Ben Gurion Havaalanını bile tehdit etmektedir. Dimona Nükleer Santralinin bulunduğu ve Netanyahu'nun evinin yer aldığı kompleks bile Hamas'ın füzelerinin menzilinin dışında kalamamıştır. İsrail'in dokunulmazlığı veya başka bir ifadeyle zırhı delinmiş ve karizması çizilmiştir. 

*İsrail güvenliği için bu kadar seferber olmasına rağmen güvenlik duygusunu tadamamış belki bu duygusu sonsuza dek aşınmıştır. İsrail bütün silahlarına rağmen çıplaktır.

*Çin Seddi ve İngiliz adalarına Roma Kralı Hadrian tarafından örülen Hadrian Duvarından sonra modern zamanlarda ilk kez düşmanlarıyla arasına duvar ören İsrail olmuştur. İsrail'in utanç duvarı veya bu işi ve eylemi Kur'an icazının modern zamanlarda iz düşümünden veya yeniden tasdikinden başka bir şey değildir. Onların bugün yaptıklarına Kur'an Haşr Suresi 14'üncü ayette şöyle parmak basmaktadır: "Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişme ise pek şiddetlidir." Görünen şudur: İsrail efsanesi Filistinlilerin darbeleri altında çöküyor.

*Bununla birlikte yine Kur'an üzerinde matematiksel işlemlerle; Nihad Bessam Cerrar ve Yusuf Müsaide gibi Kur'an şifreleri veya istişfaf, istişraf veya istihrac yoluyla İsrail'in sonunu bulanlar ve 2022 olarak tespit edenler var. 16 Amerikan istihbarat teşkilatı da İsrail'in sona eriş tarihi olarak 2025'i veriyorlar (http://www.echoroukonline. com/ara/ articles/212653.html ). Bizden aktarması. İnanıp inanmamak size kalmış bir keyfiyet.

*1959 yılından beri İsrail bölgeyi hazmedebileceği şekilde yeniden bölmek, un ufak etmek istiyor. Churchill'in izinde Bush bu politikalara hizmet etti.

*Yıllar yılı İsrail tehlikesini fazla abartarak diğer tehlikeleri gölgeledik veya farkına varamadık. Hâlbuki bu coğrafyada sadece iki gözümüz değil dört gözümüzü açmalıyız. İran gibi pusudaki diğer tehlikeler bu kör noktamızı iyi kullandı. İsrail'i bütün korkularımızın kaynağı haline getirdik. Hâlbuki İsrail şeytanın hileleri ve düzeni gibi zayıf bir bünyeyi ifade ediyor. Elbette hafife almak anlamında söylemiyorum. Bununla birlikte, İsrail'in bölgemizde tutunması ve Eretz Israel dedikleri büyük İsrail'i kurması fantezi. Obama'nın Suriyeli muhalefete fantezi demesinden daha öte fantezi bir yapıdır. Yıkılması Allah'ın pek kullarını bekliyor. Haçlılar gibi bölgeye entegre olması mümkün değil.

*Büyük İsrail mutasavver olarak Nil ile Fırat arasını kapsıyorsa da, bu fantezi boyutunda kalmaya mahkûmdur. İsrail, Deniz ile Nehir arasını aşamayacaktır. Hadislerin diliyle de bu gerçek sübut bulmuştur. Ürdün Nehri ile Akdeniz arasındaki bir havzaya sıkışacaktır. Nitekim de öyledir. İsrail'in ömrünün uzamasına neden olan faktör İran Devrimi olmuştur. Körfez ülkelerine ilaveten darbe ve karşı devrim süreçlerine katılarak İsrail lehine bir de Arap Baharını söndürmesi olmuştur.

*Basın mensuplarını öldürmek ve hedef almak İsrail saldırılarının olmazsa olmazı ve geleneği haline gelmiştir. 2009 saldırılarında 4 gazeteciyi katlederken, 2012 saldırılarında 3 gazeteciyi öldürmüştür.

*Gerçekten de İsrailli liderler çılgınlıkta yarışıyorlar. Ama yarıştıkça da doludizgin kendilerini bekleyen sona yaklaşıyorlar.

*Raid Salah ilaveten şunları söylüyor :"Yahudi askerleri o kadar ağır bir psikolojik baskı altındalar ve travma yaşıyorlar ki sormayın gitsin! Gazze'de aslanlar gibi çarpışanların karşısına çıkmamak ve önceden saf dışı olmak ve kendilerini ıskartaya çıkarmak için ellerine ve ayaklarına ateş açıyorlar. !

*Goro'dan 40-50 yıl sonra 1967 savaşında dönemin İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan İngiliz uyruklu Ürdün Silahlı Kuvvetlerinin başı olan Gallup Paşa'dan Doğu Kudüs'ü alan komuta heyeti arasındadır. İlk işi olarak Tapınak Dağı yani Harem-i Şerif'e gitmek olur. Burada İsrail bayrağını göndere diker ve yanındaki Siyonist liderlerle birlikte zafer sarhoşluğuyla Burak Duvarı önünde ( Ağlama Duvarı) şunları söyler: Bir daha terk etmemek üzere Tapınak Dağına geri döndük…"

Şimdi bu dönüşü oldu bittilerle kalıcı hale getirmek istiyorlar. İslam eserlerini ve izlerini silerek yerine Yahudi izlerini ikame etmeyi tasarlıyorlar. Bunu fiiliyata da döküyorlar. Dikmek istediklerinin peygamberleriyle veya İslam peygamberleriyle alakası yok. Gerçeğe istinat etmiyorlar. Bunlar, gerçekte veya tarihte olan değil, zihinlerinde tasavvur ettikleri şeyler, efsaneler. Garaudy bunlar için İsrail'in kurucu mitleri ifadesini kullanmıştır. Kendilerinden bir Mesih'in zuhuru beklentisi, kırmızı ineğin doğması ve üçüncü mabet, hepsi İsrail'in kurucu mitlerini veya efsanelerini temsil ediyor.

*Mesih'in önünde Arz-ı Mev'ud'a dönmeyi düşleyen Yahudiler Mesih'i geride bırakarak önceden Filistin'e avdet etmişlerdir. Şimdi de kendilerine göre şartları oluşmadan oldu bittilerle Mescid-i Aksa'yı tahrip ederek yerine Süleyman Tapınağı adını verdikleri yapıyı dikmek istiyorlar.

*Ateşle oynadıkları da bir gerçek. İnşallah, nöbetleşme diyarı olan Kudüs'te nöbet Müslümanlara da gelecek, geçecek. İsrail'in 10 yıl bile ömrü kalmadı. Ortadoğu'daki bu çalkalanmanın sonu İsrail'in zevaline çıkacaktır.

*İsrail bölge ülkelerinin ırkçılık damarı üzerinden bölünmesinden yanadır. Bundan dolayı Sudan'ın bölünmesini dört gözle beklemiştir. Bernard Lewis bunun mastır planlayıcısıdır. İsrail, Mısır, Irak ve Suriye gibi ülkelerin de bölünmesinden yanadır. Sadece taraftar olmayıp fiiliyata geçmesi için de elinden geleni yapmaktadır. Garaudy'nin Siyonizm Dosyası adlı kitabında buna dair epey ipuçları vardır. Bernard Lewis'den sonra benzeri bölücü haritalardan birisini Pentagon albayı Ralph Peters çizmiştir. İslam âlemini yeniden paramparça etmiştir. Çizmiş olduğu ayrılık haritası Kasım 2006'da yayınlanmıştır. New York Times bir benzerini Irak'ın karışmasından sonra güncelledi.

*Roger Garaudy'nin enfes bir kitabı var: İsrail'in Kurucu Mitleri. Bu kitap Türkçeye çifte kavrulmuş bir biçimde çevrildi. Bunlardan birisini Cemal Aydın yaptı. İkincisini de Konya'dan bir öğretim görevlisi veya üyesi yapmıştı. Kitabın muhtevası, İsrail'in mitler ve efsaneler üzerine kurulduğunu verili olarak ispatlamasıdır. Bu efsanelerin en modern ve yenilerinden birisi Holokosttur. Bizim Müslümanlar olarak Holokost'u inkâr veya ispat gibi bir yükümlülüğümüz, görevimiz elbette yok. Lakin burada önemli olan adalettir ve çifte standart uygulanmamasıdır Yani kurtarıcı postunda, kılığında sık sık yapıldığı gibi iğfalde bulunmamasıdır. Daha doğrudan söyleyecek olursak Nazilerin yaptığını Filistin'de icra etmemektir. Zulüm etmek herhalde en fazla mazlumlara yakışmaz. Lakin onlarca, yüzlerce Yahudi ilim adamı da İsrail'in Nazilerin yöntemlerini benimsediğini, kullandığını ve kurbanın cellâdının yerine geçtiğini doğrulamaktadır. Burada Holokost, İsrail'in elini serbest kılan bir zulüm aracı ve mekanizmasına dönüşmüştür. İşte bu kötüdür.

*Bir zamanlar Ortadoğu'nun demokrasi vahası olarak anılıyordu. İsrail kendisini Arap dünyası ile mukayese ediyor ve buradan kendisine ve sistemine meziyet ve üstünlük çıkartıyordu. Demokrasi seçilmiş milletin seçkin bir vasfı idi. Lakin Arap Baharı ile birlikte süngüleri düştü, ideolojik kaygıları ağır bastı ve Arap halk kitlelerine ve onların oluşturduğu dalgalara mesafeli durdu. Zira bu dalgaların taşıyacağı iktidarlar dostane olmayacaktı. Dolayısıyla Arap dünyasında demokrasiyi veya çoğulculuğu boğmak için arkaik ve eski Arap rejimleriyle birlikte oldu. Körfez ülkeleri gibi Mübarek'in devrilmesinden dolayı en fazla endişeye kapılan ülke İsrail oldu. Yine Sisi'nin darbeyle iktidara gelmesi karşısında en fazla sevinen ülkeler arasında bazı Körfez ülkeleriyle birlikte İsrail yerini aldı. Arap Baharı ile birlikte İsrail'in gizlemeye çalıştığı anti demokratik karakteri ortaya çıktı. Kendine demokrat olduğu anlaşıldı.

*İsrail'de tavan ve tabanda büyük bir çürüme yaşanıyor. İsrail askeri arasında vicdanı retçiler ve savaşmak istemeyenlerin sayısı artarken siyasetçi sınıfı içinde de yolsuzluk eğilimi skandallara neden oluyor ve yargıya taşınıyor. En azından şimdilik yargı erki sağlam görünüyor. Son 10 yıl içinde suçlanmaya maruz kalmayan bir tek siyasi lider kalmadı. Bu yapı ile birlikte İsrail son virajına doğru hızlı bir biçimde yol alıyor.

*İsrail'in temel eğilimlerinde sapma var. İsrail ismi tatmin etmedi şimdi bunu Yahudi devletine çevirmeye çalışıyorlar. Demokrasi de tatmin etmeyince yakında diktatörlüğe geçebilirler. Onlar için önemli olan rejimin şekli değil İsrail'in bekasıdır.

* Ya İsrail kendi özündeki Siyonizm zehrini atacak ya da dünya İsrail zehrini kusacaktır. İsrail'in kendi özündeki zehri atması şimdilik ve belki de ileride yani hiçbir zaman mümkün görünmüyor. Geriye sadece ikinci ihtimal kalıyor. O da İslam dünyasının İsrail zehrini tasfiye etmesidir. İsrail zehri bölge ilişkilerini ve dünyadaki asude iklimi zehirliyor. Dünyanın afiyetini geri kazanmasına imkân vermiyor. Beynelmilel ilişkileri zehirliyor. Bu zehri bölgeye İngiltere zerk etti. ABD ise sulamaya ve beslemeye devam ediyor. Zulmünü alkışlıyor. Lakin bu onu payidar etmez, belki ömrünü kısaltır. Dost acı söyler. ABD ise acı hakikati ondan gizliyor.

*Zaten ABD istese de adil bir yapı olmadığından İsrail'in zulmünü engelleyemez. Obama 25/26 Mart 2012 tarihli konuşmasında İsrail'in bölgenin en güçlü ülkesi olduğunu söylemiş ve buna ilaveten asla zail olmayacağını ileri sürmüştür. Esasında konuşmasının birinci şıkkı doğrudur. İsrail silah ve mühimmat açısından bölgenin en güçlü ülkesidir. Bu Kur'an-ı Kerim'in beyanıyla da sabittir. İsra Suresinin beşinci veya altıncı ayetinde ' ve cealnaküm eksere nefira' ayetinde bu konuya temas var. Kimileri bu ayetten Yahudilerin sayıca çok kılınacakları manasını çıkartmışlar kimileri de hasımlarına bakarak daha müteyakkız ve seferber olacakları anlamını çıkartmışlardır. Nüfusları Araplardan az olsa da seferberlik halleri Araplardan ziyadededir. Arapların üzerine adeta ölü toprağı serpilmiştir. Silah, mühimmat ve irade ve seferberlik hali karşısında Arapları fersah fersah geçmişlerdir. Pasif Arapları da iradi veya gayri iradi İsrail safına katacak olursak; Judaizerlerle yani Yahudileşmiş sinelerle birlikte sayıları daha da kabaracaktır. Dolayısıyla iki anlam da yanlış değildir. Hamas'a karşı İsrail'i destekleyen Arapları hangi safta saymak gerekiyor?

*Obama İsrail'in kalıcılığını kuvvete istinat ederek söylemiştir. Hâlbuki İsra Suresinin başında Allah hem İsrail'in gücüne hem de yıkılacağına ve kurduğu bütün yükseltilerin düzleneceğine ve yerle bir edileceğine işaret etmektedir. Demek ki gücü, yıkılmasına engel değildir. Kalıcılığının garantisi değildir. 1967 baskın savaşı İsrail'in müthiş zaferiyle sonuçlanmış, lakin bu İsrail'i daha fazla zehirlemiş ve zafer sarhoşu yapmıştır. Bunun kalıcı sonuçları olmuştur. İsrail bu tarihten itibaren aşırı milliyetçilerin ve dincilerin yatağı ve otağı olmuştur.

*'Sadece havyarla yaşanmaz' meselinde olduğu gibi Avigdor Liberman sadece sığınaklarda yaşanılamayacağını söylüyor. 2008-2009 yılında İsrail halkının sadece bir iki milyonu sığınaklara inerken, 2012'de bu sayı artmış ve 2014 yılında bütün İsrail halkını kapsamıştır. 1973 savaşında; İsrail halkı, rahata düşkünlüğünden dolayı çift pasaportlu olanları geldikleri yere geri gitmiştir. Savaş Filistinlilerin lehine döndüğünde İsrail'i boşaltan çifte pasaportlu Yahudilerin sayısında artış olacaktır. Geride kalanlar da Filistinlilerle anlaşmak zorunda kalacaklardır. Ömer Süleyman Aşkar'a göre ise geride kalanlar İslam'ın zaferi ve Mesih'in zuhuruyla birlikte İslam'ı seçecekler ve Araplarla din kardeşi olacaklar ve bölge sükûnete erecektir.

*Amerikan istihbarat teşkilatları İsrail'in on yıl içinde boşalacağını ve diaspora Yahudilerinin tekrar geldikleri yere döneceklerini öngörmektedir. Obama'ya rağmen Amerikan istihbaratı on yıla kalmadan İsrail'in sonunun geleceğini rapor ediyor. Obama'ya rağmen Beyaz Saray'ın en kıdemli muhabiri Lübnan asıllı müteveffa Helen Thomas'ın çağrısı da bu yönde idi. 16 Amerikan istihbarat teşkilatının ortaklaşa hazırladıkları ortak bir raporda, dünyanın İsrail sonrasına hazırlanması gerektiğine işaret ediliyor. 10 yıl içinde, gelenlerin bir kısmı geri dönecek, kalanlar da Arapların içinde kaynayıp gidecekler. Haçlı kalıntılarının Müslüman olması gibi onlar da Müslüman olacaklardır. İslamcıların yükselişi Yahudilerin burada kalıcı olduklarına dair umutlarını söndürmüştür (http://www.islammemo.cc/hadath-el-saa/Ghaza-tatahada-elGarf-elsamed/2014/07/23/203441.html ). Ya İsrail Siyonizm'den kurtulacak, normalleşecek ya da dünya İsrail'e nihayet verecektir. İkisi de aynı kapıya çıkar.

*İsrail Yahudi IŞİD devletidir.

*İsrail bugün birçok âlime göre Deccal koalisyonunu temsil ediyor. Ama kendini Mesih kampında zannediyor. Deccal koalisyonunun diğer ayağında ise kimi Batılı ülkeler yer almaktadır. Batılı ülkelerin Müslüman uyduları da bu Deccal koalisyonunun ortakları arasında sayılabilir. Deccal koalisyonunun çekirdeğinde bugün İsrail ile kimi Batılı ülkeler yer almaktadır. 

*Nihad Bessam Cerrar gibi cümle hesabı uzmanları İsrail'in ömrünün 2022 yılında sona ereceğini müjdeliyorlar. Şeyh Ahmet Yasin de New York Times gibi gazetelere yaptığı değerlendirmede üç ihtimalli bir hesapla 2016, 2021 ve 2027 yılları ile karşımıza çıkmıştı. Bununla birlikte Nihad Bessam Cerrar, müstakil olarak yazmış olduğu bir risalesinin başlığında zeval yılını ibraz etmiştir. Zeval-i İsrail: 2022. Elbette Kur'an ile ilgili keşfiyata dayalı olarak bu tarihe ulaşmıştır.. Tevrat'a göre bu nübüe/nübüat yani gaybın haberlerini değerlendiren Muhammed Abdullah Avn da Basiret Gözü (Aynu'l Basire) adlı programında Tevrat üzerinden giderek aynı sonuca ulaşmıştır. Nihad Bessam Cerrar Kur'an üzerinden, Muhammed Abdullah Avn ise Tevrat üzerinden yola çıkarak aynı sonuca varmışlardır.  Avn İsrail'in sonu olarak hicri takvim olarak 1443 tarihine ulaşıyor. Bu ise İsra Suresinin ayetlerinin kelime sayısına tekabül ediyor.

*Müslümanları ve Arapları insan olarak görmedikleri bir gerçek. Buna göre de muamele yapıyorlar. Filistinlileri insan olarak görmediklerinden onlara yaklaşımları da adeta 'hayvani' oluyor. Gazze saldırıları öncesinde ve sonrasında Netanyahu ile Ayalet Şaked adlı bayan milletvekili şuur altlarını boşaltmış ve Filistinliler için hayvan ve yılan tabirini kullanmışlardır. Bu atalarından ve dini kitaplarından meşk ettikleri bir meseledir. Dolayısıyla kaynaklarına göre ve bilinçaltlarına göre hareket ediyorlar. Kaynaklarına göre davrandıkça, davranış kalıpları değişmeyecektir. Bu durumda davranış kalıplarını değiştirmelerinin tek yolu, Yahudiliği terk etmeleridir.

*Türkiye 4 yıldır haykırıyor ama vicdanları bir türlü intibaha gelmedi. IŞİD ahmaklar sürüsünden bir adam kalkıp bir gazetecinin kellesini ala mele'in nas (alenen) kesiyor ve dünya ayağa kalkıyor! İsrail akıllı bombalarla onlarca Filistinliyi bir anda ve arada öldürürken kimsenin sesi çıkmıyor, kılı kıpırdamıyor! Bu durumda ölümün sesini işitmiyorlar mı acaba? Yoksa Fehmi Huveydi'nin ifadesiyle modern IŞİD İsrail yapınca kulağa hoş mu geliyor ne?

*İsrail karşımıza yakası açılmadık kavramlar ve söylemlerle çıkıyor. Bunlardan birisi İsrail Başbakanı Netenyahu'nun ahlaki tarafı temsil ettiklerini söylemesidir. Ahlak bu ise ahlaksızlık nedir peki? Doğru İsrail dünyaya bir ahlak dersi veriyor. Bu tersinden bir ders.

*Murat Yetkin ayar yemiş gibi, 'Anti Semitizm sapıklıktır' başlıklı bir yazı kaleme almış. Onların perspektifinden şunları yazıyor : "Merkezi ABD'nin New York kentinde bulunan 'Karalamacılığa Karşı Birlik' (Anti Defamation League-ADL) dünya çapında yürüttüğü bir Anti-Semitizm (Yahudi düşmanlığı) araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Türkiye'de bu oran yüzde 69 çıkmış. İran'da yüzde 56 mesela, daha az. Dünya ortalaması yüzde 26, en yaygın kanı "Yahudilerin kendi ülkelerinden çok İsrail'e bağlı olduğu" kanısı. Artık sevinmek mi, üzülmek mi lazım, Yunanistan'da da yüzde 69; al bizi vur onlara…" Yunanlılar kıbleyi şaşırsalar da bu noktada mihrapları sağlam kalmış. İranlılar ise İsrail ile komploda ortaklar. Acemler hem ABD'nin hem de İsrail'in sahte düşmanlarıdır. İrangate skandalında olduğu gibi komploda ortakları olurlar. ADL ise ters köşeye yatıran, Deccal örgütlenmelerinden biridir.

*Deccalizmin inişe geçmesiyle birlikte İsrail ve Batı inişe geçecektir. Yahudiler Allah'ın ve insanların ipiyle payidar olmuşlardır. Al-i İmran Suresinin 112'inci ayetinin ortaya koyduğu gibi İsrail'in kaderi İngiltere ve ABD'ye bağlıdır. Onlarla yükselmiş ve onlarla inişe geçecektir. 'Mutabakatü'l ihtiraat' kitabında muhaddis Ahmed İbni Muhammed Es Sıddik el Gimari 'hablunminallahi ve hablumminennasi' âyetinden İsrail'in hamisi olarak veya insanların ipi olarak İngiltere ve ABD'yi çıkarmıştır (S: 87, 88)). Lakin bu arizi/geçici bir devredir. Arizi devrede İsrail kurulacak ve ardından müminlerin eliyle yıkılacaktır. Allah Yahudilerin başına her devirde bir milleti salmış, musallat kılmıştır. İsrail'in kuruluşundan sonra da güçlü kullarını musallat edecektir. Araf Suresi 167'inci ayeti Yahudilerin kıyamete kadar milletler tarafından 'şeytan azapta gerek' misali mezelletten mezellete sürükleneceklerini ifade etmektedir. Kurtubi son fasılda bu görevin ümmeti Muhammed'e ait olduğunu bildirmektedir. Said Havva ise aynı ayetin yorumunda Arz-ı Mev'ud'a toplandıklarında ( Filistin) son olarak Müslümanların tenkiline uğrayacaklarını ifade etmektedir (er- Resul, Said Havva, ikinci cilt, s: 60). İsrail bir arizi devre olarak kalacak, yıkılacak ve bakiyesi dağınık halde kıyamete kadar mezellet içinde kalacaktır. Fazla söze ne hacet. Allah milletlerin kaderini tayin ediyor, Kur'an da haber veriyor. İnanmayan tarihe baksın. Daha inanmayan da ömrü varsa yarınları beklesin.

*Obama Filistinlilerle İsrail'i barıştırmaya çalışıyor. Halt ediyor. İsrail'in acelesi olduğunu düşünüyor. İki nedenden dolayı. Birincisi, demografik/nüfus yapısının zamanla Filistinlilerin lehine gelişmesi. İkincisi de, İsrail'in girerek yalnızlaşması. İsrailliler bu yalnızlaşma söylemine ifrit oluyorlar. Obama bu buzlanmanın kırılması için barışın şart olduğuna inanıyor. Filistinlilerin nüfus artışı nedeniyle Netanyahu İsrail ismini yeterli görmeyerek Araplara ve Filistinlilere Yahudi devleti ismini de tasdik ettirmeye ve dayatmaya çalışmaktadır. Yarın nüfusları azalsa bile burası Yahudi devleti olarak varlığını koruyacaktır! Demokrasi ise hak getire!

*Nihad Cerrar, 1948 yılında başlayan bu İkinci Vadeden çıkışın sonuna veya bu tarihi tünelden çıkışa yaklaşık 8 yıl kaldığını ifade etmektedir. Nihad Cerrar ve çoklarına göre İsrail'in nihai tarihi 2022 yılına denk gelmektedir. Dolayısıyla İkinci Vade ya da parantez dönem kapanmaktadır. 

*İkinci defayı anlatan 'kerrete aleyhim' dönemindeki Yahudilerin sıfatını 'emdadnaküm biemvalin ve benine ve cealnaküm eksere nefiran' ayetinde üç meseleye bağlamaktadır. Üstünlük nedenleri bunlardır ve yerle bir edilmesi gereken hususlar da bunlar olmalıdır. Mala yani dünya mali piyasalarına egemenlikleri. Wall Street ve altın buzağıya malik olmalarıdır. İkinci kademede ise çocuklarının çokluğudur. Bu ne anlama geliyor? Birinci Vadeye nazaran mı çocuklarının çokluğu yoksa genel olarak mı? Burada çocuklarının kalabalıklaşması birinci vadeye göre olabilir. O zaman Arap Yarımadasında ceplerde yaşıyorlardı. Şimdi ise müstakil bir devletleri var. Ya da 'çocukları', taraftarları anlamında çokluk olmalarıdır. Yüzyılımıza Yahudi muhabbetine karşılık İslam nefreti doruk yapmıştır. Baskın olmuştur. Judaizer yani Yahudileşmiş kitleler Müslümanlardan nefret etmektedir. Bu itibarla, Müslüman karşıtlığı ile Yahudi yandaşlığı günümüzün baskın karakteridir. 'Nefiran' ifadesinden de birçok alim silah ve imkan üstünlüğünü çıkarmıştır. Ayetin ışığında, malda, taraftarlıkta ve nitelikli silahlarda Müslümanlara üstün olacakları ifade edilmektedir. İkinci Vadede bu da gerçekleşmiştir. Lakin Allah'ın kulları geri döndüğünde denklem yeniden tersyüz olacaktır. Onları bekliyoruz.

*Shabak eski yöneticilerinden Carmi Gillon bugün İsrail'i yönetenlerin yangın kundakçıları olduğunu ve Mescid-i Aksa konusunu kaşıdıklarını ifade ediyor. İsrail kaşındığı halde kimseden ses çıkmaması nedeniyle kışkırtıcı ve yıkıcı eylemlerine devam edebiliyor. İsrail'in yatışmaz ve uslanmaz bir yapısı var. Huzuru temin etmek İsrail ve eylemlerine karşı caydırıcı olmaktan geçer. Caydırıcı olunamazsa cesareti ve yıkıcılığı artmaktadır. Nitekim fiiliyatta da böyledir.

*Birinci Dünya Savaşı'nın en önemli neticelerinden birisi, İsrail'e toprak transferi gerçekleştirilmesiydi. Balfaour'un Yahudi milli vatanı ilanı bunun altyapısını oluşturmuştur. 1917 yılında Osmanlı'nın yenilerek bölgeden çekilmesiyle birlikte Sykes-Picot mutabakatı tatbikat safhasına konulmuştur. Bunun sonucu iki şey olmuştur. Bunlardan birisi, Arap bölgesel devletlerinin kurulmasıdır. Kimileri buna ulusal devlet diyor ama bunlar kesinlikle ulusal devlet değil. Zira bunlar tek ulusun parçalanmış halleri. Aşiret veya kutur yani bölgesel devletlerdir. Sykes-Picot paylaşma mutabakatından bir de İsrail devleti zuhur etmiştir.

*İsrail devleti kurulması için ikinci bir hamle gerekmiştir. Osmanlı ile birlikte toprak transferine kavuşan İsrail nüfus açısından yetersizdir. Bunu da İkinci Dünya Savaşı ile birlikte sahneye koymuşlardır. İsrail'in altyapısı için gerekli toprak transferi ise İkinci Dünya Savaşı ile birlikte sağlanmıştır. İlginçtir, Birinci Dünya Savaşı sırasında şimşekler İttihat ve Terakki ve Cemal Paşa gibilerine yönelmiştir. Ermeni mezalimi Talat Paşa ve Arap mezalimi de Cemal Paşa'ya yüklenmiştir.

*İkinci Dünya Savaşının bütün olumsuzlukları ise Hitler'e yüklenmiş ve onun kastettiği Yahudiler ise bütün olumlulukların kaynağı olarak gösterilmiştir. Holokost iddiaları üzerinden Yahudiler İsrail'e çekilmiştir. Bir korku atmosferi üretilmiş ve bu korku atmosferi üzerinden siyasi mühendislik ve planlama yapılmış ve Avrupalı Yahudiler böylece soluğu Filistin'de almışlardır.

Şimdi Hitler ve Saddam üzerinden yapılan algı operasyonları IŞİD üzerinden yapılıyor ve bu yolla bölge İsrail lehine yeniden tanzim edilmek isteniyor. Bunun fikri araçlarından birisi de şüphesiz IŞİD meselesidir. IŞİD meselesi hakikatiyle ve sanalıyla bir algı operasyonuna malzeme yapılmaktadır. Böylece bölge yeniden İsrail lehine şekillendirilmek istenmektedir. Yeni şekillendirme sadece İsrail'e değil Amerikan çıkarlarına da hizmet edecektir. Tetikçi ve kiralık silah ABD bu türlü askeri ihalelerle birlikte hem cebini dolduruyor hem de nüfuz kazanıyor. Arapları söğüşlüyor.

*İsrail'in ontolojik kaygılarına ışık tutuyor. İsrail'i, varlık ve gelecek kaygısı sarmış durumda. İsrail'e göçlerden evvel Avrupa'da yüzyıllardan beri devam eden moda bir söylem vardı: Gelecek yıl Orişelim'de buluşuruz (Next Year in Jerusalem )! Şimdi geri göç moda. İlk kuşaklar son kuşaklara 'arkana bakmadan İsrail'den kaç' tavsiyesinde bulunuyorlar. İsrail'de gelecek görülmüyor. Çoklarının geleceğini karartsa bile kendisinin de vizyonu ve geleceği kararmış durumda. Siyasetçilerin teminatlarına rağmen İsrail'i kuşatan dar zamanda ve zeminde yalpalıyorlar. Bunu ta can evlerinden hissediyorlar. Yaron London adlı Yahudi yazar İsrail'in gelecekte var olma şansını yüzde 50 olarak gördüğünü söylüyor. Birçok Yahudi'nin bu kanaati kendisiyle birlikte paylaştığını ifade ediyor. Gazze ile ilgili son savaşın İsrail'in Gazze'ye bakışından kaynaklandığını ve bu savaşın birçok İsraillinin istikballe ilgili güvenini sarstığını, kararttığını ifade etmektedir.

*İsrail yıllar yılı Filistinliler için alternatif bir ülke ve vatan aradı. İsrail'in Ebu İyad'ın 'Vatansız Filistinli' kitabının başlığına verdikleri dolaylı cevap şu olmuştur: Filistinlilerin vatanı zaten var. Ürdün Nehri'nin doğu yakasıdır. Doğu Şeria'nın Filistinlilerin alternatif vatanı olduğu tezini pazarlamaya yeltenmiştir. Şaron'un tezlerinden birisi Ürdün'ün Filistinlilerin alternatif vatanı olduğudur. Devran değişmiş ve şimdi İsrail'de yaşan Yahudiler kendilerine alternatif bir vatan arıyorlar. Güvenli liman. Bölgeyi karıştırmaları sonunda bumerang gibi kendilerini de vurmuştur.

*Rogel Alpher İsrail'i savaşların ve yolsuzlukların tükettiğini ve bu nedenle de İsrail halkının kahiri ekserisinin umutlarını yitirdiğini ve yabancı bir gücün kendilerini kendi tasallutlarından kurtarmasını beklediklerini ifade ediyor. İsrailliler hayatın bu suretle normale avdetini bekliyorlar! Mesih'ten ziyade dışarıdan gelecek ve kendilerini terbiye edecek, güvenlerini tesis edecek, güven hissi bahşedecek kurtarıcı bir güç bekliyorlar.

*Siyonizm Avrupa'da durumdan vazife çıkartarak arabayı atın önüne koymuş ve Mesih zuhur etmeden evvel ( Davud soyundan beklenen İsrail kralı) Arz-ı Mev'ud'a dönmüştür. Aynı süreci İran'da Ayetullah Humeyni izlemiştir. Üstelik, Yahudiliğin Mesih, Şia'nın da Mehdi tasavvuru yanlıştır. Humeyni de, Mehdi'nin zuhurundan evvel veliyi fakih doktrini inşa ederek gaybet döneminde onun görevlerini bir biçimde devralmıştır. Bu sapmalarla ve revizyonizmle birlikte Siyonizm ve Velayet-i fakih doktrini bölgeyi ateş çemberini sokmuştur. Bu hareketler bir nevi başarıyla zamanın hakim cereyanları haline gelmişler ve yıkıcılıkta başarı göstermişlerdir. Bu hususta Allah'ın iradesi tecelli etmiş İsrail kurulmuş ama rızası tecelli etmemiştir. Bundan dolayı İsrail Deccal'ı temsil etmektedir. Tabii seyirle ve gelişimle değil kurguyla kurulmuştur. Allah ile beşeri olan birbirine karışmıştır. Nitekim Al-i İmran Suresi 112'inci ayette:" Onlardan (Yahudilerden), Allah'ın ipine sarılanlar ve insanların ipine yapışanlar dışında kalanlara nerede bulunurlarsa bulunsunlar zillet ve meskenet damgası vurulmuştur' buyrulmaktadır. Ayetteki Arapça i'caz Türkçeye yansıtılamamaktadır. Yahudilerin ancak Allah'ın ipine yapışmakla veya insanların ipine yapışmakla payidar olacakları haber verilmektedir. Bu İsrail'in kuruluşuna ve bekasına işaret etmektedir. Allah'ın ipine tutundukları dönem peygamberlerine tabi oldukları dönemdir. Vahiy aldıkları dönemdir. Beni İsrail evine inen vahyin sona ermesiyle birlikte Allah'ın ipi kesilmiştir. Fas asıllı muhaddislerden Ebu'l Feyz Ahmed B. Muhammed B. Es Sıddık el-Gumari, Mutabakatü'l ihtiraati'l asriye lima ahbere bihi seyyidü'l-beşeriyye adlı eserinde Al-i İmran 112'inci ayette yer alan 'hablümninennasi/ insanların ipi ' ibare ve ifadesinden İngiltere ve ABD'nin anlaşılması gerektiğini söylemiştir. İsrail İngiltere ile ete kemiğe bürünmüş, ABD ile yoluna devam etmiştir. Filistinli Halil Caşan adlı yorumcuya göre Amerikan yönetimleri İsrail'in kocaman papağanı mesabesinde bulunuyorlar. Gerçekten de böyledir. 

*Obama gibi siyasi tefeci ve tamahkâr Amerikalılar da İsrail'i bir şey diyemiyor, dizginleyemiyor ve bu suretle sonunu hazırlıyorlar. Eblehlik ve siyasi körlükle birlikte İsrail kendi kendini kuşatıyor. Sonunda da akrep refleksiyle kendisini bitirecektir. Kur'an-ı Kerim gaybi i'cazıyla birlikte bizlere Yahudilerin toplu halde Müslümanlarla ancak müstahkem kaleler ve beldelerin ardından savaşabileceklerini ortaya koyuyor. Müstahkem kaleler arkasına sığınmış olarak ya da duvarların arkasına gizlenerek savaşabileceklerine temas etmektedir. Bu şıkların dışında 'Sizinle savaşamazlar' ibaresi bisetten kıyamete kadar cari ve geçerlidir. Bugün İsrail bütün sınırlarına duvar örmeyi tasarlamaktadır. Bu getto refleksidir. İkinci olarak Kur'an bize aralarındaki çekişmenin şiddetli olduğunu haber vermektedir.

*İsrail Kur'an-ı Kerim'in haber verdiği gibi parçalanmış bir toplumdur ve bu nedenle de yıllardır ülkeyi koalisyon hükümetleri yönetmektedir. Aralarındaki ilişki de sanılanın aksine sorunludur. Kur'an-ı Kerim onların akılsız ve korkak olduklarını beyan eder. Bu dünyaya tutkuları nedeniyledir. Sadece akl-ı maaşla düşünür ve hareket ederler. Bu ise diğer ve iç ve deruni gözlerini ve basiret gözlerini bağlıyor, köreltiyor. Basiretleri bağlı olduğundan Gazze'ye yönelik olarak makul bir politika yürütemiyorlar. Bir de kendi seciyelerini Filistinlilerin üzerine yıkıyorlar. Hamas'ın insan kalkanı arkasına sindiğini ve saklandığını ileri sürürken,Kur'an onların duvarların ve müstahkem kale ve beldelerin arkasına sığındıklarını haber verir. Bugün olduğu gibi. Demir kubbe de aslında göğe doğru uzanan ve örülmüş bir duvardır. Gök duvarıdır. 'Allah'ın seçilmiş milleti', Allah'a ulaşmamak için her çareye başvuruyor her yolu deniyor. Ya lil ar! Ne ayıp!

*Goyim (Yahudi olmayan kimse) Yahudi aleyhtarı olursa başına gelmedik kalmaz. Vay haline! Vurun abalıya olur. Ya Yahudi bizzat kendisi Yahudi aleyhtarı olursa? Yahudileri aşağılarsa? Gam değil. Kendileri istedikleri kadar çuvaldızı kendilerine batırabilirler. İstedikleri kadar dövünebilirler. Ama bunu başkası yapmaya kalkıştığında aynı ibareyle bile olsa müsaade etmezler. Yahudiler kendi kendilerine böyle çifte standart uygularlar. Carter bunu şöyle formüle etmiştir; "İsrail'de istediğin kadar İsrail'i yerden yere çalabilirsin. Burası serbest atış bölgesi. Bunu ABD'de yapmaya kalkıştığında siyasi kariyerini kaybedersin ve damgalanırsın." Demek ki bedelini ödersin. Adamı bitirirler. İşte bu çuvaldızı kendine batıranlardan birisi de Sderot eski Belediye Başkanı Eli Mayol. Şanslı adam. Krala çıplak diyor. İsraillilerin ve 'yenilmez' ordusunun Gazzeliler karşısında son gösterdiği pısırıklıktan ötürü çılgına dönmüş ve adamda şafak bütün tonlarıyla atmış. Dindaş ve ırkdaşlarına söylemedik laf bırakmıyor. İsrail'in zayıf ve pısırık ve halkının da fareler gibi korkak ve füzeler karşısında sağa sola sindiklerini ve kaçıştıklarını söylemiş. 'Fareler gibi kaçışıyorlar' demiş. Az mı etmiş çok mu etmiş Türk basınına danışmak lazım. Yahudi düşmanlığını ölçme aleti ve sanatı bizde. Bizim basınımızda..

*Bugün Yahudilerin gücü Müslümanların güçsüzlüğünden daha doğrusu güçlerini aktif hale getirememek ve kuvveden fiile çıkaramamaktan kaynaklanıyor. Dünyaya düşkünlükten geliyor. Daha doğrusu, Yahudilerin gücü Müslümanların pasifliğindendir. Bu da dünya sevgisi ve iman zafiyetindendir. Herkes Hamas ve ortakları gibi kararlı ve direnişe gönül vermiş olsa İsrail'in bölgede tozu kalmaz. Müslümanlar İsrail'in tozunu atar ve savurur. Demek ki, sorun Malik Bin Nebi'nin dediği gibi, düşmanda veya İsrail de değil, bizdedir. Müslümanlar silkinir ve üzerlerindeki ölü toprağını savururlarsa İsrail meselesi hallolur. Bundan dolayı Golda Meir, ' İsrail'in sonunu getirecek Müslümanlar bu gördüğümüz çer çöp mesabesindeki Müslümanlar değildir' demiştir. Her Müslüman bir Kassam Tugayı mensubu mesabesinde olsa ve yüreğini taşısa dünya Yahudilere ve destekçilerine dar gelir.

*İsrail bugün de Hamas gibi mezalimine karşı, topraklarını ve manevi değerlerini savunan örgütleri de Nazi parantezine almak istiyor ve onları insanlığın düşmanı olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Halbuki kendisi gün geçmiyor ki yeni bir insanlık suçu irtikap etmesin! Uluslar arası Ceza Mahkemesi' (UCM)nin İsrail ile ilgili şikâyetleri kabul etmesi yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor.

*Avrupa'nın İslamlaşmasına karşı İsrail, aşırı sağ partilerle birlikte tam sipere yatmıştır. İslam nefreti karşısında Avrupalıları kışkırtan zaten Siyon liderleri olmuştur. 11 Eylül'den sonra Lewis, Bush yönetiminin Ortadoğu politikalarının fikir babalarından biri olmakla kalmamış, İslamofobi'nin Batı'daki baş körükleyicilerinden biri haline gelmiştir. 28 Temmuz 2004'te Alman Die Welt dergisine verdiği mülakatta şunları söylemiştir: "Yüzyılın sonuna kadar Avrupa'ya İslam hâkim olacaktır... Avrupa Arap batısının, Magreb'in bir parçası haline gelecektir." 31 Ekim 2005 tarihli The New Yorker dergisine göre de Lewis, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'e şu tavsiyede bulunmuştur: "Araplara yapılması gereken şeyin iki gözleri arasına büyük bir sopayla vurmak olduğuna inanıyorum. Onlar yalnızca güce saygı duyar."

*İsrail'i sökmek ırkçı Güney Afrika rejimini sökmekten daha zor olacaktır. Ama asla imkânsız değil. Bununla birlikte ondan kurtulmak adeta ahtapottan kurtulmaya eşdeğer.

*İsrailli tarihçi Ilan Pappé Filistini yazar Abdullah Tel'in 'el Cuzur el bela/Belanın kökenleri' kitabında yaptığı gibi hastalığın kökenine iniyor. Filistinlilerin felaketinin ve yaşadıkları trajedinin kaynağının Siyonizm rüyası olduğuna parmak basıyor. İsrail'in rüyası Filistinlilerin kâbusu olmuştur. İsrailli tarihçi Ilan Pappé Siyonist rüyanın Filistinlileri baskı altında tuttuğunu ve ezdiğini ve Nil ile Fırat arasında bir ırkçı rejim düşlediğini kaydetmiştir. Prag'da bir konferansta yaptığı konuşmada bu trajediyi bitirmenin tek yolunun Siyonizm'i geride bırakarak Araplarla Yahudiler arasında ortak bir devletin kurulması olduğuna vurguda bulunmuştur. Lakin bunun için İsrail'in zehrinin alınması gerekiyor. Bu zehir de Siyonist rüyadır. Ancak ayrımın kaldırılması ve herkesin eşit şartlarda var olması sayesinde bu acıların dinebileceğini ifade etmiştir. İsrailli tarihçi Ilan Pappé yerleşim yerlerini genişletme çalışmalarının aksamadan yürütüldüğünü ve buna mukabil dünyadan ciddi bir ses çıkmadığını hatırlatıyor. Özellikle Amerikan liderliğinin İsrail karşısında yetersiz ve kifayetsiz kaldığına parmak basıyor. Dünyada hâlihazırda bir liderlik kıtlığı veya krizi olduğunu söyleyebiliriz. Bu İsrail için de varittir. Nitekim İsrail iç istihbaratı Shin Bet eski Başkanı Yuval Diskin'e göre, İsrail bir kaht-ı rical döneminden geçmektedir. Gazze'de İsrail'i çıkmazsa sokan çılgınların yarışıdır. Bu çılgınlar yarışında Netanyahu daha önce ipi göğüslemiş ve rakiplerini tuşa getirmişti. Şimdi aynı oyunla Avigdor Liberman ve benzerleri Netanyahu'nun Gazze minderinde sırtını yere getirmeye çalışıyor. ,

*İsrailli tarihçi Ilan Pappé iki halk için iki devlet formülünün artık işlemez ve imkânsız olduğunu ve onun yerine tek devletli çift halk formülünün hayata geçirilmesi gerektiğini söylüyor. Peki, bu teklif realist mi? Tarihçi Ilan Pappé İsrail'de yeni nesillerin Siyonizm ideolojisini aşacaklarını ve Araplarla ortaklığı kabul edeceklerini varsayıyor. Böylece Ortadoğu'da yeniden barışın ve esenliğin yeşereceğini düşünüyor. Bu da, İngilizlerin wishful thinking dedikleri iyimserlik veya hüsnü kuruntuya tekabül etse gerek. İsrail halkı aşırılık ile itidali ayıramayacak kadar kendi davasına gömülmüş bulunuyor. İsrail halkının yüzde 95'i Gazze'ye saldırıyı destekliyor. Gelecek nesillerin ayması ise sadece bir faraziye.

*İsrail var oldukça Batı İslam âleminin birlik ve beraberliğini asla savunmayacaktır. İsrail olmasa da kuşkuludur!

*İsrail'in politikası şudur: Filistinlileri birbirinden uzak tut ve Kürtleri de dindaşları Araplardan ve Türkiye'den ayrıştır.

*Yahudiler öldürmesini bildikleri kadar kaçmasını ve kaçmasını bildikleri kadar yalan söylemesine de beceriyorlar. Belki de dünyanın en profesyonel yalancı ordusu İsrail ordusu.

*8 Temmuz 2014 günü başlayan Gazze'ye saldırı ve buna eşlik eden İsrail'in davranışları bu ülkenin hem siyasi hem de sosyal olarak davranış bozukluğu içinde olduğunu belgeliyor. Bu İsrail'in yapısıyla alakalı bir durum. Ülke ve insanları normal değil. Psikiyatrik bir vaka. Toplu tedaviye ihtiyaçları var. Mısır'dan çıkışlarından sonraki halet-i ruhiyelerinden çok daha bozuk bir haldeler.

*İsrail toplumu ruh sağlığını kaybetmiş bir toplumdur. Arapların şamata dedikleri ruhi tereddi halini yaşıyorlar. İsrail ordusu ve toplumunun bu haline psikolojide 'toplu çılgınlık hali' adı verilmektedir. Bilindiği gibi sosyolojik anlamda sürü psikolojisi tabir edilen bir durum ve hal vardır. İsrail halkı gerek basını ve gerekse siyasileri tarafından güdülerek, manipüle edilerek ve yönlendirilerek sürü haline getirilmiş ve sürü psikolojisine maruz ve duçar bırakılmıştır. Sürü psikolojisinin geldiği nokta ise toplu çılgınlık halidir. Üzüm üzüme baka baka kararır. Buna dair çeşitli emare ve göstergeler var. Filistinlilerin acılarıyla bayram etmeleri bu göstergelerden birisidir. İsrail savaş suçu işlemesine ve taammüden sivilleri öldürmesine rağmen Yahudiler teşefi-i gayz denilen intikam dürtüsüyle yanıp tutuşuyor ve bunun akabinde sevinç gösterileri düzenliyorlar.

*İsrail'in ateşinin alınmasının yegâne yolu Yahudilerin din değiştirmesindedir. Son sıralarda tek çarenin ve çözümün bu olduğuna dair kanaatler pekişmektedir. Ya din değiştirecekler ya da vefat eden Beyaz Saray'ın Lübnan asıllı kıdemli muhabiri Helen Thomas'in ifade ettiği gibi geldikleri yere geri döneceklerdir. Çözüm yolu budur. Yahudiler Yıldız Tilbe veya Helen Thomas'a kızsalar da tarih onları haklı, Yahudileri de haksız çıkaracaktır. Helen Thomas gibiler günün yanlış tarafında durarak kaybetseler de İsrail tarihin yanlış tarafında durmaktadır. Gündelik hesapta olmasa bile toplam hesapta Helen Thomas gibiler kazanacaktır. Helen Thomas'ın ardından İsrailli serbest çalışan gazeteci Mira Bar-Hillel de İngiliz The Independent gazetesine "Neden İsrail pasaportumu yakma aşamasına geldim" başlıklı bir yazı kaleme almıştır. Yazısında Ayelet Şaked ve onun gibi düşünenlere veryansın etmiştir. Mira Bar-Hillel, Şaked'in kendi İsrail pasaportunu yakma eşiğine getiren kişi olduğunu yazarak tepkisini şöyle dile getiriyor: "Masum Filistinli kadın ve çocukların ölümlerini onaylayan Şaked gibi İsrailli politikacılara artık dayanamıyorum. Masum yüzünün arkasında bir ölüm meleği pusuya yatmış." Vekilin sözlerini Nazilerin söylemine benzeten gazeteci yazısını şöyle sürdürüyor: "Şaked, bana 1939 yılında üç çocuğuyla birlikte Almanların işgal ettiği Polonya'nın Krakow şehrinde yaşayan teyzem Klara'yı hatırlattı. Naziler tüm Yahudileri düşman olduğuna karar verip yok edilmelerine hükmetmişti. Özellikle de kadınların ve onların yetiştirdiği "küçük yılanların" yok edilmesine. Böyle soykırıma özenen içindeki şeytanı çıkaran melek yüzleri görünce İsrail pasaportumu ve bir kutu kibriti elime aldım."

*İsrail: 20 ve 21'inci yüzyılda dünya barışını bozan ve bölgeyi kasıp kavuran sayılı ülkelerden birisidir. Dünyanın en müzmin problemidir. Güney Afrika ırkçı yönetimi yıkıldı ve müzmin olmaktan çıktı. Bununla birlikte Güney Afrika ırkçı rejimi, İsrail kadar dünya barışına tehdit içermiyordu. Onun gibi dini bir yapısı yoktu. Sadece siyahlara ve renklilere yönelik bir ayrımcılık uyguluyordu. İsrail ise ırkçılığın ötesinde dini ayrım gözeten de bir ülke. Dünya barışına yönelik tehditleri sayıp dökmekle bitmez. İkinci tehdidi ise dini tehdittir. Müslümanların varlıklarına ve özellikle Mescid-i Aksa'ya yönelik fiili tehdit ihtiva etmektedir. Müslümanların birinci kıblesiyle alakalı olarak her gün ihlaller yaşanmaktadır. Ondan öte İsrail bölgede en büyük nükleer tersaneye sahip ülkedir. Gazze'de Hamas veya İslami Cihad'ın füzelerini kendisi için tehdit gören İsrail 200 civarında olduğu tahmin edilen nükleer başlıklarıyla ilgili acaba çevresi için tehdit olduğunu düşünüyor mudur? Yoksa kendisini dünyanın merkezine yerleştirerek her şeyini ve tehdidini meşrulaştırmakta mıdır?

*İsrail hem kel hem de fodul. İki kriteri de bize uymuyor. Birincisi, farklı bir dini temsil ediyor. İkincisi de fazladan zulüm ve mezalim irtikâp ediyor. Tersine olsa; Müslümanlar Yahudilere zulmetse yine dinimiz gereği buna da karşı çıkmamız gerekir. Çünkü Allah zulmü kendisine yasakladığı gibi hangi dine mensup olursa olsun bütün kullarına da yasaklamıştır.

*Yahudiler de insanlık âleminin iyi bir uzvu ve organı olabilirler. Bunu kendilerini ve yaptıklarını gözden geçirerek yapabilirler. Yıldız Tilbe'ye kızmak kolay ama bunun Yahudilere ve İsrail'e bir getirisi yok Aksine, paylamaları gereken kendi dindaşları. Yahudilerin düşman edinmesine neden oluyorlar. Ayalet Şaked isimli Siyonist Nazi kırması Knesset bayan milletvekili 'Filistinli çocukların annelerini de öldürmeliyiz' diyor. Bu durumda Yıldız Tilbe'nin suçu veya kabahati ve günahı ne? Öncelikli olarak Yahudiler, dürtülerini kontrol etmeli ve çatışmanın nedeni olan hakları sahiplerine iade etmelidir. Bunu yapmak yerine tüy dikiyor ve mazlumu bastırmaya çalışıyorlar. İstedikleri sol yanağına vurdukları Hamas ve benzeri örgütlerin daha istemeden sağ yanaklarını da uzatmaları. Yahudiler politikalarını ve yaklaşımlarını gözden geçirmeliler. Bunu yapmak için de önce anlayışlarını veya zihniyetlerini terk etmeleri gerekecek. O zaman insanlık ailesinin iyi bir üyesi olabilirler. Ama şimdi ve bu halde asla!

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Allah'a güven. Vekîl olarak Allah yeter.

Ahzab, 33

GÜNÜN HADİSİ

Sehavet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Cahil sehavet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."

Tirmizi, Birr 40, (1962)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI