Cevaplar.Org

MUSTAFA ÖZCAN İLE A’DAN Z’YE-3

Akademisyenler Son sıralarda dava adamlarından ziyade bilim adamları ün saldı ve makbul oldu. Hâlbuki bilim adamı ya da akademisyen denilince akla mücerret bir biçimde yegâne meşgalesi bilim olan insanlar gelir. Bunlar ne kokar ne de bulaşır cinsindendir! Bu bizi ‘edebiyat, edebiyat içindir’ tezine götürür.


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2019-08-22 10:27:00

Akademisyenler

 Son sıralarda dava adamlarından ziyade bilim adamları ün saldı ve makbul oldu. Hâlbuki bilim adamı ya da akademisyen denilince akla mücerret bir biçimde yegâne meşgalesi bilim olan insanlar gelir. Bunlar ne kokar ne de bulaşır cinsindendir! Bu bizi 'edebiyat, edebiyat içindir' tezine götürür.

*Son sıralarda profesyonellikle kariyerizm birbirine karıştırılmaktadır. Kariyerizm işi iş için yapmaktır. Profesyonellik ise hakkını vermektir. Müslümanlardan istenen Ebu'l Hasan en Nedevi'nin ifade ettiği gibi kariyerizm yani meslekçilik olmayıp bilakis profesyonelliktir. Müslüman hem idealist hem de disiplinli olmalıdır.

*Son sıralarda İslami camia bilim adamlığını dava adamlığının önüne çıkarmıştır. Bu sapmadır. Adeta bilimciliğe perestiş etmektir. Dava adamlığı her eserde ve izde Allah'ı hatırlayan ve hatırlatan bilge demektir. Belki bilgin değil ama bilge adamdır. Dava adamı olmak ayrıca mesleğinde titizliğe veya itkana engel değildir.

*Kimi akademisyenler veya akademisyen kılığındaki mülhitler, ' ilim olgu, din ise kurguyla ilgilenir' diyorlar. Bunun açılımı dinin hurafeyle ilgilendiği anlamına gelir.

Alevilik

*Açıkça söylemeliyim ki, Abant Platformunun yapmış olduğu Alevilik Çalıştayı gibi çalıştaylar yapıcılık görüntüsü altında yıkıcılığa hizmet ediyor. Bunun delili Mısır'daki darbedir. 

Araplar

 Araplar kendilerinin sonunu getiren bir sürece imza atıyorlar. Her Amerikan müdahalesi zeminlerini daha da yumuşatıyor, çürütüyor. Bununla birlikte sihirlenmiş ve tahnit edilmiş gibi ABD'nin direktiflerinin dışına da çıkamıyorlar. Tarihin ve kaderin hükmüne doğru koşuyorlar. Suudi Arabistan bunu hep yapıyor. Artık kararlarına makyaj yapma ihtiyacı da hissetmiyor. 11 Eylül öncesinde veliaht Prens olan Kral Abdullah, George Walker Bush'a bir mektup yazmış ( Ağustos 2001) burada ABD'nin Filistin politikalarından şikâyet etmişti. Dik durmaya yeltenmişti. Bir ay sonra, 11 Eylül gelince nazlanma veya şikâyetin yerini yaltaklanma aldı. Şimdi ise Riyad açıktan Tel Aviv ve Washington hattında geziniyor. Bunu hiç kamufle etme ihtiyacı bile hissetmiyor. Bölgesel krizler arasında debelenip duruyor.

*Araplar 1991 ve 2003, 2011 yıllarında ABD'nin peşine düşerek kendilerine en büyük kötülüğü yapmışlardır. Böylece hata birken çiftleştirmişlerdir. Arap Baharı ve İhvan'a karşı körlemesine bir ideolojik düşmanlık gütmüşlerdir. Şii siyasal İslamı ve Şii yayılmacılığı tehlikesini; büyümesine rağmen göz ardı etmişler veya ikinci seviyede bir tehlike saymışlardır. Bu yönüyle cahili gururlarına yenilmişlerdir. İran da gururlarına binerek bölgede daha fazla yayılma imkânı bulmuştur.

* Araplar kendilerini cahiliyet kibrine kaptırmışlardır. 11 Eylül'den sonra Bağdat'ı ABD ile birlikte işgal eden İran, Arap Baharından sonra da işgalini Suriye, Yemen gibi ülkelere ve bölgelere genişletmiştir. Araplar açısından bunun temel iki nedeni var. Türkiye'ye sırt dönmek, ihmal etmek ve Müslüman Kardeşleri körü körüne birinci düşman olarak tanımlamaktır.

*Şimdiye kadar Araplar kendi aralarında ne ekonomik, ne siyasi ne de askeri birlik kurmaya muvaffak oldular. Sadece Körfez İşbirliği Konseyi bu yolda bir mesafe alabildi.. Bununla birlikte bu yapıyı bile geliştiremediler.

* Araplardan umut kesilmiş durumda. Araplar bunu her zaman yapıyor. Saddam'ın Kuveyt'i ilhakından sonra 1991 yılında Arap Birliği Kahire'de toplanmıştı, ısmarlama sonuç bildirisi imzaladılar. Bu Irak aleyhinde savaş cephesine katılmak anlamına geliyordu. Bu sonuç bildirisinin ABD'nin hazır geldiği ve Mübarek'in de Arap birliğine arz ettiği söylendi. 2003'te de böyleydi.

* Şii istilası ve yayılmacılığına karşı iki set vardır. Bunlardan birisi dâhilde Müslüman Kardeşler hariçte ise Türkiye'dir. Araplar bu iki temel dayanağa sırt dönerek İran-ABD ittifakı tarafından kuşatılmayı hak etmişlerdir. Dostunu düşmanını tanımayan Araplar kendilerini ABD ve İran'ın merhametine terk etmişlerdir! 

* Bugün Arap dünyasında IŞİD için Harici eksen tabiri kullanılırken buna mukabil bir de Şii eksenle birlikte Siyonistleşmiş (mütesayhın ve mütehevvid) bir Arap kuşağından söz edilmektedir.

* Buna mukabil aynı kitabında Muhammed Gazali tek kelime ile şunu yazar: Arapların tek manevi sermayesi İslam'dır. İslam olmadan Araplar sıfırdır. Evet! Araplar onca paraya pula rağmen bugün küresel dengede sıfırla çarpılıyorlar. Bunun nedenini herhalde İslam'dan uzaklaşmalarında aramak gerekir. Ünlü tarihçi ve sosyolog İbni Haldun Arapların ıslahının ancak İslam'la mümkün olacağını söylemektedir. Yanlış mı söylemiş?

* Araplar bugün Endülüs'ün son dilimini ve Beni Ahmer Devletini kaybeden Abdullah Sağir'in durumunu yaşıyor. Fakat onun kadar bile müteessir oldukları söylenemez. Zira ruhlarını kaybetmişler. Başkentini kaybeden Abdullah Sağir bu faciadan sonra durup ağlamaya başlamıştır. Yıllarca, oğlunu gaflet uykusundan bir türlü uyandıramamış olan anası, onun bu gözyaşları karşısında tarihe mal olan şu meşhur sözünü söylemişti: "Ağla utanmaz ağla. Erkekçesine vatanını, dînini, müdâfaa ve muhâfaza etmeyenlere, kadınlar gibi ağlamak yaraşır." Bugünkü Araplar belki de Abdullah Sağir kadar bile ağlamayı beceremezler. His damarları kurumuş olmalı. Bunun adı eskilerin ifadesiyle iptal-i histir.

* Arapların yokluğunu çeşitli tarihi olaylara ve devrelere bağlayanlar var. Malik Bin Nebi Muvahhitler sonrasında, çöküş döneminin başladığına hükmetmektedir. Nurettin Topçu gibiler de bu meseleyi genel gerileme çerçevesinde bakarlar ve bunu Fatih döneminde Tehafut tartışmalarına indirirler. Araplar tarih sahnesinden düşmüşler ve anakronik/ tarih dışı hale gelmişlerdir.

*Bu talihsizliklerin toplamı üzerinden Fehmi Huveydi gibiler Araplara olan güvenlerini kaybettiler. Arapların bu suretle gelen tarihi ender fırsatı teperek; tarih sahnesinin dışına çıktığını ve tarihi yapan değil, tarihin malzemesi haline gelen bir unsur a dönüştüklerini belirtir. Humeyni'nin özel doktoru olan Fehmi Şinnavi de Fehmi Huveydi'nin kanaatini Masra el Hilafe El Osmaniye/Osmanlı Hilafetinin Yıkılışı kitabında paylaşır. Fehmi Şinnavi bu meseleyi Fehmi Huveydi'den önce irdelemiştir. Mısırlı her iki Fehmi de büyük oranda İran devriminden etkilenmiş ve Araplar arasında onun temsilcisi ve sözcüsü haline gelmişlerdir.

* İsrail'in ve İran'ın şımarmasından, birinci derecede vizyonu, misyonu ve dolayısıyla projesi olmayan Araplar sorumludur. Perslerin bölgeyi kuşatan ve Akdeniz'e kadar inen, yayılan yeni Şii-Pers veya Sasani -Safevi yayılmacılığı önünde engel tanımıyor. Bunun temel nedenlerinden birisi Araplara ait bir projenin olmamasıdır. Arap rejimleri eyyamcıdır. Yedi yıldızlı burçlarla bir de halkın sindirilmesiyle ilgilenmektedir. Onları kucaklayan kurtarıcı tek proje ise potansiyel aşamada kalan Osmanlı modelidir. Osmanlı sayesinde Araplar Safevi veya artıklarının projesinden masun kalmış ve savuşturmuşlardı. Yine Sasani-Safevi projesine karşı panzehir Türk-Arap beraberliğidir. Böyle olmasına rağmen Araplarla Türklerin ilişkisi gevşek boyuttadır. Bir de Arapçılık ideolojisi Arapları Osmanlı fikriyatına yabancılaştırmıştır. Şimdi Osmanlı gibi tek yanlı bir Türk hâkimiyetinden bahsetmek mümkün olmasa da İngiliz propagandalarının tortuları Arapları hala Türkler karşısında mütereddit bırakmaktadır. Araplar proje sahibi değil, kendileri gibi eyyamcı Türklerden hoşlanırlar.

*Meselenin özüne dönecek olursak; 21'inci yüzyılı cengâver iki millet omuzlayacaktır. Türkler ve Araplar. Fehmi Şinnavi'nin Türkler ve İranlılar terkibine mukabil Fehd Abdullah Nefisi adlı Kuveytli entelektüel, bölgesel ve küresel tehditlere karşı Arapların askeri ve iktisadi olarak Türkiye'ye, nükleer sahada ise Pakistan'a dayanma ve yaslanmaları gerektiğinin altını çizmektedir. Arapların can yeleği Türkler ve Pakistan'dır (http://www.almokhtsar.com/node/243717). 

Arap baharı

*Yusuf Karadavi geçenlerde Arap Baharının önünü, İsrail'in ömrünü uzatmak için kestiklerini söyledi. Dolayısıyla Arap Baharının önünü kim kesiyorsa İsrail'in zırhıdır. Esasında bölgedeki köhne yapıların her birinin kaderi ötekine bağlı. Körfez ülkelerinin kaderi de İsrail'e bağlı. İsrail'in kaderi de köhne ve arkaik rejimlere bağlıdır. Onlar Siyam İkizleri gibi göbekten birbirine bağlılar. 66 yıldır aynı kazanda kaynayıp gittiler. Nasır ve Humeyni gibi her çıkan, kahraman olmak için Filistin davasına sarıldı ve İsrail'i kullandı ama fiiliyatta iç kargaşayı artırmaktan başka bir işe yaramadı. Enerjiyi içeride harcadı.

*Karadavi'nin dediği gibi, Arap Baharı bir muştu idi. Kurulu düzenler, Batılılar ve İsrail ile el ele vererek baharı kışa çevirdiler. Baharı zorlu bir sürece dönüştürdüler. Lakin bu onların bu süreçten kurtulacakları anlamına gelmiyor. Bu kanlı sürece fetva verdiler ve yaktıkları ateşte dağlanacaklar veya kendi açtıkları bataklıkta boğulacaklar.

*Arap Baharı Osmanlı'nın dirilişinin yeni bir muştusu idi. Lakin İsrail ve dostları ve 1979 yılına kıyam eden yeni Safevilik bunun yolunu kesmek için bütün gücünü seferber etti. Osmanlı'nın yıkılmasına alet olan Hicaz'daki güçler de Arap Baharının önünü kestiler. Önünün kesilmesi başka bir biçimde yoluna devam etmesine engel değil. Barışçı seçenek masadan kalktıysa bu savaş seçeneğinin masada olduğu anlamına gelir. Barışçı sürece tuzak kuranların tuzakları bumerang gibi geri tepecek ve başlarına inecektir.

*Arap Baharı hızlı başladı ve ardından Libya ve Suriye duraklarında yavaşladı ve bir sürü engelleyici unsura takıldı. Kimilerine göre de çakıldı.

*Devrimi bekleyen en önemli sorunlar arasında geçmişten devreden kurumlar ve bu kurumlarda çöreklenmiş eski rejimin adamları geliyor. Bazı ülkelerde eskilerin tasfiyesinde hata yapılırken, bazı ülkelerde ise tasfiye yapılmamakla hata yapılıyor.

*Mısır ve Suriye'de Batı'nın ve dünyanın Arap Baharı karşısındaki tutumu netlik kazandı. Mısır'da demokratik değerlerini çiğnediler. Suriye'de ise insan haklarını ihlal ettiler. Suriye halkına kendisini savunmasına izin vermedikleri gibi, insani müdahaleye de taraf olmadılar. Aslında Arap Baharı ile birlikte Batı'nın ikinci kez halk hareketlerini yüzüstü bıraktığı ortaya çıkmıştır.

 * Kahire Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi hocalarından Prof. Nadiye Mustafa, Arap Baharını söndürmek için Rusya ile ABD'nin anlaştığını ifade etmektedir. (Şa'b gazetesi, 4 Aralık 2013).

 * 2013 yılı Arap Baharının nekse yani kapaklanma yılı oldu belki 2014 toparlanma yılı olabilir. Arap Baharı bir dalga meydana getirdi ve bu dalga başlangıçta barışçıl bir mecra taşıyordu. Lakin arkaik rejimler halkın önünü keserek bu süreci savaş sürecine çevirdiler. Bundan böyle siyasi engellemelerin getirdiği çekişme ve çelişkilerle birlikte mesele savaş ortamına sürüklenmiş bulunuyor.

* Arap Baharını ortadan kaldırmak ve yok etmek mümkün mü? Mısırlı siyaset bilimci Muhammed Cevadi'ye göre de kesinlikle hayır. Suriye'de yavaşlasa bile daha derine iniyor. Bütün analizcilerin ittifakıyla şimdiden önümüzdeki 10 ve 20 yılın mecrasını belirledi bile. El Cezire'den Faysal Kasım'ın ifadesiyle artık gelecek nesilleri ehlileştirme imkânı kalmadı. Korku duvarını aşan bir nesille karşı karşıyayız. Her türlü zorluğa rağmen kurucu nesil seçtiği yolda ilerliyor.

* Arap Baharında çöken, yöntem olmuştur. İslamcılar iktidara geldiklerinde aslında eski yapının kurumları ve dünya düzeni tarafından kuşatılmış haldeydiler. Bunu yarmak imkânsızı talep gibiydi. İslamcılar karşı devrim süreciyle karşı karşıya geldiler. Bu karşı devrim Mısır'da açık darbe suretine büründü. Tunus'ta ise karşı devrim, eski rejim, sandıktan çıktı. Bu ise İslamcıları yeni bir durumla karşı karşıya getirdi. Süreçte henüz İslamcıların iktidarda tutunmalarının imkân dışı olduğu görüldü.

*Kuveytli siyaset bilimcilerinden Fehd Abdullah Nefisi İslamcıların bir süre iktidardan uzak kalmalarını ve nadasa çekilmelerini tavsiye ediyor. Aslında bu bir tercih değil zorunluluk. Kaldı ki isteseler bile iktidara gelecek veya iktidarda kalacak halleri ve mecalleri yok. Tunus'a iktidara geldiler ama muktedir olamadılar. Zira gerçek iktidar sandıkta değil, güç merkezlerinde. Arap Baharı bu yöntemi denedi ve yöntem denenerek elendi. Dolayısıyla İslamcıların yöntemlerini yeniden gözden geçirmelerinin vaktidir.

* Arap Baharı İslamcıların omzunda yükselecektir ama devrimlerden sonra takip ettikleri yöntem iflas etmiştir. Oysaki kimse İslam'ın iflas ettiğini söylemez. Çözüm daha derin ve temellerde. Nefisi'nin dediği gibi İslamcıların kadrosuzlukları müsellem bir mesele ise de meselenin boyutları bununla sınırlı değil. Dünya sistemi ve onun bir parçası olan bölgesel sistem tarafından kuşatılmışlıkları temel meseleyi teşkil etmektedir. Yoksa İslamcılar ne kadar donanımlı olurlarsa olsunlar kendilerini kuşatan sistem onların iktidarına ve onun ötesinde muktedir olmalarına izin verecek midir? Kısaca hayır. Demek ki, bu yolla sonuca ulaşmak kabil değil. 

* Genellikle solcu veya ulusalcı kesimlerde Arap Baharının Amerikan imalatı olduğu kanaati yaygındır.

* Geride kalan dört yılın muhasebesini yaptığımızda devrimin yerinde çakılıp kaldığını ve bir yönüyle sayfasının veya parantezinin kapandığını görebiliyoruz.

* Bahardan sonra halk iradesi İslami dalgayı yüzeye ve iktidara taşıdı. Lakin İslami kesimlerin tabanda gücü olsa da organize değillerdi ve devlet kurumlarında etkileri bulunmuyordu. Bundan dolayı da iç ve dış güçlerin muvazaasıyla birlikte bahar veya İslami deneyim şimdilik akamete uğratıldı.

* Arap Baharı belki araçları veya yöntemi itibarıyla kaybetti. Bu vartadan araçlarını ve kendini yenileyerek çıkabilir. Özü itibarıyla asla bir şey kaybetmedi, aksine devrim, tortularını geride bırakarak yeni bir safha açıyor.

*Muhammed Buazizi isimli gencin yaktığı Arap Baharı ateşi başladığı yerde söndü. Bahar parantezi kapandı.

* Böylece Arap Baharının ortaya çıkarmış olduğu İhvan kuşağı gitmiş yerine darbelerle ve Tunus gibi bazı yerlerde de seçimlerle laik kuşak geri dönmüş oldu.

*BOP çerçevesinde demokrasi deneyimi Kahire'de başlamış ve 18 ay sonra yine Kahire'de sona ermişti. Arap Baharından sonra açılan dört yıllık parantez de bitti. Onların sayesinde bahar ve demokrasi kısa devre yaptı. Arap Baharından geriye bir tek hayal kırıklığı kaldı. Allah kerim.

 * Dip dalga olarak İslamlaşma son yıllarda arttı. Arap Baharı bu dalganın yüzeye vurmasını sağladı. Sandık yoluyla İslamcılar iktidara gelirken bölge karşı devrimlere ve darbelere sahne oldu. Böylece bölge türbülansa girdi. İlginç bir gelişme oldu, Arap Baharı sırasında Mübarek gibi diktatörlerin devrilmesine seyirci kalan Obama idaresi ve Batı, ardından gelen Müslüman Kardeşler ve Mürsi iktidarını sömürgecilik döneminin bir tuhfesi veya armağanı, bakiyesi kalıntı rejimlerle (fululü/tortusu) yeni rejimi bertaraf ettiler.

* Arap Baharı ile birlikte yerli cahiliyet artıklarıyla birlikte onların bağlı oldukları dünya merkezleri, mahfilleri harekete geçti ve baharı beşiğinde boğmak istediler. Halkın iradesini çaldılar ve yönünü darbelere ve şiddete çevirdiler. IŞİD üzerinden ise İslam âlemine karşı yeni bir akın hem de topyekûn hayâsızca bir akın tasarlıyorlar. Bu akının başında adı Hüseyin olan düzmece bir adam ve mankurt var. Hedefleri yine İslam' ı söndürmek. Lakin Allah'ın taahhüdü altında olan İslam ne nefesleriyle ne de bileklerinin gücüyle sönecektir. Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek isteseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.

* Arap Baharından sonra Amus Gilad gibi İsrailli stratejik kafalar İsrail'i tehdit eden en büyük gelişmenin Arap Baharı ve onun ortaya çıkaracağı Sünni eksen olduğunda ittifak etmiştir. Bundan dolayı başta yerleşik rejimler olmak üzere Şii ekseni ve İsrail ve Batı dünyası Arap Baharını boğmak üzere gizli veya açıktan harekete geçmiştir

* Araplar, Arap Baharından sonra kırmızı kitaplarındaki iç tehdit değerlendirmesini güncellediler, Müslüman Kardeşleri birinci sıraya yerleştirdiler. Böylece İran'ın istila yolunu kendi elleriyle döşemiş oldular.,

* Arap Baharı ispat etti ki en azından bazı Arap liderleri ittihadın muhatabı değildirler.

* Osmanlı'nın yıkılmasından 90 kusur yıl sonra da Arap Baharı patlak verdi ve bununla birlikte Arap dünyasında görünmeyen Berlin Duvarı da yıkılmış oldu. Aslında hadis diliyle, cebabire ve deccaller duvarı ve dönemi yıkıldı. Çünkü deccaller İslam'a karşı ideolojik duruşu ve duvarı temsil ediyorlardı.

* Arap Baharının halk iradesini ve halk iradesinin de İslami kesimleri, Müslüman Kardeşleri yüzeye çıkarmasıyla birlikte İslami referanslara karşı bir ridde dalgası oluşmuştur. Lakin Ebu'l Hasan en Nedevi'nin ifade ettiği gibi, bu sürecin tek eksiği Hazreti Ebubekir ve iradesidir.

 *Arap Baharı, Arap dünyasının en dip noktaya ulaşmasından sonra ortaya çıkmış bir sosyal çalkalanmadır. Filistin meselesi, Kudüs meselesi, Aksa meselesinin sahipsizliği vardığımız tereddiye delildir.

* Arap Baharı liderlerin kellelerini aldı, lakin kurumları ele geçirmiş kalıntılar( fulul), derin yapı süreci tersine çevirmiştir. İşte bu noktada devrimi tamamlamak için silah devreye giriyor. Katılırsınız ya da katılmazsınız ama en azından bir kısım devrimciler yöntemde yeni bir aşamaya geçilmenin şart olduğunu onaylıyorlar.

* Arap Baharından sonra fulul dediğimiz kalıntılar darbe suretiyle tekrar yüzeye çıktı ve karşı devrim dalgasını estirdi ve coşturdu.

* Arap Baharı nesillerin baharı veya devrimi olsa da sonuçta gençlerin devrimidir. Sinen ve pörsüyen yaşlı kuşak irade gösteremezdi. Gençler ise hasbi bir biçimde serdengeçtiler olarak sonuca bakmadan öne atıldılar, yola koyuldular. Belki de bu zorluğu bilselerdi hiç yola çıkmazlardı. Ama gemileri yakmadan Endülüs alınamazdı. Gemiler karadan yürütülmeden İstanbul'a ulaşılmazdı.

 * Arap Baharı ile birlikte siyaset fıkhı ile ilgili yerleşik kalıplar değişmiş ve raşidi hilafet kurallarına veya anlayışına dönüş başlamıştır.

 *Arap Baharı aynı zamanda siyasi bidatlara ve şer'i olmayan geleneklere veda etme ve emansipasyon dönemlidir. Arap Baharı raşit halifelerden sonra tarihin tanıdığı en büyük devrimdir. Hazreti Hamza'ya dayanan bin yıllık kökleri vardır. İç istibdat ve dış işgal sarmalına ve ortaklığına bir meydan okumadır. Evet! Eski rejimin mukabelesiyle birlikte kadife devrim çelik devrimine dönüşmüştür.

* Arap Baharı ufkumuza yeni bir vaatle doğarken eski yapının veya sistemin çocukları ikinci kez halkın iradesine dayalı devrimleri çalmayı başardılar

* Arap Baharının getirdiği en önemli değişikliklerden birisi baharla birlikte kayıplarını telafi etmek isteyen İran'ın Sünni dünyaya karşı ABD ile détente politikasından öteye pazarlığa gitmiş olmasıdır. Arap Baharının kaybedenleri arasında olacağını öğrenince ABD ile pazarlığa gitti (http://www.almokhtsar.com/node/88191 ). Kendince Arap Baharını 'İslami uyanış' diye markalaştırmaya çalıştıktan sonra Arap Baharının tümüne sırt çevirdi. Böylece bir kez daha istismarı açığa çıktı.

* BOP projesi üzerinden 6 yıl geçmeden bu defa Arap Baharı patlak vermiş ve Tunus'ta başlayan Yasemin Devrimi bölgeyi sarmış ve dört rejim yıkılmış ve devrim Suriye kıyılarına yanaştığında, sadece iç çekişme değil aynı zamanda küresel çapta bir çekişmeye sahne olmuştur. ABD ve Batılı ülkelerin Arap Baharı ve özellikle Suriye kısmına yaban bakmaları nedeniyle Rusya ve Çin'in rolü öne çıkmıştır.

* Sözü, Arap Baharını horlayan ve aforoz eden Arap dünyasına getirmek istiyorum. Arap Baharının kargaşayı daha da artırdığını söylüyorlar. Bu doğru. Ama iddia ettikleri gibi kargaşayı Arap Baharı mı getirdi yoksa Arap baharına müdahale mi getirdi? Bahar dalgası üzerinde halkın yükselişi mi kargaşa getirdi yoksa halkın iradesine ve iktidarına karşı çıkan yerleşik rejimlerin refleksi ve mukabelesi mi bu sonucu intaç etti? Arap Baharına müdahalenin asgari düzeyde olduğu Tunus'da yavaş da olsa yeni bir çizgi ve düzen tutturuluyor. Yeni yüzler işbaşına geliyor. Mısır'a baktığımızda ise darbe sonrasında ülkenin Mübarek kalıntıları tarafından yönetildiğine tanık oluyoruz.

 * Muhammed Buazizi'nin kendisini yakması umutsuzluğun patlamasıdır. Kurulu düzenlerin yeşerttikleri bu umutsuzluk iklimi patlayınca Arap sokağı karışmış ve mevcut liderler tepetaklak olmuştur. Lakin pusuda bekleyen bu yapılardan nemalanan kesimler, kurumlar ve kalıntılar vardır. Devrimcilerin ideolojik çelişkilerinin su yüzüne çıkmasından yararlanan bu kalıntılar ve kalıntı kurumlar çok geçmeden harekete geçti ve karşı devrim sürecini başlattı. Bu karşı devrim süreci darbelerle devam ediyor. Kısaca yaşanılan kargaşanın iki nedeni var. Eski rejime karşı kalkışmanın ardından ideolojik bölünmüşlük ve zıtlık çıkmıştır. Fransız Devriminin getirdiği Batı referansı ile asil İslami referans ( merciiyye İslamiyye) karşı karşıya gelmiştir.

 * İki nedenden dolayı, Arap Baharı çıkmaza girmiş ve sarpa sarmıştır. İslamcılar ile laik kesim arasında ideolojik zıtlaşma ile bunu istismar eden eski düzenin kurumları ve bekçileridir. Bakiye ve kalıntılardır.

 * Arap Baharı ile birlikte Türkiye kayda değer bir hamle gücü geliştirememiştir. Bunda iki neden var. Rejim olarak uygun olmayışımız ve iktidar olarak da hazır bulunmayışımızdır. 

*Arap Baharının çökmesiyle birlikte Türkiye ve Katar'ın rollerinde de daralma meydana geldi.

 * Arap Baharı doğduğu yerde (Tunus) öldü. En azından şimdilik öyle görünüyor.

 * Arap Baharı sonuç itibarıyla bölgeyi şöyle bir çalkalamış ve zemini yeni bir model için müheyya etmiştir. Elbette ABD bu zemini kendi ve İsrail namına yeniden şekillendirmeye heves etmektedir. Kissinger güç ve adaleti kuşanan ABD'nin buna müheyya olduğu görüşündedir. Hâlbuki Filistin meselesi bile ABD'nin adaletten ne kadar yoksun olduğunu göstermektedir.

 *Arap Baharıyla birlikte Allah dünyayı çalkaladı ondan sonra ise yeniden karıyor. Taşlar yerinden oynadı ve yapı yeniden düzenleniyor. Suriye asıllı alimlerden Muhammed Salih Müncid sahabelerden Zübeyr Abdullah Kilabi'ye dayanarak bunun Asr-ı saadetteki ilk ve erken örneğini anlatmaktadır. Muhammed Salih Müncid ' tilke'l eyyamu nüdaviluha beynennasi' ayetini okuyarak Allah'ın ümmetler ve milletler arasında zafer ve hezimet devrelerini mübadele ettiğini nazara vermektedir. Zübeyr Abdullah Kilabi 15 yıl içinde yaşadığı baş döndürücü değişimi şöyle özetlemektedir: "Önce Perslerin Bizans'a galebelerine tanıklık ettim. O çağın ve günlerin tanıklarından oldum. Ardından Rumların Perslere galebe çaldıklarını gördüm. Ardından da Müslümanların önce Persleri ardından da Bizans'ı önlerine kattıklarını, tepelediklerini gördüm. Hepsi 15 yıl içinde olup bitmişti (http://www.ansarportsaid.net/News/93424/Default.aspx )…"

*Kimileri Arap Baharının bir bahar değil, sonbahar veya kış olduğunu terennüm ediyorlardı. Aslında, Arap Baharı gerçek anlamda bir bahardı. Bununla birlikte doğrusu pusuda bekleyen tehlikeler, eski rejimin kalıntıları ve dünya sisteminin aktörleri bu baharın yeşermesine ve yaşamasına izin vermediler. Baharın bastırılmasıyla birlikte siyasi kışa dönüldü. Bu kışa dönmenin emarelerinden birisi Arap Baharının ötelediği silahlı hareketlerin yeniden kuvvetli bir şekilde zuhura gelmesi ve tabir caizse hortlamasıdır.

* Arap Baharının enkazı altına birçok şey kaldı. Bunlar arasında Ezher gibi resmi kurumlar da var.

*Arap Baharı Arapların bir diriliş hamlesiydi ve dünya hep birlikte bu dirilişi söndürmek için seferber oldu. Devr-i sabıkın kalıntıları ile Doğu ve Batı el birliğiyle bu nuru ve silkelenmeyi ve sıçramayı söndürmek ve bastırmak istediler.

 *Bizim gevşekliğimiz ve Batılıların da kalleşliği sayesinde Arap Baharı, Şii ve Kaide-IŞİD baharı haline gelmiştir. Arap Baharını söndürdüler, Şii ve IŞİD baharını dirilttiler. Arap Baharı böylece iki uçuk ve buçuk bahara bölündü. Buçuğu da şuubi hastalığı temsil eden Kürt baharıdır. İhvan, Osmanlı, Sünni olacağına varsın Şiilerle Selefiler ve Kürtler arasında bölünen bir bahar olsun. İsrail ve Batı'nın işine gelir.

 * Benim de kanaatim Arap Baharının getirdiği dalgalanmaların en az 10 yıl dinmeyeceği yönündeydi. Rejimler ne kendilerine ne de halklarına bir fırsat tanıdılar! İktidarlara çöreklenmiş kötüler, taptaze bir siftaha izin vermediler. Bunun üzerine Arap Baharı barışçıl bir zeminden şiddetli bir zemine geçiş yaptı. Bunun nerede duracağı da belli değil. Arap Baharı üzerinden bölgenin kendisini yenilemesine izin vermeyenler bu çöküntünün ve göçüğün altında kalmaya mahkumlar. Ötesi yok. Bölgedeki eski rejimler ( Türkiye'de ulusalcılar dahil) küresel güçlerle birlikte bu dalgayı ve halk iradesini kırmak ve rüzgarını bastırmak için seferber oldular. Körfez ülkeleri devrimin yatağına ve seyrine mukabele ile tarihin akrep ve yelkovanlarına durdurmak istedi. Bunun sonucu, örgütlüye karşı örgütsüz olan halk iradesi bastırılmak istendiğinde ortalığı kaos kapladı. Ama süreç başlamıştı ve taşlar yerinden oynadı. Bu işin geri dönüşü yok. Hesaplamadıkları nokta burasıydı. Irak işte bu hesapsız hareketlerin bir sonucudur.

* Sadece kendi koltuklarından korkan eski rejim mensupları değil, halk iradesine ve İslam'a nerede düşman unsur varsa hep birlikte Arap Baharını bastırma hamlesine katıldı. Küresel münafıklar harekete geçti. Yaşardığımız bunun sonuçlarıdır. Dolayısıyla Arap Baharını bastırma noktasında Obama idaresi, Putin ve Ali Hameney'i birlikte görebiliriz.

*Şimdi bazı Amerikalılar Fransız Devriminin söndürüldüğü Napolyon ve İmparator oğlunun tasfiye edildiği ve ardından Viyana'da mutabık kaldıkları 1815'i Ortadoğu'ya model ve milat olarak gösteriyorlar. Arap Baharının bastırılması üzerine yeni bir sistem inşa etmeyi deniyorlar. Yeni rejim taraftarı Türkiye de bundan dolayı hedeflerindedir.

 * Arap Baharını söndürme hareketi kesinlikle Allah'ın nurunu söndürme hareketidir. Münafıklar bu nuru söndürmek için sadece maddi güçlerini değil, bütün yalan ve iftiralarıyla manevi güçlerini de seferber etmiş ve devreye sokmuşlardır. Hakka gölge etmeye tevessül etmişler ve cihat nikahı gibi saçmalıklar uydurmuşlardır. Yüz binlerce ölene ve kışta kıyamette milyonlarca barınaksız kalana bakmadan yalanla dikkatleri uyduruk cihat nikahı gibi meselelere çekmişlerdir.

 * Arap Baharı karşısında arkaik rejimler de ateş ve barut eşliğinde halklarını yeniden zombileştirmeye çalışmışlardır. Halka hürriyeti kanla barutla satmak istemişlerdir. Pahası çok yüksek olduğundan halk bir an canı karşılığında hürriyetten elini geri çekmiştir. Hürriyet istemenin bedelini Suriye'de görüyoruz. 

 Arap Birliği

 * Arap Birliğinin kurulmasına öncülük eden isim Yahudi asıllı Antony Eden'dir ve kendisi İngiltere'de dışişleri bakanlığı yapmış mühim simalardan birisidir. Arap Birliği kötü bir şey midir? Hayır. Bununla birlikte bugüne kadar bir varlık gösterememiştir. Çünkü iğreti ve yasak savma kabilinden kurulmuştur. Antony Eden'in tavsiyeleri üzerine bunu icra eden ve hayata geçiren Arap Kemalistlerinden Vefdci Mustafa Nahas Paşa olmuştur.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

De ki: "Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O'na ortak koşuyorsunuz."

En'am, 64

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

“Âdemoğlu, kurban bayramı gününde kan akıtmaktan daha sevimli bir amelle Allâh’a yaklaşabilmiş değildir.

İ. Mâlik, Muvatta’, Kur’an 24; Tirmizî, Edâhî, 1; İbn-i Mâce, Edâhî, 3)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI