Cevaplar.Org

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER HOCAMIZDAN HATIRALAR-14

ÖĞRETMENLERİN ŞUURU İstanbul’da bir öğretmenler gününde Fırat Kültür Merkezi'ne, konuşmacı olarak davetliydim. Dedim ki, “ben de Sivas lisesinde bir sene felsefe, sosyoloji, mantık derslerine girdim. Sizler, Milli eğitim bakanlığımızın hazırladığı müfredat programı içinde çocuklarımıza solucanın sindirim sistemini


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2019-05-02 09:10:33

ÖĞRETMENLERİN ŞUURU

İstanbul'da bir öğretmenler gününde Fırat Kültür Merkezi'ne, konuşmacı olarak davetliydim. Dedim ki, "ben de Sivas lisesinde bir sene felsefe, sosyoloji, mantık derslerine girdim. Sizler, Milli eğitim bakanlığımızın hazırladığı müfredat programı içinde çocuklarımıza solucanın sindirim sistemini, terliksi hayvanın hareket tarzını öğretiyorsunuz. Bunlar çok mühim konulardır. Aman sakın ha, solucanların sindirim sistemlerini, terliksi hayvanların hareket tarzlarını bilmeyen çocuklarımız ileride vatanımıza, milletimize, medeniyetimize herhangi bir faydası olur mu? Olmaz.. Öğretin bunu çocuklarımıza..Çocuklarımız bilsin solucanın sindirim sistemini, çocuklarımıza terliksi hayvanın nasıl hareket ettiğini öğretin. Sakın çocuklarımız terliksi hayvanın hareket tarzını bilmeden diploma almasınlar. Bunları öğretin. Milli Eğitim Bakanlığı bunu böyle istiyor.

Ama sevgili öğretmenler, doğu ve batı dünyasına mensup irili ufaklı milletler 1000 yıldan beri bizi bu topraklar üzerinde yaşatmak istemiyor. Üzerimizde türlü düşmanlıkları da var. Yani büyük devletlerin Türkiye üzerindeki emellerinden de çocuklarınıza bahsedin. Yüksek tahsile giren çocuklarımız bu günümüzü ve yarınımızı ilgilendiren çok önemli konulardan da haberdar olsunlar, dedim.

Sahneden inerken 15-20 öğretmen, karşıma dikildiler. Bana dediler ki, "Sizi dikkatle dinledik, gördük ki siz tam bir hasta ruhla konuşuyorsunuz. Yapmayın efendim, bu hasta ruhunuzu sizi dinleyenlere de bulaştırmayın"

-Benim ne gibi hasta bir ruhla konuştuğumu açıklar mısınız? Sizi bu düşünceye götüren görüşlerim nelerdir? Diye sordum.

-Efendim, siz diyorsunuz ki; doğu ve batı dünyası, bizi Anadolu toprakları üzerinde yaşatmak istemiyor. Bizi bu topraklardan sürüp çıkartmak istiyorlar.

-Evet, aynen böyle düşünüyorlar ve böyle söylüyorum.

- Efendim; işte bu tam bir hasta ruhun ifadesidir. Doğu ve batı dünyası bizi neden bu topraklarda sürüp çıkarmak istesin? Adamların kendilerine has sorunları var. Bizim de bize has sorunlarımız olmakta. Lütfen böyle konuşmayın, bu hasta ruhunuzu sizi dinleyenlere de bulaştırmayın."

Beni hasta bir ruhla konuşmakla suçlayan öğretmenlerimize sordum;

"Şimdi sizden bir husus öğrenmek istiyorum. Lütfen söyler misiniz bana, Osmanlı imparatorluğu en çok kaç km üzerinde hükümdar oldu? Görüyorum ki bu soruma hiçbirine cevap veremiyorsunuz. Ben söyleyeyim sizlere... Osmanlı imparatorluğu 1595 yılında üçüncü Murat zamanlarında 23.338.600 km2 üzerinde bir devletti. Şimdi kaç km üzerindeyiz?

-780.000 km.

- Doğru bildiğiniz. Peki, ne oldu da Türkiye 23.000.000 km2 den 780.000 km2'ye düştü? Soyumuz bugünkü topraklardan, 30 misli geniş toprakları çuvallara doldurup denizlere mi döktü?"

Cevap yok..

Devam ettim; "Ne oldu? Cevap veremiyorsunuz, çünkü bilmiyorsunuz. Çünkü okuyup öğrenmemişsiniz. Bakın elimde "Türkiye'yi Parçalama Planları" isimli bir kitap var. 192 sayfalık bu kitap Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayınlanmış. Fiyatı 5 TL, lütfen alın ve okuyun. Göreceksiniz ki Djuvara isimli Romen devlet adamı diplomat, ciddi bir araştırma yapmış. Görmüş ki, doğu ve batı devletleri, 1071 Malazgirt savaşından sonra kendi aralarında Osmanlı İmparatorluğunu bölmek, parçalamak için tam 100 plan hazırlamışlar. Bizi önce Viyana önlerinden Balkanlara, oradan da Anadolu'ya sürmüşler. Şimdi de Anadolu üzerinde bölme parçalama planları var.

Djuvara, bu çalışmasını Fransa'da bugün Sorbon Üniversitesi'nde tarih kürsüsünde açıklamış. Sorbon Üniversitesi, Djuvara'ya Tarih Doktoru unvanını vermiş. Eser önce Paris'te, sonra bizde basılmış. Bu eseri dikkate alarak açıklamalarda bulundum. Siz nasıl öğretmensiniz? Okumadan, bilmeden, gençlerimizi nasıl yetiştireceksiniz? Asıl ruh hastası sizsiniz! Bu cehaletinizden de gafletinizden de sizin adınıza ben utanç duyuyorum. Yazıklar olsun size!" dedim.

Sonra adamlar bana dediler ki; "hocam, siz öfkelendiğiniz zaman daha güzel konuşuyorsunuz da, sırf sizi öfkelendirmek için böyle bir soruyla geldik."

"Onu benim pabucuma anlatın" dedim, "buraya geldiğiniz zaman gözleriniz fal taşı gibi açılmıştı. Yani yaşımı dikkate almasaydmız, burada beni pataklamaya gidecektiniz."

Bunu niçin söylüyorum? Bunu okumayan bir nesille karşıya kaldığımız için söylüyorum." (Yıldırım Bayezıd Üniversitesi, Varlık Sebebimiz Türkçe Semineri, 23.03. 2016), (Adım Dostluk Grubu, Şubat Buluşması, 2018), (Avrasya Bir Vakfı Söyleşisi), (Kutlu Ülke Derneği Söyleşisi), (Haber Türk, Öteki Gündem Programı, 6 Kasım 2014), (TV Net, Derin Tarih; Mehmet Akif Ersoy, 12 03 2016)

AQUA CÄ°TY

Şile yolu üzerinde yeni bir yerleşme merkezi kuruldu; Aqua City diye. Bunun Türkçesi "su şehri"dir. Türkçesini söyleseler, geberecekler. İlla gâvurca bir isim bulacaklar oraya ki, insanların daha çok ilgisini çeksin. Benim kızım ve oğlum oradan bir daire edinmek istediler.

Beş- altı ay sonra bize mektup geldi. Gittik, gerçekten çok güzel döşenmiş, planlanmış evler.

Bir de oraya bir şeref defteri açmışlar, herkes kanaatini oraya yazıyor. Ben de başlarında dikildim, bakıyorum. Herkes aşağı yukarı şu cümlelerle düşüncesini ifade ediyor; "çok memnun olduk, çok sevindik, çok mutluyuz. Böyle evlerde oturacağımız için çok bahtiyarız. Mimarlarımızı, mühendislerimizi tebrik ederiz" kabilinden ifadeler.

Sonra ben kalemi aldım. Tabii benim elli yıldan beri aynı yastığa baş koyduğum eşim, benim özelliklerimi-bildiği için geldi, kulağıma fısıldadı. Dedi ki; "bana bak doğrucu Davut! -ben karımdan çok korkarım- Sakın kötü bir şey yazma. Yarın çocuklarımız bu evlerde oturacaklar. Bu mimarlarla, mühendislerle aralarının açılmalarını istemiyorum. Sakın..sakın.."

"Sen delimisin ya" dedim, "ben aklımı peynir ekmekle mi yedim? Katiyyen kötü bir şey yazmam. Gel bak" dedim ve yazdım; "sizi bütün gönlümle tebrik ederim. Evde noksanlık yok. Evde buzdolabının yeri, evde çalışma makinesinin yeri bulaşık makinesinin yeri, çöp tenekesinin yeri hazırlanmış. Masaların üzerinde mükemmel vazolar, vazolarda yapma çiçekler var.. mutfaklarda sahanlar, sahanlarda yapma meyveler var.. Mükemmel perdeler, mükemmel halılar..Bütün gönlümle tebrik ederim.

Bu güzellikler içerisinde evde kitap yok, kütüphane yok. Çünkü bir Müslüman Türk ' evinde kitap olmaz, kütüphane olmaz. Bize noksansız bir Müslüman Türk evi yapan mühendislerimizi tebrik ediyoruz."Ardından adımı da yazımın altına yazdım, imzamı koydum.

Beş altı ay sonra yeniden bir örnek ev yapmışlar. Yeniden davet vaki oldu. Eşim ve çocuklarımla birlikte gittik baktık. Salona girdik, bir tarafta bir kütüphane. Kütüphanede kitaplar. Bazı masaların üzerinde, o vazoların yanında atılmış,

konulmuÅŸ kitaplar..

Karıma dedim ki; "Hanımefendi, eğer geçen gelişimizde ben o ikazda bulunmasaydım, bugün bu evlerde bu kütüphaneler, masaların üzerinde şu kitaplar olmayacaktı." (Yıldırım Bayezıd Üniversitesi, Varlık Sebebimiz Türkçe Semineri, 23.03. 2016), (Avrasya Bir Vakfı Söyleşisi), Medipol Üniversitesi, 24 Aralık 2014, Geçmişten Günümüze Türk Dili Konferansı), (Ensar Vakfı Genel Merkezi, Dua Toplantısı, 2018)

OSMANLI Ä°DARESÄ°NÄ°N ADALETÄ°

Ben bir tarihte Yugoslavya'da bulundum. Orada bir devlet Makedon tiyatro sanatçısı - ile masa başında bir sohbet halindeydik. Bana dedi ki; "Biliyor musunuz Hitler İkinci Dünya savaşında ele geçirdiği Avrupa topraklarında kaç sene hüküm sürdü?"

"Bilmiyorum" dedim, "ama Hitler psikopat bir adamdı. Ona karşı hiçbir muhabbet duymadım ve ona dair bir araştırmaya girmedim" dedim. "Ben de girmedim" dedi, "ama Hitler Avrupa'da kazandığı topraklarda beş yıl bile kalamadı, beş yıl" dedi ve sordu; "Peki Türkler kazandıkları bu topraklarda kaç yıl kaldılar?"

Ben söylemeden o söyledi; "tam 550 yıl yaşadılar. Zulüm üzerine hiçbir idare 550 yıl ayakta kalamaz. Eğer siz bu topraklara sahip olduğunuzu asırlarda her gün bir Bulgar ailesini, bir Yunan ailesini, bir Makedon ailesini ortadan kaldırmış olsaydınız, 550 yıl bu topraklarda Müslüman olmayan bir tek millet kalamazdı. Siz bu kadar medeni bir milletsiniz." Söylediği yüzde yüz doğru. (Yıldırım Bayezıd Üniversitesi, Varlık Sebebimiz Türkçe Semineri, 23.03. 2016) 

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

et-Teğabün: 3

Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır. (Mürşid 3.1 adlı yazılım-Turan Yazılım-(www.turan.com.tr) )

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Ebû Malik'in babası şöyle dedi: Ben Rasûlullah'(S.A.V.)den işittim, şöyle buyuruyordu: "Her kim Allah'dan başka hak ilah yok eder, ve Allah'dan gayri ibadet olunan şeyleri tanımazsa onun malı ve kanı haram (dokunulmaz) olur. Hisabı da Allah'a aiddir."

(Müslim, Kitabu'l-İyman,37)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI