Cevaplar.Org

YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-9

ARİF NİHAT ASYA’NIN İLK HAYAT DEVRESİ Arif Nihat Asya Tokat’ın Kapusuz köyünden. Dedeleri 1071 Malazgirt savaşından sonra Türkistan’dan gelen ve Anadolu’ya yerleşen Türkmen boylarından..O, Kapusuz köyünde doğmadı. Çünkü babası ve dedeleri Kapusuz köyünde geçimlerini sağlayamadıkları için İstanbul’a geldiler. İstanbul’da İnceğiz köyüne yerleştiler


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2019-03-22 08:30:15

ARİF NİHAT ASYA'NIN İLK HAYAT DEVRESİ

Arif Nihat Asya Tokat'ın Kapusuz köyünden. Dedeleri 1071 Malazgirt savaşından sonra Türkistan'dan gelen ve Anadolu'ya yerleşen Türkmen boylarından..O, Kapusuz köyünde doğmadı. Çünkü babası ve dedeleri Kapusuz köyünde geçimlerini sağlayamadıkları için İstanbul'a geldiler. İstanbul'da İnceğiz köyüne yerleştiler. Ve İnceğiz köyünde 7 Şubat 1904 tarihinde Arif Nihat Asya dünyaya geldi.

Doğumunu, doğum yerini bir esprili şiir diliyle ifade etmeye çalıştı. Diyor ki;

"İnceğiz'de doğmuşum

İnceğiz'i Çatalca'ya

Çatalca'yı İstanbul'a bağlamışlar,

İstanbullu olmuşum."

Çok enteresan, çok garip çizgiler içerisinde yaşayan bir insan oldu. Bir haftalık iken babası Ziver beyi kaybetti. Sonra, dört yaşına geldiği zaman annesi Fatma hanımın kısmeti çıktı. Annesini Akka'da vazifeli olan Arap asıllı bir kimse istedi. Dedesi, annesinin evlenmesine rıza gösterdi, fakat Arif Nihat Asya'yı annesine bırakmadı. Çünkü annesi Arif Nihat'ı beraberinde alıp Akka'ya götürecekti. Dedesi buna izin vermeyince, annesi tek başına kocasıyla birlikte gitti. Ve Arif Nihat Asya dört yaşından itibaren yetim büyüdü.

Annesi bu ayrılıktan, oğlundan kopuşundan son derece ızdırap duydu. Annesinin yeni kocası ile İstanbul'da olan beraberliğinden dolayı bir çocuğu olmuştu. Vapurda yeni doğan çocuğunu süt zehirlenmesinden kaybetti. Antalya'ya gelmeden çocuğu toprağa verdiler. (Bayrak Şairi Arif Nihat Asya Konferansı, 4 Ocak 2013), (Türk Ocağı Genel Merkezi, Arif Nihat Asya ve Türk Bayrağına Saygı Konferansı), (Arif Nihat Asya Konulu Radyo Konuşması, 2. Bölüm)

BABASINDAN KALAN MİRAS

Arif Nihat Asya son derece fakir bir ailede büyüdü. Kendisinin bana anlattığına göre babası Ziver beyden kala kala kendisine üç parça miras kaldı. Bunlardan birisi bir yorgandır. -Mitili kırk yerinden yamalı olan bir yorgan. Bana demişti ki; "o kadar yamalıydı ki ve o kadar eski bir yüzü vardı ki, yeni bir yüz alarak yorganı kurtaramadık. Yorgan darmadağınık oldu ve babamdan bana kalan o yorgan elimizden gitti."

İkincisi bir usturlap. Usturlap tahtadan yapılan kocaman bir güneş saati..Onu zaten cebimde taşımak mümkün değildi. Evin bir köşesinde kaldı.

Bir de babamdan kalan bir kitap vardı; Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin Marifetname adlı kitabı.. 0 kitabı da kim aldı bilmiyorum. Birisinin elinde kaldı, kaybettim. Ama sonra ben Marifetname kitabını okudum."

Kendisi halaların himmetiyle ilkokula başladı. Dört yaşında, dört aylık, dört

günlükken. Eskiden okula hep öyle başlanıyormuş. Mahalle mektebine gitti. Sonra halasının yardımıyla devletin himayesi altında Bolu'da rüşdiye(ortaokul)de okudu. Rüşdiyeden sonra yine devletin himayesi altında Kastamonu idâdisinde(lisesinde) okudu ve mezun oldu. Ama hep büyük fakru zaruret içinde okudu. (Bayrak Şairi Arif Nihat Asya Konferansı, 4 Ocak 2013), (Türk Ocağı Genel Merkezi, Arif Nihat Asya ve Türk Bayrağına Saygı Konferansı)

Eniştesi savaş meydanında olduğu için devlet tarafından günde iki ekmek veriliyormuş. İki ekmeğin birini Arif Nihat Asya dışarıda satıyormuş. Ötekisini eve getiriyormuş. Sattığı ekmeğin parasını da katık için değerlendiriyorlarmış. Çok büyük zorluklar altında yaşamışlar. (Türk Ocağı Genel Merkezi, Arif Nihat Asya ve Türk Bayrağına Saygı Konferansı)

ARİF NİHAT ASYA'NIN EVLİLİK MACERALARI

Evlilik meselesi de son derece dikkat çekicidir. 1927 yılında, 23 yaşında, Öğretmen okulunun(dârül mualliminin) son sınıfında iken Arif Nihat Asya'yı saraya mensub bir kızla evlendirmek istediler. Eşi kendisinden üç yaş küçüktü.

Refik Sağnak diye onun bir arkadaşı var. Onda dinledim ilk evliliğini.. "Yüksek muallim mektebinden çıktık ta Sirkeci'ye kadar geldik. Orada bana dedi ki; "Refik bir traş olsam iyi olur." Dedim "Mektepte Jilet var, niye boşu boşuna masraf ediyorsun? Yarın okulda traş olursun."

"Hayır, ben bugün evleniyorum da, onun için traş olmam lazım" dedi.

Gerçekten Arif Nihat Asya o gün okulun vermiş olduğu temiz elbiseyi giyinmişti. Ama ütüsüzdü her zaman olduğu gibi. Berbere girdik. Traş oldu, çıktık. Arabaya bindik, Kadıköy tarafına geçtik. Orada dedi ki; "şehrin en güzel arabalarından birini çevirelim. Ve düğün evine padişahlar gibi gidelim." Güzel bir araba çevirdi. O arabayla kız evine doğru giderken bana dedi ki; "Refik, bu arabaya binmişken şöyle bir boğaz seferi yapsak diyorum." Şoföre talimat verdi. Şoför arabayı boğaz tarafına doğru çevirdi.

Ve biz kız evine geldiğimiz zaman akşam ezanı çoktan okunmuştu. Karanlık çökmüştü. Nikâh için gelen herkes büyük bir korku içindeydi. Kızın anne- babası büyük bir telaş içindeydi.

Eve girdik. Bize bir takım sitemler oldu. "Ya, nerde kaldınız bu zamandan beri" dediler. Arif Nihat cevap vermedi ama misafirlerle bir kaç dakika beraber olduktan sonra ikisini içeri odaya bıraktılar. Ama bu sefer dışarı çıkmıyorlar. Yarım saat.. bir saat.. bir buçuk saat..

Kızın anne-babası bana dediler ki; "Refik bey, siz Arif'in çok yakın arkadaşısınız. Girin içeri söyleyin, ayıptır, dışarıda misafirler var.. Çıksınlar da, biraz misafirlerle beraber olsunlar" dediler.

Kapıyı vurdum, içeri girdim. Baktım, karşılıklı oturmuş, konuşuyorlar. "Arif" dedim, "dışarıda bekleyen misafirler var. Çık biraz onlarla beraber ol."

"Ama azizim, bana ne zaman çıkacağımızı söylemediler ki" dedi.

Arif bey o gün dünya evine girdi. Ama eşi Hatice Semiha hanım saraya mensup olduğu için, köy çocuğu olan Arif Nihat Asya'yı küçümsüyordu. Arif Nihat Asya'nın anne ve babası yok. Dedesi vefat etmiş. Halalarından haber yok. Ortada bir adam, yüksek muallim mektebinin son sınıfında okuyor. Onun için Hatice Hanım zaman zaman onu küçümsüyormuş. Arif Nihat buna tahammül edememiş. Onbir yıl evli kalmışlar. Onbir yıl sonra Arif Nihat Asya eşinden ayrılmak mecburiyetinde kalmış.

Bu evliliğinden iki çocuğu oldu; Reha Uğur ve Kemal Koray. Uğur, albaylıktan emekliye ayrıldı. Koray, Dil Ve Tarih Coğrafya fakültesinden mezun oldu.

İkinci evliliğini diğer eşi Servet hanımdan dinledim. Dedi ki; "Ben Adana lisesine Kimya öğretmeni olarak tayin edilmiştim. Arif Nihat Asya aynı okulda vazifeliydi. Okulda bir edebiyat öğretmeni ile arkadaşlarım beni nişanlamışlardı. Fakat bir müddet sonra anladım ki benim o kişiyle birlikte olmam mümkün olmayacak. Yüzüğü çıkartıp kendisine verdim. "Efendim, bu nikâh katiyyen olmaz. O bakımdan yüzüğünüzü iade ediyorum" dedim.

Benim nişanlı olduğum kimse, Arif Nihat'ın çok yakın arkadaşlarındandı. Eski nişanlım araya Arif Nihat'ı koydu. Arif Nihat Asya ikide bir bana geliyor ve bu nişan yüzüğünü tekrar takmamı bana rica ediyordu..Bir..iki..üç...

Bir gün geldi, yine arkadaşı adına ricada bulunmaya başladı. Kızdım, ayağımı yere vurdum; "Arif Nihat bey! Olmaz diyorum size, olmaz! Ben bu adamla evlenemem, hâlâ anlayamıyorsunuz!" diye bağırmaya başladım. Arif Nihat ayağını yere vurdu; "Öyleyse benimle evleneceksin!" dedi.

Şaşırdım, kaldım. Çünkü Arif Nihat'ın iki çocuğu vardı. Okula gayet rahat bir şekilde gidip gelen bir adamdı. Bazen ceketinin bir tarafı sökülür, o sökük ceketle okula gidip gelirdi. Pantolonunun paçaları tiftik tiftik olurdu. "Bu adamla nasıl evlenirim" diye düşündüm. 

Fakat Arif Nihat bana güzel mektuplar yazmaya başladı. Bu mektupları zaman zaman çantamın içerisine, zaman zaman okuldaki dolabıma, bazen mantomun cebine koyardı. Çok güzel mektuplardı.

Ve bir zaman sonra Arif Nihat Asya'nın soyadını sevmeye başladım. Sonra Arif Nihat'ın evlilik teklifini kabul ettim. Ve beni Malatya'da bulunan ağabeylerimden istemek üzere Malatya'ya geleceğini söyledi. Benim yüreğim ağzımda çarpıyor; "acaba yine o derme çatma kıyafeti ile gelir mi? Lüzumsuz bir havanın doğmasına yol açar mı" diye korkuyordum. Geldiğinde kapıyı açtığım zaman Arif Nihat'ı karşımda kravatlı gördüm. Ütülü bir elbise giymişti. Ağabeyime de Adana'dan koca bir muz hevengi getirmişti. Ağabeylerim de onun isteğini kabul ettiler ve biz 1941 yılında evlendik."

Bu ikinci evliliğinden de iki çocuğu var; Kızının ismi Fırat, oğlunun ismi Murat.. (Bayrak Şairi Arif Nihat Asya Konferansı, 4 Ocak 2013) (Arif Nihat Asya Konulu Radyo Konuşması, 4. Bölüm)

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Allah kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.

Tâ Hâ, 8

GÜNÜN HADİSİ

İşçinin alın teri kurumadan hakkını veriniz.

İbn-i Mace

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI