Cevaplar.Org

KAVALALI MEHMET ALİ PAŞA-2

Paşanın oğlu İbrahim mağlup olup Suriye’den çekilirken her şeyin tahrip edilmesi emrini vermişti. Kaleler, cephanelikler, çadırlar yakıldı, yıkıldı, toplar çivilendi. Mağazalardaki eşyalar parça parça edildi. Hatta yollarda ölmüş olan askerlerin tüfek ve kılıçları dahi kırıldı. Bütün bunlar, düşmanları tarafından kendi aleyhlerine kullanılmaması içindi. Ve İbrahim Paşa’nın emri ile yapıldı. Olabilir.


Nail Papatya

.

2019-02-22 15:14:43

Paşanın oğlu İbrahim mağlup olup Suriye'den çekilirken her şeyin tahrip edilmesi emrini vermişti. Kaleler, cephanelikler, çadırlar yakıldı, yıkıldı, toplar çivilendi. Mağazalardaki eşyalar parça parça edildi. Hatta yollarda ölmüş olan askerlerin tüfek ve kılıçları dahi kırıldı. Bütün bunlar, düşmanları tarafından kendi aleyhlerine kullanılmaması içindi. Ve İbrahim Paşa'nın emri ile yapıldı. Olabilir.

Fakat Mısır'a dönüldüğü zaman bu zayiat hesap edildi. Bu, savaşta sağ kalıp dönen askerin 6 aylık maaşına tekabül ediyordu. Ve bu zarar, askerlere 6 ay maaş vermemek suretiyle Ödetildi. Hâlbuki bu zavallı askerler sırf Mehmet Ali Paşa'nın hırs u cahı için bu kadar zahmet ve meşakkat çekmiş, kanlar dökmüş, üçte ikisi can vererek telef olmuş iken, şimdi de üste Paşa'ya para ödüyordu. Bu cimriliğe, haksızlığa ve zulme, isim ve emsâl bulmak güç. Değme zalim böyle zulüm ve değme Yahudi taciri böyle dolaplı vurgun düşünmez.

Zavallı asker, mükâfat, hiç değilse teselli beklerken ve bu hakkı iken, bu defa da böyle cereme ödüyordu. Paşanın umurunda mı? Her halde kabahat yine Mısırlılar'da. Çünkü: "Halk Susam gibidir, ezip yağını çıkarmalı" sözü, bir Mısır atasözüdür. Anlaşılan Paşa bu sözü ihtiraslarına pek uygun bulmuştu.

Mehmet Ali Paşa, Mısır'da her şeyi inhisarı altına almış, bunların varidatını da kendi cebine indirmiştir. Mısır bir çiftlik, o da zalim, cimri bir ağa idi. Esasen kendisinin en mümeyyiz vasfı, para hırsı ve cimrilik idi. Mısır'da yenilik, garplılık, ilerilik, zannedilen ne yapmış ise, sırf kazanmak ve hayal ettiği Osmanlı devletini ele geçirme arzusu için yapmıştır. Bunun içindir ki, kurduğu fabrikaların Mısır bünyesine uyup uymayacağını, dolayısıyla devamlı çalışıp çalışmayacağını düşünmemiş ve Avrupa'dan getirttiği teknisyenlerin yerli usta yetiştirmelerine dikkat etmemiş, bu suretle de verimli ve devamlı bir netice alamamıştır.

Mehmet Ali Paşa, Mısır halkını hiç sevmez, onlara pire kadar bile ehemmiyet vermezdi. Sevdiği insanlar; Türklerden sonra Hıristiyanlar, bilhassa Fransızlardı. Memuriyetlere de bunları getirirdi. Fakat hizmete aldığı bütün Avrupalılar, kendi ifadesi ile, 3 tanesi hariç, kendisine ihanet etmişlerdir. Fellahlara ancak aşağı hizmetler verilirdi. Vergi hususunda da onlara pek zalimane davranılırdı. Gerek para hesabında gerek ölçü ve tartıda aldatılırdı. Hesap bilmeyen fellahlar da çoğu bunun farkına varmazlardı. Vergiyi vermezse dayağı yer, verirse daha çok vermek için yine kırbaçlanırdı. Fellahların en çok ürktüğü iki isim: Urbaş (Kırbaç) ve tahsilgi (Tahsildar) idi.

Tahsildarlar, ekseri sahte vergi koçanı verir, daha sonra aynı vergiyi diğer bir tahsildar tekrar tahsil ederdi. Paşa bunları bari önlese yine âdilce davranmış olurdu. Ama böyle tepeden tırnağa zulme ve zorbalığa dayanan bir idarede kimi kimden şekva edeceksin. Zalim şahısların zorbalığı üzerine kurulmuş, şahıslara bağlı, onların sözlerinin kanun olduğu her yerde bu böyledir zaten. Büyük zalim başta olursa küçük zalimleri kime şikayet edebilirsiniz..

Paşa, yaptığı işlerin çoğunda angarya usulüne başvurmuştur. Köylüleri (Fellah) sürü sürü toplar, köyler boşanır, onları sevk edip fabrikalarında, ziraat için açtırdığı kanallarda ücretsiz çalıştırırdı. Mısırlılar, paşaya kanatır'ul hayriye bentlerini yaparken, firavunlara ehramları yapan atalarından daha az güçlük ve belâ çekmediler.

Nil'in fezeyanının artıp Mısır'a bolluk getirmesi de, Nil'in taşmayıp kıtlık olması da Mısırlı için müsavi idi. Bolluk olursa, muhtelif isimler altında halkın elindekini alır, kıtlık olunca da, daha evvel halktan alıp biriktirdiği zahirelerle ihtikâr yapar, bu suretle halkı soyardı.

Mehmet Ali, Avrupa'yı Mısır'da taklit etmek istemiş, fakat çoğu Şark devlet adamları gibi ve hele ilim ve görgüsü de eksik olduğu için onun ruhunu anlayamamıştır. Yaptığı şeyler kabataslak, basmakalıp, neticesiz bir taklitçilikten ileri gidememiştir.

Kültür ve İslâmi terbiyeden yoksun olan Paşa, Garbı- özentisine rağmen -kavrayamadığı gibi, Şarklılığın ruhunda mevcut olagelen mertlik duygularına ve İslâm'a bağlı olanların taşımaları gereken adalet duygusuna azda olsa sahip olamamıştır.

Açıkgöz Avrupalılar onun bu Avrupa hayranlığı ve onlara yakın görünme hastalığından azami derecede faydalanmaya çalışmışlar. Bu suretle de Mısırdaki menfaatlerini geliştirme ve devam ettirme yarışına girişmişlerdir.

Bunu da ucuz yoldan başarmanın yolunu bulmuşlardır. Meselâ: İngiltere'nin Mançester Vılyourpool Tüccarları tarafından yaptırılan Tunç, Gümüş ve Altın madalyaların bir tarafına Mehmet Ali paşanın resmi yapılıp kenarına (Mehmet Ali paşa) yazılmış, diğer tarafına da sapları birbirleri ile çaprazlaşan 2 hurma dalının ortasına İngilizce şu ibare yazılmıştır: «To dhe frind of science, kommerce, andonder, Who prodected the subjeeds and property of adverse prove- rers, and fcept open the overland droute do india 1840) Yani: «Hint kara yolunu serbest tutan, düşman devletlerin tabaasını ve mallarını himaye eden nizam, ticaret ve ilim dostuna»

Bu madalyalar cahil paşanın gururunu okşamaya, vatandaşların hak ve hürriyet diye neleri varsa hepsi ayaklar altında çiğnenirken, İngilizlerin tam bir rahatlık içinde sömürge menfaatlerinin yürütülmesine yetiyordu.

İngilizler, onu övmüşler, namına madalya çıkarmışlardı ya, onların yazdığı kadar medeni adil ve büyük bir devlet adamı sayabilirdi kendini. Ona dayanan zalim dalka­ vukları da bunu vatandaşlara bol bol satıp onun himayesinde işlerini yürütebilirlerdi.

Tabii Fransızlar bundan geri kalabilirler mi idi. Onlar, hem de devlet eliyle bu işi yaptılar. Fransız Hükümetinin Mehmet Ali namına çıkardığı madalyanın bir ta­ rafında paşanın resmi olup, yanında şu yazı vardı: «Mehmet Ali Regenerateur de t Egpyte» «Mısır'ın yaradıcısı Mehmet Ali»

Diğer yüzünde ise Arapça ve Fransızca olarak şu ibare yazılı idi; "Memleketinin şerefini necabetle müdafaa etmesini bilir.»

Fransız Hükümeti bu madalyayı bir kılıçla beraber paşaya hediye etmiş ve onun gururunu okşayarak işlerini yürütmüştür.

Paşayı Avrupa'nın ileri devletleri övmüş, büyütmüştü ya, artık içerdeki insanları onu zalim sayması, onu hatta tenkit etmesi ne haddine... Böyle, Avrupalıların övdüğü, madalyalar verdiği, yaradıcı, kurucu, koruyucu büyük devlet adamı dediği bir insanı küçüksemek, ona itaat etmemek ha. Kimin haddine! Ona sadece saygı gerekirdi..Onun sahte büyüklüğünü gelecek nesillere öğretebilecek anıtlar dikmek gerekirdi. Nitekim de öyle oldu.

Hâlbuki Lozan anlaşması ile Türk Devletinin son hükümranlık haklarının da tamamen kaldırılarak İngiliz himayesindeki Mısır idaresinde ahfadının müstakil kaldığı ve bu Mehmet Ali soyunun idaresinde aradan tam bir asır da geçtiği halde son ihtilâlle Mısır idaresine el konduğu zaman Mısır, iktisadi, içtimai ve idari bakımdan ciddi bir adım ileri gitmiş sayılmazdı.

Nitekim ihtilâlcilerin zoru ile Mehmet Ali paşanın son ahfadı Mısır'ı terk ederken, onun Garp ruhu ve lisanı ile dirilttiği iddia edilen Mısır'dan hatıra olarak bıraktıkları, Firavunların ehramları yanında pek böcür kalan Garp örneği heykellerinden ibaret olan anıtları idi. Ve Mısır ve zavallı Mısır halkı, bu defa da Sovyet Rusya hayranı başka bir firavun taslağının sahte yaratıcılığını alkışlamak için kendisini zorlayan yeni «Urbaş» şakırtılarına boynunu uzatmış bulunmaktadır.

Paşa, Fransızlara düşkün olduğundan ilk önce hep Fransızlara iş gördürdü. Fransız olsun da ehliyetli, ehliyetsiz, namuslu, namussuz ayırmadan aldı. Bu gelen Fransızların çoğu mahkûm kaçak ve Fransa'da tutunamayıp Mısır'da iş ve macera arayan aç ve serseri takımı idi. Paşa bunlardan Mısır'ı Avrupa teknik ve medeniyetine ulaştıracaklarını bekledi. Hâlbuki bunların yaptıkları kendi muharrirlerinin de inkâr edemediği gibi utandırıcı şeylerdi.

Paşa bizzat, 1836 yılında divanda şöyle demiştir: «Bana gelen ve kendilerine iş verdiğim Avrupalılardan yalnız 3 tanesi iyi çıkmıştır.» Daha sonra, İngiliz ve İtalyanlardan da adam almış ve çalıştırmıştır. Bunlardan Suriye'de çalıştırdığı Brettel adında bir İngiliz mühendisi, Suriye'nin maden ve diğer ahvalini tespit ederek gidip İngilizlere anlatmıştır. Akka kalesini tahkim ile vazifelendirdiği İtalyan Mühendisi Delcaretto da, İngiliz donanması Akkâ önüne gelir gelmez İngilizlere kaçarak kalenin plânlarını İngiliz amirlerine teslim etmiştir.

Bu suretle, Paşanın Avrupalı ve Hıristiyan hayranlığı kendisine de, idare ettiği millete de sadece nedamet vermiştir. Kendi Milli ve rûhi hazinesini inkâr veya ihmal edip bunu yabancılardan dilenen her aklı kıt yabancı hayranı gibi...

Mehmet Ali paşanın müsbet veya menfi büyük olarak tavsif edilen işlerini tarihçiler şöyle sıralarlar:

1-Kölemenlerin Mısır'da kökünü kurutmak,

2-İkinci Mahmud'u yenmek ve Osmanlı Devletini inkırazın eşiğine getirmek,

3- Mısır'ın yegâne çiftçisi, fabrikatörü, taciri olmak,

4-Mısır'a Avrupa tarzını ve buna bağlı dipsiz bir Tanzimat taslağını sokmak,

5- Mısır'da zirâî, iktisadî ve askerî bazı tedbirler almak,

6-Mısır'ı ve Mısırlıları tam manası ile: soymak,

7-Askerlik ve ağır vergilerle Mısır'ı iktisaden mahvetmek.

Yine tarihçiler, Mehmet Ali paşanın işlerini öz olarak iki kısma bölerler:

a) Servet ve mevki hırsı ile yaptığı işler,

b) Bu hırsa vasıl olmak için yapmış olduğu imar ve tanzim işleri

Batlamyus ve büyük İskender'i sever, hikâyelerini naklettirip dinlerdi. Büyük İskender'den bahsedilirken; «ben de Makedonyalıyım» diye böbürlendiği de olurdu.

Her zalim gibi, onun da akıbeti iyi olmamış, henüz dünyada iken zulmünün cezası başlamış ve dostu ve hâmisi Fransa imparatorunun başına gelen felaket üzerine başlayan delilik hâli iki sene devam etmiştir. Ve son iki senesini böyle deli olarak geçirdikten sonra, İskenderiye'de hayatı terk edip gitmiştir.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Görmedikleri halde, Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

Mülk, 12

GÜNÜN HADİSİ

Allah'ın en sevdiği isimler

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın en ziyade sevdiği isimler Abdullah ve Abdurrahman'dır." Müslim-Edeb:2 Ebu Davud-Edeb:59

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI