Cevaplar.Org

MOLLA MEHMET ZAHÄ°T HOCA EFENDÄ° Ä°LE TANIÅžMAM

Molla Mehmet Zahit hoca efendi ile ilk defa 1967 yılında tanıştığımı tahmin ediyorum. Ben o yıllarda –Medrese tahsilimden sonra- Elazığ İmam Hatip okuluna gitmiştim. Aslında


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2019-01-08 09:33:21

Molla Mehmet Zahit hoca* ile görüşmelerimi anlatmadan önce, ilk defa görüşmemizin vesilesi olan Risale-i Nurla ilgili kısa bir girizgâh ile bir irtibat güzergâhını çizmek istiyorum.

Molla Mehmet Zahit hoca efendi ile ilk defa 1967 yılında tanıştığımı tahmin ediyorum. Ben o yıllarda –Medrese tahsilimden sonra- Elazığ İmam Hatip okuluna gitmiştim. Aslında Bediüzzaman hazretlerini duyup tanıdığım bir tarih başlangıcını bilmiyorum. Evimizde hep konuşulduğu için, çok küçük yaştan itibaren onu büyük bir allame, büyük bir veli, diğer insanlardan çok farklı zamanın Bedii olarak düşünüyordum.

Şunu çok iyi hatırlıyorum; 1960 yılının Ramazan ayında, Abim –Fıkıh profesörü- Abdülaziz hoca ile Bingöl'ün esnafından, babamın da yakın dostu, Risale-i Nur'un Bingöllü talebelerinin ilklerinden biri olan 'Şah İsmail efendi'nin dükkânına gitmiştik. Kendisi üzgündü. Bunun sebebi olarak "Bu gün" (veya "dün") dedi: Üstad Bediüzzaman vefat etmiş.." Benim gördüğüm kadarıyla, şarkta o zamanlar Üstad için daha çok 'Molla Said-i Kürdi' unvanı kullanılırdı. Ancak, bu unvan onun ırkını değil, zahir ve batın ilimleriyle mümtaz bir allameyi, bir evliyayı akla getiriyordu.

-İşte ben çocuk yaştan itibaren Bediüzzaman hazretlerini tanıdığımı gösteren bazı işaret de vardır. Örneğin geçen sene kütüphanemde gördüğüm 1963 tarihinde "Bediüzzaman, Bediu'l-beyan…" unvanlarının kullanıldığı manzum bir kaside gördüm. Abim Abdülaziz hocanın yazdığını gösteren bir ifadeyi de içeren bu kasidenin yazılmasında benim de katkılarımın olduğunu çok iyi bilirim.

Şunu demek istiyorum ki; ben çok önceden Bediüzzaman hazretlerini bildiğim halde, Nur cemaatinin içine ancak 1966 yılında girmiştim. O tarihte Elazığ İmam-Hatip okulunda okurken, Hulusi Efendi'nin sohbetlerine katılmıştım. O güne kadar cemaatin içinde bulunmadığım için, Bingöl'deki nur talebeleri, beni tanıdıkları halde, Risale-i Nur'u okuduğumu bilmiyorlardı.

İşte bu meçhul halde iken –yukarıda ifade ettiğim gibi- tahminen 1967 yılında bir tatilde Bingöl'e gitmiştim. Ailemden dolayı beni de iyi tanıyan ve Medresede okuduğumu bilen değerli iki hoca efendi, bir fırsatını bulup beni –O sırada Bingöl'e gelmiş-Molla Mehmet Zahit hoca efendi ile tanıştırdılar. Maksatları, onun etkisiyle beni nurcu yapmak olduğunu hemen anlamıştım. O gece dördümüz bir otelde kaldık. Saatlerce ilmi konularda, tefsir, hadis ve Risale-i Nurla ilgili sohbet oldu. Bir ara M. Zahit hoca hangi kitapları okuduğumu sordu. Ben de –orta sıralarda okunan- Şerhu'l-Muğni adlı kitabı bitirdiğimi söyledim. Nihayet sabahleyin namazdan sonra tekrar sohbete başladık. İki hocadan biri ve hala hayatta olan hocaefendi şöyle dedi: "Niyazi hoca –haşa ondan- akşam Şerhu'l-Muğni okuduğunu söylerken hilaf-ı hakikat konuştu. Çünkü onun Molla Cami'yi de okuduğunu bilirim(unuttuğum daha başka şeyler de)"dedi. Bunun üzerine M. Zahit, "Zaten akşamki sohbette onun bilgisinin, dediği kitabın çok üstünde olduğunu anladım" diye (ve yine unuttuğum daha başka övücü şeyler de)"söyledi. Üstattan ve Risale-i Nurun meziyetlerinden bahsedip beni nurlara bağlamak istemişti. Ben de –belki de kendi elleriyle beni nurcu yapmaya yönelik arzu ve çabaları boşa çıkmasın ve moralleri bozulmasın diye- Risale-i Nur'u okuduğumu söylemedim.

Daha sonra ara sıra Bingöl'e geldiğinde mutlaka görüşürdük. Yaşça aramızda fark olmasına rağmen, İman, irfan ekseninde merhum Molla Zahit abi ile oldukça sıcak ve samimi dostluğumuz vardı. Milliyetçilikten söz edildiğinde, daima "samimi bir milliyetçi, milletinin dinini, imanını kurtaran kimsedir" şeklinde bazı sözler söyler ve dini, ahireti her zaman ön planda tutardı.

Hatta bir gün, Bingöl'ün bir kaldırımında dolaşıp sohbet ediyorduk. Yine mesele milliyetçilerden ve Kürt milliyetçilerinden söz etmiş ve şöyle menkıbevi bir misal vermişti: "Cennete gidenlerden bazıları, karşılarında büyük bir kalabalık görmüş ve onların hangi milletten olduklarını" sormuşlar. Bilenler; onların Arap olduğunu söylemişler. Sonra Cennetin başka bir köşesinde yine epey kalabalık insanlar görmüş ve onların kimlerden olduğunu sormuşlar. 'Onların Türk olduğu' cevabını almışlar. Daha sonra Cennetin bir köşesinde ufak bir grup insan görmüş ve onları da soruşturmuşlar. 'Onların Kürt olduklarını' öğrenince, Neden bu kadar az olduklarını sormuşlar. 'Bazı sahte milliyetçiler, bunlara dini öğretmemiş, sadece kendi ideolojik emellerine alet etmişler de ondan.." şeklinde bir cevapla karşılaşmışlar..

 Yanında okumak nasip olmadı. Ancak yanında okuyan bazı akrabalarımdan da onun çok büyük bir âlim olduğunu duymuştum.

Bu konuda anlattığı şöyle bir hatırasını –yine mefhum olarak- hatırlıyorum. "Ben –dedi-: Bir zaman Şam'a gitmiştim. Hz. Mehdi'nin Şam'da da bulunacağını kaynaklarda okumuştum. İlmime güvenerek, 'Acaba Mehdi ben olabilir miyim?' şeklinde bir düşünceye kapılmıştım.. Daha sonra Risale-i Nur'u tanıdığımda, benim gibilerin böyle bir makama sahip olması, ne hakkı ne de haddi değildir. Bu makam olsa olsa, ancak Risale-i Nur gibi harika eserlerin sahibi olan Bediüzzaman Said Nursi'ye yakıştığını düşünmeye ve kabullenmeye başladım ve o vartadan kurtuldum."

Not: Bu anılarım, kırk yıldan daha fazla bir zaman öncesine aittir. Bu sebeple, bunlar harfi harfine değil, ancak mefhum olarak anlatılmıştır.

(*) Molla Zahid Malazgirdi(rahmetullahi aleyh) 1936'da Muş doğumlu olup, 2008 senesinde Lübnan'ın Sayda şehrinde rahmet-i Rahmana kavuşmuş bir âlimimiz. Kendisi hakkında kardeşiyle yaptığımız geniş bir söyleşiyi ve yaptığı mükemmel Arapça Risale-i Nur tercümelerinin tanıtımını inşallah yakında sitemizde yayınlanmayı düşünüyoruz. Bu vesile ile kendisi hakkında hatıralarını sitemize gönderen Niyazi Beki Hocaefendiye teşekkürlerimizi arz ederken, merhumu bir kere daha rahmet ile anıyoruz. Cevaplar.org

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

MELÄ°K Sever, 2019-01-11 20:28:29

Alimin ölümü alemin ölümü gibidir Allah makamlarını ali eylesin bizlerede eserlerinden istifade etmeyi ve yaşayan alimlerin kıymetini idrak etmeği nasip etsin inşaallah

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Eymen Akça, 2019-01-08 10:18:07

Allah rahmet eylesin.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir

Âl-i İmran:20

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Gece içinde öyle bir saat vardır ki, müslüman olan herhangi bir kimse, dünya ve ahiret hususlarında Allah'dan bir hayır isterken duasını ona denk düşürürse, Allah; muhakkak istediğini kendisine verir.

Müslim, Ravi[Cabir (r.a.)]

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI