Cevaplar.Org

İNSAN VE DÜŞMANLARI-3

11.Allah, İslamiyet İle Düşmanlıkları Sona Erdirir: Birbirlerine düşman olan Evs ve Hazreç kabilelerinin Müslüman olduktan sonra barış içinde yaşamaları bunun en bariz örneklerindendir:


Ali Bozkurt

alibozkurt.02@hotmail.com

2019-01-08 09:18:32

11.Allah, İslamiyet İle Düşmanlıkları Sona Erdirir:

Birbirlerine düşman olan Evs ve Hazreç kabilelerinin Müslüman olduktan sonra barış içinde yaşamaları bunun en bariz örneklerindendir:

"Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz."(1)

*Allah, birbirlerine düşman olan Evs ve Hazreç kabilelerinin düşmanlıklarını İslam kardeşliğiyle sona erdirmiştir.

*İslam kardeşliği, hem bu dünyada düşmanlıkları sona erdirir, hem de ahirette mü'minleri cehennem ateşinden korur.

*Düşmanlıklardan korunmanın yolu, Allah'ın ipine toptan, sımsıkı sarılarak, parçalanıp bölünmemektir.

12.Mü'minlere Düşmanlık Edenler:

"(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da "Biz hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar."(2)

Bu ayetin tefsirinde bir tartışmaya neden olmamak için, Ömer Nasuhi Bilmen'in açıklamalarına başvuralım:

"Bir olan zatıma (Yemin olsun ki, imân edenlere) ehli İslâm'a (insanların düşmanlıkça en şiddetlisini) müslümanlara karşı düşmanlıkları pek ziyâde bulunan taifeyi (mutlaka Yahudi'ler ile müşrikleri bulacaksın) başka taifelerin de düşmanlıkları var ise de bunların düşmanlıkları derecesinde değildir. Nitekim, Hz. Peygamberin gönderilmesini müteakip bir kısım Yahudi'ler ile Arap yarımadasındaki müşriklerin Rasülü Ekrem'e karşı, onun yaymağa başladığı İslâmiyete karşı ne kadar düşmanlık göstermiş oldukları tarihçe yazılmıştır. (Ve yîne yemin olsun ki, insanların mü'minlere) İslâm şerefine nail olan zatlara (sevgice) muhabbet, sevgi, temayül bakımından (en yakın olanlarını da biz Hırıstiyanız diyenleri bulacaksın) çünki onlar, kendilerini Hak'kın yardımcısı, ehli Hak'kın dostları diye gösterirler, müslümanlığı kabul etmeseler de ehli İslâm'a karşı Yahudiler ile Müşrik'ler derecesinde düşmanlık göstermezler. Bununla beraber onların içinden Islâmiyeti kabul edenler İslâmiyet'in kutsallığını İtiraf eyleyenler, Yahudi'ler ile Müşriklere nazaran pek çok bulunmuş ve bulunmaktadır. Nitekim vaktiyle Müşriklerin bin türlü ezâ ve cefalarına maruz kalmış olan bir kısım eshabı kiram, hırıstiyan hükümdarı bulunan Necaşi'nin ülkesine sığınmışlar orada pek güzel himaye görmüşlerdi. Hattâ Necaşi, İslâmiyet'in yüceliğini anlayarak İslâm şerefine nail olmuştu. Zamanımıza kadar da nice Hıristiyan zümreleri İslâmiyet'i kabul edegelmişlerdir, bu gün de bir çok hırıstiyan âlimleri, düşünürleri, İslâmiyet'in yüce mahiyetini, kutsî hükümlerini yazıları ile takdir edip yüceltmektedirler. (Bu da) Hıristiyan taifesinin mü'minlere sevgice daha yakın olmaları ise (onların içinde) kıssislerin, yani (bilgin, âbid) reis (olanların ve) dünyayı terk etmiş olan (rahiplerin) yani mabetlerine kapanarak fazla ibâdet ve itaate düşkün kimselerin (bulunmasındandır) bunlar Yahudi'ler ve müşrikler gibi dünya hırsı ile hareket ederek sırf kendi menfaatlerini takip eden, kendilerinden olmayan zümrelere sürekli olarak düşmanlık besleyip zarar vermek isteyen kimseler değildirler. Gerçek şu ki: Abdullah Ibni Selâm ve emsali gibi Yahudi'lerden ve Müşriklerden bir takım kimseler de İslâmiyet'in yüceliğini anlayıp İslâmiyet'i kabul etmişler ise de bunlar Hıristiyanlardan müslüman olanlara oranla pek azdırlar, hüküm ise çoğunluğa göredir. (Ve şüphe yok ki, onlar) Hıristiyan taifesi, hakkı, hakikati anladıkları takdirde kabulden kaçınmazlar ve Yehûd taifesi gibi (kibir etmek de istemezler) Hıristiyan taifesi, kalp inceliğine, şefkat ve merhamete sahip olup müslümanlara karşı Yahudi'ler ve Müşrikler derecesinde düşmanlıkta bulunmazlar. Onlarda böyle bir meziyet görülebilmektedir. Hakikaten tevazu, hak'ka karşı düşman olmamak takdire şâyân bir özelliktir. İsterse, sahibi gayrimüslim bulunsun. Şu ciheti de kaydedelim ki: Tefsirlerimizde yazılmış olduğu üzere bu âyeti kerime, Yahudi'ler ile Hıristiyanlar arasındaki farkı, dinleri itibariyle değil, dünyaya düşkün olmaları, kendilerinden başka milletlere fenalık yapmayı bir vazîfe bilip bilmemeleri itibariyle. İşte bu bakımdan Yahudilerin ahlâkî durumları Hıristiyanlara göre pek ziyâde düşüktür. Yoksa din itibariyle Hıristiyanların küfrü, Yahudi'lerin küfründen daha galizdir. Çünki Yahudiler, yalnız peygamberlik hususunda mücadelede bulunurlar, Hz. Isa, gibi Son Peygamber Hazretleri gibi Peygamberleri ve onlara verilmiş olan semavî kitapları inkâr ederler. Hıristiyan taifesi ise ilahiyat hususunda da tartışmada bulunurlar, Hz. Isa gibi bir insana (hâşâ) ilahlık isnat ederler. Son Peygamber Hazretlerinin risâletini kabul etmezler. Binaenaleyh bu bakımdan Hıristiyanların küfrü daha büyüktür. Fakat bunlar Yahudiler kadar inatçı, başkaları hakkında her halde kötülük ister olmayıp içlerinden insaflıca düşünerek hakkı kabul edenler daha ziyade olduğundan bu bakımda Yahudilere, Müşriklere üstün bulunmuşlardır.'(3)

13.Allah'ın Aralarına Düşmanlık Koyduğu Kimseler:

Bu konuyu anlatan iki ayeti inceleyelim:

1-"«Biz hıristiyanlarız» diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya Kitab'ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir."(4)

Bu ayeti anlamak için Diyanet Tefsirine başvuralım.

'Hıristiyanlar Hz. Îsâ'ya biat ederek her konuda kendisine itaat edeceklerine dair söz vermişlerdi. Ancak sözlerinde durmadılar, verilen emirleri unutup Allah'ın sözlerini işlerine geldiği gibi yorumladılar. Böylece kıyamet gününe kadar devam etmek üzere aralarına ayrılık, kin ve düşmanlık tohumlarını saçmış oldular. Bu sebeple Hıristiyanlık içinde ortaya çıkan çeşitli mezheplerin mensupları arasında asırlarca şiddetli savaşlar cereyan etti. Nitekim XX. yüzyılda yaşanan dünyanın en kanlı iki savaşı da -din dışı sebeplere dayansa bile- yine hıristiyanlar arasında başlamış daha sonra dünyaya yayılmıştır. Âyetten anlaşıldığına göre -burada belirtilen kusurda ısrar ettikleri takdirde- hıristiyanlar arasındaki bu ihtilâf ve düşmanlık kıyamet gününe kadar devam edecektir. Âyetin son bölümü, Allah'a verdikleri sözden dönerek onun âyetlerini işlerine geldiği gibi yorumlayanların, bu yaptıklarının cezasını çekeceklerine işaret etmekte ve gerekli uyarıda bulunmaktadır. Ayrıca hıristiyanlar arasındaki bu ihtilâflardan müslümanların da ibret almaları murat edilmiş, benzer yanlışlıklara sapmaları halinde kendilerinin de bu tür bölünme ve çatışmalar içine düşeceklerine işaret edilmiştir.'(5)

2-"Bir de Yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur'an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez."(6)

*Yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır" diyerek onun cimri olduğunu söylemişlerdir.

*Allah'a cimrilik isnat etmek, lanetlenmeyi hak eden büyük bir bühtandır.

*Kur'an'ı kabul etmemeleri ve müslümanları kıskanmaları nedeniyle, Yahudilerin azgınlık ve küfrü artmıştır.

*Allah, bu tutumları nedeniyle kıyamete kadar sürmek üzere onların arasına düşmanlık ve kin salmıştır.

*'Ayetten anlaşıldığına göre, asırlar boyunca yahudilerin bozguncu kesimince sergilenen bağnaz tutumlar ve savaş duygularının harekete geçirilmesi için ortaya konan çabalar beklenen sonuçları vermemişse bunu ilâhî bir lutuf olarak görmek gerekir.'(7)

14.Düşmana Karşı Kazanılan Başarı, Sevap İle Ödüllendirilir:

"Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah'ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel(in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez."(8)

Bu ayette, Medine ve çevresinde oturan bazı kimselerin, Tebük seferine katılmamaları kınanmaktadır.

Allah, bu ayette cihad ile ilgili olarak, karşılığında sevap bulunan amelleri saymaktadır:

1-Allah yolunda çekilen susuzluk.

2-Allah yolunda katlanılan yorgunluk.

3-Allah yolunda katlanılan açlık.

4-Allah yolunda kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmak.

5-Düşmana karşı bir başarı kazanmak.

Görüldüğü gibi, düşmana karşı kazanılan başarının, Allah tarafından ödüllendirileceği bildirilmektedir.

15-Allah, İnkârcıların Düşmanıdır:

"De ki: "Her kim Cebrail'e düşman ise, bilsin ki o, Allah'ın izni ile Kur'an'ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü'minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir."Her kim Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mîkâil'e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır."(9)

Müfessir Sabuni, bu ayetleri tefsir ederken şu bilgileri vermektedir:

'Kim Allah'a, melekle­rine ve peygamberlerine, özellikle Cebrail ve Mikail (a.s)'e düşmanlık ederse, o, Allah'ın düşmanı bir kâfirdir. Kuşkusuz, Allah da kâfirlerin düşmanıdır. Çünkü Allah, dostlarından herhangi birine düş­manlık eden kimseye buğzeder, onlara düşmanlık edenlere düşmanlık eder. Bu âyette şiddetli tahdit ve uyarı vardır. Bu son iki âyetin nüzul sebe­bi şudur: Rivayet edildiğine göre, Yahudiler Hz. Peygamber (s.a.v)'e dedi­ler ki: "Risalet ve vahyi, her peygambere, Allah katından bir melek getirir. Sana vahyi getiren kimdir? Söyle ki sana tabi olalım. "Rasulullah (s.a.v): "Cebrail'dir" diye cevap verdi. Bunun üzerine dediler ki: O, harp ve savaş getiren bir melektir. O bizim düşmanımızdır. Eğer, yağmur ve rahmet geti­ren "Mîkâil"dir deseydin sana uyardık. Bunun üzerine Yüce Allah: "De ki: Kim Cebrail'e düşman ise, şunu iyi bilsin ki, o, Kur'an'ı senin kalbine Allah'ın emriyle indirmiştir..." mealindeki âyetleri indirmiştir.'(10)

16-Sahte Tanrılar, Mahşerde Kendilerine Tapanlara Düşman Olurlar: "İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların ibâdetlerini de inkâr ederler."(11)

Allah'tan başka tapılacak kimse yoktur. Kim, Allah'tan başkasına tapmışsa, o taptıkları kıyamet gününde kendilerine düşman olur.

17.Allah'ın Düşmanlarının Son Yerleri Cehennemdir:

Bu hususu anlatan iki ayet ve açıklamaları şöyldir:

1-"Allah düşmanları, ateşe sürülmek üzere toplandıkları gün, hepsi bir araya getirilirler."(12)

Bu dünyada Allah'ı inkâr edip onun emir ve yasaklarına bilerek uymayanlar, Allah'ın düşmanlarıdır. Allah'ın düşmanları, cehennem ateşine sürülmek üzere mahşer alanında bir araya getirilirler. Allah düşmanlarının varacakları son yer, cehennemdir.

2-"İşte bu, Allah düşmanlarının cezası, ateştir. Âyetlerimizi inkâr etmelerinden dolayı, orada onlara ceza olarak ebedî kalacakları yurt (cehennem) vardır."(13)

Allah düşmanlarının nitelikleri:

1-Kur'an ayetlerini inkâr ederler.

2-Ayetleri alaya alırlar.

3-Kendileri inanmadıkları gibi, başkalarının da inanmalarına engel olurlar.

Allah düşmanlarının cezası, ebedi olan ve azabı hafifletilmeyen cehennem azabıdır.

Bu bölüme şu satırlarla nihayet verelim:

Yeryüzünde rahat ve huzur içinde yaşamanın en önemli şartlarından biri, düşmanlardan korunmaktır.

Düşmanlardan korunmak için, onları tanımak gerekir.

İnsanın en büyük düşmanları, şeytan ve şeytanlaşmış insanlardır.

Bu tür düşmanlardan korunmanın çaresi, Allah'ın emir ve yasaklarına uymaktır.

Nefs-i emaremiz, bize düşmandır.

Nefs-i emmarenin şerrinden sakınmanın yolu ise, onun isteklerine karşı koyup doğru olanı tercih etmektir.

Gizli birer düşman olan münafıkların şerrinden korunma hususunda da uyanık olmak şarttır.

İnsandan günah işlemesini isteyen eş ve çocukları bile, bu özellikleriyle birer düşmandır.

Günaha götüren her türlü istekten sakınmak icap eder.

Ve özetin özeti:

Allah'ın düşmanları, bizim de düşmanımızdır.

Dipnotlar

1-Al-i Ä°mran-103

2-Maide-82

3-Ömer Nasuhi Bilmen, Kuranı Kerim Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, C: 2, S: 811

4-Maide-14

5-DİB, Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, C: 2, S: 234

6-Maide-64

7-Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 306

8-Tövbe-120

9-Bakara: 97.98.

10-Sabuni, C: 1, S: 144; Hadisin kaynağı: Ahmed bin Hanbel, 1/274

11-Ahkaf-6

12-Fussilet-19

13-Fussilet-28

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.

SAFF, 3

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Her kim, inanarak ve karşılığını yalnız Allahtan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."

Buhârî

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI