Cevaplar.Org

ÖMER MUHTAR(1862-1931)-4. BÖLÜM

PERDE KAPANIRKEN İnsiyatif artık İtalyanların eline geçmişti. 23 Eylül 1930'da İtalyan birlikleriyle yapılan Kerisse çarpışmalarında Ömer Muhtar'ın en yakın adamlarından Fudayl bu Ömer ve altmış mücahit şehid edildi. Ardından Ekim ayında Vadi es Sania’da ki çatışmada 70 şehid verildi. Ömer Muhtar’ın kendisi dahi Vadi es Sania’dan o denli hızlı kaçmak zorunda kalmıştı ki, gözlüklerini bile orada bırakmıştı.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2018-10-21 09:53:41

PERDE KAPANIRKEN

 İnsiyatif artık İtalyanların eline geçmişti. 23 Eylül 1930'da İtalyan birlikleriyle yapılan Kerisse çarpışmalarında Ömer Muhtar'ın en yakın adamlarından Fudayl bu Ömer ve altmış mücahit şehid edildi. Ardından Ekim ayında Vadi es Sania'da ki çatışmada 70 şehid verildi. Ömer Muhtar'ın kendisi dahi Vadi es Sania'dan o denli hızlı kaçmak zorunda kalmıştı ki, gözlüklerini bile orada bırakmıştı.

Faşist gazeteci Sandro Sandri şunları yazıyor: "Kısa süre sonra yaşlı şeyhin kendisi mucizevi biçimde elimizden kurtuldu. Hatta kaçarken gözlüklerini kaybetti. O günü çok iyi hatırlıyorum. Ekselansları Graziani o gün Bingazi'ye getirilen gözlükleri bana gösterirken şöyle diyordu; "ehh artık tadını aldık, yakında kafası da gelir."

Giorgio Rochat diyor ki; "Gerillalar verdiği kayıpları artık çok zor telafi edebiliyordu. Çünkü an itibarıyla toplama kampları ve isyancılar arasındaki tüm bağlar kesilmişti."

TEL BARİYER

Tek yardım alınacak mevki Mısır hudutu ise, 1931 Eylülünde biten 270 km uzunluğunda tel bariyerle sarıldı..Bardia limanından Cerabub vahasına kadar uzanan, metrelerce genişliğinde ve 270 km uzunluğunda bu tel bariyer, zırhlı devriyeler ve hava kuvvetlerince kontrol ediliyordu. Artık Cebel'deki savaşın son aşamasına giriliyordu ve güçler dengesizdi. İtalyanların, mücahidlerin ikmallerini engellemekteki artan etkinlikleri ve yürüttükleri istihbarat faaliyetleri bu dengesizliği gittikçe pekiştiriyordu.

Evans Pritchbard'ın belirttiği gibi, 'tel örgü boyunca kontrolün sağlanması, askeri güçlerin yerleşmesine, telefon sisteminin kurulmasına, hava kamplarının oluşturulmasına sebeb olmuştur.' Fransız gazetesi L'Afrigue Française şöyle yazarken haklıydı; "Dikenli tel hattı isyancıları fare tuzağına kıstırmıştı."

Ama buna rağmen Ömer Muhtar pes etmiyordu..Rochat diyor ki; "Taktik manada gerilla lideri duruma hâlâ hakimdi. Olağanüstü dikkati ve esnekliği sayesinde birliklerinin yok edilmesini engelleyebiliyordu.

..Buna rağmen Nisan ile Eylül arasında İtalyanların sadece hafif kayıplar(20-25 ölü) vermesi, gerillanın hiçbir şekilde saldırıya geçecek konumda olmadığını ve sadece hareket ve sistematik kaçış sayesinde düşman baskısından kurtulabildiğini gösteriyordu.

Gerillaların bu derece elverişsiz koşullarda dahi inanılmaz bir dayanıklılık örneği sergileyerek 1931 yıllarının sonlarına kadar direnmiş olması, Senusi ayaklanmasının gücünü ve Ömer Muhtar'ın üstünlüğünü en bariz şekilde ortaya koymaktadır."

ESİR DÜŞMESİ

 Ve Eylül 1931...Romain Rainero o sıradaki durumu şöyle özetliyor; "Eylül ayının başlarına gelindiğinde Cebel'in adamları için vaziyet umutsuz görünüyordu; açlığın pençesindeydiler ve silahları yetersizdi."

Ömer Muhtar ve yanındaki bir kısım mücahidîn Sılanta mevkiinde bulunan Resulullah(aleyhisalatu vesselam)'ın sahabelerinden Sidi Rafi hazretlerinin kabrini ziyaret etmeye karar verdikleri zaman İtalyanların tuttuğu bölgenin içerisine girmişlerdi.

İtalyan istihbaratına gelen bilgiler ise, isyancıların el Beda'nın güneyinde toplandığını ve Sirene çevresine baskın düzenleyerek ihtiyaç duydukları hayvanları temin edecekleri yönünde idi. İtalyan istihbaratı 9 Eylül günü onun Bu- Taga vadisinde olduğunu haber almıştı.

11 Eylül günü vadiyi her yönden saran ve 5000 piyade ve süvarinin oluşturduğu çemberi yarmanın imkânı yoktu. Zırhlı araçlar ve üç uçağa karşı mücahidler son nefeslerine kadar çarpıştılar. Elliye yakın atlı şehid düştü.

Saat 08 gibi son anda Sidi Ömer'in de atı vurulup yıkıldı ve onu yere düşürdü. Ama bu yetmişini geçkin ihtiyar aslan yılmadı, kendini toparlayıp tüfeğini ateşlemeye devam etti. Elinden yaralanınca, tüfeği diğer eline aldı. Artık yapacak bir şey kalmayınca, askerler üzerine çullandılar ve onu esir ettiler.

Harekat sonlandırıldı ve bu önemli esir, sıkı güvenlik tedbirleri altında Apollonia'ya(Suse) götürüldü. Nakledildiğine göre, Suse şehrine götürülürken yolda kendisine refakat eden David ismindeki bir subay, Ömer Muhtar'a bazı nasihatlarda bulunmak ister. Ona, Bingazi'deki kumandanlık sarayına yapılan baskını inkar etmesini, bundan haberdar olmadığını ve bilgisi dışında cereyan eden bir baskın olduğunu söylemesini tavsiye eder. Ömer Muhtar ise ona şu cevabı verir; "Şayet bu baskın hakkında beni sorguya çekecek olurlarsa, bu hususta ilk sorumlunun kendim olduğumu ve baskın icin her türlü emir ve komutayı verdiğimi açıkca söyleyeceğim. Şayet mahkeme huzurunda bunlar bana sorulacak olursa, olayı teferruatlarıyla da anlatacağımı ifade edeyim."

12 Eylül günü ise bir destroyer gemisi ile Bingazi'ye nakledilerek, kimliği onu tanıyan vali vekili Diodiece tarafından resmen tescil edildi ve Ömer Muhtar Bingazi hapishanesine aktarıldı.

İTALYANLARIN SEVİNCİ

12 Eylül günü Ömer Muhtar'ın yakalandığı resmen tebliğ edildi. Bu sırada Graziani Libya'da değildi. Bu haberi, Sömürge Fuarını ziyaret etmek için binmek üzere olduğu Paris treninde aldı ve programlarını iptal ederek, apar topar Bingazi'ye döndü.

Genel vali Badoglio büyük bir sevinç içinde sömürge bakanı De Bono'ya şu telgrafı çekmişti; "Eğer yakalanan adam Ömer Muhtar ise, mahkemesini görüp cezasını-ki bu şüphesiz ölüm cezası olacaktır-büyük toplama kamplarından birinde infaz etmek uygundur." 

De Bono ilk başta bu habere inanamamıştı. Olaya şüpheyle yaklaşmış ve "Ömer Muhtar'ın kendini yakalatacak kadar aptal olduğunu sanmıyorum" demişti. Haber doğrulandığında ise Graziani'ye şu telgrafı çekecekti; "Çok iyi..Yargılayalım, sonra da kusursuz ve heyecan verici bir idam gerçekleştirelim.."

GRAZİANİ'NİN KARŞISINDA

Sidi Ömer, Bingazi'de 14 Eylül'de, Graziani'nin karşısına çıkartıldı. Bu görüşmede izzet-i İslamiyesi ile öyle harika cevaplar vermiştir ki, bu taş kalpli general onun hakkında şunları yazacaktır: "Odama girdiği andan çıkıp gittiği ana kadar onun vakar ve haysiyetine son derece hayranlıkla bakıp durdum. Onun tavır ve davranışlarını çok beğendim ve hayran kaldım."

Graziani, hatıralarında Ömer Muhtar hakkında şunları demekten kendini alamaz; "Ömer Muhtar inancına, akidesine son derece bağlı bir adamdı. Onun bu inancına saldırmaya kalkışana kim olursa olsun büyük bir heyecan ve azimle karşı koyardı. O vatanına saldıranlara karşı da korkusuzca savaşıyordu. Vatanına yapılacak herhangi bir saldırıyı karşılıksız bırakmayı kabullenecek bir şahsiyet değildi."

" O karşısındakine anında cevap verecek üstün bir zekâya sahipti. Aynı zamanda Ömer Muhtar ileri seviyede dini kültüre sahipti. Onun kesin tavırlı bir huyu vardı. O, dinine ait hiçbir şeyi ihmal etmeyecek ve dinini herhangi bir maddi menfaat karşılığında satmayacak üstün bir kişiliğe sahipti. Dünyevi hiçbir çıkar peşinde olmayan bir kişiydi. Üstelik hayli fakir bir adamdı. Din ve vatan sevgisinden başka hiçbir dünyevi şeye de malik değildi."

"Ona canlı ve hazır bir zekâ bahşedilmişti. Dini konularda iyi bir eğitim görmüş, hareketli, mütevazı ama tavizsiz..."

Ömer Muhtar bu görüşmede Graziani'ye şöyle demişti; "Biz hepimiz tek tek ölmeye ama asla teslim olmamaya yemin ettik. Ben bunu zaten yapamazdım, bu kesin."

 Merhum Haydar Bammat "İslam'ın Çehresi" adlı eserinde Graziani ile Sidi Ömer arasında geçen bir diyalogdan bahseder. Bammat bu nakli, bizzat Graziani'nin kaleme aldığı "Cirenaica Pacificata" adlı eserinden yapıyor. Şöyle diyor Bammat; "Esir edilen Şeyh, General'in yanına getirildiğinde, aralarında şu konuşmalar geçer; General Şeyh'e "İtalyanlara neden böyle şiddetle karşı koyuyorsun" dediğinde o, "inancım için" diye karşılık vermiştir. General devam ederek "bu kadarlık gücünle bizi Trablusgarb'tan atabileceğini mi sanıyorsun?" dediği zaman o, "hayır" diye karşılık verir. General devam eder, "Öyle ise ne yapmak istiyordun?" deyince Şeyh, İtalyan Generali'ne karşı şu asil cevabı verir: "Hiç bir şey. Ben yalnız inancım için dövüşüyordum ve bu benim için yeter. Geri kalan Allah'ın elindedir."

Ömer Muhtar'ın yakınlarda vefat eden oğlu Muhammed Sahle, babasının yakalanmasının ardından Graziani'nin hücrede kendisini ziyarete geldiğini belirterek, "Graziani, babamdan gözlüğünü hatıra olarak istemiş. Babam da vermiş. İdam edilirken gözlüğü yokmuş" diyor.

BİR HAİNE BİR ŞAMAR

Prof. Dr. Ahmed Ağırakça beyin eserinden; "Bu arada İtalyanların nezdinde ve onlarla işbirliği yaparak çalışan eş-Şerif el- Giryani'yi Ömer Muhtar'la görüştürmek için bir plan hazırlanır. İtalyan kumandanlar Şerif el-Giryani'ye Ömer Muhtar'ın kendisiyle görüşmek istediğini ve bu görüşme için de İtalyan yönetiminin izin verdiğini söylerler.

Hemen senaryo hazırlanır ve Ömer Muhtar el ve ayaklarındaki prangalarla el-Giryani'nin odasına sokulur. Ömer Muhtar'ın hiç bir şeyden haberi yok. Giryani ise görüşme talebinin Ömer Muhtar'dan geldiğini bilir. Bunun icin Giryani, odasına getirilen Ömer Muhtar'ın konuşmaya başlamasını bekler. Fakat Ömer Muhtar, el-Giryani'yi görünce tek bir söz söylemeden susar, durur.

Giryani ise sözü şu mealde bir halk deyimi ile açar; "Elde edilen, av kötüdür, ama avcının da insafı yoktur" diye söyleyince, Ömer Muhtar son derece kızgın bir tavırla: "Nefsin hoşuna gitmeyecek musibetlerden dolayı yalnızca kendisine hamdedilen Allah'a binlerce şükürler olsun. "Allah'ım, bana katından bir rahmet ihsan et ve bize bu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla (el-Kehf: 10). Ben, öğüt verilmeye muhtaç değilim. Bir telkine de ihtiyacım yoktur. Ben, Allah'ın iradesine teslim olmanın ve sabrın da faziletini biliyorum. Ben seninle hiç de görüşmeyi istememiştim. Ve hiç bir kimse ile de görüşüp bir yardım istiyecek de değilim."

MAHKEME

Mücahidlerin teslim olması teklifini red eden Ömer Muhtar 15 Eylül 1931 günü İtalyan sıkıyönetim mahkemesi tarafından göstermelik bir duruşmaya çıkarıldı. Giorgio Rochat o günle alakalı şunları yazmaktadır; "15 Eylül günü öğleden sonra görülen davaya Ömer Muhtar'ın haysiyetli ve metanetli duruşu damgasını vurdu." 

Mahkemedeki metanetine bazı örnekler;

Mahkeme başkanının "kaç muharebeye katıldın" sorusuna şöyle cevap vermişti;

"Bir çok...Kesin olarak kaç olduğunu sayamıyorum. Benim katılmadığım operasyonlar dahi benim talimatımla yürütüldü."

"Ben isyana yaklaşık on yıldır liderlik yaptım. Bana bireysel icraatları sormanız bir işe yaramaz. Ben faaliyetlere şahsen katılmasam bile, İtalya'ya ve İtalyanlara karşı son on yılda ne yapıldıysa, benim isteğim doğrultusunda ve benim iznim dahilinde yapılmıştır."

Sanık avukatı üsteğmen Lontano'nun "İtalyan hükümetinden hiç para aldın mı" sorusuna şöyle cevap vermişti; "Hayır, asla.."

Graziani'nin daha önceden emrettiği gibi idam kararı veren mahkemenin yüzüne şu tokadı savurdu: "Hüküm ve karar yalnız Allah'ındır. Sizin bu sahte ve uydurma hükmünüzün hiçbir geçerliliği yoktur. İnna lillah ve inna ileyhi raciun(Biz Allah'ın(kulları)yız. Ve sonunda ona dönücüleriz."

Bir Arap şairinin dediği gibi:

"Aslan olan aslan kükrer olsa da kafeste,

 Kahraman kahrolsa da ağlamaz hapiste.

VE ŞEHADETİ

Ertesi gün sabah saat 08.30'da Saluk'ta, toplama kamplarından getirilen 20 bin Libyalının gözleri önünde gayet sakin ve korkusuzca idam sehpasına çıktı. Fecr suresinin son ayetlerinden "Ey huzura ermiş nefis! Razı edici ve razı edilmiş olarak Rabbine dön" ayetleri dilinde virdi zebandı... Özgürlüğü için her şeyi göze aldığı yeşil dağlarına son bir kere daha baktı ve bir milleti yetim bırakarak ebed âlemine doğru kanatlandı. Yer Saluk çarşısı idi... Allah (cc) rahmet eylesin.(16.09.1931)  

Graziani hatıralarında şöyle demektedir; "İdamın yarattığı etki muazzamdı." L. Goglia şöyle diyor: "İtalyan hükümetine karşı verilen mücadele, Ömer Muhtar'ın idamıyla birlikte ahlaki bakımdan en üst mertebelere taşındı. Şüphesiz bunda yaşlı Senusi reisinin sergilediği onurlu, metanetli duruş ve güçlü, serinkanlı tavır belirleyici oldu. Ömer Muhtar, mücahidlere has dini asalet ve yüksek ruh bilinciyle darağacına yürüdü."

Emir Şekip Arslan'ın bu facia karşısında el-Cihad gazetesinin 10 Ekim 1931 sayılı nüshasında yayınlanan kederli ölüm ilanı , hüsrana uğratılmış bir çok insana teselli ve hakikat beyanı oldu; "Ömer Muhtar'ın kanı, utanç verici bir alçaklık olarak ebediyyen İtalyan liderinin(Mussolini) üzerinde kalacaktır. Kendi kibrinin meyvelerini göreceği gün gelecektir. İşte o gün Müslümanların ölmediğini ve haklarını kaybetmediğini anlayacaktır."

Son olarak, Muhammed Esed'in 1932'de Medine'de onun şehadetini haber aldığında ağzından dökülenleri nakledelim: "Ömer el Muhtar öldü ha... Şu Sireneyka aslanı, yetmiş şu kadar yaşına rağmen halkının özgürlüğü için yılmadan sonuna kadar savaşan Ömer el Muhtar öldü demek... On uzun yıl boyunca, on uzun ve çileli yıl boyunca en modern silahlarla donatılmış mekanize birliklerle, uçaklarla, topçu bataryalarıyla takviye edilmiş düşman ordularına, kendinden en az on kat daha kalabalık İtalyan kuvvetlerine karşı halkın umutsuz direnişine bayrak olan Ömer el Muhtar... Piyade tüfeklerinden ve birkaç attan başka bir şeyleri olmayan yarı aç mücahidlerinin başında kocaman bir esir kampına dönüştürülen bir ülkede son kurşununu sıkıncaya kadar umutsuz bir gerilla savaşı sürdüren koca Ömer el Muhtar..."

"FAZİLET ODUR Kİ, DÜŞMAN DAHİ TASDİK EDER"

Bu Arap atasözünü tasdik mahiyetinde, Seyyidü'ş şüheda hakkında idamının ertesinde o zamanının basınında yer alan bazı yorumları nakletmek istiyorum.

La Stampa adlı İtalyan gazetesinden; "Ömer Muhtar bir kumandan ve bir Arap reisi olarak bir çok kabiliyete sahipti; cesaret, liderlik vasfı, pirestij ve adalet hissi. O, iyi bir asker ve olağanüstü bir liderdi. Berka direnişi, sırf onun otoritesi ve şahsi marifetleri sayesinde geride bıraktığımız güne kadar ayakta durmayı başardı. 70 yaşının üzerinde bir ihtiyar olmasına rağmen, muharebe alanlarında topladığı tecrübeler ona destekçileri arasında yenilmezlik ünvanını kazandırmıştı." 

La Provincia gazetesinden; "Senusi ayaklanmasının gururlu ve aşırı dirençli lideri, yirmi sene boyunca hiç yılmadan bize karşı düşmanlık sürdüren tek adam.."

Secolo XIX gazetesinden; Ömer Muhtar, Berka isyancılarının saygın lideri idi. O, tartışmasız ve olağanüstü cesur bir reisti. O, İtalyanlara karşı bitmez, tükenmez bir azimle ve inanılmaz bir açıkgözlülükle savaştı. 70 yaşında olmasına rağmen istisnai güce sahip bir savaşçıydı. Onun, ateşli ve çok yaman bir düşman olduğunu kabul etmeliyiz."

Roma gazetesinden: "70 yaşındaki Ömer Muhtar büyük azim ve mertlikle İtalyanlara karşı savaştı, bunu kabul etmeliyiz. Olağanüstü çevik ve kurnaz olan Ömer Muhtar hiçbir zaman teslim olmadı."

İl Popolo di Tireste gazetesinden; "Senusiler doğrudan mücadeleye veda ettiklerinde, ihtiyar Ömer Muhtar isyanı diri tutmayı sürdürdü."

İngiliz Times Gazetesinden; Ömer Muhtar İtalyan hükümetinden hiçbir hediye ve mükafatı kabul etmediği gibi kendi varını, yoğunu da cihad için harcamıştı. İşgalcilerle yapılan anlaşmaları kağıt üzerindeki hikayelerden ibaret kabul etti. Cesaretinin, atılganlığının yanı sıra dini duyarlılık ve samimiyetiyle halkın beğenisini kazandı." 

İDAM SONRASI

16 Eylül infazının ardından Badoglio askeri birliklere şu talimatı geçmişti; "Gücümüzü gevşetemeyiz. Çarpışmayı sürdüreceğiz. Tek bir isyancı bile ayakta kalmayana kadar sert bir şekilde vurmaya devam edeceğiz. Kısacası isyan tamamıyla bastırılmak zorunda.."

Graziani 17 Eylül günü bir bildiri yayınlayarak, teslim olacak isyancıların bağışlanacağını bildirdi. Bir buçuk ay zarfında ancak 10 isyancı teslim oldu. Ancak direniş Ömer Muhtar'la birlikte sona erdi. E. Evans Pritchbard'ın dediği gibi, platoda hâlâ 700 gerilla bulunmaktaydı. Fakat onları sevk ve idare edecek Sidi Ömer'in kişilik ve pirestijinde kimse yoktu."

Ömer Muhtar'ın üç vekilinden biri olan Yusuf b. Râhil, 19 Kasım'da, Marmarika'da dikenli tellerin yakınında kahramanca savaşırken şehid düştü. O Ömer Muhtar'ın halefi kabul ediliyordu. Onun için Badoglio onun şehadetinin akabinde şu açıklamada bulunmuştu; "İsyanın bittiğini, ancak son isyancının ölümünden bir ay sonra söyleyebiliriz." 

Ömer Muhtar'ın diğer yardımcısı Abdülhamid el Abbar dikenli telleri aşarak Mısır'a geçmeyi başardı. Diğer vekil Osman Şami ise bizzat teslim oldu..

9 Aralık 1931'de altmış gerilla temsilcisinden oluşan savaş konseyi mücadeleyi sonlandırma kararı aldı. Konsey, teslim olma veya Mısır'a sığınma seçeneğini bireylerin kendilerine bırakıyordu.

-devam edecek

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

"Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" dediler.

Âl-i İmrân; 173

GÜNÜN HADİSİ

"Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler.

BUHARİ, KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI