RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-162
Ders: 13. Åžua(s: 332)
İzah: Prof. Dr. Şener Dilek
İzah edilen kısım; “Ben bir zaman enaniyetini bırakmış ve nefs-i emmaresi kalmamış büyük evliyadan şiddetli bir suret
Ders: 13. Åžua(s: 332)
İzah: Prof. Dr. Şener Dilek
İzah edilen kısım; "Ben bir zaman enaniyetini bırakmış ve nefs-i emmaresi kalmamış büyük evliyadan şiddetli bir surette nefs-i emmareden şikayet ettiklerini gördüm, hayrette kaldım. Sonra kat'î bildim ki, âhir ömre kadar mücahede-i nefsiyenin sevabdar devamı için nefs-i emmarenin ölmesi üzerine onun cihazatı damarlara ve hissiyata devredilir, mücahede devam eder. İşte o büyük evliyalar, bu ikinci düşmandan ve nefsin vârisinden şikayet ederler." Şualar ( 332 v.d)
*İnsan nefis ve nefes taşıdığı müddetçe tekliften düşmez. Son ana kadar imtihan devam ediyor. Cenab-ı Hak hepimizin akıbetini muhafaza etsin. Bazen insanın en son dönemi en ağır imtihan dönemi olabilir.
*Sonra kat'î bildim ki, âhir ömre kadar mücahede-i nefsiyenin sevabdar devamı için nefs-i emmarenin ölmesi üzerine onun cihazatı damarlara ve hissiyata devredilir, mücahede devam eder. İşte o büyük evliyalar, bu ikinci düşmandan ve nefsin vârisinden şikayet ederler." Şualar ( 332 v.d) Ben bu yer okunurken şöyle bir misal veriyorum; bir adam düşünelim ki 120 yaşında. Onu alıp buraya getirseler, koysalar.. külçe gibi. Torunlar da onu görmeye gelse. Geniş salonda küçük torunlar koştursalar, gürültü patırtı yapsalar. Yaşlı olduğu için, rahatsız olup elindeki bastonu yere vursa, "susun lan" dese, "şimdi bu bastonla hepinizin kafasını gözünü kırarım" diye esip gürlese. Uyanık bir torunu da ona dese ki; "hele dede, bir kalk da, kafamızı gözümüzü kır." Adamın hakikat noktasında ayağa kalkacak, bastonu vuracak gücü yok. Ama ses aynı ses, hiddet aynı hiddet..
Enteresan bir şey, yaşlılıkta tecrübe artıyor ama tahammül azalıyor. Asabiyet, sinirlilik, hiddet ve infial manasında hassasiyet de ziyadeleşiyor. Bu noktadan ihtiyarların dikkat etmesi lazım.
Bir de insanda bazı latifeler var ki o latifeler insan ölüme doğru yaklaşınca, o latifeler de dünyadan his ve paylarını almak istiyorlar. O zaman sanki daha fazla dünya muhabbeti, dünya iştihası, dünya hırsı gibi hisler yaşlılıkta biraz daha öne çıkıyor.
Bir zaman Malatya'da Üniversite camiinin temelini attık. Göreve gidiyoruz, köylerde kalıp için kavak kestireceğiz. Getirip kalıp çakılacak, cami yapılacak. Allah selamet versin, iyi bir kaymakam arkadaşımız vardı, onu da aldık. Bir kaç kişiyle beraber bir köye gittik. Yanımıza bir de hızarcı götürdük. Köylülere kavak için soruyoruz; "cami yaptıracağız, kaç kavak keselim? "Dört kes, beş kes, on kes" diyenler oluyor. Kesin diyenlerden yükleyip götürüyoruz.
Bir yere gittik. Bir adamın evi var, evin etrafında geniş bir tarla, tarlanın etrafında da hep kavak ağaçları var. Kavaklar da büyük, geniş kavaklar. Nereden baksan 300-400 ağaç var. Genç biri evden çıktı. Durumu ona anlattık. "Olur hocam, şuradan bir kaç tane kesebilirsiniz" dedi. Hızarcı düğmeye bastı. Hızarın sesine evden çok yaşlı bir adam çıktı. Yürüyecek mecali yok. Yani iki adım atsa üçüncü adımda kabre düşecek, öyle bir insan. Hiddetle "durun" diye bağırdı. Ve bir tane bile ağaç kestirmedi.
*Mecazi nefs-i emmare.. Alah rahmet eylesin. Malatya'da yaşlı bir amcamız vardı.Ben ona takılırdım; "Sen on beş sene evvel gençtin. Sahi ve cömert idin. Eskiden elin böyle idi(Şener bey avucunu açıyor) yaşlandıkça böyle oldu(Şener bey avucunu kapıyor) O da bana takılıyordu Bir dedeye bak bir de toruna. Torun, fakire çıkarıp beş lira, on lira veriyor. Dede bozuk paralarına bakıyor, on kuruş veriyor. Bak, mecazi nefs-i emmare fıtrata hükmediyor. Asabiyet, hiddet, infial, şiddet...
İnsanın fıtratın da bu var. Ahirzamanda bu iki nefis birbiri üzerinde inzimam edince, üst üste gelince daha hiddetli ve ÅŸiddetli oluyor.Â
*Mesela bir insan gençliğinde bir kuzuyu yemiş, yiyecek kudreti var. Düşünelim ki bir zaman gelmiş, bu adamın midesini almışlar. Mide çalışmıyor. İki üç günde bir serumla adamı besliyorlar. Ama bu adam bir dönercinin yanına gitse, canı yine döner arzu ediyor. İşte mecazi nefs-i emmare.
*Peki bu mecazi nefs-i emmarenin taslit ve tahakkümünden kurtulmanın yolu var mı? Var. İki yolu var;
1- İhtiyari
2-Izdırari.
 Izdırariye şöyle misal verelim. Mesela bir dövüş horozu düşünelim. Onun karşısına geçiyorsun, bir iki tokat atıyorsun. Yere düşüyor. Tekrar kalkıyor, bir kaç tokat daha atıyorsun, tekrar yere seriliyor. Kalkıyor, tekrar vurarak yere düşüyorsun, derken horozun dermanı kalmaz, yere serilir. Izdırari yol böyle. Kader-i İlahi bir hastalık veriyor, arkasından bir başka hastalık..bir hastalık, bir musibet..Nefs-i emmare artık nefes alamıyor. Adam 27 yaşında, yirmi tane ameliyat geçirmiş..Tabii bu ızdırari yol herkese, umuma cadde olamaz.
İkinci yol; bütün hissiyatını dava-yı Kur'aniyeye tam bir fedai şeklinde verirse, o seviyeye çıkan müminde de mecazi nefs-i emmarenin taslit ve tahakkümü olmuyor.
*Cami cemaatinden bir zat vardı. Yaşlı, hoş bir insan. Camiden çıktığımızda karşılıklı hal hatır sorardık. Kendisi 83 yaşındaydı. Bir gün camiden çıktığımızda dedim ki; "ben sana bir soru soracağım. Soruma cevap vermezsen verme. Ama eğer cevap vereceksen Allah aşkına doğru söyle. Zira ben bir hakikatı test etmek istiyorum." "Tamam, sor bakalım" dedi. Dedim ki, "gözlerin nasıl"(yani harama bakma hususunda) Dedi ki; "hocam, gözlerim 18 yaşındaki bir gencin gözleri gibi. Ama sakalımdan utanıyorum."
*Bazen susmak en güzel bir hizmettir, bazen duymamak en güzel bir hizmettir.
*Ben bir okulda öğretmen idim. Bir gün baktım okul müdürü bir müstahdemi karşısına almış, çok galiz, tahkir ifadeleriyle ona kızıp bağırıyor. O müstahdem de boynunu bükmüş, tek kelime etmiyor. Bu durum hamiyetime dokundu. Müdür oradan ayrıldıktan sonra müstahdeme dedim ki; "senin ağzın yok mu? Neden cevap vermedin. Bu adamın seninle böyle konuşması olur mu?" Hiç unutmuyorum, ellerini oğuşturdu; "hocam, evde beş nüfus var. Onların hatırı için o söylenenleri yuttum." Yutulacak laflar değildi onlar ama adam evdeki beş çocuğunun hatırına onları yutmuştu.
Kendi kendime dedimki; "Allah'ın, Kur'an'ın Resulünün hatırı için kardeşlerimden bana gelen tarizleri, ağır ifadeleri ben niye yutmayayım? Yutarım ya. Tezyif de etseler, tahkir de etseler, yüzüme de tükürseler, ben bu hizmeti bırakamam."
Â
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Hakim, 2018-01-19 23:00:07
Çok güzel ve ölçülü izahlar oldu. Allah razı olsun.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-200

Ders: 3. Söz İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Allah ya..Allah’tan gelen şey nasıl olur,
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-199

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre’nin Hatimesi İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar *Üstad, İslam âl
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-198

Ders: Asa-yı Musa(s. 106) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah Edilen Kısım: Sonra o mütefekkir
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-197

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre risalesi, s. 69 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım:
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-196

Ders: 11. Söz İzah: Prof. Dr. Şener Dilek *Sanattaki letafeti, ilimdeki derinliği, tezyinattak
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-195

Ders: Hutbe-i Şamiye(s. 19) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “İstikbal yaln
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-194

Ders: 33. Söz, 23. Pencere İzah: Prof. Dr. Şener Dilek Not: Bu ders, İstanbul Yüzevler’de,
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-193

Ders: 14. Lem’a, İkinci Makam İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *“Kâinat sîmasında, arz
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-192

Ders: 17. Lem’a, 13. Nota İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Cenab-ı Hak bizi kul olarak yar
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-191

Ders: Şualar(13. Şua,) s: 307 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “Bugün, bü
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-190

Ders: 14. Lem'anın İkinci Makamı İzah: Prof. Dr. Alaaddin BaÅŸar *“Besmelenin rahmet noktasÄ
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-189
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-188
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-187
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-186
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-185
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-184
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-183
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-182
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-181
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-180
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-179
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-178
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-177
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-176
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-175
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-174
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-173
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-172
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-171
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-170
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-169
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-168
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-167
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-166
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-165
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-164
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-163
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-162
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-161

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
Fatiha,1
GÜNÜN HADİSİ
İlimden istediğiniz kadar öğrenin. Vallahi onunla amel etmedikçe ilim toplamakta ecir kazanamazsınız. (İ.hatip takvimi)
SON YORUMLAR
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
- Selamünaleyküm bu değerli yazınızdan dolayı Ahmets kardeşimizi tebrik edi...
- Vesîkalara göre, doÄŸum târîhi 13.01.1889 (1 Kânûnisânî 1304), vefât tÃ...
- Açıklayıcı ve net ifadelerle bilgi verdiğiniz ićin siteye teşekkür eder...
- Hocam açıklamalarınız için gerçekten yürekten teşekkürler Hep oyunlar...
- Az önce rast gele aldığım bir hadis kitabında rastgele açtığım bir sayf...
- Rabbimiz gani gani rahmet eylesin…...
- Yahudi propagandası için uydurulmuÅŸ yalan bir hikâyeyi bu güzel siteye yakÄ...
TARİHTE BU HAFTA
*Fazıl Mustafa Paşa'nın Belgrad'ı Fethi(9 Ekim 1960)
*HAZRETİ HÜSEYİN (r.a.) Şehid Edildi-Kerbela Vak'ası(10 Ekim 680)
*Ömer Nasuhi Bilmen Vefat Etti(12 Ekim 1971)
*Ankara BaÅŸkent Oldu(13 Ekim 1923)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...