Cevaplar.Org

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-161

Ders: Emirdağ Lahikası-2, s: 211(Müsbet Hareket) İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar Not: Bu ders 15 Temmuz menfur darbe girişiminden hemen bir kaç gün sonra yapılmış. Onun için Alaaddin bey derse başlarken, “Bir menfi hareket yaşadık, malum..Dolayısıyla, dört beş gündür aynı dersi mecbur okuyoruz” diyor


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2017-12-15 19:47:11

Ders: Emirdağ Lahikası-2, s: 211(Müsbet Hareket)

İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar

Not: Bu ders 15 Temmuz menfur darbe girişiminden hemen bir kaç gün sonra yapılmış. Onun için Alaaddin bey derse başlarken, "Bir menfi hareket yaşadık, malum..Dolayısıyla, dört beş gündür aynı dersi mecbur okuyoruz" diyor.

* "Aziz kardeşlerim! Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır.(Emirdağ Lahikası-2 (s: 241) Müsbet hareketin tarifi bu..Müsbet hareket ne demek? Rıza-i İlahiye göre hizmet-i imaniye yapmak..Başka bir şey gözetmeksizin sırf hizmet-i imaniye yapmak.

Müsbet hareket deyince daha çok mesela ortalığı karıştırmamak, vurmamak, kırmamak, dökmemek anlaşılıyor. Bu tarife göre müsbet hareket bunlar değil de, bunlar müsbet hareketin neticesi oluyor. İbaredeki "asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti (Emirdağ Lahikası-2 (s: 241) kaydı da buna delalet ediyor. Demek iman hizmeti kendisi müsbet hareket, neticesi ise asayişi muhafaza..

Şöyle ifade edelim; müsbet deyince, bir şeyi ortaya koymak anlaşılıyor. Bir şeyi ortaya koymak, bir şeyi sabit kılmak. Müsbet, sabit, ispat hep aynı kökten geliyor. Ortaya bir şey koymak... Bomboş bir arsada bir bina yapıyorsunuz, ortada bir bina sabit oluyor değil mi? Bu bir müsbet hareket. Mevcut binayı ortadan kaldırıyorsunuz, bu bir menfi hareket oluyor.

Buna göre madem müsbet, ortaya bir şey koymak demek. Ortaya konulacak en büyük netice nedir? Kalblere iman hakikatlerinin yerleşmesi. En büyük müsbet hareket budur. Bunun menfisi nedir? Kalplerden iman hakikatlarını atmak, sürmek, nefy etmek.. Demek iman müsbet hareket oluyor, inkar ise menfi hareket..

Bir alt şubeye indiğimizde müsbet hareket ne oluyor? İmandan sonra amel-i salih geliyor değil mi? Salih amel işlemek müsbettir. Mesela namaz kılmak müsbet, kılmamak menfi, oruç tutmak müsbet, tutmamak menfi..ahlaklı olmak müsbet, ahlaklı olmamak menfi..

Bir taşı yoldan kaldırıp başka bir yere koymak bile sadaka sayılmış. Niye? Müslümanlara eziyet verecek bir şeyi yoldan kaldırıyorsun. Tebessüm bile sadaka oluyor. Niye? Bir insanın gönlünü ferahlandırıyorsun, rahatlatıyorsun.

Sen gel müslümanların kalplerini alt üst et..huzurlarını boz..evlerini tarümar et, kendilerini öldür..Niye? "Müslümanlığı getireceğim." Böyle müsbet hareket olur mu? İşte üç- beş günkü olaylar(15 Temmuz darbe girişimi) tamamen menfi harekettir. Cenab-ı Hak lütfetti de, kurtulduk yani..

Risale-i Nur' da yok böyle bir şey.. İslam'da da yok. Artık nerede var, bilmiyorum.

*"Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz."(Emirdağ Lahikası-2 ( s:241) Demek ki sıkıntılara karşı sabretmek de müsbet hareket. Bir öncesindeki cümlede ne geçti?; "hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye

karışmamaktır."(Emirdağ Lahikası-2 (s:241) Vazife-i ilahiyeye karışmamak müsbet, karışmak ise menfi hareket.

*Kırkıncı Hocanın bir ifadesi var, aslında darb-ı mesel de, naklederdi; "Atı zorla suya sokarsın, ama zorla su içiremezsin." Zorlama ile hiçbir kimseye bir şey anlatamayız..

*Üstad, 'kadere iman eden kederden emin olur' hakikatını bizzat yaşamış. Herşeyde kaderin vech-i rahmetini görmüş. Mesela hapishaneye gönderilmiş, "buraya gelmekliğimiz lazımdı. Burası bir medrese-i Yusufiyedir demiş, mahpusların irşadı için oraya gönderildikleri beyan etmiş. Sürgüne gönderilmiş, herkes ile irtibatınının kesilmesi istenilmiş; "Rusya'da esarette iken niyet ettim ve niyaz ettim ki, âhir ömrümde bir mağaraya çekileyim. Erhamürrâhimîn bana Barla'yı o mağara yaptı, mağara faidesini verdi. Fakat sıkıntılı mağara zahmetini, zaîf vücuduma yüklemedi."(Mektubat, s:46) demiş, böyle diye diye düşmanlarını bitirmiş.

*Üstad kendisine yapılan zulümleri izah ederken bunu yapanlarının niyetinin "sükûtumuzu bozdurmak" olduğunu ifade ediyor. Yani üstadı zorlayarak menfi bir harekete sebebiyet verdirmek. Üstad o ağır şartlarda sükutunu bozmamış. Biz ise, ne güzel günlere gelmişiz. O da yetmemiş, ne imkanlar verilmiş bize.

Tabii bu işi(darbe girişimini) yapanlar sadece malum bir gurup değil, arkasında harici bir sürü güçler var. Onlar bir tarafa da, sadece o grubu muhatap alarak konuşuyorum; onlara da(Fetö) devletin en güzel imkanları verilmiş. Daha ne istiyorsunuz ya? Biz de bir projeye müracaat ediyoruz, onlar da ediyor. Bizim on projemizden biri kabul ediliyor, onların onu da kabul ediliyor. Belediyeye arsa için müracaat ediyoruz, en güzel arsaları onlar alıyor. Yani belediyeden tut, belli makamlardan tut, projelere kadar devletin en büyük imkanlarını ileri seviyede bunlara kullandırdılar. Daha ne oldu da sükutlarını bozdular da, isyana girdiler? Demek ki alet oldular..

*Bir de Üstad bir şey söylüyor, en mühim hizmetin iman hizmeti olduğunu söylüyor. "ehl-i dünya ve ehl-i siyaset ve avamın nazarında birinci derece ve hakikat nazarında, imana nisbeten ancak onuncu derecede bulunan siyaset-i İslâmiye ve hayat-ı içtimaiye-i ümmete dair hizmeti, kâinatta en büyük mes'ele ve vazife ve hizmet olan hakaik-i imaniyenin çalışmasına racih gördüklerinden"(Kastamonu Lahikası, s: 193) diyor.

İşte bu işe girişenler(Fetö) de o dairedeki çalışmaları birinci derece de gördüler. Biz de böyle görürsek- bundan sonrası için konuşuyorum-kendi kendimize şöyle not verebiliriz; ben ya avam oldum, ya siyasi oldum, ya da ehl-i dünya oldum..Kendimize not verelim, kendi kendimizi ara sıra imtihana çekelim..iman hizmetini ikinci, üçüncü, beşinci derecede görüyorsak, geniş dairelerdeki faaliyetleri birinci derecede görüyorsak; ya avamız, ya ehl-i dünyayız veya ehl-i siyasetiz.

*İşte o gurup hayat dairesindeki faaliyetleri birinci sıraya aldılar ve hedefe varmak için her yola da başvurdular. Halbuki dinin koyduğu bir kaide var; hedef meşru olduğu gibi yol da meşru olacak. Gayr-i meşru yol ile hak maksada gidilmez. Mesela; "hayırlısıyla bir kaç banka soyayım, bir cami, yaptıracağım" denilemez. Bunlar baktılar ki meşru yoldan hedeflerine ulaşmak zor. Bir sürü gayr-i meşru yola girdiler, bir sürü gayr-i meşru yola..

Bir de kul hakkına hiç riayet etmediler. Yüz kişi imtihana giriyor, yüzünü de kendi adamları kazanıyor. Böyle tesadüf olmaz yahu..O zaman ne oldu? Bütün İslami cemaatler de –bunlara da nurcu denildiği için-bize karşı bir tepki oldu. Halbuki zavallılar bilmiyorlar ki bizi de almıyorlar..Bizim bir tek arkadaş, bir tek gencimiz, hiçbir okula girememiştir, hiçbir imtihanı kazanamamıştır, hep sualler kendi adamlarına verilmiştir. Vakıa budur. Şimdi zaten mahkemelerde onlar tek tek ortaya konulacak, hepsi tek tek dışarı atılacak, göreceksiniz. 

*Elmalılı Hamdi Efendi merhum, ibadet ile ubudiyetin farkını anlatırken buyuruyor ki; "İbadet; Allah'ın razı olduğunu yapmaktır. Ubudiyyet; Allah'ın yaptığına razı olmaktır."

Not: Müsbet hareket hakkında Alaaddin Beyin "Bir Ömrün Değişmez Prensipi; Müsbet Hareket" adlı yazısına bakılabilir.(Prof. Dr. Alaaddin Başar, Risale-i Nur'dan Kelimeler-Cümleler, Cilt: 2, s: 195-205, Zafer Yayınları, İst.2011)

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Kur an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.

Hicr Suresi,9 (Mürşid 3.1'den alınmıştır)

GÜNÜN HADİSİ

Zühd hakkında

“Kendisine çok konuşmama ve zühd duygusu verilen kimseyi gördüğünüz zaman ona yaklaşın.Zira o hikmet telkin eder.”İbn-i Mace-Zühd:1

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI