Cevaplar.Org

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-158

Ders: 22. Mektup(Uhuvvet Risalesi-)2. Ders İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2017-11-21 20:12:27

Ders: 22. Mektup(Uhuvvet Risalesi-)2. Ders

İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ

"Mü'minler ancak kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin." (Hucurat Sûresi, 49:10.) Bu ayet-i kerimede te'kidler ve hasrlar var. Yani 'hemen ancak yalnız ve yalnız Müminler birbirlerinin kardeşleridir' deniyor. Böylece burada kafirleri çıkarttı, sadece ve sadece müminler birbirlerinin kardeşleridir buyurdu. Bir de tahkik manası var. Muhakkak Müminlerin kardeş olduklarını ifade ediyor.

Not: Bu hususta Konyalı merhum Mehmed Vehbi Efendi'nin ilgili ayetin tefsirinden bir alıntıyla iktifa edelim; "Uhuvvet ancak müminler beyninde olup kâfirle mümin bey­ninde uhuvvet olmadığına işaret olmak üzere hasra delâlet eden (innemâ) lâfzı varid olmuştur. Bu âyette uhuvvetle murad; uhuvvet-i islâmiyyedir. Binaenaleyh; kâfirle mümin nesebde kar­deş olsalar dahi beyinlerinde uhuvvet-i islâmiyye olmadığından ve­raset bile cari olmaz. Yani mümin kâfire, kâfir mümine varis ola­maz. Amma iki birader nesebte kardeş oldukları gibi İslâmiyette de kardeş olurlarsa ilm-i feraizde beyan olunduğu veçhile beyin­lerinde veraset cari olur. Şu halde bir mümin kâfire vatandaş der­se de kardeş diyemez." (Konyalı Mehmed Vehbi, Büyük Kur'an Tefsiri(Hülasatü'l Beyan, Üçdal Neşriyat: 13/5495-5497)

*Hastahanede bir doktor hasta ile mücadele etmiyor da, hastalıkla mücadele ediyor. Bir mümin de böyle manen, ahlaken hasta ise, onun neyi ile mücadele edeceksin? Onun o manevi hastalıkları ile.

Not: Merhum Kırkıncı Hocamız, bir eserinde bu hususta şöyle demektedir; "Ben bir zamanlar Ankara'da hastanede yattım. Hastanede bir doktor vardı. Hastaların önünde eğilip, kalkıyordu. Her gün usanmadan sabahtan tâ akşama kadar hastalarıyla şefkat ve ihtimam ile meşgul oluyordu.

Bizler de bir doktor gibi arkadaşımızın hatasını düzeltmek için şefkat ve merhametle onunla meşgul olursak, emin olunuz, bu hareketimiz zillet değildir. Doktorun hizmeti zillet midir? Hasta öksürebilir, kusabilir. Ona "Sen niçin öksürüyorsun?" denilebilir mi? Hastanın yapmış olduğu kabahati, doktor da işleyebilir mi? Hastanın derdini kim dinleyecek?

Evet, hasta kabul ettiğin arkadaşının kusurunu tedavi edeceksin. Tarz budur. Muvaffakiyetin şartı da budur. Unutmamak gerekir ki, böyle bir asırda, böyle bir kudsi davanın hizmetine talip olanlar, ancak birbirlerinin kemalat ve meziyetlerini tamim etmek ile dava şuuruna erebilirler ."(Mehmed Kırkıncı, www.mehmedkirkinci.com/index.php-s=article&aid=718.htm)

*Bazen söylüyorum; yumuşaklıkta olan kuvvet, sertlikte yoktur.

Not: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi bir mektubunda şöyle yazmaktadır; "Kabul etmek gerektir ki, çok zaman bir tebessümün, bir müsamaha ve toleransın yerini, çok şey dolduramaz. Çünkü ism-i Rahim şifa hassası taşır. İsm-i Rahim'e mazhariyet hastalıkların, yara ve çıbanların üzerine pamuk ile gitmeyi gerekli kılar. Nur Talebesi, fazilet ve kemalat ile cemaatın omuzları üzerine çıkmaz; altına girer, cemaatını yükseltir. Hıfz ve tesanüdüne azami ihtimam gösterir."(Mehmed Kırkıncı, Gönül Damlaları, s: 71, Zafer Yayınları, İst. 1995)

Hz. Mevlana(k.s) der ki; "Sen kaba, hiddetli ve şiddetli olursan işlerin yürümez. İnsanlara yumuşaklıkla muamele et, yoksa onları kirpi gibi dikenli bulursun."

İmam Şafii hazretleri de şöyle buyuruyor; "Kılıçla yaptırılamayan birçok iş, güler yüz ve tatlı dille kolayca yaptırılır."(Salih Okur)

*Eskilerin tevazu ile ilgili çok güzel bir sözü var; "yerdeki yüzü, kimse çiğnemez."

*1976'da Hacı İshak Efendi ile beraber hacca gittik. Allah rahmet etsin. Gittik, baktık ki Ahmed Apay ile Abdülkadir Badıllı da oradaydı. Onlar Ahmed Apay'ın arabası ile gitmişler, biz tayyare ile gittik.

 Abdülkadir Badıllı; "Hocam" dedi, "Ahmed'in arabası var, onunla bugün Cidde'ye Bekir (Berk) beyi ziyaret edelim" dedi. Bekir bey de o zaman Cidde radyosunda idi. Gittik, Radyoya vardık; biz Bekir beyi ziyaret edeceğiz" dedik. Dediler ki; "ziyaret etmeniz için müdürden izin almanız lazım. Şurası müdür beyin odası, kapıyı vurun, o size izin verir" dediler.

Neyse kapıyı çaldık. Bir zat kapıyı açtı amma.. otuz-otuz beş yaşlarında ama Cenab-ı Hak öyle güzel yaratmış ki, enteresan..Üzerinde öyle bir güzellik var ki, sorma..Bize iltifat etti, içeri buyur etti, oturtturdu.

Dedik ki; "eğer müsaade ederseniz biz Bekir beyi ziyaret edeceğiz" dedik. "Bekir bey" dedi, anlatmaya başladı; "Bu müessesede "fevkalade bir Müslüman" denilince Bekir Bey akla gelir, "cömert bir insan" denince yine Bekir Bey akla gelir, "hürmetkâr, nezih ve nezaketli bir insan" denince yine Bekir Bey akla gelir" dedi.

Abdülkadir Badıllı da çok enteresan bir adam. Suudi Arabistan Meliki'ne vermek niyetiyle Üstadımızın tevafuklu Kur'an'ından iki tane hazırlamıştı. Abdülkadir Badıllı, Bekir beyi çok seviyordu. Müdür bey, Bekir beyi böyle medh edince dedi ki; "hocam, bu mushaflardan birini buna vereceğim" dedi. Hemen çantasından çıkarttı.

Müdür, Kur'an-ı Kerim'i görünce hemen ayağa kalktı. Biz de ayağa kalktık. Müdür bir yandan Kur'an'ın sayfalarını çeviriyor, bir yandan da ecdadımızı methediyordu. Arapça konuşuyor ama gramer üzerine konuştuğu için, öyle konuşuyor ki, sanki Arapça bilmeyen bile anlar.

Aklımda kaldığı kadarıyla dedi ki; "Barekallah! Bu ne güzel bir hizmet. İşte sizin ecdadınız her zaman İslâmiyet'e maddi ve manevi hizmetlerde bulunmuş. Bir zamanlar İslam âlemi sizin ecdadınız ile iftihar ederdi. İslamiyet her ne kadar bu iki belde de nazil olmuşsa da, tebliğ ve tevziini ecdadınız yaptı." dedi ve şöyle devam etti:

"Hele bu Şeyh Muhammed'in emsali olmaz dedi."

Şeyh Muhammed'den bahsederken onu farklı şekillerde methediyor, yedi lisan bildiğini, zekâsını, dehasını, kahramanlığını, ubudiyetini öve öve bitiremiyordu.

Abdülkadir ağabey bana sordu;

"yahu bu Şeyh Muhammed kim?"

"Yahu kardaş" dedim, "böyle bir şeyh Muhammed Türkiye'de ben tanımıyorum. Bizim Şeyh Muhammed Lütfi Efendi(Alvarlı Efe hazretleri) var, ama bu sıfatlar onda yok" dedim. Biz şaşkınlıkla onu dinlerken, müdür bey Şeyh Muhammed'in hizmetlerini anlatmaya devam ediyordu. O sırada, "İstanbul'u fethetmekle İslamiyet'i Avrupa'ya götürdü. Zaten Peygamberimiz (a.s.m) onu ve askerlerini o kadar güzel bir şekilde methetmiş ki, onun hakkında söz söylemek bize düşmez." dedi. O zaman, Şeyh Muhammed'in Fatih Sultan Mehmet olduğunu anladık."

Not: Merhum hocamız bu hatırasına Hayatım Hatıralarım adlı eserinde de yer vermiştir, bakılabilir.(Zafer Yayınları)

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.

et-Teğabün: 3

GÜNÜN HADİSİ

Sizden biriniz, kendisi için sevdiği şeyi (mü'min) kardeşi için de sevinceye kadar kamil mümin olmaz.

250 Hadis, s.148

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI