Cevaplar.Org

EHL-İ KİTAB’IN KESTİKLERİNİN HÜKMÜ-2

Hâzin ve daha başka alimlerin naklettiğine göre Şa’bî ve Atâ’a şöyle bir soru sorulur: “Bazıları, bu ayetin, ehl-i kitabın kestiklerinin –keserken Allah’tan başkasının adını anmış olsalar bile- mutlak manada helal olmasını gerektirdiğini iddia etmektedirler”. Şa’bî ve Atâ cevaben şöyle demişlerdir: “Evet helaldir, çünkü Allah Teala, onların ne söylediklerini gayet bildiği halde kestiklerini helal kılmıştır…”


Muhammed Emin Er

.

2017-11-21 19:54:53

Hâzin ve daha başka alimlerin naklettiğine göre Şa'bî ve Atâ'a şöyle bir soru sorulur: "Bazıları, bu ayetin, ehl-i kitabın kestiklerinin –keserken Allah'tan başkasının adını anmış olsalar bile- mutlak manada helal olmasını gerektirdiğini iddia etmektedirler". Şa'bî ve Atâ cevaben şöyle demişlerdir: "Evet helaldir, çünkü Allah Teala, onların ne söylediklerini gayet bildiği halde kestiklerini helal kılmıştır…"

Ebu Bekr b. el-Arabi ise şöyle der: "Bana, bir tavuğun boğazını sıkarak öldürdükten sonra onu pişiren bir kitabiyle beraber yemek yenilip yenilemeyeceği ya da onun yemeğinden alınıp alınamayacağı konusunda bir soru sorulmuştu. Ben de cevaben şöyle dedim: Tavuk bize göre meşru bir şekilde kesilmemiş olmakla birlikte yine de yenebilir. Çünkü Allah bizlere onların yiyeceklerini kayıtsız-şartsız helal kılmıştır".

Bazıları bu fetvayı garipseyerek yine bir Maliki alim olan Ebu Abdillah el-Haffar'a aynı soruyu sormuş ve şu cevabı almıştır: "Biraz düşünüldüğü takdirde fetvada herhangi bir gariplik olmadığı görülecektir. Zira Allah bize, onların kendi dinlerine göre helal ve meşru saydıkları yiyecekleri yiyebilme izni tanımıştır".

Öte yandan başka bir grup alim de şöyle demektedir: "Eğer kitabinin, tavuğun boynunu çekip koparmak veya Allah'tan başkasının adını anmak gibi bizim dinimize göre meşru olmayan bir kesimde bulunduğunu görürsek, o zaman o etten yemek bize helal olmaz. Ama eğer gözlerimizle görmemişsek helal olur.." Hanefiler bu görüştedir; eserlerinde ifade ettikleri gibi bir kitabinin, hayvanını boğazlarken Allah'tan başkasının adını andığını duymadığımız müddetçe kestiğini yiyebiliriz.

Hayvanın kesim şekline şahit olunmadığı müddetçe etinin helal olduğunun bir delili de şudur: Sahih bir hadiste ifade edildiğine göre Yahudiler, Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) pişmiş bir et ikram etmişlerdir. Efendimiz de (s.a.v) bir kısım ashabıyla birlikte, hayvanın nasıl boğazlandığını veya kimin kestiğini ya da keserken Allah'ın adını zikredip etmediğini sormaksızın, eti yemiştir. Aynı şekilde Peygamberimizin (s.a.v.) sahabesi de, ehl-i kitap tarafından kendilerine ikram edilen etli yemekleri, kimin kestiğini ve nasıl kestiğini sormaya gerek duymadan, yiyorlardı. Hz. Peygamber'in (s.a.v) böyle bir konuda soru sormaya lüzum görmeyişi, Allah Teala'nın, ehl-i kitabın kendi usulüne göre kestiğini helal saymasının bir delilidir"(6)

Şeyh Muhammed Cevâd el-Sakalî'nin fetvası ise şöyle: "Bir müslümanın, bugün yahudi veya hıristiyan olarak bilinen ehl-i kitâb'ın kestiklerini yemesi, temiz ve helaldir. Çünkü Allah Teala yüce kitabında: "Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri de size helal kılınmıştır" buyurur. İbn Cerir, İbn el-Münzir ve el-Beyhaki de Sünen'inde İbn Abbas'ın şöyle dediğini naklederler: "Onların yiyeceklerinden maksat, kestikleri hayvanlarıdır. Sahabe ve Tabiun bu konuda icma etmişlerdir". Peygamber Efendimiz de (s.a.v) Hayber Savaşı esnasında bir yahudi kadının kendisine sunduğu zehirli koyun etinden yemiştir. Sahabe de Şam diyarında hıristiyanların yiyeceklerinden rahatlıkla yiyorlardı.

Bu noktada Kur'an'ın sözünü ettiği ve bize yiyeceklerini helal kıldığı ehl-i kitabın, sadece muharref olmayan Tevrat ve İncil'e inanan kimseler olduğunu; kitaplarını tahrif edip onlardaki pek çok hükmü inkar eden ve onlara ait olmayan bir çok şeyi de içlerine katan günümüz yahudi ve hıristiyanları olmadığını söylemek doğru değildir. Zira biz şöyle diyoruz: Yüce Allah bize, Kur'an'ın indiği dönemdeki ehl-i kitabın yiyeceklerini helal kılmıştır. Kaldı ki ilgili ayet, Kur'an'ın son inen ayetlerindendir ve ehl-i kitap da değişik topluluklardan oluşuyordu. Öte yandan Allah Teala onları Kur'an'da, kitaplarını tahrif etmiş ve kendilerine hatırlatılanların çoğunu unutmuş kimseler olarak tanıtmaktadır. Bu itibarla, nerede olurlarsa olsunlar müslümanların, ehl-i kitabın kestiklerini yemeleri caizdir. Hatta hayvanı şoklama usulüyle(7) kesmiş olsalar bile…

Evet, hayvanı boğmak veya başını ezerek öldürmek gibi meşru kesim kurallarına riayet edilmeksizin kesilenlerin eti, müslümana helal değildir. Zira bu, Kur'an ayetiyle de sabittir ki haram bir leştir. Onlar onu yese de biz yiyemeyiz. Mesela domuz eti onların yiyeceklerinden sayılmasına ve onlara helal olmasına rağmen bize haramdır."(8)

Nijerya başkadısı Şeyh Ebu Bekr Mahmud Gamu'nun konuyla ilgili görüşleri ise şöyle: "Müslümanların, ehl-i kitabın kestiklerini yemesinin hükmü konusunda cevabımız şudur: Meşru bir şekilde kesilmeden önce boğulduğu veya süsülerek veya vurularak öldürüldüğü tespit edilen hiçbir hayvanı yemek caiz değildir. Aynı hüküm, ölüm derecesinde şoklanarak bayıltılan hayvanlar için de geçerlidir. Ama eğer boğulma veya diğer ölüm çeşitleri ciddi olmayıp hayvanı öldürecek derecede değilse; aynı şekilde hayvanın, kesim esnasındaki acısını hafifletmek için düşünülen şoklama da hayvanı öldürmeyecek kadar hafif ve geçici olursa, o takdirde mezhep alimlerinin ortak kanaatine göre söz konusu hayvanın etini yemek caizdir.

Günümüzdeki ehl-i kitabın kafirleriyle, Kur'an'ın indiği dönemdeki geçmiş ataları arasında hiçbir fark yoktur. Nitekim Allah Teala onların içine düştükleri küfür çeşitlerinden bazen tafsilatlı bazen de özetle bahsetmektedir: Mesela, teslise, Hz. İsa'yı kimi zaman Allah'ın oğlu kimi zaman da Allah'ın ta kendisi olduğuna inanmalarından dolayı küfre düşmüşler, Tevrat ve İncili tahrif ederek dinde aşırıya gitmişlerdir. Bu yüzden Hz. Davud ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanete uğramışlardı; zira haddi aşıyor, işledikleri bir kötülüğü yasaklamıyor ve bile bile hakkı gizleyip batılla karıştırıyorlardı. Öte yandan peygamberleri hem yalanlayıp hem de öldürüyorlardı. Ayrıca içlerinden bazısı maymunlara, domuzlara çevrilmiş; tağuta kul-köle insanlar haline gelmişlerdi….Fakat bugün yaptıkları çirkinliklerin hiçbiri geçmiş atalarında görülmemektedir. Hatta tam aksine bugün, -gerçek maksatları İslam'a ve müslümanlara zarar vermek olduğu halde- görünüşte atalarından daha uyumlu ve hoşgörüye açık olanları vardır. Öyleyse biz de şeriatımızın bize tanımış olduğu bir ruhsatı/kolaylığı kabul ederek kendimizi gereksiz yere zora sokmayalım. Hatta görünüşe (zahire) göre hükmedip farklı yorumları bırakalım. Zira Yüce Allah şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Size, açıklandığı zaman sıkıntı verecek şeyleri sorup araştırmayın". Diğer bir ayette de: "Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık" buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz de (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde: "Allah Teala bir takım farzlar koymuştur, sakın onu yitirmeyin. Bir takım sınırlar çizmiştir, aşmayın ve bir kısım şeyleri de haram kılmıştır, çiğnemeye kalkışmayın. Bazı şeylere de unuttuğundan değil de sırf size merhametinden dolayı ses çıkarmamış (mubah bırakmıştır), sakın onun da peşine düşmeyin"(Dârekutnî) buyurur.

Kısacası ehl-i kitabın yiyecekleri Kerim olan Allah'tan bir merhamet ve genişlik olarak zaruri haller için müslümanlara helal kılınmıştır. Yoksa tayyibâttan (tertemiz ve helalliğinde asla kuşku olmayan yiyecekler) olduğu için yahut diğer kafirlere nazaran onların kesimlerinin meşru olmasından dolayı değildir. Bu sebeple müslümanlar, bu kolaylık nimetini, nimeti bahşedene (Allah'a) şükrederek kabul etmeli; dinlerinde aşırıya giderek bu hanif dinin ve kolay şeriatın emretmediği bir hususta kendilerini zora sokmamalıdırlar. En doğrusunu Allah bilir. Başarı Allah'tandır"(9)

Ahmed eş-Şerbasi ise şunları ifade etmektedir: "İslam dışında semavi bir dine inanan Doğu veya Batılı herhangi bir ülkeden ithal edilen etleri yemek caizdir. Bu etler hakkında soru sormak veya nasıl kesildiğini irdelemek gibi bir şart söz konusu değildir. Çünkü Allah Teala bize onların yiyeceklerini mutlak manada helal kılmıştır. Kestikleri etler de bu "yiyecek"lerden sayılır. Teknolojik usullerle kesilen hayvanların etleri de caizdir. Yeter ki boyundaki şah damarlarını ve boğazı veya hayvanın başını tümüyle kesmiş olsun…Bu noktada müslümanların idarecilerine düşen görev, bu meseleyle yakından ilgilenerek et ithal edilen ülkelerdeki kendi temsilcilerini, o ülkelerden müslüman memleketlerine gelen hayvanların kesimine gözcülük etmekle görevlendirmeleridir. Böylece bu husustaki şüpheler giderilmiş ve gönüller rahatlamış olur"(10)

Şu fakîr ü pür âciz, Ganî olan Rabbinin rahmetine muhtaç kul da der ki: "Yukarıda naklettiğimiz görüşlerden çıkan sonuçları şöylece özetlemek mümkündür:

1-Ehl-i kitabın kestikleri, ister Hz. İsa'nın ilah olduğuna inansınlar isterse inanmasınlar, mutlak manada helaldir. Fakat en doğru tutum, zorunlu olmadığı müddetçe yememektir. Nitekim Hanefilerin kanaati bu yöndedir.

2-Hanbelilere göre eğer hayvanı keserken Hz. İsa'nın adını andığı kesin olarak biliniyorsa helal değil, aksi takdirde helaldir.

3-Malikilerin eserlerinden Akrabu'l-mesâlik'e göre Allah'ın adını anmasa da, ilahlığına inandığı başka bir şeyin adını da anmamak şartıyla helaldir.

4-Yes'elûnek adlı eserde geçtiğine göre ise eğer müslüman, kesim anında orada değilse ve nasıl kesildiğine dair hiçbir şey bilmiyorsa helaldir.

5-Ehl-i kitabın kesim usullerine uygun olduğu müddetçe helaldir. (el-Muslimun dergisi, sayı: 384)

6-Hayvanı boğma veya başını ezerek öldürme gibi meşru olmayan kesimler hariç diğerleri helaldir.

7-Şoklama usulünde ise hayvan, ölüm derecesinde şoklanarak bayıltılmadığı müddetçe eti helaldir (Başkadının, mezheplerin ortak kanaatine dayanarak verdiği fetvası).

8-Hayvanın nasıl kesildiğini sormaya lüzum görmeksizin ve bu hususta herhangi bir şüpheye kapılmaksızın helal diyenler de vardır.

Şu fakirin görebildiği kadarıyla mesele bundan ibarettir, bu husustaki en doğru bilgi ise Cenab-ı Hakkın katındadır.

Ya Rabbi beni affet, bana merhamet eyle. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.

Dipnotlar

1-Şerbasi, Yes'elunek, I, 453-454

2-İbn Abidin, Reddu'l-muhtar ale'd-Dürri'l-muhtar, VI, 297 (kısaltılarak)

3-A. g. e., I, 175

4-A. g. e., IV, 319

5-A. g. e., s. 556

6-el-Muslimun dergisi, cilt: VIII, s.108, yıl: 1384

7-Bu usûl, hayvanın kesim esnasında fazla acı çekmemesi amacıyla düşünülmüştür. Hayvan elektrik şokuyla geçici olarak bayıltılır. Fakat bu şoklama işleminde hayvanın kesilmemesi halinde, şokun etkisinin geçmesi ve hayvanın normal haline dönebilmesi şartı vardır.

8-el-Muslimun dergisi, cilt: IX, s. 56, sayı: 384, yıl: Rebiul-evvel 1384

9-el-Muslimun dergisi, cilt: 9, s. 52-57, sayı: 384. Başkadı Şeyh Mahmud Gamu'nun fetvası kısaltılarak alınmıştır.

10-Yes'elûnek, I, 453-455

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Öğüt ver, hatırlat! Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.

Gâşiye, 21-22

GÜNÜN HADİSİ

"Her şeyin bir alameti vardır. İmanın alameti de namazdır."

Münavi

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI