Cevaplar.Org

RİSALE-İ NUR VE MİSYONU-5

Risale-i Nur, acz, fakr, şefkat ve tefekkür kavramlarından her birini Hakka ve hakikate ulaşma adına bir yol, bir tarik haline getirmiştir. Tasavvufi tariklerde ise bu kavramlar aşk yolunda varılan, uğranılan makamlar, menziller ve mertebeler durumundadır. Aynen, havf, reca, muhabbet, züht, takva, vera, ihlas, kurb, akrabiyet, fena, beka, cem, fark, üns, vahşet, itminan, teslim


2017-04-24 17:45:23

Risale-i Nur, acz, fakr, şefkat ve tefekkür kavramlarından her birini Hakka ve hakikate ulaşma adına bir yol, bir tarik haline getirmiştir. Tasavvufi tariklerde ise bu kavramlar aşk yolunda varılan, uğranılan makamlar, menziller ve mertebeler durumundadır. Aynen, havf, reca, muhabbet, züht, takva, vera, ihlas, kurb, akrabiyet, fena, beka, cem, fark, üns, vahşet, itminan, teslim, tefviz, tevekkül, sabır, şükür, inabe vs. gibi. Risale-i Nur, bu dört kavramdan hangisine istidadı varsa, o insanı elinden tutar saliki olduğu yolla onu Hakka vasıl eder. Tasavvufi tarikatlar ise, öncekiler itibariyle havf ve muhabbeti esas alan ayırımla bu yolculuklarını yapmışlarken, daha sonraları galip çoğunlukla aşk yolunu esas almışlardır.

Aşk yolu ise öncelikle Vedud ismine mazhariyeti gerektirir. Kendisinde bu mazhariyet olmayan kişinin aşk yolunda suluk etmesi hele bu yolda mesafe alması mümkün değildir. Bu cihetle de Tarikatlar ancak belli istidat ve kabiliyette olanlara hitap etmek durumundadır; bu yönüyle de dar bir geçit, dar bir yoldur. Menzilleri çok, yol da uzundur.

Eğer kişinin aşk-ı hakikiye istidadı yoksa, bu istidadın oluşum ve inkişafı aşk-ı mecazi ile gerçekleştirilmeye çalışılır. Bazen kişi aşk-ı mecaziye takılır kalır, eline zarardan başka bir sermaye geçmemiş olur. Risale-i Nur'un teklif ettiği yollarda ise böylesi bir tehlike yoktur. Acizlik, fakirlik her insanda fıtri olarak mutlaka bulunan özelliklerdir.

Diğer taraftan, Risale-i Nur'un teklif ettiği yolda, ne sekir hali ne de şathiyeler bulunmaz. Tarikatları içinden çıkılmaz hale sokan zahirde şeriata muhalif söylem ve hallerin ana kaynağı olan sekir ve şathiyeler, Risale-i Nurun hic bir yolunda ve hiçbir hatvesinde görülmez. Çünkü işin asalı, acizliktir, fakirliktir, kendinde hiçbir varlık görmeme halidir. Bu meyanda Risale-i Nur yolu, huzur-u daimi kazanmak için bütün mümkün varlığı ademe, yokluğa mahkum eden Vahdet-i Vücut meşrebinin anlayışından da yine huzur-u daimi hatırına bütün mümkinatı nisyan perdesine saklayan Vahdet-i Şuhut kavrayışından da farklı bir duruşa sahiptir. Mümkün varlık vardır; fakat bu varlık Vacip Vücudun var etmesiyle vardır. Ona kendi zatıyla varlık izafe etmek mümkün değildir; fakat Cenab-ı Hakk'a nisbetiyle birlikte o da mevcuttur; bu anlamda mümkün varlığını inkar etmenin de imkanı yoktur. Cenab-ı Hakla diğer varlıkların arasındaki nispet ise, yaradan ve yaratılmış ilişkisidir; ne hulul ne de ittihat asla istikametli düşünce kabul edilemez. Her şey O değildir; fakat her şey O'ndandır. Doğru düşünce ancak bu istikamet üzere olandır.

Risale-i Nur, kendi yolunu sahabe mesleği olarak tanımlar. Bu yolda, zevk, vecd, istiğrak, keramet gibi haller bulunmaz, hakikate ulaşmak için çeşitli berzahlardan geçilmez; fakat kısa zamanda hakikate ulaşılır. Hakikate ulaşmanın anlamı ise, kişinin marufları yapmada ve münkerlerden kaçınmada zerrece zorlanma hissetmemesi haline ulaşması demektir. Bu hale ulaşmanın en kestirme ve en salim çaresi ise Sünnet-i Seniyyeye ittibadır. Burada Sünnet-i Seniyyeden maksat emir ve nehileriyle Kuran'ı bütünüyle hayata tatbiktir. Yani, hulukuhul Kuran olma halini kazanmaktır. En büyük ahlaki kazanımları elde etmek ve bu ahlaki kazanımların başkalarına da ulaştırılması uğruna gayret göstermektir. Çünkü Sünnet-i Seniyyenin en önemli rüknü hakkı tebliğdir. Tebliğin olmazsa olamaz şartı ise tebliğ edilecek hakikatleri önce temsil etme keyfiyetini kazanmaktır. Bu keyfiyeti kazanmanın ilk şartı ise ihlastır. Bu sebeple de Risale-i Nur, ihlas üzerinde ısrarla durmuş, İhlas Risalesinin en az on beş günde bir okunmasını tavsiye etmiştir.

Risale-i Nur sahabe mesleğidir. Çünkü imanda yakine ulaşmayı akrabiyet-i ilahinin inkişafına bağlamıştır. Allah bize bizden daha yakındır. Biz ise O'ndan sonsuz derecede uzağız, şeklinde özetlenen düşünce, ne vahdet-i vücut ne de vahdet-i şuhut anlayışına meyletmeden, mademki Cenab-ı Hakk bize bizden daha yakındır ve O'nun bu yakınlığına "Akrabiyet-i İlahi", denilir, biz de O'na, O'nun bize yakınlığı nispetinde yakınız. Bizin O'na yakınlığımıza da "Kurb" denilir. İşte burada Allah'ın kuluna yakınlığı ile kulunun O'na yakınlığı arasında perde kalkar ve yakine ulaşılır. ( On Altıncı Söz, Birinci Şua'da anlatılanları burada hatırlamamız gerekiyor) 

Yakinin son mertebesine kadar kul imanıyla amel eder. Yakinin son mertebesinde ise, amel eden bizzat imanın kendisi olur. İman ebedi kalıcı olduğundan imanın ameli de ebedi olur. Halbuki, kul vefat ettiğinde sadaka-i cariye dışındaki amel defteri kapanır. Fakat imanın ameli asla kesintiye uğramaz ve ebet- müddet devam eder. Onun içindir ki, sahabenin ameldeki faziletine hiç kimse yetişemez. Çünkü onlar beden itibariyle vefat etmiş olsalar da amel cihetiyle hep hayattadırlar. Bu konu yaşanmadıkça anlaşılabilecek bir konu değildir.

İmanın ibadet ve ameli, hem ebedi olması hem de keyfiyet açısından imanla yapılan ibadet ve amelden üstündür. Nitekim, sahabenin bir avuç hurma infakı, başkasının dağ kadar altın infakından daha üstün olduğu hadiste de beyan edilmiştir. İşte böylesi bir "yakin" e ulaşmak ancak doğrudan Kur'an'ın hidayet ve nurundan istifade etmekle mümkündür. Risale-i Nur da bizi Kuran'ın nuruna ulaştıran en önemli vesilelerden biridir.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.

Hac,25

GÜNÜN HADİSİ

Yapılan hayırdan (ma'ruf) hiçbir şeyi küçük bulup hakir görme, kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa (bunu ehemmiyetsiz görüp ihmal etme)

Müslim, Birr 144, (2626)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI