Cevaplar.Org

TARÄ°HTE BUNLAR OLDU-49

ALMANYA CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK Biraz abartı gelebilir ama Almanların Alman birliği kurulduğu günden bu yana yeryüzünde en çok nefret ettiği millet Türk milleti olmuştur. Ülkemize düşman ne kadar Allah’ın belası örgüt varsa hepsine en çok kucak açan bu ülke, istikbalde yeniden süpergüç olma hevesiyle, ortadoğuda hakim güç olma sevdasıyla, devamlı ayağımıza çelme çalmaya uğraşmakta..


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2017-04-17 16:45:56

ALMANYA CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Biraz abartı gelebilir ama Almanların Alman birliği kurulduğu günden bu yana yeryüzünde en çok nefret ettiği millet Türk milleti olmuştur. Ülkemize düşman ne kadar Allah'ın belası örgüt varsa hepsine en çok kucak açan bu ülke, istikbalde yeniden süpergüç olma hevesiyle, ortadoğuda hakim güç olma sevdasıyla, devamlı ayağımıza çelme çalmaya uğraşmakta..

Geçenlerde merhum Ergun Göze beyin "Türklük Kavgası" adlı eserinde bir yazı dikkatimi çekti. Almanya'da Türkiye'yi tanıtan bir televizyon yapımından bahsediyor merhum Göze. Adamların sayın Cumhurbaşkanımıza düşman olmalarının sebebini daha iyi anıyorsunuz yazıyı okuyunca. 

Merhum Adnan Menderes'e nasıl ve niçin düşman olduklarını görünce niçin Recep Tayyip Erdoğan'a düşman olduklarını da anlıyorsunuz.. İşte o yazıdan bir kısım;

"Hatipler arasında Menderes de var. Televizyon ekranında hareket durdu. Karşımızda Menderes'in resmi..Spiker aynen şöyle diyor; "Dikkat, dikkat..Bu adama dikkat. Bu adamı unutmayın."

Bu anonstan sonra ilk serbest seçimler. Sonra nihayet 1950, 14 Mayıs. Menderes başvekil. Alman Televizyonun spikeri şu yorumu yapıyor; "Bu adam partisinin içinde tektir. Kendisi gibi düşünen hemen hemen mevcut değildir. Millette de onun hareketlerini destekleyecek bir potansiyel mevcut değildir. O halde nasıl başvekil olabildi?"

Ekranda artık hep Menderes'i görüyoruz. Baraj temeli atarken, istimlak kararları verirken, yollar yaptırırken, fabrikalar açarken, etrafında bakanlarıyla memleketi gezerken..Alman Televizyon spikeri soruyor; "Türkiye'den böyle bir adam nasıl çıkabilmiştir? Bu adam ne yapmak istiyor? Bu adamın bir büyük, çok büyük ve gizli hedefi olduğu ortaya çıkmıyor mu? Bu adamın hedefi Osmanlı İmparatorluğunu diriltmektir. Kendisi bir büyük kabiliyettir. Halkına kendisini sevdirmenin sırrını bulmuş olan bu adam bir dış politika canbazı, dolandırıcısı hatta üç kağıtçıdır. İşte Amerika'yı bir milyar dolar dolandırdı, bu parayla, geri kalmış memleketini fabrikalarla, barajlarla dolduruyor. İşte Hirfanlı barajı..

Bu adam Osmanlı imparatorluğunu diriltmek istiyor. İşte Bağdat Paktı. Bu, Osmanlı İmparatorluğunun dirilişindeki bir büyük adım. Eski Osmanlı vilayetleri antikomünist bir potada birleşiyor. Ama işte Irak İhtilali(1958)..Sacayağın birisi kırılıyor. Menderes fevkalade kızgın ve üzgündür. Bıraksalar Irak'a asker sevkedecek..

Evet bu adam aynı zamanda gizli bir İslamcıdır. İşte Hafız okulları, işte İmam hatip okulları, işte guruba; "siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz' diye konuşuyor.

İşte 27 Mayıs.. Türkiye Kurtuldu(!) İşte Yassıada mahkemeleri..İşte Koalisyon ve Kıbrıs..Menderes'ten sonra bu Kıbrıs işi de tavsadı. Türkiye rahatladı, ferahladı.."

BİR DİKTATÖR BOZUNTUSUNUN HAL-İ PÜR MELALİ

Ünlü İngiliz gazeteci yazar Ernest Hemingway'ın 1923 Lozan Konferansına ve katılımcılarına ait yazdıklarını okurken, aşağıda nakledeceğimiz hatırasına gelince gülemeden edemedim. İtalya'nın kasıntı diktatörü Benito Mussolini'nin bir basın toplantısını şöyle anlatıyor yazar; "Faşist diktatör, basın mensuplarını kabul edececeğini bildirmişti. Herkes kalktı geldi. Salonda toplandık. Mussolini bir kitap okuyarak masanın başına geçti, oturdu. Yüzü, ünlü kaş çatması ile daha da asılmıştı. Diktatörlüğünü gösteriyordu.

Kendisi de eski bir gazeteci olduğundan, salonda bulunan ve konuşmasını bekleyen gazeteciler aracılığında kaç okuyucuya hitap edebileceğini hesaplıyordu. Fakat görünüşte elindeki kitaba dalmıştı. Aslında kafası, iki yüz muhabirin çalıştığı 2000 gazetenin satırlarını okumaya dalmıştı bile; "Salona girdiğimizde kara gömlekli diktatör, iyice daldığı ve okuduğu kitabından başını kaldırmadı bile, vb..."

 Mussolini'nin ardına geçip böyle ilgiyle okuduğu kitabın ne olduğunu görmek istedim. Fransızca-İngilizce bir sözlüktü ve üstelik ters tutmuştu."

EMÄ°R ÅžEKÄ°P ARSLAN'IN DÄ°LÄ°NDEN KUZEY AFRÄ°KA MÃœSLÃœMANLARININ BAHADIRLIKLARI

Yirminci asrın ilk yarısında basın sahasında İslam aleminin dertlerini, problemlerini en güzel şekilde dile getiren yazarların başında Lübnanlı gazeteci-yazar merhum Emir Şekip Arslan(1869-1947) gelir. Meşhur şair Halil Mutran onu "yazarların önderi" olarak tanımlar ve şöyle der; "Şekip; medeni bir insan gibi düşünür, bedevi gibi sade kelime kullanır. Zor mefhumların iyice anlaşılması için kolay ve düzgün yazmasını sever. İlham gelir de yumuşak yumuşak yazmaya başlarsa, kaleminden üzerlerine çiy düşmüş taze, parlak, kıymetli dağ çiçekleri gibi kelimeler dökülür. Kısaca o, ikinci İbn-i Haldun'dur."

Merhumun "Müslümanların Gerileme Sebebleri" adlı şaheserinden iki alıntı nakletmek istiyorum. İlki, merhum Seyyid Ahmed Şerif es Senusi önderliğinde, İtalyanlara Libya'da kök söktüren Senusi mücahidlerinin 1913 senesinde İtalyan işgalcileri nasıl ters yüz ettiğine dair bir pasaj; "Bingazi kapısında 'el- Fuveyhat' çatışmasında yüz elli Arap mücahidinin şafaktan akşama kadar 3000 İtalyan askerini kırıp geçirdiği görüldü. Ancak pek az bir kısmı gecenin karanlığından istifade ederek kaçmayı başardılar. Araplar bu çatışmada verdikleri kayıplara büyük bir üzüntü duyarlarken, İstanbul'dan Berlin menşeli bir telgraf geldi. Bu telgrafta, İtalyanların 1500 ölü verdiği, yedi subaylarının da çıldırdığı bildiriliyordu."

İkinci hadise de İspanya ve Fransa işgal güçlerine karşı Emir Abdülkerim öncülüğünde büyük bir mücadele vermiş Faslı kardeşlerimize ait. Fransa, Amerika ve Çin'e karşı başarıyla verdiği gerilla mücadelesi ile tanınan Vietnam lideri Ho Chi Minh'in "silahlı bağımsızlık mücadelesinin ve modern gerilla tekniklerinin  öncüsü" olarak adlandırdığı Abdülkerim, ancak sömürgeci güçlerin askeri ve teknolojik üstünlüğü ile yenilebilmişti 1926 senesinde..

 

Merhum Şekip Arslan, İspanya'da Annual felâketi olarak anılan 1921'deki Annual Muharebesi hakkında şöyle yazıyor; "Faslılar bir kaç sene İspanyollara karşı koydular. Nihayet İspanyollar tek bir çarpışmada 26 bin ölü, 170 top bırakarak mağlup oldular. Halbuki Mağriplilerin nüfusu topu topuna sekiz yüz bin kadardır. İspanya'nın nüfusu ise 22 milyondur. Buna rağmen öyle bir iş başardılar ki, dünya milletleri hayretler içerisinde kaldılar."

Not: Bu savaşta 20 bin tüfek, 400 makineli tüfek ve 129 savaş topu Rif gerillalarının eline geçti. Rif gerillaları ise bu muharebede 1000 kadar şehid vermişti.(Salih Okur)

Kaynaklar

1-Ergun Göze, Türklük Kavgası, Yağmur Yayınevi, İst. 1977

2- Ernest Hemingway, İşgal İstanbul'u Ve İki Dünya Savaşından Mektıplar, çev. M. Ali Kayabal, Milliyet Yayınları, İst. 1970

3- Emir Şekip Arslan, Müslümanların Gerileme Sebebleri, çev. Abdülvehhab Öztürk, Nur Yayınları, Ankara, Tarihsiz.

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. O, üstündür, hikmet sahibidir.

HAÅžR, 1

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Cebrail, bana komşu hakkında o kadar ısrarlı tavsiyelerde bulundu ki, onu mirasçı yapacak sandım."

Buhari

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI