Cevaplar.Org

CEVAP YERİNE..

FETÖ’nün, genel anlamda İslam’a büyük zararı dokunduğu gibi, daha özel anlamda Risale-i Nur hizmetine de büyük zararı dokunmuştur. Her ne kadar saf ve duru Risale-i Nur hizmeti ile FETÖ zihniyetinin uzaktan yakından bir alakasının kalmadığı açıksa da meseleyi yakından takip imkânı bulamayanlara bu açık hakikat kapalı kalmakta, dolayısıyla da FETÖ zihniyetine karşı atılan tenkit okları bazen de bizzat Risale-i Nur’u hedef edinmektedir. Hem bu yanlış hedef seçmeye cevap hem de Risale-i Nur’un mahiyet ve gayesini izah için oldukça uzun bir makale kaleme aldım. Bugünkü yazımda, henüz hiçbir yerde yayınlamadığım söz konusu makaleden önemli gördüğüm çok kısa bir bölümü sizlerle de paylaşayım istedim:


2017-02-23 17:09:55

FETÖ'nün, genel anlamda İslam'a büyük zararı dokunduğu gibi, daha özel anlamda Risale-i Nur hizmetine de büyük zararı dokunmuştur. Her ne kadar saf ve duru Risale-i Nur hizmeti ile FETÖ zihniyetinin uzaktan yakından bir alakasının kalmadığı açıksa da meseleyi yakından takip imkânı bulamayanlara bu açık hakikat kapalı kalmakta, dolayısıyla da FETÖ zihniyetine karşı atılan tenkit okları bazen de bizzat Risale-i Nur'u hedef edinmektedir. Hem bu yanlış hedef seçmeye cevap hem de Risale-i Nur'un mahiyet ve gayesini izah için oldukça uzun bir makale kaleme aldım. Bugünkü yazımda, henüz hiçbir yerde yayınlamadığım söz konusu makaleden önemli gördüğüm çok kısa bir bölümü sizlerle de paylaşayım istedim:

Risale-i Nur; anlattığı her meselede olduğu gibi iman meselesinde de avamdan havassa herkesi muhatap alarak konuşur; fakat anlattığı hiçbir meseleyi havassa has kılarak, okumama hususunda diğerlerini uyarma ihtiyacı hissetmez. Elbette bu tutum, anlatılanlardan herkesin aynı oranda istifade edeceği anlamına gelmez. Fırsat eşitliği vardır; fakat netice eşitliği fıtri bir uygulama değildir.

Burada şu ayrıntıya da girmemiz gerekiyor: Risale-i Nur, Kelam ilminin en muğlak, tasavvufun en kapalı, felsefenin en derin konularına girmesine rağmen bunu herkese anlatabilir kılması, tamamen Risale-i Nur'a has bir özelliktir; ve ancak sehl-i mümteni kavramıyla izah edilebilir. Yani, konu o kadar sade, o kadar yalın anlatılır ki, onu okuyan aynı üslupla aynı konuları anlatabileceğini sanır; fakat kalemi eline alıp işe koyulduğunda, acze düşer, bunun çok da kolay bir iş olmadığını görür. Bazıları Risale-i Nur'un bu özelliğini, tasavvufta, felsefede, kelamda anlatılan konuları Risale-i Nur avamileştirerek, vülgarize ederek anlatmış; bundan öte de bir katkıda bulunmamıştır, şeklinde yorumlamışlardır ki, külliyen yanlıştır; kasıt yoksa cehilden kaynaklanan bir yaklaşımdır.

Doğrudur, Risale-i Nur, en derin, en muğlak meseleleri, hatta bazı alimlerin havassa dahi anlatılamaz dedikleri konuları, temsili anlatım yoluyla avama dahi anlatmış; bunda başarılı da olmuştur; fakat o bu konuları avamileştirmemiş, tam aksine avamı havas kılmanın pratiğini göstermiştir. Bu yolladır ki, düşünce kapasitesi basit bir çiftçiyi, bir çobanı, bir işçiyi Risale-i Nur, kısa zamanda bu konuları anlayan, anlatan, tartışan birer alim, birer bilgin hatta bazıları itibariyle birer bilge haline getirmiştir. Barla, Kastamonu ve Emirdağ lahikaları başta olmak üzere, ilk dönem Risale-i Nur talebelerinden pek çoğunun fikir ve düşünce ufku olarak beyana döktükleri düşünceler, dediğimizin, aksi iddia edilemez bir delili, bir burhanıdır. Bu gün de, imani konuları anlatımda, İslami konuları hem yaşama hem de tebliğde aynı noktada olunduğunu itiraf etmemiz gerekir.
Bu konuda diğer bir ayrıntı da, Risale-i Nur'un diline, üslubuna yapılan itirazdır. Dilin ağırlığından ve anlaşılamadığından bahsedenler, muhtevanın ağırlığı ile dilin ağırlığını birbirine karıştırma gibi bir yanlışın içindedirler. Kelam, Tasavvuf, Felsefe nasıl birer ilim dalı ise ve bu ilim dallarının kendilerine has terminolojileri varsa, bu üç ilim dalının alanlarında söz söyleyen Risale-i Nur'un da elbette kendine has terminolojisi olacaktır, olmak zorundadır. Kelimeleri kavramlaşma noktasına taşıyan ve hem anlatımı hem de anlamayı oldukça kolaylaştıran bu tarz ifade şeklini biraz gayret ederek zihni melekelerimizin lehinde kullanmak varken, tembelliğin ilgisizliğine mahkûm edip, mahiyetimizin bütününün istifade edebileceği böyle bir eserden istifade adına mahrumiyet yaşamak, gerçekten izahı zor bir tenakuzdur.

Hele, manayı esas alması, lafzı manaya hadim etmesi sebebiyle, yüzlerce, binlerce defa okunsa yine usandırıp bıktırmayan ve sürekli canlılığını, tazeliğini, taravet ve gençliğini koruyan bir üslup inşasını, bir dilbilgisi zaafına eşdeğer kılmak gibi yanlış yorumlar, gerçekten cehaletin bile altında bir seviye düşüklüğüdür; bizim açımızdan tenkide bile değmeyecek ölçüde değersiz yaklaşımlardır.
Risale-i Nurları okuyan milyonlarca insan, bazı risaleleri yüzlerce, binlerce defa okumasına rağmen, tekrar tekrar okumaya ihtiyaç duyduklarını, her okuyuşta da konuyla ilgili istifade ve istifazalarının kat kat arttığını itiraf ederlerken, içlerinde binlerce akademisyen, binlerce bilim adamı, binlerce fikir ve düşünce insanını barındıran bu büyük kitleyi, zekâ geriliğiyle ya da anlayış kıtlığı ile itham etmek, ancak bu ithamın sahiplerinin kendi dedikleriyle itham edilmelerini gerektirir bir durumdur.

Hayır, Risale-i Nur sadece bir düz yazı, bir nesir değildir; o aynı zamanda bir metindir. Bu sebeple de, her seviyedeki muhatabı, hangi dönemde ve hangi yörede yaşarsa yaşasın, o metindeki ifadeyi kendi ufkunda anlayacak, kavrayacak ve yorumlayacaktır. Bu açıdan da Risale-i Nur'daki üslubun otantik yapısında var olan üslup gibi olması gerekirdi; öyle de oldu. Onu bu otantik üslubundan uzaklaştırmak isteyenler, hele bunun için sadeleştirme denilen tahrif ve tahribi önerenler, Risale-i Nur'un dostları değil düşmanlarıdır; ve onlar ıslah değil ifsat peşinde olan zalimlerin ta kendileridir. 

Latif Erdoğan

Yeni Akit

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.

TAHRÎM,6

GÜNÜN HADİSİ

Kur'an'ın Faziletine Dair

"Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI