Cevaplar.Org

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-147

Ders: 29. Mektup, Altıncı Kısım, Beşinci ve Altıncı Desise-i Şeytaniyye İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Eskiden bizi Birinci Şubeye çok getirip götürdüler. Orada Umut bey isminde bir müdür vardı. Bir gün bana; “Hocam, bizim millette çok büyük alimler var” deyip, bazı son devir alimlerinin isimlerini saydı ve dedi ki; “Niye onların eserlerini


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2017-02-01 18:15:13

Ders: 29. Mektup, Altıncı Kısım, Beşinci ve Altıncı Desise-i Şeytaniyye

İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi

*Eskiden bizi Birinci Şubeye çok getirip götürdüler. Orada Umut bey isminde bir müdür vardı. Bir gün bana; "Hocam, bizim millette çok büyük alimler var" deyip, bazı son devir alimlerinin isimlerini saydı ve dedi ki; "Niye onların eserlerini okumuyorsunuz da, Saidi-i Kürdi'nin eserlerini okuyorsunuz?" Dedim ki; "Yahu bunu bana niye diyorsun ki? Adam herhangi bir eser yazar, yazmayla mükellef. O eseri piyasaya sürer, daha ona karışamaz. Alan alır, almayan da almayabilir yani..Bediüzzaman hazretlerinin bir ordusu yoktu ki, zorla bu eserleri okuttursun. Demek ki bu eserlerde ayrı bir meziyet var yani.. Sizin saydığınız alimlerin kitapları baş tacı olmakla beraber, demek ki bunun eserlerinde de ayrı bir meziyyet var. Ayrı bir cazibe, bir hakikat var ki, okunuyor. Bak bir kişi değil, heryerde cemaatlerle okunuyor. Sizi bunu bana söylediniz. Tamam ben senin sözünü tutayım da okumayayım, ama bir cemaat tutmuş bunu. Öyle bir cemaat ki hergün hem kemmiyeten hem de keyfiyeten gelişen bir cemaat. Sadece ben okumuyorum ki, bana söylemekle mesele halledilsin" falan dedim. Tebessüm etti, güldü.

Not: Merhum Hocamızın bu hatırasını genişçe okumak için bkz. Mehmed Kırkıncı, Hayatım Hatıralarım, s: 350 v.d, Zafer Yayınları, İst. 2013

* Bir tarih var ortada, yakın bir tarih..Medreseler kalkmış, zaviyeler kalkmış...Bunların yerini maarif okulları almış. Bu okullar da meslek dersleri haricinde irfana ait, marifete ait bir şey verememişler yani. O maariften yetişen nesiller yarım yetişmişler.. Hatta bazıları Avrupa'ya gitmişler, Auguste Comte gibi filozofların materyalist fikirlerini getirmişler, bunları aşılamaya çalışırlarken Bediüzzaman hazretleri ayağa kalkmış, 'ben varım, bu memlekete küfür(inkar, dinsizlik) giremez' demiş..Kurşun kalemini eline almış, Barla gibi ücra bir köşede, murakebe altında esaret hayatı yaşayarak bu eserleri yazmış. İstikbalin tarihçisi bunu muhakkak yazacak..

Not: M.Salih Ekinci Hocaefendi de Üstadın ateizme karşı duruşunu şöyle dile getirmişti; "Cenab-ı Hak bu büyük insanı öyle bir zamanda gönderdi ki, o dönem İslam dinine ve akidesine yönelik çok büyük planlar, birçok hücumlar ve tenkitler hazırlandığı çok tehlikeli bir dönemdi.

Cenab-ı Hak bu tehlikelere karşı durabilmesi için ona çok büyük kabiliyetler verdi. Üstün zekâ verdi. Üstün hafıza verdi. Üstün cesaret verdi. Üstün zühd verdi. Çünkü büyük bir işi yapacak insanın öyle olması lazım. Cenab-ı Hak büyük göreve hazırladığı kişileri bu şekilde yaratıp, yetiştiriyor. Zira böyle âlimler Peygamberlerin hakiki varisleridir.

Peygamberlerin sıfatları nelerdir? Fetanettir, zekâdır, emanettir, sıdktır, tebliğdir. İşte Cenab-ı Hak İslam'ı müdafaa için hazırladığı zatları bu sıfatlarla teçhiz etmektedir.

İşte bu zatı da Cenab-ı Hakk asrımızda bu sıfatlarla gönderdi ve irade etti ki, bu insanın İslam tarihinde büyük bir rolü olsun.

"Asrında İslam'ı sadece o müdafaa etmiştir" demiyoruz. Ama onun zamanında İslam'a en tehlikeli akımlar dünya üzerinde Türkiye'de vardı. İlhadın(Dinsizlik, ateizm) büyük dalgası vardı Türkiye'de. Bu ilhad dalgasını kırmak için onun gibi bir zat lazımdı ve Cenab-ı Hak bu iş için onu hazırladı. Ki, o insan da tek başına o dalgayı kırdı. Cesaretiyle, zekâsıyla, hafızasıyla, zühdüyle, Allahu Teâlâ'ya tevekkül etmesiyle, Allah korkusuyla, en son olarak da büyük gayretiyle ve hazırladığı eserlerle Cenab-ı Hak ona bu dalgayı kırdırdı."

www.cevaplar.org/index.php-content_view=4096&ctgr_id=138.htm

*Şimdi bu zat, Bediüzzaman..Doğduğu köyü biliyorsunuz..Bitlis'in ücra köylerinden Nurs'ta dünyaya gelmiş. Dağ başında bir köy..Oradan gelmiş, Van'da yirmi sene tedrisatta bulunmuş. Çok talebeler yetiştirmiş. Orada bir yandan okutuyor, diğer yandan eski Van kalesinin arka tarafına ikindi vakti talebeleri çıkartıyor, silah attırıyor, talim yaptırıyormuş. Eski talebelerinden dinlediğime göre o zamanki talebeler kendi kendilerine "yahu herkesin Seydası ders okutuyor, bizim bu silahlarla ne işimiz var" diyorlarmış. Gıyabında böyle diyorlarmış ama talime de alışmışlar. Mesela birisi taşı atıyor, öteki o taşı havada vuruyor..

Bir gün Üstad bir yere gittiğinde, Jandarma kumandanı gelip silahları toplayıp gitmiş. Üstad geldiğinde silahları sormuş, kumandanın alıp götürdüğünü söylemişler. Gitmiş, silahları alıp getirmiş. 

Not: Üstad bu hadiseye bir yerde şöyle değiniyor; "O eski zamanda, Eski Said'in talebeleri üstadlarıyla şiddet-i alâkaları, fedailik derecesine geldiğinden, Van, Bitlis tarafında Ermeni komitesi, Taşnak fedaileri çok faaliyette bulunmasıyla Eski Said onlara karşı duruyordu, bir derece susturuyordu. Kendi talebelerine mavzer tüfekleri bulup medresesi bir vakit asker kışlası gibi silâhlar, kitablarla beraber bulunduğu vakit, bir asker feriki geldi, gördü dedi: "Bu medrese değil, kışladır." Bitlis hâdisesi münasebetiyle evhama düştü, emretti: "Onun silâhlarını alınız." Bizden ellerine geçen onbeş mavzerimizi aldılar. Bir-iki ay sonra harb-i umumî patladı. Ben tüfeklerimi geri aldım. Her ne ise..."(Tarihçe-i Hayat s: 589)

O zamanki talebelerinden merhum Ali Çavuş demişti ki; "Şimdi gündüzün tedrisat, ikindi sonrası talim, böyle gidiyoruz. Üstad zaman zaman "anladığıma göre yakın zamanda bir kıyamet kopacak" diyordu. Derken Birinci Cihan Harbi başladı. Dedi; "alın silahları.." Üç yüz talebesiyle Milis Alay kumandanı olarak Cihan harbine iştirak etti.

Not: Bu konudaki tafsilatlı hatırat için bak. Mehmed Kırkıncı, Hayatım Hatıralarım, s: 49-57, Zafer Yayınları, İst. 2013

*O Cihan harbinde, Pasinlerin dağlarında İşaratü'l İ'caz'ı yazmış. Oradaki Kur'an tefsirine dair nükteler ne Zemahşeri'nin Keşşafında var, Ne Beyzavi'de, ne şunda, ne bunda..

*Eski yıllarda bir gün kulağıma geldi; "hocam, bu Alaaddin bey, Şener bey, Necati bey vs..bunlar katiyyen üniversiteyi bitirmezler." 'Niye bitiremezler' dedim. 'Aha haklarındaki dosyalar, bunları katiyyen mezun etmezler.'

Öyle rahatsız oldum ki.. kendilerine de bir şey söyleyemiyorum. Kendi kendime diyorum ki "yahu şimdi bunlar üniversiteyi bitiremezlerse ben töhmet altında kalacağım."

Üniversiteyi bitirdiler. Dedim "elhamdülillah." Bu sefer dediler ki "bunlar katiyyen asistan olamazlar, işte dosyaları.." Neyse, asistan da oldular, oradan da kurtardık.

"Doçent olamazlar" oldular, "Profesör olamazlar" oldular..Yalandan yere telaşlanmışım..Risale-i Nur, eteğinden tutanı yerde bırakmaz.

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Nâziât, 37-38-39

Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır.

GÜNÜN HADİSİ

Ebû Malik'in babası şöyle dedi: Ben Rasûlullah'(S.A.V.)den işittim, şöyle buyuruyordu: "Her kim Allah'dan başka hak ilah yok eder, ve Allah'dan gayri ibadet olunan şeyleri tanımazsa onun malı ve kanı haram (dokunulmaz) olur. Hisabı da Allah'a aiddir."

(Müslim, Kitabu'l-İyman,37)

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI