Cevaplar.Org

ABDULLAH BİN AMR BİN HARAM ES-SÜLEMİ EL ENSARİ(R.A)

Cabir bin Abdullah’ın babasıdır. Abdullah bin Amr ve Bera bin Marur Akabe biatında Beni Selime kabilesinin temsilcisi idiler. Kendisi Bedir ve Uhud savaşlarına da iştirak etmiş ve Uhud’da şehid olmuştur.


Zahid Başçı

malasahit@gmail.com

2017-01-16 11:53:08

Cabir bin Abdullah'ın babasıdır. Abdullah bin Amr ve Bera bin Marur Akabe biatında Beni Selime kabilesinin temsilcisi idiler. Kendisi Bedir ve Uhud savaşlarına da iştirak etmiş ve Uhud'da şehid olmuştur.

Ka'b bin Malik anlatıyor; "Hacc aylarında hacca gitmiştik. Eyyam-ı teşrik günlerinin ortasında Rasulullah ile görüşmek üzere anlaşmıştık. Haccı yaptıktan sonra Rasulullah ile randevulaştığımız gece geldi. Abdullah bin Amr bizimle idi. Müslüman olmamıştı. O bizim büyüklerimizden ve eşrafımızdan idi. Onu da yanımıza aldık. Durumumuzu bizimle beraber olan müşriklerden gizliyorduk.

Ona dedik ki; "Ey Cabir'in babası! Sen bizim büyüklerimizden ve kavmimizin eşrafından birisin. İçinde bulunduğun şirkten dolayı yarın(kıyamet gününde) ateşte yanmanı istemiyoruz." Ve sonra onu İslam'a devet ettik ve Rasulullah ile görüşeceğimizi ona bildirdik. O da Müslüman oldu ve kabilesinin temsilcisi olarak Rasulullah'a biat etti.(1)

İbn-i İshak'ın beyanına göre, Uhud günü münafıkların reisi Abdullah bin Ubeyy b. Selul İslam ordusunun üçte biri kadar olan münafık gurubuyla Uhud'a varmadan ve ayrılınca, Abdullah b. Amr(r.a) onlara şöyle seslenmişti; "Ey Kavmim! Size Allah'ı(Allah'ın azabını) hatırlatıyorum. Allah'a verdiğiniz sözü hatırlatıyorum. Kavminizi ve peygamberinizi düşmanlarına karşı yalnız bırakmayınız."

Münafıklar da şöyle dediler; "Eğer savaşın olacağını bilseydik sizi onlarla başbaşa bırakmazdık. Ancak biz savaşın olacağını sanmıyoruz."

Abdullah, kavminin onu dinlemeyeceğini görünce onlardan yüz çevirdi ve onlara şöyle dedi; "Allah sizi rahmetinden uzaklaştırsun ey Allah'ın düşmanları! Allah Peygamberini sizin yardımınıza muhtaç etmeyecektir."(2)

Oğlu Cabir b. Abdullah anlatıyor; "Babam Uhud'a çıkmak istediği zaman beni çağırdı ve bana dedi ki; "Ey oğlum! Ben Uhud'da ilk şehid edilecek olanlardan olacağımı görüyorum. Vallahi geride bırakacağım kişilerden Rasulullah (Aleyhisselam) hariç en kıymetli ve aziz sensin. Benim borcum vardır. Sana vasiyetim, benim yerime borçlarımı ödemen ve kardeşlerine tavsiye ederim." Biz sabahladığımızda babamın burnu ve kulakları kesilen ilk şehid olduğuna şahid olduk."

Abdullah bin Amr, Uhud günü şehidler kervanına katıldı. Oğlu Cabir bin Abdullah diyor ki; "Babam Uhud günü şehid olmuştu. Yanına vardığımda burnu ve dudakları kesilmiş ve yüzü örtülmüş bir şekilde gördüm. Böyle görünce de ağladım. Ashab beni ağlamaktan men etmeye çalışıyorlardı. Halbuki Rasulullah beni ağlamaktan men etmiyordu. Halam Fatıma bint-i Amr da ağlıyordu. O zaman Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) halama şöyle dedi; "İster ona ağla, ister ağlama. Siz onu kaldırıncaya kadar melekler onu kanatlarıyla gölgeliyorlardı."

Yine Cabir b. Abdullah anlatıyor; "Bir gün Rasulullah (Aleyhisselam) bana baktı ve; "ne o , seni mahzun görüyorum" dedi. Ben de dedim ki; "ya Rasulullah! Babam şehid oldu, geride dünya ve çoluk-çocuk bıraktı. Rasulullah(aleyhissalatu vesselam) dedi ki; "sana bir şeyi haber vereyim mi? Allah, konuştuğu kimselerle ancak perde gerisinde konuşmuştur. Fakat babanla yüz yüze konuşmuştu. Allah ona şöyle buyurdu; "Ey kulum benden dile ki, sana vereyim."

O da dedi ki; "Ya Rabbi! Beni dünyaya geri gönder. Senin yolunda savaşıp bir daha şehid olayım"

Allah buyurdu ki; "Ben ölenlerin bir daha dünyaya dönmemelerine hükmettim."O dedi ki; "Ya Rabbi! Bunu benden geride kalanlara bildir". Bunun üzerine Allahu Teala;

وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتاً بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ {*} فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ {*} يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ 

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.

 Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.

 Onlar, Allah'tan gelen nimet ve keremin; Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler"(Al-i İmran; 2/169-172) ayetlerini indirdi.

Abdullah bin Amr ve Amr b. Cemuh Uhud'da bir kabre defnedildiler. Onlar Rasulullah(aleyhissalatu vesselam) o ikisi için şöyle demişti; "İkisini bir kabirde defnediniz. Çünkü onlar dünyada birbirlerini samimi severlerdi."

Abdurrahman b. Ebi Sasa'dan nakledildiğine göre ikisi de Ben-i Selime'den olan Abdullah bin Amr ve Amr b. Cemuh'un kabirleri akan dere bitişiğinde olduğu için, akan sel kabirlerini aşındırmıştı. Kabirleri nakledilmek için açıldı ve eski kabrin yakınına nakledildi. Vücutlarının yeni defnedilmiş gibi oldukları görüldü. Hatta birisinin elinin hâlâ yarasının üzerinde olduğu ve öyle defnedildiği görüldü.

Tekrar kabre konulunca eli yarasının üzerinden alınıp yanına salıverildi. Elinin tekrar kendiliğinden yarasının üzerine geldiği görüldü ve o şekilde kabrinin üstü kapatıldı. Şehid oldukları Uhud günü ile kabirlerinin nakledildiği gün arasında kırk üç yıl geçmişti."(3)

Cabir b. Abdullah anlatıyor; "Babam borçlu olarak Abdullah bin Amr borçlu olarak şehid olmuştu. Ben Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'a dedim ki; "Ya Rasulullah! Babam borçlu olarak öldü. Babamın hurma mahsulünden başka borcunu ödeyeceğimiz bir malı yoktur. İki senelik mahsulü dahi borcunu karşılamıyor. Ya Rasulullah benimle beraber geliniz, ta ki borç sahipleri bana nahoş söz ve davranışta bulunmasınlar."

Cabir(r.a) diyor ki; "Rasulullah(s.a.v) geldi. Hurma harmanlarından bir harman etrafında yürüdü ve sonra hurmanın başında oturdu ve dedi ki; "babanın alacaklıları neredeler? Alacaklılar geldiler. Rasulullah(s.a.v) hurma harmanından hepsinin borcunu ödedi. Sonunda alacaklılara ödenen hurmalar kadar fazlalık kaldı."(4)

Dipnotlar

1-İbn-i Hişam, Cilt; 1, s: 440-441, Daru'l El-Marife, Beyrut

2- İbn-i Hişam, Cilt: 2, s:64, Daru'l El-Marife, Beyrut

3- İbnu'l-Esir, Üsdü'l- Ğabe fi Marifeti's-Sahabe, cilt: 3, s: 242, Darul Fikr, Beyrut baskısı, 1989(Hicri; 1409)

4-İbn-i Sa'd, Tabakatü'l Kübra, Cilt: 3, s: 288, Daru'l İhyau't Turasil el Arabi, Beyrut

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Nâhl Suresi;128

Şüphesiz ki, Allah, takvaya sarılanlarla, iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanlarla beraberdir.

GÜNÜN HADİSİ

"Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler.

BUHARİ, KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI