Cevaplar.Org

BEDİÜZZAMAN VE 'MÜSPET HAREKET-3

10. ‘Dindar Demokratlar’ Bir kere Nursi Demokratları nitelerken hemen tüm nitelemelerinde ‘Dindar Demokratlar’, ya da ‘Hamiyetkar Dindar Demokratlar’ nitelemesi yapar. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra kaleme aldığı İkinci Emirdağı Lahikası’na kısaca göz atıldığında Nursi’nin aşağıdaki nitelemeleri yaptığını görürüz: ‘dindar ve dine hürmetkâr Demokrat Parti’; ‘


Bünyamin Duran, (Prof. Dr.)

2016-11-30 01:53:12

10. 'Dindar Demokratlar'

Bir kere Nursi Demokratları nitelerken hemen tüm nitelemelerinde 'Dindar Demokratlar', ya da 'Hamiyetkar Dindar Demokratlar' nitelemesi yapar. Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinden sonra kaleme aldığı İkinci Emirdağı Lahikası'na kısaca göz atıldığında Nursi'nin aşağıdaki nitelemeleri yaptığını görürüz: 'dindar ve dine hürmetkâr Demokrat Parti'; 'Risale-i Nur'un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler'; 'dindar Demokratlara iltihak etmeye mecbur olur'; 'Demokrat dindar milletvekillerine bir hakikati ihtar'; 'dindar hürriyetperverlere beyân etmekle iktifa ediyorum'; 'hürriyetperver dindar Demokratlara'; 'dindar hürriyetperverler'; 'Mâdem Cenâb-ı Hak, bu tehlikeli zamanda bir kısım hakîki dindarların başa geçmesine yol açmış'…

Bazen de Nursi doğrudan isim zikrederek o ismi dindarlıkla niteler: 'İslâmiyet'in bir kahramanı olan Adnan Menderes gibi dindarlara beyân ediyorum' Nursi, 2004, s.12 vd) Nursi, Demokrat Parti'nin sadece dindarlardan müteşekkil bir siyasi yapı olmadığının doğal olarak bilincindedir. Hatta bizzat kendisi o partinin içinde masonların, komünistlerin ve zındıkların da olduğunu ifade etmektedir. Ancak ona göre partinin genel havası dindardır ya da dine hürmetkârdır.

Nitekim Nursi, aşağıda izah edileceği gibi Demokrat Parti'den beklediği icraatları sıralarken mason ya da dinsiz kesimin bu icraatları engelleme yoluna gidebileceğini, dindar demokratların bunun bilincinde olması gerektiğini ihtar eder.

11. Dindar Demokratlardan Beklenen İcraatlar

Nursi'nin dindar demokratlardan öncelikli olarak beklediği bazı icraatlar vardır. Bunlar; iç ve dış politikaların 'ittihad-ı İslam'a yönelik belirlenmesi; Kur'an hakikatlerine dayanılması, yani suçun bireyselliğinin esas bir ilke olarak kabul edilip uygulanması, ulusçu ve ırkçı uygulamalardan kaçınılması ve İslam kardeşliğinin güçlendirilmesi; özellikle mahkûmları dikkate alan bir adil af kanunun çıkartılması; dindarların irşat ve tebliğ faaliyetini engelleyen yasaların kaldırılması ve fikri hürriyetin sağlanması; din dersinin okullarda zorunlu ders olarak konulması; İslami şeairin ihyası; bürokratik tahakkümün önlenmesi ve yönetimin toplumun hizmetkârı olduğunun benimsenmesi; Risale-i Nurların neşri ve okunmasının serbest bırakılması; Ayasofya'nın tekrar camiye çevrilmesi; ehli ilim ve ehli- tarikatın üzerindeki baskıların kaldırılması, Doğu illerinde üniversitelerin açılması vs.

Bunlardan özellikle ittihad-ı İslam'a yönelik icraatlara Nursi sık sık atıfta bulunur: 'Şimdi milletin arzusuyla şeair-i İslâmiyenin serbestiyetine vesile olan Demokratlar, hem mevkilerini muhafaza, hem vatan ve milletini memnun etmenin çare-i yegânesi; ittihad-ı İslâm cereyanını kendine nokta-i istinad yapmaktır. Eski zamanda İngiliz, Fransız, Amerika siyasetleri ve menfaatleri buna muarız olmakla mani olurdular. Şimdi menfaatleri ve siyasetleri buna muarız değil; belki muhtaçtırlar. Çünkü komünistlik, masonluk, zındıklık, dinsizlik; doğrudan doğruya anarşistliği intaç ediyor. Ve bu dehşetli tahrib edicilere karşı, ancak ve ancak hakîkat-ı Kur'âniye etrafında ittihad-ı İslâm dayanabilir. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmağa vesile olduğu gibi, bu vatanı istila-yı ecanibden ve bu milleti anarşilikten kurtaracak yalnız odur. Ve bu hakîkata binaen Demokratlar bütün kuvvetleriyle bu hakîkata istinad edip komünist ve masonluk cereyanına karşı vaziyet almaları bir hacet-i zarurîdir.'(Nursi, 2004, s. 47)

Nursi, ulusçu ve ırkçı fikir ve politikaların İslam ümmeti aleyhinde işlenmiş en büyük cinayet olduğunu, Müslümanlar arasındaki muhabbet ve dayanışmayı param parça ettiğini oysa demokratlığın içeriğinde kardeşlik bulunduğunu dolaysıyla Millet Partisi gibi partilerin bu açıdan Demokrat Parti'ye iltihak etmesi gerektiğini söyler. Nursi'nin mektuplarından çıkartabileceğimiz başka önemli bir kriter kesinlikle dinin siyasete alet edilmemesidir. Nursi toplumun dindarlık seviyesi çok düşük olduğundan din adına hareket eden siyasilerin dini siyasete alet yapma zorunda kalacakları, bunun da çok sakıncalı olacağını vurgular.

Nursi, kendi zamanında İttihad-ı İslam Partisi, Halk Partisi, Millet Partisi ve Demokrat Parti olmak üzere dört partinin bulunduğunu, bunlardan din adına hareket eden İttihad-ı İslam Partisi'nin siyasette aktif olmaması gerektiğini, toplumun yüzde altmış-yetmişi dindar olmadan siyasilerin dini siyasete alet etmek durumunda kalacağını ifade eder. (Nursi, 2004, s.143; Vapurlu, 2011 )

12. Dindar Demokratların İktidarına Karşı Müspet Hareket ve Destek

Nursi, başta dua olmak üzere dindar demokratların iktidarını destekleme eğilimindedir. Bunu Celal Bayar, Cumhurbaşkanı olur olmaz ona yazdığı tebrik telgrafında ortaya koyar: 'Zâtınızı tebrik ederiz. Cenâb-ı Hak sizi İslâmiyet ve vatan ve millet hizmetinde muvaffak eylesin.' Nursi, demokratların iktidara gelmesini kendisi ve izleyicileri için de son derece faydalı bir gelişme olarak değerlendirir. Reis-i Cumhur Celâl Bayar ve Hey'et-i Vükelâsına diye kaleme aldığı bir mektupta: 'Biz Nur Talebeleri yirmi senedir emsalsiz bir tâzib ve işkencelere hedef olmuşuz. Sabrettik. Tâ Cenâb-ı Hak sizi imdadımıza gönderdi' (Nursi, 2004, s.12) diyerek demokratların iktidarının da tüm inananlarla beraber kendileri için de ne kadar yararlı olduğunu ifade eder.

Nursi'nin demokratların iktidarını desteklemesi onların sadece Nur hareketine serbestlik tanıması açısından değildir. Demokratlar Nursi'nin paylaştığı çok sayıda değeri paylaşmakta, mücadele ettiği düşmanlarla mücadele etmektedir. Nursi, 'demokratlara büyük bir hakikatı ihtar', (Nursi, 2004, s.182) başlığı altında kaleme aldığı bir değerlendirmede dindar demokratlarla paylaştığı değerleri ve ortak mücadele alanlarını ortaya koyar.

Nursi'ye göre bu zamanda Kur'an ve ülke için üç zararlı cereyan vardır. Bu cereyanlar toplumun değerleri ve birlik bütünlüğü için zararlıdırlar. Nursi'ye göre bu cereyanlardan birinci cereyan komünizm ve dinsizlik cereyanıdır, bu cereyan toplumun yüzde otuz- kırkına zarar verebilir. İkinci cereyan bir 'ifsat komitesi'dir ki bu komite Türkiye'deki Müslümanlarla diğer İslam dünyasındakilerin arasındaki ilişkiyi kesmek için çalışmakta ve bunun için toplumu dinsizleştirmeye gayret göstermektedir.

Nursi'ye göre bu komitenin etki alanı ise toplumun yüzde on-yirmisi kadardır. Üçüncü cereyan ise seküler bir kısım siyasilerdir ki toplumu batılılaştırmak ve Hıristiyanlara benzeterek bir nevi Protestanlık mezhebini Müslümanlar içinde yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Nursi, bu cereyanın olumsuz etkisinin sınırlı olduğunu, bunların ancak toplumun yüzde, belki binde birini etkileyebileceğini söyler.

Nursi, kendisi ve talebelerinin ilk iki cereyana karşı daima Kur'ân hakikatlerini muhafazaya çalıştıklarını, mümkün olduğu kadar dünyaya ve siyasete bakmamaya gayret gösterdiklerini, ancak demokratların iktidara gelmesiyle mecburen siyaset ve dünya işlerine bakmaya başladıklarını söyler. Dindar Demokratların ilk iki cereyana zaten muhalif olduklarını, dolaysıyla o cereyanlara karşı demokratlarla müştereken mücadele edebileceklerini vurgular. Demokratların içinde dindar olmayan bir kısım kişilerin batılılaşma politikasıyla üçüncü cereyana yardım ettiklerini oysa bu çabanın boşuna olduğunu, bunlar yapsa yapsa ancak toplumun binde birini Protestan gibi yapabileceklerini çünkü, İngilizlerin iki yüz senede tahakküm ettiği iki yüz milyon Müslüman'dan iki yüz kişiyi Protestanlığa çeviremediğini hatırlatır.

Nursi, Demokrat Parti'nin ilk iki cereyanın engellenmesi konusunda çaba sarf etmesini olumlu karşılar ve bu çabanın vatana ve İslâmiyet'e büyük bir fayda sağlayacağını vurgular. Bu nedenle kendilerinin de Demokratları iktidarda muhafaza etmeye Kur'ân menfaatine mecbur olduğunu ifade eder. Nursi gerçekçi olarak demokratlardan beklentisini asgari düzeyde tutar ve onların hangi ağır şartların altında faaliyet gösterdiğinin bilinci içerisindedir. O, demokratlardan çok büyük hayırlar beklemek değil, belki onların iki cereyana karşı muarız olmalarından, onları desteklemek durumunda olduklarını ifade eder. Nursi, demokratların içinde bulunan az sayıda batılılaşma yanlılarının politikalarını benimsememekle birlikte diğerlerinin politikalarını desteklemek durumunda olduklarını vurgular. Batılılaşma yanlılarının dine zarar verdiklerinin farkında olduklarını, ancak bunu vücudun parçalanması yerine bir parmağı kesilmesine razı olmak gibi gördüklerini söyler. Bu nedenle Nursi, Demokrat Parti'nin hükümetinin lehinde dindarları yardıma davet eder.

Ölümüne yakın talebelerine vasiyetinde yine hem müspet hareket etmelerini hem de Demokrat Parti iktidarını desteklemelerini söyler: 'Kardeşlerim! Hastalığım pek şiddetli, belki pek yakında öleceğim veyahut bütün bütün konuşmaktan -ba'zan men'olduğum gibi- men' edileceğim. Onun için benim Nur âhiret kardeşlerim, ehvenüşşer deyip ba'zı biçâre yanlışçıların hatalarına hücum etmesinler. Dâima müspet hareket etsinler. Menfî hareket vazifemiz değil. Çünkü dâhilde hareket menfîce olmaz. Mâdem siyasetçilerin bir kısmı Risâle-i Nur'a zarar vermiyor, az müsaadekârdır; "ehvenüşşer" olarak bakınız. Daha azamüşşerden kurtulmak için; onlara zararınız dokunmasın, onlara fâideniz dokunsun.' (Nursi, 204, s.216-7) SONUÇ

Bu çalışmada ulaşılan sonuçları aşağıdaki şekilde özetlememiz mümkündür:

1-Siyasal doktrinde zalim ve otoriter yönetimlere karşı 'direnme hakkı' adı altında biri şiddet ve silah kullanmayı içeren, diğeri pasif direnme olarak şiddete başvurmadan muhalefet etmeyi ihtiva eden iki çeşit direnme vardır.

2-İslamî doktrinde de zulüm ve adaletsiz yönetimlere karşı biri 'devrimci' ve diğeri 'ıslahçı' yol olmak üzere iki yaklaşım vardır. Devrimci yaklaşım isyan ve savaşı ön görürken, ıslahçı yaklaşım sabrı, irşat ve nasihati öngörür.

3-Nursi, laik otoriter hükümetlere karşı muhalefetini şiddete başvurmadan 'müspet hareket' ilkesini esas almış, şiddete başvurmayı reddetmiştir. Dindar Demokratların hükümetlerine karşı ise hem 'müspet hareketi' hem de onların iktidarda kalmaları için yoğun destek ve dua etme yolunu seçmiştir.

4-Nursi, siyasal tercih kriteri olarak demokratların sadece demokratlığını esas almamış, aynı zamanda dindar olmalarını da dikkate almıştır.

5-Nursi demokratların iktidarından; Müslümanlar arasında kardeşliğin esas alınması (ittihad-ı İslam), her türlü baskının kaldırılarak fikir, düşünce ve ibadet hürriyetinin sağlanması, din derslerinin okullarda zorunlu ders yapılması, hukukta suçun ferdiliği ilkesinin kabul edilip uygulanması, Risale-i Nur ve diğer dini neşriyatın serbestleşmesi, Ayasofya'nın ibadete açılması, komünizm, dinsizlik ve batılılaşma cereyanlarıyla mücadele edilmesi gibi icraatlar bekler.

6-Sonuç olarak Nursi, dindar iktidarların yapabilecekleri icraatların sınırı hakkında gerçekçi biri olarak onlardan asgari hayır bekler. Öğrencileri ve kendisini izleyenlere onları yıkıcı eleştiri ile sarsmamalarını, tersine onlara yardımcı olmaya çalışmalarını tavsiye eder.

KAYNAKLAR

Ali Vapurlu, Bediüzzaman Said Nursi'den İctimaî-Siyasî Tespitler, Yeni Asya, İstanbul, 2011

Bediüzzaman S. Nursi, Emirdağ Lahikası II, Sözler Yayınevi, İstanbul, 2004 Bediüzzaman S. Nursî, Emirdağ Lahikası I, Sinan Matbaası, İstanbul 1959 Bediüzzaman S. Nursî, Şualar, Envar Neşriyat, İstanbul,1994

Bediüzzaman S. Nursî, Mektubat, Sinan Matbaası, İstanbul,1985.

Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lahikası, Doğu Ltd. Şirketi Matbaası, Ankara,1985.

Bernard Lewis, İslâm'ın Siyasal Dili, (çev.: Fatih Taşar), Rey Yayınlan, İstanbul, 1992 Bünyamin Duran, '"Direnme Hakkı" ve Bediüzzaman'ın "Siyaset"e Yaklaşımı', Köprü Dergisi, Bahar 1995, sayı:50

Harun H. Şirvani, Siyasi Düşünce ve İdare, (çev.: Kemal Kuşçu), Nur Yayınlan, Ankara,1965.

İbrahim Canan, İslâm Işığında Anarşi, Cihan Yayınları,1984.

Münci Kapani, Kamu Hürriyetleri, Ankara Ün. Hukuk Fak. Yay., 1981.

Münir Şefik, Çağdaş İslâm Düşüncesi, (çev.: Esat Pınarbaşı), Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1991.

Nevin A. Mustafa, İslâm Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, (çev.: Vecdi Akyüz) İz Yayıncılık, İstanbul 1990

Ziyauddin Rayyıs, İslâm'da Siyasi Düşünce Tarihi, çev.: Ahmet Sarıkaya, Nehir Yayınları, İstanbul 1990.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlancağınız şerefli bir yere yerleştiririz.

Nisâ, 31

GÜNÜN HADİSİ

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI