Cevaplar.Org

SEYYİD AHMED ŞERİF ES SENUSİ(1873-1933)-1.Bölüm

“Kuzey Afrika’nın sömürgeci yöneticilerine hiçbir isim onunki kadar uykusuz geceler geçirtmedi. Hatta ondokuzuncu yüzyılda Cezayirli kahraman Emir Abdülkadir’in veya Fransız yönetiminin başına büyük belalar açan Faslı Abdülkerim’in ismi bile.” Muhammed Esed


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2016-11-08 11:14:12

 "Kuzey Afrika'nın sömürgeci yöneticilerine hiçbir isim onunki kadar uykusuz geceler geçirtmedi. Hatta ondokuzuncu yüzyılda Cezayirli kahraman Emir Abdülkadir'in veya Fransız yönetiminin başına büyük belalar açan Faslı Abdülkerim'in ismi bile." Muhammed Esed

 Takdim

Kıymetli ziyaretçilerimiz, gurbet senelerinde İslam âleminin yüz aklarını tanıtmaya gayret ettiğimiz bu çalışmamızda sıra Libya'nın bağımsızlık sembollerinden, büyük kahraman, Senusi hareketinin üçüncü önderi merhum Seyyid Ahmed Şerif es Senusi'ye geldi.

20. Yüzyılın ilk yirmi senesinde İslam dünyasında haklı olarak büyük bir şöhret ve saygıya mazhar olmuş olan merhum, bizde yeterince tanınmıyor maalesef. Biz daha çok Libya bağımsızlık savaşını, hakkında çevrilen filmin de etkisiyle Ömer el Muhtar ile biliyoruz. Hâlbuki merhum Ömer Muhtar, Senusi hareketinin ileri gelenlerinden biri olmakla beraber, o sırada kendisi de dâhil bütün Senusi güçlerinin başında Ahmed Şerif es Senusi vardı. Ömer Muhtar'ın cihadın sorumluluğunu üstlenmesi 1922'den sonradır. Nitekim biz kendisiyle alakalı çalışmamızda buna temas etmiştik.

Bu bilememede bize düşen sebebler bir yana, 1969'da Albay Muammer Kaddafi'nin meşum darbesinden sonra, askeri diktatörlüğün Senusiliğin kökünü kazıma gayretlerini de unutmamak gerekir. Ondan dolayı haklı olarak Kadir Mısıroğlu Bey şu tespiti yapmaktadır; "Kaddafi'nin parasını vererek âmil olduğu Ömer Muhtar filminde Senusilerin İtalyanlarla birlikte gösterilmesi kuyruklu bir yalandır."

Seyyid Ahmed Senusi büyük bir insandı. Akifimizin deyimiyle;

"Ezanlar sustu... Çanlar inletip durmakta âfâkı.

Yazık: Şark'ın semâsından Hilâl'in geçti işrâkı!

Zaman artık Salîb'in devr-i istîlâsı, ilhâkı"

Denilen günlerde büyük ümitlerin ve inkisarların, büyük azimlerin ve inhitatların, büyük zaferlerin ve acı hataların merkezleştiği bir coğrafyada yaşadı. Biz bu çalışmamızda kendisi hakkında ulaşabildiğimiz kaynakları tarayarak derli toplu bir bilgi vermek arzu ettik. Tetkikatımız derinleştikçe ona olan sevgi ve hayranlığımız da o oranda arttı. Ruhu şâd olsun.

Not: Bu çalışmayı sunarken, Afrika Tasavvufu alanında çalışmalarıyla tanıdığımız kıymetli hocamız Prof. Dr. Kadir Özköse beyefendiye teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Onun telif ve tercüme çalışmaları ile Senusi hareketini daha yakından tanıma imkânına kavuştuk. Cenab-ı Hak sayini meşkûr etsin. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org

Senusilik; Sufi Bir İhya Hareketi

Senusilik* 19. Yüzyılda ortaya çıkmış, genelde Kuzey ve Orta Afrika'da, özelde Libya'da etkin olmuş tasavvufi bir harekettir.

Aslında o bir tarikattır ama ondan daha fazlasıdır, bir harekettir ama ondan daha fazlasıdır, bir cemiyettir ama ondan daha fazlasıdır. Bunu ifade sadedinde merhum Muhammed Esed, ünlü eseri Mekke'ye Giden Yol'da şöyle der; "Rasulullah'tan bu yana İslam dünyasının hiçbir yöresinde Senusi hareketi kadar İslami hayat tarzına yakın bir çizgide gelişen geniş çaplı bir hareket göstermek mümkün değildi." 

Ünlü düşünür merhume Meryem Cemile ise hareketin vaad ettiği sosyal ve siyasi alana şöyle dikkat çeker; "Modern İslam tarihinde Senusi hareketinin hikâyesi en hazin trajedilerden biridir. Trajedidir, çünkü temsil ettiği idealler başarılı bir tatbikata erişseydi, Senusi hareketi Arap dünyasının içinde ve dışında(Bütün İslam Dünyasında) İslamiyetin ruhçu bir Rönesans'ı haline gelecekti."

Filibeli Ahmed Hilmi Bey Senûsiyye'yi mezhep, tarikat, siyaset ve içtimâiyye gibi dört unsuru bir araya getiren bir cemiyet olarak tanımlar. Osmanlı belgelerinde bu hareket için kullanılan tabirlerden biri "cem'iyyet-i rûhâniyye"dir.

Şerif Ahmed Senusi'nin dedesi, büyük davetçi âlim merhum Muhammed b. Ali es Senusi tarafından 1837 yılında Mekke'de Ebû Kubeys dağında açtığı zâviyede irşad faaliyetine başlayan tarikat, içinde bulundurduğu canlılık ve dinamizm ile kısa zamanda yayılmaya başladı. 

Libya'nın doğusunda(Sireneyka'da) 'Es Senusi-il Kebir'(Büyük Senusi) olarak tanınan ve aslen Cezayirli olan Muhammed b. Ali Senusi, memleketi Cezayir'in Fransa işgaline uğraması üzerine Hicaz Dönüşünde, Libya'ya yerleşti. 1843 senesinde, Sireneyka platosunun ortasında, Beyda zaviyesini kurmasıyla da Libya'da Senusiliğin ilk temelleri atıldı.(**)

Daha önce terk etmek zorunda kaldığı Mekke'ye 1846'da tekrar gitti. Burada 1853 yılına kadar kaldı. Libya'ya geri döndüğünde hareketini yeniden organize etti. Zaviyeleri büyütüp daha müstahkem yerler olan ribatlara dönüştürdü ve hareketin merkezini Mısır'ın yakınındaki Cağbub'a nakletti.

Büyük Senusi'nin Libya'yı merkez seçtiği yıllar bu ülkede bir ihya hareketine gerçekten büyük bir ihtiyaç vardı. Bedevi aşiretler arasında İslam'ın sadece ismi ve resmi kalmıştı. Kabile kavgaları, yağma ve çapulculuk almış başını gitmişti. Kan davaları had safhaya ulaşmıştı. Bedeviler arasında ibadetlerini düzenli olarak yapanlar çok azalmıştı. Fakirlik, tembelik, cehalet, meslek-meşreb ihtilafları had safhaya ulaşmıştı.

İşte bu dönemde bir meltem esintisi gibi geldi Muhammed b. Ali Senusi hazretleri ve insanları Sadr-ı İslam'a(İslam'ın ilk günlerine, Asr-ı Saadete) çağırdı. Sanki lisan-ı haliyle şunu haykırdı;

Eğer çiğnenmemek isterseler seylâb-ı eyyâma;

Rücû' etsinler artık müslümanlar Sadr-ı İslâm'a.(Mehmed Akif)

Prof. Dr. Kadir Özköse Bey hareketin Libya'daki inkişafını şöyle dile getirmektedir; "Senusilik, ondokuzuncu yüzyıl gibi İslâm Dünyası'nın en umutsuz döneminde, Kur'ân ve sünnete dönmeyi, Kur'ân'ın esprisini kavramayı, saf ve katıksız İslâm inancını benimsemeyi, Hz. Peygamber(s.)'i örnek almayı, O'na uymayı öngörmüş, Asr-ı saadet dönemini vücuda getirmek, cehaletten kurtulmak ve kültürel dinamikleri ortaya çıkarmak çabası içinde olmuştur.

Muhammed b. Ali es-Senûsî'nin başlattığı bu hareket, kısa zamanda başta Kuzey Afrika olmak üzere, kıt'anın diğer bölgelerinde, Hicaz ve Orta Doğu'da yayılmış ve kurumlaşmıştır. Hıristiyan misyonerliğine karşı, İslâm'ı tebliğ faaliyetine girişen Senûsîler, kalabalık kitlelerin Müslümanlaşmasını sağlamışlardır.

Müntesiplerini, kardeşlik anlayışı ile birbirine bağlayan Senûsîlik, toplumsal kavgaların, kabile çatışmalarının, kan davalarının, asayişsizliğin giderilmesinde öncü rol üstlenmiştir. Ayrıca, yağmacılık, hırsızlık, tembellik yerine, meslek ve sanat dallarının canlandırılmasını öngörmüştür."

 Dr. Zülfikar Güngör Bey, Senusilerin temel prensiplerini şöyle özetlemektedir; "Kur'an ve Sünnete sıkı sıkıya bağlılık, ilme önem verme, bid'at ve hurafelerden kaçınma, itidal üzerine hareket etme Senüsilik'in en başta gelen prensiplerindendir.

Bu tarikatın en bariz bir başka özelliği ise siyasi alanda İslam birliğini savunması ve yaşadıkları coğrafyalarda meydana gelen yabancı işgallere karşı cihad hareketine kalkışmasıdır."

Merhum Fethi Yeken de Büyük Senusi'nin ıslah tarzı hakkında şunları yazmaktadır;

"Senusi hareketinin ıslahattaki en önemli vasfı, ilmi ve tertipli bir üslup izlemesiydi. Büyük Senusi uzun zaman Müslümanların gerileme sebeblerini incelemiş ve neticede bunu cehalete, gruplaşmaya ve İslam'ı yaymada fedakârlıktan yoksunluğa bağlamıştı.

Yaptığı ıslah hareketinde de bu üç noksanlığı gidermek için planlar yaparak, önce cehaletin önüne geçmek için tekkeler ve eğitim merkezleri açmış, daha sonra da Müslümanları Rasulullah'ın ve sahabelerin izlediği yolda birleştirmek için inanç ve amellerdeki farklılığı ortadan kaldırmaya çalışmış, İslamı tebliğ edecek cesur ve fedakâr âlimler yetiştirme yoluna gitmiştir."

Abdullah Abdürrezzak İbrahim, Afrika'da Tasavvuf ve Tarikatlar adlı eserinde hareketin başarısını şöyle anlatır; "Hareket, insanları üretim ve çalışmaya sevk etmesi ile bedevi toplumun ıslahında başarılı oldu. Her birinde dini inanışı yerleştirdi. Onları düzelmeye, onarmaya, yapılanmaya sevk etti. Sahrada kardeşlik ve barış ruhuyla yardımlaşan kaliteli bir toplum oluştu. Sudan, Kuzey Afrika, Arap yarımadasında yayılma imkânını elde eden Senusiye hareketi, Afrika kıtasında en canlı ihya hareketi konumundaydı. Sahradaki putperest kabileler arasında İslam'ın yayılmasındaki en büyük pay onlara aitti." 

Edward Evans Pritchbard, hareketin kısa zamanda başarılı olmasının başlıca sebeplerini şöyle sıralar;

1-Tarikatın bedevilerin karakterlerini nazara alan bir söylem geliştirmesi

2- Fikir ve hareketlerde, uygulamalarda aşırılıklardan ve katılıktan kaçınılması

3-Bedevilerin geleneksel anlayışlarına- tabiî ki şer'i şerife uyduğu sürece- müsamahalı davranılması

4-Sempatik ve hoşgörülü bir tutum sergilenmesi

5-Senusi felsefesinin özgünlüğü

6-Büyük Senusi'nin bir çeşit milli veli kabul edilmesi

7- Büyük Senusi'nin kişisel özellikleri.

Büyük Senusi'yi bize tanıtan kaynaklar onun uzun boylu endamlı bir görünüşe sahip, son derece coşkulu ve etkileyici konuşmalar yapan bir hatip, büyük bir mütefekkir ve büyük bir üstad olduğunu anlatmaktalar. E. Evans Pritchbard şunları ifade ediyor; "İslami kişiliği, hareket önderliği, fikirleri, değer yargıları ve yaşantısıyla o, Tunus, Cezayir ve Fas Müslümanlarının ilgi odağı haline gelmiştir. Değişik memleketlerden gelen ve tüm seyahatlerinde büyük Senusi'ye eşlik eden bu kişiler, Senusiliğin farklı bölgelere gönderilen birer davetçileri olmuşlardır. 

Arabistan ve Libya bedevileri Büyük Senusi'yi hem manevi önder hem ahlaki prototip hem de dünyevi işlerinde lider, tasavvufi rehber ve mürşid olarak benimsemişlerdir. Yıllarca süregelen horlanmışlıklarını, kaderlerine terk edilen hallerini ve makûs talihlerini onunla aşmaya çalışmışlardır." 

Meryem Cemile, Senusilerin önderinin çölde gerçekleştirdiği büyük ıslahatın bir kısmına şöyle değinir; "Büyük Senusi ekseriya, en kıymetli şeyin ağaç dikilmesi ve onun yapraklarında olduğunu söylerdi. Böyle bir telkinin neticesi, çıplak bir çöl olan bölge, kısa bir zamanda hayret edilecek derecede büyük, mahsuldar hurma bahçeleri haline geldi. Ticaret ve mübadele gelişti, dilencilik ve tembellik kalktı."

Kısa bir süre sonra denizden 160 km güneyde Cağbub'ta meşhur Senusi zaviyesinin açılması ile hareketin tesir sahası daha da genişledi. Cağbub 1856 yılına kadar hareketin merkezi oldu. Burada kurulan Cağbub Üniversitesi, Ezher'den sonra Afrika'nın ikinci büyük üniversitesi durumuna geldi. 

Burada kurulan ve sekiz bin cilt kitabı içeren kütüphane çok meşhurdu. Burası Kahire dışında diğer İslam beldelerinde pek rastlanamayan ilmi kariyeri yüksek ve seçkin isimlerden oluşan müderrislere ve akademisyenlere ev sahipliği yapmaktaydı.

Senusiliğin Gelişmesi; Muhammed Mehdi Senusi Dönemi

1859'da vefat eden Büyük Senusi'nin yerine oğlu Muhammed Mehdi es Senusi geçti. Muhammed Mehdi Senusi kırk dört sene hareketin liderliğini yaptı. Onun zamanında tarikatın yaygınlığı daha da arttı. Orta Afrika, Sudan ve Sahra kentlerinde putperest ya da yarı pagan halk kitleleri Senusi davetçileri vesilesi ile İslam'ı seçtiler. Senusilik Kuzey Afrika'nın göçebe ve yarı göçebe halk zümreleri üzerinde en etkili tarikat durumuna geldi. 

Seyyid Mehdi'ye olan sevgi ve bağlılık, babasına olan bağlılığı geçmişti. Hatta merhum Filibeli Ahmed Hilmi beye göre, "Muhammed Mehdi'ye nasip olan hürmet, Abdülkadir Geylani'den beri kimseye nasip olmadı desek, bir gerçeği ifade etmiş oluruz."

Seyyid Mehdi, gittikçe yaklaşan Avrupa istilacılarının sıkıştırmasından cemaatini muhafaza niyetiyle hareketin merkezini 1895'te sahranın güneyindeki Kufra'ya, 1900'de(H. 1317) şimdi Çad sınırlarında olan Garu'ya taşıdı. 1902'de hareketin merkezi tekrar Kufra olacaktır.

Merhum Ebul Hasan en Nedvi, Kufra'daki et-Tac zaviyesi ile alakalı şöyle demektedir; "En büyük manevi merkez olmanın yanında Afrika'da şüphesiz en güçlü savaş kampı idi."

Edward Evans Pritchbard, hem tekke, hem medrese, hem kışla olan bu zaviyenin vesilesi ile Senusi tarikatının Afrika ortalarına doğru yayılışını şöyle dile getiriyor; "Tarikatın yayılmacı tavrı ve çabaları sonucu Kavar, Tibesti, Borku, Ennedi, Darfur, Vaday, Kanem, Çad, Azcer, Air, Bagirmi ve Fizan nüfuz alanı haline gelmiştir. Öyle ki, tarikatın felsefe ve öğretileri Senegal'e kadar yayılır oldu."

O tarihlerde hareketin bazı tebliğcilerinin Anadolu'ya kadar geldiğini Üstad Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayat'ındaki şu ifadelerden görüyoruz; "(Bediüzzaman)Bu esnada, (1890'lar)Mardin'e gelen iki talebeye tesadüf etti. Bunlardan birisi, Cemaleddin-i Efganî'ye mensub olup; diğeri, tarîkat-ı Senûsiyeden idi. Bunlar vasıtasıyla hem Cemaleddin-i Efganî'nin mesleğine, hem de tarîk-ı Senûsî'ye aşinalık peyda etti."

Şimdi de kısaca Senusiliğin Libya toplumunda yaptığı değişimleri merhum Emir Şekip Arslan'ın kaleminden nakledelim; "Seyyid Mehdi ve daha önce babası tarıma ve bahçeciliğe son derece önem verirlerdi. Bunun en canlı şahidi, gülistan haline gelen zaviyelerle, civarındaki bahçelerdir. Hiçbir zaviye yoktur ki, bir, iki bahçesi olmasın. Ülkelerine diğer uzak memleketlerden çeşitli ağaçlar getirip dikmişlerdi. Kufra ve Cağbub'a o zamana kadar hiç kimsenin bilmediği tohum ve fideleri getirtip verimin artmasını sağlamışlardı.

Bazı öğrenciler Muhammed Senusi'den kendilerine Simya(Adi madenleri altın madenine çevirmek gayesini güden bir çalışma.) öğretmesini rica ettiklerinde onlara şöyle demişti; "Simya, saban kulağının altındadır." Bazen de onlara şöyle derdi; "Simya, elinin emeği ve alnının teridir."

Talebe ve müritlerini zanaatkâr olmaya teşvik eder, zanaatkâr olanların gönlünü alır, aşağılık kompleksine kapılıp kendilerini ulema sınıfından aşağı görmemeleri için onlara şu teşvik edici sözleri söylerdi; "Dini bakımdan sizin iyi niyetli oluşunuz ve dini vecibeleri yerine getirmeniz kâfidir. Sizden başkaları sizden daha üstün değildir."

Bazen bizzat aralarına girer, onlarla çalışır ve onları teşvik edici şu sözleri söylerdi; "Evrad ve tesbihle meşgul olanlar, Allah katında bizi geçeceklerini zannederler. Hayır, Allah'a yemin ederim ki bizi geçemezler."

Senusi zaviyeleri aynı zamanda sömürgeci Avrupa devletlerine karşı cihad ruhunu ve direniş azmini aşılayan birer askeri talimgâh haline gelmişlerdi. Buradaki askeri eğitim hakkında yine merhum Emir Şekip Arslan'ı dinleyelim;

" Seyyid Mehdi aynen Ashab ve Tabiin gibi irşad ediyordu. Amelsiz ibadeti kâfi görmüyordu. Biliyordu ki, hür ve kuvvetli olmadan Kur'an yaşanamaz. Bunun için müridlerini daima atıcılık ve binicilik talimlerine teşvik eder, onlara hamiyet ve celadet ruhunu aşılardı. Cihadın faziletini onların ruhuna nakşederdi.

Onun vaaz ve nasihatleri pek çok yerde meyvesini vermiştir, özellikle Trablus harbinde..Bu savaşta Senusiler büyük bir devletin sahip olduğu güce sahip olduklarını ve büyük bir devletle baş başa güreşebileceklerini ispatlamışlardır.

Senusilerin kahramanlığı sadece bu savaşta görülmemiş daha önce Fransızlara karşı Sudan'ın Kanem ve Vaday bölgelerinde on üç sene süren bağımsızlık savaşında da kahramanlığın en parlak örneklerini vermişlerdir."

"Seyyid Ahmed Şerif bana amcasından(Muhammed Senusi) şöyle bahsetti;

"Bizzat kendisine has elli tüfeği vardı. Bunların temizliğini kendi elleriyle yapar, sayısı yüzleri bulan tâbilerinden hiç kimsenin silip temizlemesine razı olmazdı. Bu işi, başkalarına örnek olsun, cihada maddeten ve manen hazır bulunsunlar diye bilerek yapardı.

Cuma gününü atıcılık ve binicilik eğitimine ayırmıştı. Kendisi, yüksek bir gözetleme kulesinden oturur, süvariler iki bölüğe ayrılarak akşama kadar savaş tatbikatı yaparlardı. Bazen hedefe nişan alıp atış talimleri yaparlardı. Bu talim ve eğitimler sayesinde öğrenci ve müridler mükemmel birer atıcı ve binici haline gelmişlerdi.

Amcam sadece eğitimle kalmaz, bu hususlarda yarışlar tertipler, başarı sağlayanlara hatırı sayılır mükâfatlar verirdi.

Perşembe günleri el işlerine ayrılmıştı. O gün bütün dersler tatil olur, inşaatçılık, marangozluk, demircilik, dokumacılık, gazetecilik ve benzeri işlerle meşgul olurlardı. O gün herkes mutlaka iş yapardı. Diğerleri gayrete gelsin diye Seyyid Mehdi de çalışırdı."

İşte Seyyid Ahmed eş Şerif hazretleri böyle bir ortam ve zeminde dünyaya geldi, neşet etti ve 20. Asrın en büyük kahramanlarından ve rehberlerinden biri oldu.

Doğumu ve İlk Tahsili

 Seyyid Ahmed Şerif 1873(H.1290) senesinde Libya'nın Cağbub vahasında dünyaya geldi. Bu vaha Tobruk şehrinin güney doğusunda, Mısır hududundaki Siyve vahasına yakındır.

Seyyid Ahmed, Hz. Hasan(r.a)'ın soyundan geliyordu. Babası Muhammed Şerif, Senusi lideri Muhammed Senusi'nin kardeşidir. Kendisi büyük bir âlim ve tarikatın eğitim işleri sorumlusuydu. Aynı zamanda ağabeyi Seyyid Muhammed Senusi'nin en ileri yardımcısıydı.

Seyyid Ahmed Şerif küçük yaşta Kur'an'ı hıfz etti. Sonra İslami ilimleri öğrenmeye başladı. Birçok hocadan ders aldı. Bunlar arasında babası Muhammed Şerif Senusi, amcası Seyyid Muhammed, anne tarafından dedesi İmrân b. Bereketi'l Feyturi, tarikatın önemli düşünürlerinden Seyyid Ahmed er-Rîfî, Muhammed Mustafa et-Tilimsânî ve Muhammed Hasan Biskri sayılabilir. 

Kendisi uzun zaman amcası Seyyid Muhammed Senusi'nin yanında bulundu ve onu Kur'an hıfzına başlatan da amcası oldu. Amcasından hem maddi hem manevi çok dersler aldı ve Senusi teşkilatını yakından tanıma fırsatını buldu.

Fransa'nın Saldırısı

Seyyid Mehdi'nin son yıllarında Orta Afrika üzerinde kara bulutlar belirmeye başladı. 1890, 1894 ve 1899 yıllarında Orta Afrika'nın taksimi konusunda Avrupalı güçler arasında imzalanan antlaşmalar gereğince Fransa kendi payına düşen tüm sınırlara ulaşmak için yoğun bir gayretin içine girdi. Bunun tabii sonucu olarak da Fransız güçleri Senusilerle karşı karşıya geldi.

Muhammed Esed bu durumu şöyle anlatır; "Bu barışçı dönem, Kuzeydoğu Afrika'nın bu altın çağı, ondokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde Fransızların Cezayir'den başlayarak güneye, Ekvatoral Afrika'ya doğru ilerlemeye başlamaları ve daha önce tarikatın manevi rehberliği altında bağımsız bir hayat süren bir bölgeyi işgal etmeleriyle son buldu. Halkın özgürlük ve bağımsızlığını savunmak için kılıca sarılan, tarikat kurucusunun oğlu ve halifesi Muhammed el-Mehdi, onu bir daha asla kınına koymak fırsatını bulamadı."

Celal Tevfik Karasapan, Fransızların Senusi topraklarına ihtiyatla yaklaşması hakkında şöyle yazmaktadır; "Gerçekten de Senusiler, sömürgecilerin karşısına çıkarmak üzere dağınık mukavemetçi güçleri toplama potansiyeline sahip bulunuyorlardı. Bu yüzden Fransızlar, Senusi nüfuzunun bölgelere daha ihtiyatla yaklaşıyor ve Senusilerin gücünden çekiniyorlardı. Buna rağmen Afrika'nın çeşitli bölgelerinde Fransızlarla Senusiler yıllar süren savaşlara tutuşmuşlardır."

Fransızlarla çarpışmalar Nijer havzası ve Çad'da yoğunlaştı. Bu savaşlarda Muhammed Mehdi Fransız kuvvetlerine ağır zayiatlar verdirdi. Bu savaşlara amcasını yanında iştirak eden Ahmed Şerif Senusi büyük bir kahramanlık ve nadir görülecek bir cesaretle savaştı ve dikkatleri üzerine çekti.

Dr. Muhammed Musa eş Şerif bir makalesinde ne güzel der; "Senusi kahramanları isbat etmişlerdir ki İslam beldelerinde öyle adamlar vardır ki, zulmü kabul etmezler ve zillete razı olmazlar."

Merhum Emir Şekip Arslan Bey de şöyle demekten kendini alamaz; "Senusilerin kahramanlığı göstermiştir ki, Senusi tarikatı başlı başına bir devlettir. Hatta o zaman bu tarikat insanlarının sahip olduğu araç ve gerece sahip olamayan pek çok devlet vardır."

Ancak Fransız güçleri modern silahlarla saldırıyorlardı. Ve ilerlemede kararlıydılar. Nitekim 20 Ocak 1902'de Çad gölüne 100 km. mesafedeki Kanem'deki Bi'r-Alâ zâviyesi'ni ele geçirip yıkmaları harekete büyük bir darbe vurdu. Senusi kuvvetleri bu bölgeyi terk etmek zorunda bırakıldı. Güneyde gelişen bu hadiselerin üzüntüsü ile olacak ki, Seyyid Mehdi bu yenilgiden altı ay sonra Garu'da vefat etti ve oraya defnedildi.

-devam edecek-

(*) Memleketimizde Senusilerle alakalı ilk eserlerden birisini hazırlayan ve halen ABD'de St. Louis'deki Washington Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Tarihçi Hayrettin Yücesoy beyefendi "Senusilik; Sufi Bir İhya Hareketi"(Beyan Yayınları, İst. 1985) adlı eserinde şöyle demektedir; "Türkçede Senusi adı birçok yanlış telaffuzla okunmaktadır; Sinnusilik, Sinusilik, Sünusilik, Sanusilik gibi. Oysa doğru okunuşu ve aslı Senûsiliktir. Sünûsi adı, yaygın olmakla beraber yanlıştır."

(**) Biz çalışmamızın istiabını aştığı için Senusi tarikatının felsefesi ve işlevi hakkında fazla malumat veremiyoruz. Geniş bilgi için, Evans Pritchard'ın The Sanusi of Cyranacia(dilimize Ömer Muhtar Destanı adıyla çevrildi, Ensar Yayıncılık, Konya 2008), Nicola A. Ziadeh'in Tasavvuf ve Siyaset Hareketi Senusilik(Risale Yayınevi, İst. 2006), Abdullah Abdürrezzak İbrahim'in Afrika'da Tasavvuf ve Tarikatlar(Ensar Yayıncılık, Konya-2008) adlı eserlerine bakılabilir. Üç eserin de tercümesi Kadir Özköse hocamıza aittir.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.

Duhân, 3

GÜNÜN HADİSİ

Îmân altmış kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.

BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI